Erken uygulanan koklear implant ile işitme kaybına yüzde 100'e yakın çözüm sağlanabilir
Dicle Üniversitesi (DÜ) Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müzeyyen Yıldırım Baylan, koklear implant (biyonik kulak) cihazının hastaların işitme seviyesini tamamen normale çekebildiğini ifade ederek, Türkiye'de bu cihazların her çeşidine ulaşılabildiğini söyledi.
Dicle Üniversitesi (DÜ) Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müzeyyen Yıldırım Baylan, koklear implant (biyonik kulak) cihazının hastaların işitme seviyesini tamamen normale çekebildiğini ifade ederek, Türkiye'de bu cihazların her çeşidine ulaşılabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Baylan AA muhabirine, dış ortamdan gelen ses dalgalarının kulak tarafından beyne iletildiğini ve beyinde algılanması sonucu işitmenin ortaya çıktığını belirtti.
İşitmenin oluşabilmesi için ses, sağlam kulak ve sağlıklı beyin dokusu olması gerektiğine işaret eden Baylan, bu alanlardan birinde hasar olması sonucu işitme kaybının ortaya çıktığını aktardı.
Baylan, ileri derecedeki işitme kayıplarında hastaların dışarıdaki sesleri anlayamadığını, normal konuşma ortamına dahil olamadığını ve sosyal ortamda iletişim kurmasının eksik olduğunu kaydederek, bunun sonucunda da kişide bireyselleşmenin, yalnızlaşmanın, içe kapanmanın ve bir süre sonra konuşma bozukluğunun oluşmasının söz konusu olduğunu belirtti.
"Koklear implant tıbbın kabul ettiği mucizevi bir cihaz"
İleri derecede işitme kayıplarında hastalara ameliyatla koklear implant taktıklarını anlatan Baylan, "Koklear implant son yıllarda tıbbın kabul ettiği mucizevi bir cihaz. Çünkü koklear implant cihazının keşfinden sonra sağır ve dilsizlik artık yok edildi. Her yaş grubuna uygulayabildiğimiz koklear implant, çocuklara ya da yetişkinlere yeniden işitme sağlayarak kişinin duyusunun yeniden geri gelmesini ve sağlıklı iletişim kurmasını sağlamaktadır." dedi.
İşitme kayıplarının hem doğuştan hem de sonradan oluşabildiğine dikkati çeken Baylan, koklear implantın her yaş grubuna takılabildiğini söyledi.
"Yoğun bakıma giren her çocuğun işitmesinin dikkatli takip edilmesi gerekir"
Baylan, "Dünyada ve ülkemizde 1000 çocuktan 1'i işitme kaybıyla doğmaktadır. Bu işitme kayıplarının yüzde 40'ı sendromların parçası iken yüzde 60'ı genetik ve sebebi bir sendromdan bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Yoğun bakımda olan çocuklarda bu oran çok daha yükseliyor. 1000'de 1 iken yoğun bakımda kalan çocukta bu oran yüzde 1'e düşüyor. Yoğun bakıma giren her çocuğun işitmesinin daha dikkatli takip edilmesi gerekiyor." diye konuştu.
Son yıllarda çocukların kreş ve ilkokul döneminden itibaren işitme taramasından geçirildiğini ifade eden Baylan, Dünya Sağlık Örgütü'nün yaşlıların da taramadan geçirilmesini önerdiğini, yaşlıların da işitme duyusunu kaybetmemesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
İşitme sayesinde sosyal iletişim kurulabildiğini belirten Baylan, işitme kaybı olan kişilerin iletişim kuramadığını ve eğitim almakta güçlük çektiğini aktardı.
Baylan, amaçlarının hastaların işitme duyusunu geri getirmek olduğunu anlatarak, bu anlamda erken tanı konması amacıyla yenidoğan döneminden başlayarak tarama yaptıklarını ve tanı koyduktan sonra süreci başlattıklarını belirtti.
"Erken teşhis koklear implantta başarı oranını artırıyor"
Tanı ve implant süreci ne kadar erken olursa, kişinin duyusunu kazanmasının, konuşabilmesinin ve yeniden normal bir birey gibi hayata kazandırılmasının o kadar yüksek olacağına işaret eden Baylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erken teşhis koklear implantta başarı oranını artırıyor. Çünkü beyin dokusu, yapısı elastik bir yapıya sahiptir ve verilen bilgiye göre şekillenir. Geciktiğimiz zaman yani yaş büyüdüğü zaman beyin dokusu o güne kadar iplantasyondan gelen uyarıları almadıysa doğru şekillenemeyeceği için implant taktığımız halde başarısı düşük olacaktır. 2 yaşında implant taktığımız çocuktaki başarı ile 20 yaşında implant taktığımız kişideki başarı aynı olmayabilir. Tabii ki bunların ikisi de konuşmayı öğrenmeden önce duyularını kaybettiyse taktığımız süre çok önemli. İmplant takılan çocuk ve yetişkinlerin o duyuya yeniden adapte edilebilmesi için de bir eğitim süreci gerekiyor. İmplantı uygulamamız yetmez, sonrasında ailelere ve eğitimcilere de iş düşmekte. Bunların biyonik kulaklarının kendilerine ait bir yapı olduğunu kabullenip, gelen sesi algılayıp onu duyarak öğrenmesi gerekiyor. Bu sağlandığı takdirde biyonik kulak sağır, dilsizliği ya da engelliliği tamamen ortadan kaldıran çağımızın mucizevi bir cihazı."
Baylan, ileri derecede işitme kaybı yaşayan hastaların veya ailelerin zaman kaybetmeden tedavi için harekete geçmesi gerektiğini belirterek, gecikilmesi halinde hastanın öğrenme süreci veya beyninin şekillenmesi gecikeceğinden implanttan sonra istenilen sonucu alamayabileceklerini söyledi.
Belirli kriterler doğrultusunda Sağlık Bakanlığının cihazın ücretinin tamamını karşıladığını dile getiren Baylan, şunları kaydetti:
"Erken tanı ve erken tedavi her hastalıkta olduğu gibi koklear implantta da oldukça önemli. Koklear implant cihazı doğru zamanda uygulandığında, işitme kaybı ya da sağır ve dilsizliğin tamamen önüne geçilebilir. Belirlenen kriterler sağlandığında bir veya iki kulağa takılan implantın neredeyse tamamı karşılanmaktadır. Cihazın hastalarımıza ulaştırılması ülkemizde çok zor değil."
"Başarı yüzde 100'e yakın"
Türkiye'de 1990'lı yılların sonuna doğru, Diyarbakır'da da 2010 yılından bu yana koklear implant cihazının uygulandığını belirten Baylan, bölgede genetik nedenle oldukça fazla işitme kaybı bulunan hasta olduğuna dikkati çekti.
Baylan, bu nedenle de yoğun şekilde koklear implant cihazı uygulandığını dile getirerek, şu bilgileri paylaştı:
"600 civarında hastama, klinik olarak da 1000 civarında hastamıza koklear implant cihazı uyguladık. Bu hastalarımızın yüzde 97'ye yakınından çok güzel cevaplar aldık. Aslında hastalarımızın çoğu tamamen duyabilmekte ancak implant cihazı takıldıktan sonra hastanın eğitimi de çok önemli bir süreç. Bu sağlandığında başarı yüzde 100'e yakın. Koklear implant cihazları hastalarımızın işitme seviyesini tamamen normale çekebilmektedir.
En güzeli de ülkemizde bu cihazların her çeşidine ulaşılabilmektedir. Tüm dünyada var olan cihazlar ülkemizde ve hatta Diyarbakır'da da uygulanabilmektedir. Bu konudaki tecrübemizin dünyanın bazı merkezlerinden daha ileride olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle hastalarımızın şehir şehir ya da farklı ülkelerde arayışa girmelerine kesinlikle gerek yoktur. Ülkemizde hem hekim ve cerrahi tecrübe hem de implant cihazlarına ulaşmada yeterli donanım mevcut."
Koklear implant sayesinde hastaların müzik ve ritim duyusunun dahi gelişebildiğine işaret eden Baylan, implant cihazının bir engel, eksiklik gibi görülmemesi gerektiğini, aksine kişiyi yeniden hayata kazandıran, engelini tamamen ortadan kaldıran bir cihaz olduğunun bilinmesini istediğini söyledi.
Prof. Dr. Baylan, vatandaşlara tanı ve tedavide gecikmeden, implant uygulayan merkezlere en kısa sürede başvurmalarını önerdi.