Ethem Sarısülük Davası Başladı (3)
Ankara'da Gezi Parkı olaylarında Ethem Sarısülük'ün ölümüne ilişkin polis memuru A.Ş.'ın, 'meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle adam öldürme' suçundan yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında, Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti...
Mahkemeden ÇEKİLME KARARI
Ankara'da Gezi Parkı olaylarında Ethem Sarısülük'ün ölümüne ilişkin polis memuru A. Ş.'ın, 'meşru savunmada sınırın aşılması suretiyle adam öldürme' suçundan yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında, Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti yargılamadan çekilme kararı verdi.
Duruşma Şanlıurfa'da bulunan sanık polis memuru A.Ş.'nin sesli ve görüntülü sistemle bağlanması ardından kimlik tespiti yapıldı. Sarısülük ailesinin avukatlarından Kazım Bayraktar, A.Ş.'nin ilk duruşmaya perukla geldiğini hatırlatarak, "Gelen kişinin gerçek sanık olup olmadığını bilmiyoruz. Dosyada fotoğrafı yok. Kimlik fotokopisini görmek istiyoruz. Bir de TC kimlik numarasının kontrol edilmesini istiyoruz. Tasdikli fotoğrafı dosyada var mı?" diye sordu.
Mahkeme heyeti, sanığın kimliğinin tespit edilip, elektronik imzayla mahkemeye gönderileceğini belirterek, sanığın fotoğrafı ile kimlik fotokopisinin mahkemeye gönderilmesinin istenmesine karar verdi. A.Ş., kimlik tespiti sırasında ikamet adresinin sorulması üzerine, sabit adresi olmadığını söyledi.
Müşteki avukatlarından Murat Yılmaz, duruşma salonundaki güvenlik görevlilerinin silahlarının bulunduğunu belirterek, güvenlik güçlerinin silahlarını çıkarmalarını isterken, Mahkeme Başkanı Afak İlleez, bu istemi dikkate almadı. Avukat Yılmaz'ın, ısrarı üzerine Başkan İlleez, iddianamenin okunması aşamasına geçildiğini hatırlatırken tepkiler üzerine talep tutanağa geçirildi. Talebe ilişkin görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mustafa Şahin, güvenlik görevlilerinin duruşma salonundaki herkesin güvenliğini sağlamakla görevli olduğunu, mahkemenin de görevlileri, güvenliği sağlamaları amacıyla çağırdığına dikkati çekerek, duruşma salonundaki güvenlik görevlilerinin silahlarını çıkarması isteminin reddini istedi.
Şahin, sanık polis memurunun peruk ve takma bıyıkla gelip gelmediğinin tespitine ilişkin istek konusunda da bunun, Şanlıurfa'daki görevlilerce tespit edilip, mahkemeye bildirmesini istedi. Mahkeme heyetinin isteklerin reddine karar vermesi ardından iddianamenin okunmasına geçildi.
SANIK POLİSİN SAVUNMASI
Sanık polis memuru A.Ş., iddianamenin okumasının tamamlandıktan sonra başladığı savunmasında, ayrıntılı yazılı savunmasını mahkemeye vermek istediğini bildirdi ve "Yazılı savunmamı tekrar ediyorum. Yazılı savunmam dışında konuşmak istemiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı İlleez'in talimatı üzerine sanık polis yazılı savunmasını okudu. A.Ş. savunmasında, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde 2011 yılında görev yapmaya başladığını, olay tarihinde 'Kalkancı' olarak görev yaptığını, Güvenpark'ta havuz başına gittiklerini ifade etti. Gruptaki diğer polislerin kalkanları tutan görevlilerin arkasında konuşlandığını belirten A.Ş., çeşitli yerlerden üzerlerine taş, demir bilye ve torpil atılmaya başlandığını söyledi. Bunu gören Güvenpark'taki grubun da polise saldırmaya başladığını savunan sanık polis memuru, şöyle konuştu:
"Bazıları kalabalığı tahrik edip, bize saldırtmaya çalışıyordu. Sapanla demir bilye atanlar da vardı. Kalkanı başımıza taş gelmemesi ve arkadaki grubu korumak için tutmaya çalışıyorduk. Ellerindeki flama ve sopalarla da vuruyorlardı. Göstericilerle aramızdaki mesafe iyice azaldı. Yakın mesafeden saldırılar devam ederken bir yandan çekilmeye çalışıyorduk. Beton koltuklar çekilmemize engel oldu. Polislerin bir kısmı düştü. Bazı arkadaşlarımız da kalkanları düşürdü. Yere düşen polislere saldırıldı. 'Kalkancılar' olarak arkamızdaki grup çekildikten sonra parktan en son çıkmaya çalıştık. Her yönden saldırılarını sürdürdüler. Parkla kaldırım arasında yaklaşık yarım metre yükseklik farkı vardı. Elimdeki kalkan parkın içine düştü, ben de parkın dışına sırt üstü düştüm. Bir göstericinin hamle yaptığını gördüm. Yerdeyken göstericilerin beni öldüreceğini sandım, içimden 'işim bitti' dedim. Bir an önce oradan kaçmak için hamle yaptım. Bir göstericiye tekmeyle vurdum. Vurmasaydım o yanıma gelerek, diğer grubun beni linç etmesini sağlayabilirdi. O sırada diğer göstericilerin üzerime gelerek, taş atmaya çalıştıklarını gördüm. Yerden kalkarken korkuyla silahımı çektim. Kaçma fırsatı yaratmak için tabancamın namlusuna mermi sürdüm. Amacım uyarı ateşi yapmaktı. Bir taraftan uyarı amacıyla ateş ederken, bir yandan da gösterici gruptan kaçmaya çalışıyordum. Üç el ateş ettim, sonra da uzaklaştım."
Polis memuru A.Ş., kaçtığı sırada da kendisine taş atıldığını, ateş ettiği sırada birinin yaralandığını fark etmediğini söyledi. Çalışma arkadaşlarının, yaralandığı için ambulans çağırdığını anlatan A.Ş., saat 22.00'ye kadar hastanede kaldığını, 16 gün de istirahat izni aldığını söyledi. Sanık polis memuru A.Ş., "Hedef alarak ateş etmedim. Havaya ateş etmeseydim göstericiler beni linç edecekti" ifadesini kullandı.
"ÜZGÜNÜM"
A.Ş., "Olay sırasında kanunun bana tanıdığı silah kullanma yetkisinin doğduğu kanaatindeyim. Ethem Sarısülük hayatını kaybettiği için üzgünüm. Maktulün ölümünde benim hiçbir kusur ve hatam yoktur. Maktulün ölümüne sebep verenler havaya ateş ederken bana taş atanlar ve saldıranlardır" diye konuştu.
A.Ş.'nin avukatlarından Uğur Ceyhan, müvekkilinin savunmasına katıldıklarını bildirdi.
Sanık ifadesinin vekili olmadan alınamayacağını söyleyen Ceyhan, sanıkların, hakkındaki hüküm kesinleşene kadar masum olduğunu belirtti. Savunma yapma haklarının daha önce engellendiğini iddia eden Ceyhan, salondan yönelen tepkilerin ardından, "Suçlamak, linç etmek isteyen varsa, aynaya baksınlar" dedi. Bu sözler salonda gerginliğe neden oldu.
Müdahil avukatlarından Yılmaz, mahkemeye, sanığın da arasında bulunduğu 40 polis tarafından imzalandığını söylediği bir tutanak sunarak, tutanakta imzasının olup olmadığının polis memuru A.Ş'den sorulmasını istedi. Şanlıurfa'da olması nedeniyle tutanağın gösterilememesi üzerine Yılmaz, "Gördüğünüz gibi yargılama tıkandı" ifadesini kullandı.
Sarısülük'ün vurulmasından bir gün sonra tutulduğunu bildirdiği tutanağı okuyan Yılmaz, "Ş.'nin, evde yattığını söylediği sırada tutulan tutanakta imzasının bulunduğunu" kaydetti. Bunu AİHM'ye taşıyacaklarını bildiren Yılmaz, "Sanığa savunması ardından bu belgenin sorulması gerekirdi. Belge dosyada olmasına rağmen siz bu belgenin farkında değilsiniz" dedi.
Yılmaz, bu sözlerinin ardından sanık polis memuru A.Ş.'ye "Tutanağı nerede, ne zaman imzaladığı, tutanağı kimin getirdiği, okumadan mı imza attığı" gibi bir dizi soru yöneltti. Sorulara çoğunlukla, "olayın üzerinden çok zaman geçmesi nedeniyle hatırlamadığı" karşılığını veren A.Ş., birkaç soru üzerine "susma hakkını" kullanacağını bildirdi. Bunun üzerine Yılmaz, sanığa şu anda akıl sağlığının yerinde olup olmadığını sordu. A.Ş., "Olayı yaşadığım günlerde yoğun bir korku olmuştu, ama şu an sağlıklıyım" dedi.
Polis memuru A.Ş., Yılmaz'ın bir başka sorusu üzerine, Sarısülük'ün ölümüyle sonuçlanan olayları hatırladığını, ancak evrakla ilgili bir şey hatırlamadığını söyledi. A.Ş. evrak ile ilgili başka sorular üzerine de "Avukat Bey çok detay soruyorsunuz. Ben size 6 ay önce, şu gün kimle yemek yediniz diye sorsam hatırlar mısınız?" dedi.
Avukat Yılmaz, evrakla ilgili polis amirleri hakkında görevlerini yapmadıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduklarını, ancak takipsizlik kararı verildiğini bildirdi.
Sarısülük ailesinin avukatlarından Kazım Bayraktar'ın da beyanı alındıktan sonra duruşmaya öğle arası verildi.
Verilen ara ardından öğleden sonraki oturumda Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, yargılamadan çekilme kararı verdi. Bu arada, duruşmanın başladığı sabah saatlerinden itibaren Ankara Adliyesi önünde bulunan çeşitli sivil toplum kuruluşu üyesi gruplar için müdahil avukatlar açıklama yapmak için yanlarına geldi. Avukatların açıklama yapması sırasında, adliye önünde bekleyen grup ve çevik polis kuvvetleri arasında arbede çıktı. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın da aralarında bulunduğu grup ile polis arasındaki arbedeyi polis müdürleri araya girerek sona erdirdi. - In