"Fenerbahçe Kocamın Yakasını Bırak"
Türkiye'de hayatın bir kısmı futbola göre şekilleniyor, malum.
Yazarı: Yasemin Candemir
Sayfa sayısı: 112
Yayınevi: Denizler Kitapevi
Türü: Anlatı-Mizah
Türkiye'de hayatın bir kısmı futbola göre şekilleniyor, malum. Derbi maçları, uzak, yakın herkesi ilgilendiriyor ama özellikle erkekleri. Peki ya kadınlar ne oluyor bu durumda? Cevap veriyoruz; Çoğu zaman bir hiç. Bir derbi maçın önünden isterseniz kombinezonla geçin fark etmez. Size bakılmadığı gibi çoğu zaman "Dolaşacak başka bir yer yok mu?" şeklinde canhıraş bağırışlarla da karşılaşabilirsiniz.
"Bizim ev maç günleri okyanusta fırtınaya yakalanmış bir tekne" diyor Gazeteci Yasemin Candemir. Bu yaz ellerden düşmeyecek kitabı "Fenerbahçe Kocamın Yakasını Bırak" ta da sadece bunu, yani Fenerbahçe'ye adanmış bir hayatı, aileyi anlatıyor.
Denizler Kitapevi'nden çıkan ve daha çıkmadan yüzlerce sipariş alan kitapta Candemir, sadece eşini de değil, Fenerbahçe aşkı ile yaşayan diğer fanatik arkadaşlarını, fanatik kadınları da anlatıyor. En çok etkilendikleri, yara aldıkları; Fenerbahçe'nin ceza aldığı, Aziz Yıldırım'ın cezaevinde kaldığı zamanlara da geniş yer veriyor.
Mizahi bir dille kaleme alınan kitap, fanatizmin ailelere yaptıklarını görmek açısından önemli.
Her gün evini temizlerken, yemek yaparken çekirdek ailesi için değil, Aziz Yıldırım, Aykut Kocaman için de yemek yapıyor. "Evimin baş köşesindeler genellikle, ne yapsam kurtulamam, alıştım böyle yaşamaya" diyor.
Kitaptaki tüm fotoğraflar ünlü basın fotoğrafçısı Çağrı Kılıçcı'ya, kapak çizimleri ise İllüstratör Naci Koç'a ait.
***
Kitaptan kısa kısa
Evdeki olağan haller
Açıkçası bu kitap benden çok sevgili kocam Ergun'u ve onun kendisi gibi fanatik arkadaşları Güçlü Özgan ve Çağrı Kılıçcı'yı anlatıyor. Kendimi de yazdım arada ama gerçekleri bu kadar ortaya dökmese miydim acaba? dediğim anlar olmadı değil. Çünkü burada kocasının emrinde, Fenerbahçe'nin köleliğinde, ezik, büzük bir kadın bulacaksınız. Herkes kendini kraliçe gibi göstermeye çalışır ya, benim bırakın kraliçeliği evde en ufak bir otoritem bile yok. Ama itiraf edeyim yaşadıklarımız komik. Gerçeklerin büyük bir kısmı da traji-komik değil mi zaten?
***
Ev hapsinde bir hayat...
Yıldırım, cezaevindeyken biz de ev hapsindeydik. "Lütfen canım, oğlanı anneme bıraksak da biz de şöyle bir gezip dolaşsak" diyecek olsam, Ergun'un kocaman açılmış, şaşırmış bakan gözlerini bulurdum karşımda. "Aziz Yıldırım içerdeyken nasıl eğleneceğiz? Adam ne çileler çekiyor, biliyor musun sen. Hiçbir şey dağıtmaz benim kafamı. Ne halde olduğumu anlamıyor musun? Hiç duymamış olayım" derdi...