Haberler

Fetö'nün Medya Yapılanması Davası

Abone Ol

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik, "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa ile Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın yargılandığı davada, bazı gazetecilerin tanıklıklarına başvuruluyor.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik, "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen Said Sefa ile Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 29 sanığın yargılandığı davada, bazı gazetecilerin tanıklıklarına başvuruluyor.

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu 13 sanıkla haklarında verilen tahliye kararı sonrası başka bir soruşturma kapsamında tutuklanmasına karar verilen Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 12 başka suçtan tutuklu sanık ve tutuksuz bir sanık katıldı. Firari sanıklar Said Sefa ve Bülent Ceyhan ise duruşmaya gelmedi.

Duruşmada celse arasında mahkemeye gelen belgeler okundu.

Daha önce alınan ara karar gereği tanık olarak dinlenilmesine karar verilen ve beyanı sorulan gazeteci Yasemin Çetin, Habertürk televizyonunda çalıştığı dönemde davanın sanıklarından, genel yayın yönetmen yardımcısı olan Oğuz Usluer'in sürekli kendisini, "Yaptığın haberlerle Ergenekon sanıklarını fazla koruyorsun" şeklinde eleştirdiğini belirterek, davaları kendisi takip ettiği halde, televizyon yayınına yerine Zaman gazetesi muhabiri Hanım Büşra Erdal'ın alınmasına o dönem çok üzüldüğünü ve bununla ilgili sinir krizi geçirdiğini ifade etti.

"Hakan Fidan'ın İstanbul'a gelip ifade vereceğini yazmamı istedi"

Televizyonda koordinatör olarak işe başlayan sanıklardan Abdullah Kılıç hakkında da bütün şirketin, "FETÖ'nün adamı" nitelendirmesi yaptığını belirten Çetin, "Abdullah Kılıç geldikten sonra yayın politikası bunu gösterdi. Hakan Fidan olayından sonra zaten benimle ilişkisini kesti. 'Hakan Fidan'ın şüpheli sıfatıyla İstanbul'a gelip ifade vereceği' bilgisini Haber'>son dakika olarak yazmamı istedi. Ben de mantığa aykırı olduğu için, 'doğrulatmadan söylemem' dedim. 'İşten atarım' diye söyledi bana. Kabul etmeyince başka bir muhabire dedi ve sonra da beni pasifize etti." şeklinde konuştu.

Ankara'da yüksek yargı muhabirliği yaptığını, FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan dönemin HSYK Daire Başkanı İbrahim Okur'u yaklaşık 20 yıldır tanıdığını ve Okur'un kendisine Whatsapp'tan son dakika bilgileri verdiğini de belirten Yasemin Çetin, "Tanımadığım hiçbir yargı mensubu yoktu, Ankara'da çalıştığım için. Zekeriya Öz ile de eski Yargıtay Başkanı Nihat Ömeroğlu aracılığıyla tanıştım. Öz'den röportaj talebinde de bulundum. Okur bana röportaj izni verdi ama cemaat engelledi. Eğer yayına çıkarırsam herkesin, 'süper savcı' dediği adamın ne kadar boş olduğunu gösterecektim." diye konuştu.

"Durum belirginleşti, bir yapı vardı ortada"

Tanık olarak dinlenilen eski Habertürk Televizyonu Haber Müdür Yardımcısı Ecevit Kılıç da o dönem MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla ilgili haberi girmeme taraftarı olduğunu ancak kendisini arayan ve burada sanık olan birçok kişinin haberin girilmesi gerektiğini söylediğini anlatarak, şunları söyledi:

"Oğuz Usluer aradı, 'girelim mi girmeyelim mi' diye. Bir süre girmeme durumu oldu. Bülent Ceyhan, en son teyit etti bilgiyi ve o haberi girmek zorunda kaldık. Usluer, 'Bülent'e güveniyoruz, onun verdiği bilgi doğrudur' dedi, girildi. Ertesi gün kriz oldu. Öğlen kuşağı hazırlıyordum. Ekranda son dakika bilgileri gördüm, 'Hakan Fidan gözaltına alınmış, uçakla İstanbul'a getiriliyor.' diye. 'Fidan'ın savcıya ifade vereceği' bilgileri dönüyordu ekranda. Oğuz Usluer'e, 'kimi alacağız ekrana' diye sordum. Birinin ekranda bilgi vermesi gerekiyordu. Bilgiyi kimin verdiğini sorduğumda, 'hatırlamıyorum' deyince tartışma yaşadık. 'Bunu sana veren biri olmalı ki sen de bunu sundun' dedim. Sert tartışma yaşadık. Hatta klavyeyi yere fırlatıp attığımı hatırlıyorum. Zaten orada durum belirginleşti. Bir yapı vardı ortada. Çözüm sürecine karşı orada bir yapı vardı. Bu yapı kendini ilk olarak da belli etti. Tavır alıyorlardı çözüm sürecine. Mümkün olduğunca buradan saldırıyorlardı zaten. Bir süre sonra haber merkezindeki sayıları da arttı zaten. O gün cemaat dediğimiz yapıyı ilk orada gördük. Birçok kişi işe gelmeye, sayıları artmaya başladı. Bunlardan biri de Cuma Ulus'tu ve onunla da kavgamız oldu. Yazdığı haberin girişini gördüm; 'Kürtler'in barışı değil' şeklinde tabirler vardı haberde. Olağan dışı bir haber metni olduğu belliydi. Çözüm süreci var ve cemaat buna karşıydı, garip bir dil vardı haberde. Haberi kimse okumamış, tek imza var Ulus'a ait. 'Bu nereden geldi' diye soruyorum, cevap yok. Haber doğrudan o şekilde girdi. 'Ben bunu kullanmam, devletle hesaplaşmanız varsa, kimin üzerinden kullanıyorsanız kullanın, izin vermem' dedim. Tartışma, kavga çıktı. Kullanmadım da zaten ama akşam kullanmışlar. Zaten 5 gün sonra da işime son verdiler. O dönemde bütün kritik haberler bu şekilde gelip gidiyordu."

"Bu yapıya itiraz ettiğim için işten atıldım"

Haber merkezinde bir cemaat, FETÖ yapılanması olduğunu gördüklerini ve arkadaşlarıyla ona göre pozisyon aldıklarını da anlatan Kılıç, "Ben 17-25 Aralık sürecinden bir süre önce işten atıldım, bu yapıya itiraz ettiğim için. Sadece bu değil. Biz sadece politik bir yapıdan bahsetmiyoruz. Ahlaki olarak da aşağıda olan bir yapıdan bahsediyoruz. Birçok arkadaşımızı işten attılar. Beni PKK'lı diye yaftalayıp işten attılar, bir arkadaşımızı da Maocu diye." şeklinde konuştu.

Ecevit Kılıç, işten atıldıktan sonra orada çalışmaya devam eden Mehmet Yeşilkaya'dan, 17-25 Aralık sürecinde yaşananlarla ilgili aldığı bilgilerden de bahsederek, "Yeşilkaya'nın söylediklerine göre 17 Aralık sabahı erkenden, saat 07.00'de gelmişler kanala. Bir gün önce de, 'büyük olay olabilir, canlı yayını hazırlayalım' demişler. Yönetime el koyup, kj'leri falan değiştirdiklerini anlatıyordu. Ama geçen hafta ifadesini değiştirmiş. Bahsettiğim kişiler burada olan sanıklar Cuma Ulus, Abdullah Kılıç ve Oğuz Usluer'di." ifadesini kullandı.

Bir avukatın, "Madem rahatsızdınız, neden bırakıp gitmediniz?" diye sorduğu Kılıç, "Orası merkez medyaydı. Bahsettiğimiz yer Zaman veya Meydan gazetesi gibi bir yer olsa bırakıp giderdim" cevabını verdi.

Duruşma, tanık beyanlarıyla devam ediyor.

29 sanık tahliye edilmişti

İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinde 31 Mart'ta yapılan duruşmada tutuklu sanıklar Atilla Taş, Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız'ın tahliyesine karar verilmişti.

Hanım Büşra Erdal, Ahmet Memiş, Bayram Kaya, Cemal Azmi Kalyoncu, Cuma Ulus, Habib Güler, Halil İbrahim Balta ve Muhammet Said Kuloğlu'nun serbest bırakılmasına itirazda bulunulmuş, itirazı kabul eden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi 8 sanık hakkında yeniden yakalama kararı çıkarmıştı.

Tahliye edilen diğer sanıklar Atilla Taş, Ali Akkuş, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Seyid Kılıç ve Yetkin Yıldız hakkında ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca "darbe teşebbüsü" soruşturması başlatılmış ve bu kişiler hakkında gözaltı kararı verilmişti.

Böylece, yeni soruşturma ve dava kapsamında yapılan itiraz sonucunda tahliyelerine karar verilen 21 kişi, aynı gün yapılan itirazlar nedeniyle serbest bırakılmamıştı.

Yeni başlatılan soruşturma kapsamında 12 kişinin yeniden tutuklanmasına, sanık Ali Akkuş'un da serbest bırakılmasına karar verilmişti.

İddianameden

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün sosyal medyadaki propaganda aracı olan "fuatavni" adlı hesabın kurucusu olduğu tespit edilen ve firari olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan sanık Said Sefa hakkında "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütü yönetmek" suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

İddianamede, sanıklar kapatılan Meydan gazetesinin yazarı Atilla Taş, yine kapatılan "Rotahaber" sitesinin sahibi Ünal Tanık ile gazeteciler Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bülent Ceyhan, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Davut Aydın, Emre Soncan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız hakkında da "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları isteniyor.

Medya yapılanmasına yönelik soruşturmalar sürüyor

Öte yandan, bu davanın dışında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca, terör örgütü FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasına yönelik soruşturmalar ise sürüyor. Söz konusu bu soruşturmalar kapsamında, "fuatavni" hesabını Said Sefa'dan sonra kullanan şüpheli ile terör örgütü FETÖ mensubu olduğu iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklanan bazı şüpheliler hakkında ikinci bir iddianamenin yazımına geçileceği öğrenildi.

Kaynak: AA / Güncel

Abdullah Kılıç Muhammet Said Ulus Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title