Haberler

Fetö/pdy'nin Askeri Yargı Yapılanmasına İddianame (2)

Abone Ol

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında ortaya çıkan sözde "Sıkıyönetim Mahkemelerinde Görevlendirme Listesi"nde adı geçen 31 askeri yargı mensubu hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "silahlı terör örgütü üyesi...

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında ortaya çıkan sözde "Sıkıyönetim Mahkemelerinde Görevlendirme Listesi"nde adı geçen 31 askeri yargı mensubu hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçlarından hazırlanan iddianamede, "sıkıyönetim mahkemelerinde" görevlendirilen bazı askeri hakimlerin, mesai saat 18.00'de bitmesine ve izinli olmalarına rağmen darbe sırasında görev başlarında bulunduklarının belirlendiği bildirildi.

Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, özellikle küçük yaşlardan beri kendi yasa dışı eğitim ortamlarında yetiştirdiği kişilerle kamunun tüm yönetim erkini ele geçirmeye çalışan FETÖ/PDY'nin adliye, mülkiye, akademinin yanı sıra bunlardan çok daha önem vererek, TSK'nın yönetim kadrolarına sızmaya çalıştığı belirtildi.

Örgütün, ilköğretim çağındaki çocukları örgüt içinde "abi" olarak nitelenen kişilerce, ev, dershane, okul ve benzeri örgüt hücrelerinde TSK'ya katılmaları için eğittiği kaydedilen iddianamede, genelde gelir düzeyleri düşük ailelerin temiz din duygularını ve inançlarını sömüren örgütün, bunların küçük yaştaki çocuklarına TSK'da gelecek vaat ettiği ve daha ilköğretim çağında TSK'ya katılmak üzere hazırladıkları anlatıldı.

Bu çocukların, akabinde Fetullah Gülen'in mantık ve İslam'la hiçbir bağ ve ilintisi olmayan kitap ve öğretileriyle tanıştırıldıklarına yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Askeri okullara yerleştirilmelerinde örgütsel fayda gördükleri ilköğretim çağındaki, genelde gelir düzeyi düşük ailelerin zeki çocuklarını bu şekildeki beyin yıkama metotlarıyla sorgulamayan, düşünmeyen, mutlak itaati esas alan insan tipi haline getirdikten sonra, bu kişilere yine örgüt mensubu TSK personelinden temin ettikleri soruları vererek askeri okul sınavlarını kazanmalarını sağladıkları, özellikle senaryolaştırma yöntemleriyle mülakatlara hazırladıkları, yine örgüt hiyerarşisi içindeki sınav komisyonlarında yer alan TSK personeli marifetiyle mülakatlardan ve örgüt üyesi askeri doktorlar marifetiyle sağlık muayenelerinden geçmelerini sağladıkları, tüm bu askeri okullara giriş sınav süreçlerinde örgüt üyesi olmayan askeri öğrenci adaylarını yazılı sınavlarda başarılı olsa bile, mülakatlarda ve sağlık muayenelerinde eledikleri, bu yolla daha genç yaşlarda örgütün TSK'nın hiyerarşisine nüfuz etmeye çalıştığı açıktır.

Askeri liselerden hukuk fakültelerine girerek veya hukuk fakültesi mezunu olan yedek subay ve sivil kaynaktan temin edilen, kendi nam ve hesabına hukuk fakültesinden mezun olan bir kısım askeri hakimler arasında da belirtilen yol ve yöntemlerle askeri hakimliğe giriş süreçleri yaşanmıştır."

Muharrem Köse'ye ilişkin satırlar

İddianamede, 2000'li yıllardan sonra askeri yargının görev alanının gittikçe daraldığı, özellikle 12 Eylül 2010'daki referandumla askeri mahallerde işlenen TCK'ya tabi suçlar ile devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ilişkin davalar ve asker olmayan kişilere ilişkin davaların askeri yargının görev alanı dışına çıktığı anımsatıldı. Buna bağlı olarak, soruşturma ve kovuşturma dosyalarında ciddi bir azalmaya karşın, 2003-2008 arasında 82 personel askeri hakim olarak görevlendirilirken, 2009'dan 2014'e kadar 217 askeri hakimin mesleğe kabul edildiğine dikkat çekildi.

İddianamede, 2003-2008 arasında TSK'nın sivil kaynaktan, yani kendi iç kaynakları dışından 48 askeri hakim, 2009-2014 arasında ise 208 askeri hakim temin ettiği anlatıldı.

Daha yarbay rütbesindeki bir askeri hakim olan Muharrem Köse'nin seçilmek için çaba gösterdiği, üyelerinin teveccüh ve icazetini almak için uğraştığı Askeri Yargıtay üyeliğinden feragat ederek, hiçbir hakimlik teminatı olmayan Genelkurmay Adli Müşavirliği Hukuk Hizmetleri Başkanlığına Şube Müdürü olarak atanıp, Genelkurmay Adli Müşavirliği görevini vekaleten yürüttüğü aktarılan iddianamede, bu personelin terör örgütü FETÖ/PDY üyesi olarak kamuoyunda genel kabul gördüğü, hakkında birçok şikayet ve ihbar bulunduğu, menfur darbe girişimi sonrasında "darbenin beyin takımı" olarak medyaya yansıdığı, tutuklandığı ve meslekten ihraç edildiği belirtildi.

Askeri yargıda, yaşça en büyük ve kıdemli askeri hakimin Askeri Adalet İşleri Başkanlığı görevini yürütmesi teamülüne karşın, 2013'te, 1976 duhullü Askeri Adalet İşleri Başkanı olarak görevli, Hakim Kıdemli Albay Neşet Uncu'nun tayin edilerek, kendinden 18 yıl kıdemsiz yarbay rütbesindeki Mehmet Ali Almış'ın göreve getirildiğine dikkat çekilen iddianamede, Almış'ın göreve getirilmesi için başkanlıktaki ikinci en kıdemli personel Hakim Kıdemli Albay Mehmet Emin Tekpınar'ın Ankara içinde atamaya tabi tutulduğu bildirildi.

İddianamede, mesleki ve genel hukuk bilgisi, kişiliği, mesleki tecrübesi açısından temayüz etmiş Civan Başer, Erhan Eroğlu, Ender Anaklı gibi birçok kıdemli askeri hakimin Şırnak'ta açılan 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Adli Müşavirliği, Askeri Savcılığı ve Askeri Hakimliğine atanarak emekliye zorlandığı, bunlardan Anaklı dışındakilerin emekli olduğu, sonraki yıllarda buraya genç rütbedeki personelin atandığı ifade edilerek, "FETÖ/PDY'nin, kişileri tasfiye yöntemlerinden olan medyayı kullanarak itibarsızlaştırma, isimsiz, imzasız ihbar mektuplarıyla soruşturma ve kovuşturma süreçlerini harekete geçirme, akabinde emniyet ve yargı içindeki örgüt üyeleri marifetiyle kamuoyunda infial yaratan davalara şüpheli ve sanık olarak dahil etme süreçlerinin özellikle 2012'den itibaren uygulandığı" hatırlatıldı.

Yönetmelik ve teamüllere aykırı atanan askeri hakim tutuklandı

Bu kapsamda kendisine engel olarak gördükleri personelin, görev yaptıkları yargı organlarından uzaklaştırılarak yerine genç, tecrübesiz ve mesleki safahatı yeterli olmayan askeri hakimlerin atandığı aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Askeri hakimlerin atamalarında bölge esasına dayalı görev safahatına geçmiş yıllarda dikkat edilmesine ve özellikle tüm askeri hakimlerin ülkemizin atamaya esas tüm bölgelerinde görev yapması sağlanırken, son yıllarda özellikle isimli kumpas davaların devam ettiği illerde görev yapan Hayrettin Kaldırımcı, Erhan Ermişoğlu, Uğur Aydın gibi bu bölgelerde garnizon hizmet sürelerini tamamlayan askeri hakimlerin birinci bölgeler arasında atandığı, Ankara'dan 3'üncü bölge görevini yapmak üzere atanan Yunus Yılmaz'ın beş yıllık görev süresinin dört yılını doldurduktan sonra tekrar Ankara'ya MSB Kanunlar Kararlar Daire Başkanlığına atandığı, birinci bölge olan İstanbul'dan Ankara'ya atama yönetmeliklerine ve atama teamüllerine aykırı olarak atanan birçok askeri hakimin 15 Temmuz 2016 menfur darbe girişimi ve FETÖ/PDY örgüt üyeliği kapsamındaki soruşturmalardan tutuklu olduğu, sözde 'Sıkıyönetim Mahkemeleri' listesinde yer aldığı, TSK'dan ihraç edildiği anlaşılmıştır.

Özellikle kamuoyunda bilinen davalarda açıkça TSK'ya kurulan kumpasa yönelik yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda kumpas mağdurlarının aleyhine soruşturma ve kovuşturmaları gerçekleştiren, bu kapsamda haklarında birçok ihbar, şikayet ve suç duyurusu bulunan Turgay Öztoprak, Muharrem Köse, Mehmet Ali Almış, Kurtuluş Kaya, Mehmet Oğuz Akkuş, Hakan Ata, Mehmet Şimşek, Erhan Ermişoğlu, Ali Müjdat Eski, Seyfi Bulduk gibi birçok askeri hakimin askeri yargı içerisindeki etkin konumlarda görev yaptığı, bu personelin atama, görevlendirme ve yüksek yargı üyelikleri seçimlerinde kollandığı, Genelkurmay Askeri Mahkemesinde görev yapan Ali Müjdat Eski ile Genelkurmay Askeri Savcılığında görev yapan Seyfi Bulduk'un bu görevlerde üç yıl görev yaptıktan sonra dört yıllık mesleki teminatlarının dolmasına bir yıl kala birbiri yerine atamasının yapılarak tekrar dört yıl mesleki teminat kazandığı, bununla birlikte bugün açıkça FETÖ/PDY üyesi emniyet ve yargı mensuplarınca oluşturulduğu açık olan soruşturma ve kovuşturmalara karşı hukuki ve adil tavrını ortaya koyan Taner Güçlü, Doğan Uysal, Ufuk Kök, İsmail Volkan Şahin, Özcan Celeb, Mehmet Yüzbaşıoğlu, Ender Anaklı, Tamer Isır, Hakan Kesgin gibi birçok askeri hakimin bu davalara bulaştırıldığı ya da askeri yargının etkin olmayan disiplin subaylığı gibi görevlerine atandığı anlaşılmıştır."

İddianamede, hakkında birçok ihbar, şikayet ve suç duyurusu bulunan ve darbe girişimi kapsamında tutuklanan şüpheli askeri hakimler hakkında Askeri Adalet İşleri Başkanlığınca soruşturma ve inceleme yönünde herhangi bir çaba gösterilmediği, buna karşın FETÖ/PDY'ye mensubu olmadığı bilinen, bu yapının mağduru olan askeri hakimler hakkında kolaylıkla soruşturma ve inceleme yönünde kararlar verildiği vurgulandı.

"Askeri savcılığı karargah gibi kullandıkları anlaşıldı"

İddianamede, "15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen menfur darbe girişimi ve darbe sonrası sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilen askeri hakimler" başlığı altında, "geçmiş darbe girişimlerinde, daha ziyade üst rütbeli askeri hakimler sıkıyönetim mahkemelerinde, küçük rütbeli askeri hakimler askeri mahkemeler ve savcılıklarda görevlendirilirken, bu kez üst rütbeli askeri hakimlerin Milli Savunma Bakanlığı (MSB) emrine atanarak işten el çektirilmelerinin, son darbe girişimi sırasında ise genç rütbedeki askeri hakimlerin, hatta stajı sonlandığı halde henüz ilk atama kararnameleri çıkmamış teğmen rütbesindeki askeri hakimlerin sıkıyönetim mahkemeleri, savcılıkları ve adli müşavirliklerinde görevlendirildiklerinin görüldüğüne" dikkat çekildi.

İddianamede, "Özellikle Genelkurmay Adli Müşavirliği, Genelkurmay Askeri Mahkemesi, Genelkurmay Askeri Savcılığı, MSB Askeri Adalet İşleri Başkanlığı görevlerinde ve alt kadrolarında bulunan askeri hakimlerin Ankara, İstanbul gibi illerin sıkıyönetim mahkemesi, savcılığı ve adli müşavirliklerine atanması da bu görev yerlerinde darbe öncesinde, sıkıyönetim mahkemelerinde görev alacak personelin görevlendirildiğini göstermektedir." denildi.

Darbe öncesinde Genelkurmay Adli Müşavirliği, Genelkurmay Askeri Mahkemesi, Genelkurmay Askeri Savcılığı, MSB Askeri Adalet İşleri Başkanlığı görevlerinde bulunan ve darbe girişimine ilişkin sözde "sıkıyönetim mahkemelerinde" görevlendirilen bazı askeri hakimlerin, mesai saat 18.00'de bitmesine ve izinli olmalarına rağmen darbe sırasında görev başlarında bulunduklarının tanık beyanları ve kamera kayıtlarıyla belirlendiği bildirilen iddianamede, "Bu kapsamda Kurtuluş Kaya'nın askeri savcılıkta bulunduğu, izinli olmasına rağmen Ali Müjdat Eski'nin saat 18.35 civarında askeri savcılığa geldiği, akabinde Muharrem Köse'nin askeri savcılığa geldiği ve askeri savcılığı bir karargah gibi kullandıkları ve burada menfur darbe girişimini takip ettikleri anlaşılmıştır." ifadesi kullanıldı.

"Hukuk katliamı yaşanacağı açıktır"

İddianamede, FETÖ/PDY mensuplarınca gerçekleştirilen menfur darbe girişimi esnasında sözde "Yurtta Sulh Konseyi"nce yayımlanan sıkıyönetim direktifinin EK-B'sinde yer alan "Sıkıyönetim Mahkemeleri Görevlendirme Listesi"nin sonundaki 2 numaralı notta "Askeri Hakimler ve Askeri Mahkeme ve Savcılıklar Hakkında mevzuatta Milli Savunma Bakanlığına verilen yetki ve görevlerin ikinci bir emre kadar Genelkurmay Adli Müşaviri tarafından kullanılacağının" belirtildiğine dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi:

"Savcılık ve hakimlik mesleklerinin uluslararası sözleşmeler,anayasa ve yasal düzenlemeler kapsamında bağımsızlık ve hakimlik teminatı altında yerine getirilen müstesna görevler olmasına rağmen, MSB tarafından kullanılan tüm askeri hakimlerin özlük haklarına, atama, terfi, yer değiştirme, soruşturma, hakimlik bağımsızlığı ve teminatına yönelik tüm işlemlerin bir tek kişi tarafından kullanılmasına yönelik bu ibarenin, bu kişinin FETÖ/PDY üyesi olduğu, darbeye fiilen iştiraki artık aşikar olan Muharrem Köse olduğu dikkate alındığında, sıkıyönetim mahkemelerinde ne türden yargılamalar yapılacağına yönelik bir fikir vermesinin yanında, nasıl bir yargı düzeninin de öngörüldüğünü göstermesi açısından çok önemlidir.

Uluslararası sözleşmeler, Anayasa ve yasal düzenlemeler kapsamında bağımsızlık ve hakimlik teminatı altında yerine getirilen savcılık ve hakimlik mesleğinin MSB tarafından kullanılan tüm yetkilerinin FETÖ/PDY üyesi Köse'ye devrinden sonra bir numaralı sıkıyönetimde yargılanacak olan tüm yasama, yürütme ve yargı makamlarının sayın mensuplarını nasıl yargılamaların beklediği ve akıbetlerinin ne olduğu açıktır. Bu anlamıyla FETÖ/PDY mensubu olmayan, bunlarla devletin bekası için mücadele eden herkes için büyük bir hukuk katliamı yaşanacağı açıktır."

(Sürecek)

Kaynak: AA / Güncel

Kaya Mehmet Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title