Gazeteci Metehan Demir Hakkında Takipsizlik Kararı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir telefon görüşmesinde "İslam dinini açıkça aşağıladığı" iddiasıyla bulunduğu suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturmada Gazeteci Demir hakkında "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verdi.
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın suç duyurusu üzerine, AK Parti İstanbul Milletvekili Egemen Bağış ile telefon görüşmesinde "İslam dinini açıkça aşağıladığı" iddiasıyla hakkında soruşturma yürütülen Gazeteci Metehan Demir hakkında "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verildi.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Ahmet Cemal Gürgen'in verdiği kararda, aynı konuyla ilgili Egemen Bağış hakkında yürütülen soruşturma sonucunda verilen "kovuşturmaya yer olmadığı" kararındaki gerekçelere yer verildi.
Kararda, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" suçuna ilişkin TCK'nın 216. maddesinde "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlerin alenen aşağılanması" fiilinin müeyyideye bağlandığı belirtildi.
Fiilin cezalandırılması için "kamu barışını bozmaya elverişli olması gerektiği" kaydedilen kararda, "Bu aşağılamanın mutlaka alenen yapılması ve kamu barışını bozmaya elverişli nitelikte olması gerekmektedir" denildi.
Şikayete konu telefon görüşmesinde geçtiği iddia edilen sözlerin, "halkın İslam dinine mensup kesiminin kutsal kitabı olan Kur'an ayetlerinin bir kısmına yönelik alaycı ifadeleri dolayısıyla bu dine mensup insanları rencide ettiği ve benimsediği dini değerleri aşağıladığının söylenebileceği" kaydedilen kararda, ancak 18 Mart 2014'te internet ortamına düşen ve "basında yayınlandığı ileri sürülen" telefon görüşmelerinin bütün halinde değerlendirildiğinde, "yasal çerçevede verilmiş meşru bir dinleme kararına dayanmadığı" ifade edildi.
"Bu bağlamda yapılacak bir soruşturma ya da kovuşturma için değerlendirilebilecek yasal hukuki delil niteliğinde bulunmadığı", "yapıldığı iddia olunan telefon görüşmesinin iki kişi arasında gerçekleştiği ve bu itibarla TCK 216/3. maddesinde yazılı suça ilişkin kurucu unsur olan 'aleniyet' şartının olayda mevcut bulunmadığı" aktarılan kararda, "başlangıçta alenen yapılmamış olması sebebiyle, daha sonra kamuoyunun herhangi bir şekilde konuşmalardan haberdar olmasının aleniyet şartının vücuduna imkan vermeyeceği ve anılan suçu oluşturmayacağı" bildirildi.