"Gesi Bağları" türküsüyle ünlü Kayseri'de bağcılık 5 bin yıl öncesine uzanıyor
Anadolu'nun ilk yazılı tabletlerinin bulunduğu Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü'ndeki kazılarda elde edilen veriler ve bölgedeki sondaj çalışmalarında ulaşılan bitki polenleri, Kayseri'de bağcılığın 5 bin yıl önce de yapıldığını ortaya koydu.
Anadolu'nun ilk yazılı tabletlerinin bulunduğu Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü'ndeki kazılarda elde edilen veriler ve bölgedeki sondaj çalışmalarında ulaşılan bitki polenleri, Kayseri'de bağcılığın 5 bin yıl önce de yapıldığını ortaya koydu.
Kültepe'deki kazılar, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığında devam ediyor.
Kazılarda elde edilen veriler ve bölgede yapılan sondajla ulaşılan bitki polenleri, bağlarıyla ünlü Gesi Mahallesi'nin bulunduğu, "Gesi Bağları" türküsü ve "bağ oturmaları" ile ünlü kentte bağcılığın 5 bin yıl öncesine kadar uzandığını ortaya çıkardı.
Kültepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, AA muhabirine, haziran ayının ortasından itibaren çalışmalara başladıklarını, hava şartları el verdiğince sahada olacaklarını söyledi.
Kazı çalışmalarına Türkiye'deki üniversitelerin yanı sıra Japonya, Avusturya, Brezilya, Güney Kore gibi ülkelerden de bilim insanlarının katıldığını aktaran Kulakoğlu, bölgenin iklimini, florasını da incelediklerini belirtti.
"Bunlar yazılı belgelerde görülüyor"
Kulakoğlu, kazılarda çıkarılan çivi yazılı tabletlerde Kültepe civarında yetiştirilen bitkilerin de anlatıldığını dile getirerek, "Çünkü bunlar para eden konular, para ettiği için de kayıtlı. Tabletlerde bahçelerin fiyatları var, suyun başında olan daha pahalıdır, içinde su olan daha yüksek fiyattan satılır. Bunların konumlarına göre fiyatlandırılması yazılmış." diye konuştu.
Helenistik döneme ait bir levhada bölgenin, burada yaşayanların bağı olarak geçtiğini anlatan Kulakoğlu, şunları kaydetti:
"Kayseri daha büyük bir şehir olarak karşımıza çıkıyor yazılı belgelerden. Bir bağın kiralanması ve onun karşılığının ödenmemesine dair mahkeme kararı var, bu veriler Helenistik döneme ilişkin. Bunlar yazılı belgelerde görülüyor. Arkeolojik kazılar yapılırken de bazı verilerle karşılaşıyoruz. Özellikle de mikroskobik ölçüde çeşitli bitki kalıntıları, tohumlar ve kömürleşmiş parçalar bulunuyor. Bunlardan da bu bölgede nelerin yetiştiğini tespit etmek mümkün oluyor."
"5 bin yıl önce Kayseri'de bağcılık var"
Prof. Dr. Kulakoğlu, kazılarda toplanan örnekler ve özellikle son 5 yıldır kazı alanının yakınındaki Engir bataklığı, Tuzla Gölü ve Sultan Sazlığı'nda yapılan eski çağ coğrafya araştırmalarıyla ilgili sondajlarda Anadolu'da tespit edilmiş en eski bağcılık kültürüne ait verilere ulaşıldığını ifade etti.
Isparta Süleyman Demirel Üniversitesinden Doç. Dr. Çetin Şenkul'un yaptığı çalışmalar ışığında daha önce bağcılığın, bahçeciliğin Beyşehir Gölü civarında bulunan polenlere göre yaklaşık 1500 yıl öncesine tarihlendirildiğini aktaran Kulakoğlu, şu bilgileri verdi:
"Burada yaptığımız çalışmalarda gördük ki günümüzden 5 bin yıl önce Kayseri'de bağcılık var. Bağcılık derken doğal olarak yetişmiş ağaçlar değil. İnsanlar kendi arsalarında bilinçli olarak ağaç dikip, gerektiği zaman aşı yaparak seçkin tohumlardan ve meyvelerden iyi ürün almaya 5 bin sene önce başlamışlar. Kayseri'nin bağ oturmaları, herkesin bir bağının olması, bağların üzerine türküler yazılması aslında 5 bin yıllık bir gelenek."
Kulakoğlu, son günlerde Kültepe'de bulunan tohumların yeniden ekilip ürün alındığına dair iddiaların dolaştığına değinerek, "3-5 bin yıllık tohumların hiçbir şekilde yeşertilmesi, canlandırılması mümkün değil. Böyle bir şey yok. Bizde 7 bin yıllık buğday yok. 7 bin yıllık buğdayı da ekip yeniden yeşertemezsiniz, böyle bir şey yok. Biz o kömürleşmiş tohumlardan o dönemdeki bölgenin florasını, bitki örtüsünü anlayabiliyoruz. O zamanki iklim koşullarını anlayabiliyoruz. Bizim için önemli olan o, onu yeşertmek bizim işimiz de değil, mümkün de değil." ifadesini kullandı.