Gıda Katkı Maddelerinde Helallik Endişesi Ortaya Çıkıyor" - İstanbul
Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Uluslararası Tıp Fakültesi Dekanı ve Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
ZEYNEP RAKİPOĞLU - Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Uluslararası Tıp Fakültesi Dekanı ve Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Gültekin, marketlerden alınan gıdaların yüzde 90'ının paketli olduğunu ve üretiminde katkı maddelerinin kullanıldığını belirterek, "Gıda katkı maddelerinde ciddi bir helallik endişesi ortaya çıkıyor. Gıdanın helal olabilmesi için, kullanılan bütün katkı maddelerinin, paket malzemesinin, nakil esnasında bulaştığı diğer maddelerin, hatta içinde bulunduğu rafın bile komple değerlendirilmesi gerekiyor." dedi.
Helal ve Sağlıklı Gıda Platformu Kurucu Başkanı Prof. Dr. Gültekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumdaki helal gıda algısının sadece helal kesilmiş etten ibaret gibi yanlış bir algı olduğunu fakat bu konunun dar kalıplarla ele alınacak kadar basit olmadığını söyledi.
Helal hayatın, helal gıdayı da kapsayacak şekilde geniş bir konu olduğuna işaret eden Gültekin, helal gıdanın, inanca uygun olarak yasaklanmış katkı maddeleri ve üretim süreçlerini içermemesi gerektiğini vurguladı.
Helal kelimesinin sağlığı da kapsadığını belirten Gültekin, "Çünkü helal demek bir gıdanın, davranışın, hayat şeklinin inancımıza uygun olmasıdır. Bu direkt olarak sağlıklı olmasını da gerektiriyor. Bir gıda helalse aynı zamanda sağlıklıdır, fıtratımıza, doğamıza uygundur. Bize faydalıdır mutlaka. Helal gıda onun aynı zamanda sağlıklı olmasıdır." diye konuştu.
Türkiye'de yaşayan insanların çoğu Müslüman olduğu için yakın zamana kadar helal gıdaya yönelik özel bir çalışma yapma ihtiyacı hissedilmediğini vurgulayan Gültekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yakın yıllara gelindiğinde artık dünya globalleşti. Konu sadece et değil, birçok hazır gıda tüketiyoruz. Marketlerden aldığımız gıdaların neredeyse yüzde 90'ı hazır paketli. Bunların üretiminde gıda katkı maddeleri kullanılıyor. Gıda katkı maddelerinde ciddi bir helallik endişesi ortaya çıkıyor. Gıdanın helal olabilmesi için, kullanılan bütün katkı maddelerinin, paket malzemesinin, nakil esnasında bulaştığı diğer maddelerin, hatta içinde bulunduğu rafın bile komple değerlendirilmesi gerekiyor."
Prof. Dr. Gültekin, gıdalarda kullanılan katkı maddelerinin bir kısmının hayvani kaynaklardan elde edildiği bilgisini vererek, helal olmayan bir hayvandan elde edilen katkı maddesinin kullanıldığı bir gıdanın, İslam inancına göre tüketilmesinin uygun olmadığını söyledi.
"Emülgatörler, helal endişesi olmayan kişiler tarafından üretiliyor"
Özellikle domuz yağından elde edilen katkı maddeleri konusunda fıkıh uzmanlarının çok hassas olduklarını ve ne kadar kimyasal süreçlerden geçerse geçsin helal olarak kabul edilmediğini hatırlatan Gültekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Maalesef ülkemizde kullanılan hayvani kaynaklı katkı maddelerinin neredeyse tamamı yurt dışından ithal geliyor. Yurt dışında da bir helal endişesi yok. Üreticilerin çoğu zaten Müslüman değil. Dolayısıyla en ucuz malzemeden üretebilirler. Yağlardan elde edilen katkı maddesi mesela emülgatörler, eğer bir pamuk, palm ya da ayçiçek gibi bitkisel yağlardan elde edildiyse bir sorun yok ancak hayvani bir kaynak, mesela domuz yağından elde edildiyse o zaman sorun oluyor. Emülgatör, yağ ve su bazlı maddelerin homojen karışmasını sağlayan ve çok yaygın bir ürün grubunda kullanılan katkı maddesidir. Hazır çorbalardan, ekmeklerden, keklerden, gazozlara kadar birçok gıda ürününde bunlar kullanılıyor. Özellikle pastacılık ürünlerinde kullanılan birçok hammaddede kullanılıyor. Bu da ciddi bir endişeyi beraberinde getiriyor. Çünkü emülgatörler dışarıdan geliyor, hayvani kaynaklı ve helal endişesi olmayan kişiler tarafından üretiliyor. Bununla ilgili kanuni bir zorunluluk ve denetim yok. Bu konuda eğer bir hassasiyetiniz varsa, ciddi bir endişe taşıyorsunuz."
Dünyada helal sertifika sisteminin 59 yıldır uygulandığını ve özellikle azınlık olarak yaşayan Müslümanların kendilerine göre geliştirdikleri sistemle ürünleri inceleyerek inançlarına uygun olan gıdaların üzerine helal logosu yapıştırdıklarını belirten Gültekin, Yahudi hahamlarının da bir ürünün üretim aşamalarını inceleyerek kendi inançlarına uygun olanlara 'koşer' sertifikası verdiklerini anlattı.
-"Ülkemizde her geçen gün helal sertifikalı ürünler artıyor"
Prof. Dr. Gültekin, helal gıda konusunda duyarlı tüketiciler, bununla ilgili çalışan kişiler ve sivil toplum kuruluşları olduğunun altını çizerek, Türkiye'deki helal sertifika sistemine ilişkin şunları söyledi:
"Halkı Müslüman olan tüm ülkelerde de helal sertifikası yoğun bir şekilde aranır durumda. Mesela Suudi Arabistan Brezilya'dan helal sertifikalı piliç ithal ediyordu fakat biz Türkiye'den satamıyorduk. Çünkü ülkemizde helal sertifikasyon sistemi yoktu, yerleşmemişti. Helal sertifikası Türkiye'de de verilsin dendiği zaman yer yerinden oynadı. O günlerde dünya helal sertifikasını kullanıyordu, Avrupa Birliği helal sertifika sistemi geliştirmek üzere çalışıyordu. Bu ticari bir gereklilik olarak tüm dünyada zaten vardı. Ancak ülkemizde halk Müslüman olduğu için ihtiyaç hissetmedik, bir de helal kelimesinin ve sertifikanın konuşulması için zor zamanlardı. Şimdi Türk Standartları Enstitüsü (TSE) olsun, gerek bazı özel kuruluşlar olsun artık helal sertifikaları veriyorlar. Helal standartları belirlenmiş durumda. Şu anda ülkemizde de her geçen gün helal sertifikalı ürünler artıyor. Piliçlerde, dondurmalarda, çikolatalarda, birçok üründe firmalar helal sertifikası alıyorlar ve bunu beyan ediyorlar. Çünkü halkımızda da helal sertifikaya karşı bir duyarlılık gelişmeye başladığı için bu sertifika aranır duruma geldi."
"Helal Akreditasyon Kurumu'yla helal gıdaya devlet eliyle sahip çıkıldı"
Helal sertifika sisteminin tüm dünyada yaygınlaştığını vurgulayan Gültekin, "Ülkemizde Helal Akreditasyon Kurumu kuruldu. Bu kurum ülkemizde helal sertifika veren kuruluşları denetleyecek ve usule uygun çalışanları akredite edecek. Dolayısıyla hem halkımızda sertifika veren kuruluşlara karşı bir güven gelişecek hem de sertifika veren kuruluşlar kendilerini belli bir standardın üzerine çekecekler. Ülkemizde helal gıda konusu sahipsiz ve korumasızdı, Helal Akreditasyon Kurumu'yla bu konuya devlet eliyle sahip çıkılmış oldu." görüşünü dile getirdi.
Helal ve Sağlıklı Gıda Platformu'nun yaklaşık 10 yıl önce tıp, diş hekimi, veteriner, biyokimyacı, diyetisyen ve ilahiyatçı gibi birçok alandan akademisyen ve uzmanların desteğiyle kurulduğunu aktaran Gültekin, vatandaşlardaki helal gıda duyarlılığını arttırmak için ve helal gıdayla ilgili fıkhi sorunların çözümüne yönelik kongre, çalıştay, seminer ile konferanslar düzenlediklerini sözlerine ekledi.