Gizli Bilgi Belge Davasında, Çete Lideri Özkaynak; Yalan Makinasına Bağlanmak İstiyorum
İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 49'u muvazzaf, 79'u tutuklu 357 sanığın yargılandığı 'Gizli bilgi ve belge' davasının 13'üncü gününde, sanık ifadeleri alınmaya başlandı.
İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 49'u muvazzaf, 79'u tutuklu 357 sanığın yargılandığı 'Gizli bilgi ve belge' davasının 13'üncü gününde, sanık ifadeleri alınmaya başlandı. Çete elebaşı olduğu iddia edilen, hakkında ömür boyu hapis ve 9 yıl hapis cezası istenen tutuklu sanık işadamı Bilgin Özkaynak ilk ifadeyi verdi. 10 sayfadan oluşan yazılı ifadesini okuyan Özkaynak, vergi rekortmeni olduğunu, gerekirse söylediklerinin doğrulanması için yalan makinasına bağlanmak istediğini söyledi. Duruşmayı CHP İzmir Milletvekilleri Mustafa Moroğlu ve Alaattin Yüksel de izledi.
Hakim Atilla Rahman, Bilgin Özkaynak, Coşkun Başbuğ, Hakan Oğuzman, Narin Korkmaz ve Safiye Köten'in ifadesinin alınacağını, yarın diğer 6 kordinatör Onur Süer, Bülent Acar, Engin Çırakoğlu, Bülent Akbaş, Mehmet Aksu ve Engin Karatekin'in ifadelerin alınacağını, 8 Mayıs'tan itibaren her gün 7'şer tutuklu sanığın ifadesinin alınacağını söyledi. Rahman, 23 Mayıs'a kadar tutuklu sanıkların tümünün ifadesinin tamamlanmasının planlandığını, 27-28 Mayıs'ta celbi öngörülen sanıkların ifadelerinin alınması, 29-30 Mayıs ve 3-4 Haziran'da da tutuksuz sanıkların ifadeleri ile 5 Haziran'da talimat yoluyla ifadesi alınmayan sanıkların ifadelerinin alınmasının planlandığını bildirdi.
Çete elebaşı olduğu iddiasıyla hakkında ömür boyu ve 9 yıl hapis cezası istenen işadamı Bilgin Özkaynak, suçsuz olduğunu savundu. Evli ve 2 çocuk babası, işadamı olduğunu söyleyen Bilgin Özkaynak, "Her şeyden korkar hale geldim. Bir gece evim basıldı. Kadın satıcılığından tutuklanıp, cezaevine konuldum" dedi.
Her gün işten eve, evden işe giden bir işadamı olarak bu tür iddialarla suçlanmanın aklına bile gelmeyeceğini belirten Özkaynak, "Sanki bir kabusun içindeyim. İnanın artık her şeyden korkar oldum. Yarın başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ancak savunmalarım sonunda suçsuz olduğum sizin tarafınızdan da anlaşılacaktır. Buna ve adalete inancım sonsuzdur" dedi.
Özkaynak, geçen yıl 8 Mayıs'ta Almanya'dan döndüğünü ertesi akşam evinde gözaltına alındığını, 3 saatlik aramada suç unsuruna rastlanmadığını, İstanbul, ardından İzmir Emniyet Müdürlüğü'ne götürülerek 4 gün gözaltında tutulduğunu, polislerin kendisine 'Fuhuş davasından' gözaltına alındığını söylediğini iddia etti.
"MÜSLÜMAN ADAM BÖYLE EVDE OTURUR MU?"
Bilgin Özkaynak, Bostancı'daki evinin büyük, 4 katlı olduğunu, sürekli oturduğu bu evde aramanın üstün körü yapıldığını öne sürerek, "Arama sırasında bir polis bana 'Müslüman böyle bir evde oturur mu?' diye sordu. Ben de neyi kastettiğini anlamadım. Zaten eşimin Kuran okumak için ayırdığı, Kuran ve dini kitaplarımızın olduğu odayı görünce çok şaşırdılar" dedi. Sapanca'daki çiftlik evinin aramasında kendilerine hiç haber verilmediğini öne süren Özkaynak, şöyle konuştu:
"Sapanca'daki çiftlik evimde yüzme havuzu 400 metrekare, garaj 250 metrekare, depo 200 metrekare, 60 metre kapalı garaj 2 bekçi evi arası 250 metre. Üç ayrı ahır ve her birinde 6 bölme bulunmaktadır. Arkası uçsuz bucaksız ormandır. Şunu söylemek istiyorum, biri bir şey saklamak istese milyonlarca olasılık olabilir ve kesinlikle de bulunamaz. Gizli belge, flash bellek hard disk gibi şeyler bulunduğu iddia edilen oda evin girişinde ve hemen soldadır. Almanya'ya gitmeden önce tüm evi ve çocuk odasını temizlemiştik. Bu odayı da temizlemiştik. Hiç böyle şeyler yoktu. Ofislerimin bulunduğu 6-7 yerde hiç arama yapılmamıştır. Demek Emniyetimiz buna gerek bile görmedi. Öyle ise Sapanca'daki evde yapılan aramada nasıl olmuştur da apaçık ortalık yerde ve herkesin ulaşabileceği şekilde, gizlenmemiş aleni olarak bu yasa dışı örgütün yasa dışı evrakları bulunur? Ayrıca parmak izi incelemesi talep ettik, yapılmadı" dedi.
Bilgin Özkaynak, yılda 6 milyon lira vergi ödediğini hatırlatıp, "Sizce 6 trilyon veren kaça satacak bu belgeleri? Bu saltanatımdan vazgeçeceğim de 100 bin dolar diyelim belgelere. Güzel bir ailem ve çocuklarım var. Ama eşkıyadan beter olduk şu anda. Bizim özgürlüğümüzü bir an evvel verin. Ben ne anlatırsam anlatayım kuşku var. Yalan makinesine bağlanmak istiyorum. Gerekirse hipnozla uyutup, sizin nezdinizde bana herşeyi sorun. Eğer ilgim varsa tüm suçları kabul ediyorum."
"İDDİALAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ"
Hakkındaki iddiaların tamamen hayal ürünü olduğunu belirten Özkaynak savunmasını şöyle sürdürdü:
"Örneğin iddianamede beni örgüt liderliğine uygun görmüşler. Ancak her nasılsa yönettiğim iddia edilen örgütten örgüt yöneticilerini dahi tanımıyorum. Şirketlerimde çalışan üç kişinin dışında adı geçenleri ilk kez savcılık aşamasında gördüm. Telefonlarım uzun zaman dinlemesine karşılık bu kişilerle tek bir telefon görüşmem yok. İddianamedeki çoğu belgelerin oluşturulma tarihi 31 Mart 2012. Herşey artık internetten öğrenilebilir. Askeri karakolların resimleri yerleri haritaları çıkarılır, gemiler, yerleri gösterilir. Gemilerim var. Gizli belgeyi saklamak istesem aleni ortaya koyar mıyım? İddianamede isimlerini öğrendiğim Narin ile Safiye kendi özel hayatları çerçevesinde birlikte olmuşlar. Bu insanları tanımam, hiçbir araya gelmedik, bu insanları ömrümde bir kez görmedim, bir kez konuşmadım, isimlerini duymadım."
"CEZAEVİNDE AVUKAT DOLANDIRDI"
Cezaevine gelen avukat M.K.'nın kendisini bu davadan çıkarmak için 3.5 milyon lira istediğini öne süren Özkaynak, "Kendisine inanmadığımı söyleyince bana Narin'in 160-170 sayfalık dosyasını verdi. 1.5 trilyon (milyon) lira hesap açıp yatırdık. Dolandırıldığımı anlayınca, bu kişiyi mahkemeye verdim. Kendisi bana sonradan, 'Sen bunu örgüte bağışladın' dedi. 1 trilyon 150 milyarını (1 milyon 150 bin TL) geri aldım. Bu avukatın hangi davalarda yargılandığını sonradan öğrendim. Kendisine dava açtım. Bu parayı belli bir şekilde verseydim bu dosyada olmayacaktım" dedi.
"CEZAEVİNDEYKEN VERGİ REKORTMENİ"
Cezaevindeyken vergi rekortmenleri listesinde ikinci sırada yeraldığını anlatan Bilgin Özkaynak, 30 yıllık vergi kayıtları incelendiği takdirde parayı nasıl kazandığının görülebileceğini anlatırken, "28 Şubat'ta da alındım. 6 ay 25 gün sonra serbest bırakıldım. F-1 cezaevinde herkesin 1 ay yatmasını isterim. Cehennemin içerisindeyiz. Ne yemek, ne su, ne banyo var. Sayenizde şuraya ekmek geldi. Kadın satıcılığından tutuklandım. ABD'den gelen bir e-maille kadın satıcılığı diye ismimizin geçmediği birden bire 2010 senesinde bizim dosyaya ilave edilip casus olduğumuz söyleniyor" diye konuştu.
"İSTEYEN İNTERNETTEN İNDİREBİLİR"
T-37 uçaklarına dair bilgileri internetten her insanın indirebileceğini savunan Özkaynak, "Dikkat edilirse, usulsüz aramalarda ele geçirilen flaş bellek, hard diskler nedense bütün şüphelilerin evlerinde olmadığı zamanda bulunuyor. Buna benzer 5 olay hep aynı. Bu kadar büyük bir askeri casusluk olayı 2 yıl devam etmiş MİT'in ve diğer askeri birimlerin haberi yok. Bunu da anlayabilmek imkansızdır" dedi.
Bilgin Özkaynak, Narin ve Safiye ile emniyette tanıştıklarının altını çizdi, "Narin deli bir kız. Askerleri takmış arkasına, istediği yere götürmüş. Görüşmeleri hep kafe ve sinemalarda. Ailesi dağılmış birisi. Böyle bir kız 100 lirayla örgütü idare ediyor, çok da tutumlu. İddianameye gören Narin hiç para vermemiş, asker para verip, hem cinsel birlikte olmuş hem belge getirmiş. Böyle şey olur mu? Bir telefon kaydımı bulsunlar, beraber olduğum, belge gönderdiklerini ispat etsinler ben her şeyi kabul edeceğim" dedi.
Özkaynak'ın ifadesinin alınması ardından, avukatı Muzaffer Sevgi Sakarya, suçlamalara karşı görüntülü deliller sundu. - İzmir