Gravürün Son Ustası Müze İstiyor
Gravür resim sanatçısı Akyıldız'ın çizim detayları- Gravür resimlerden detaylar - Gravür resim sanatçısı Cemal Akyıldız ile röportaj Gravürün son ustası müze istiyor- Gravür resim sanatçısı Akyıldız: - "Bana bir müze açın, hem eserleri teşhir edeyim, hem de talebe yetiştireyim"- "Modern ressamlar bizi birazcık yok saydılar"- "Klasik resim çalıştığım için resmin her tarzında sulu boya yağlı boya resimler çiziyorum.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ- Gravür resim sanatçısı Akyıldız'ın çizim detayları- Gravür resimlerden detaylar - Gravür resim sanatçısı Cemal Akyıldız ile röportaj Gravürün son ustası müze istiyor- Gravür resim sanatçısı Akyıldız: - "Bana bir müze açın, hem eserleri teşhir edeyim, hem de talebe yetiştireyim"- "Modern ressamlar bizi birazcık yok saydılar"- "Klasik resim çalıştığım için resmin her tarzında sulu boya yağlı boya resimler çiziyorum. Genelde afiş ve kitap kapakları çizmek zorunda kaldım. 2 binin üzerinde kitap kapağı çizdim" Gravür resim sanatçısı Cemal Akyıldız, bütün eserlerinin sergilenmesi için bir müze kurulmasını istediğini belirterek, "Bana bir müze açın, hem eserleri teşhir edeyim, hem de talebe yetiştireyim" dedi. Türkiye'de gravür tekniğinin tek uygulayıcısı olarak bilinen Cemal Akyıldız, 1933 yılında Trabzon'un Of ilçesinde başlayan hayatını ve mesleğinin inceliklerini AA muhabirine anlattı. "Doğduğumdan beri ressamım. Okuldaki kitaplarımda ve defterlerimde boş yer görmeyeyim, hemen bir resim çizerdim" diyen Akyıldız, 1941 yılında 8 yaşındayken "Dünya Çocuk Resimleri Yarışması"nda Türkiye'yi temsil ettiğini, bunun kendisindeki resim sevgisini daha da arttırdığını aktardı. Trabzon'dan İstanbul'a resim eğitimi almak için 1949 yılında geldiğini ve Güzel Sanatlar Akademisi'ne başladığını ifade eden Akyıldız, sözlerine şöyle devam etti: "Trabzonluyum. Bizim hocalarımız ortaokulda lisede zamanın en değerli ressamlarının talebeleri idi. Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Naci Kalmukoğlu gibi hocalar. Bizi klasik yetiştirdikleri için ben İstanbul'a geldiğimde akademide klasik resim göreceğim diye düşünüyordum. 40-50'li yıllarda akademideki resim tamamen soyut resim. Modern resim eğitimiyle sukut-u hayale uğradım. Resmin temeli klasik resimdir. Türkiye'deki bütün akademilerde klasik resim ikinci planda. Bizim eğitim yıllarımızdan bu tarafa maalesef hep soyut resim ön planda tutuluyor. Bu yüzden akademiyi tamamlamadım. Akademiden ziyade klasik hocaların atölyelerinde eğitimimi tamamladım. Eskiler, klasik ressamlar, klasik resim eğitimi verirdi. Güzel sanatlar akademisinin eğitimi hep moderndir. Bugün de klasik resim eğitimi ikinci plandadır. Akademideki eğitime ısınamadım. 40'lı, 50'li, 60'lı yıllardaki Türkiye'nin belli büyük ressamların atölyelerine devam ettim. Onların etkisiyle onlar gibi olmaya çalıştık."Hat sanatına karşı da büyük bir ilgisi bulunduğunu ve Hattat Hamid Aytaç'tan hat sanatını öğrenmek için eğitim aldığını anlatan Akyıldız, "Hattat Hamid'in de bir parça talebesiyim. Hamid hocanın ömrü vefa etmedi, icazet alamadık ama yazının ruhunu elimizden geldiği kadar yaşatıyoruz. Hat, dünyanın en güzel yazısıdır. Kesik uçlu kalemle yazmak mükemmel" diye konuştu.Türkiye'de resim sanatının istenilen seviyede gelişmediğinin altını çizen Akyıldız, hayatı boyunca resim konusunda heyecanını hiç kaybetmediğini ve 80 seneden beri aynı heyecanla resim çizdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Bizim eğitim yıllarımızdan bu tarafa maalesef hep soyut resim ön planda tutuluyor. Soyut ressamlarının başlarına piyango konar. O da şudur. Kalemi kuvvetli birisi onu methetti mi artık ne yaparsa şöhrettir. Resmi sevdirmiyorlar. Bu eğitimle olmaz. Çocuk daha ilkokulda iken ressam olduğu belli olur. Resmin kıstası portredir. Anatomidir. Bir ressam bir bir portreyi başarıyorsa her şeyi yapar. Onu yapamıyorsa diğerlerine hiç soyunmasın. En zor resim insan resmidir. Gravür tarzı resimde silmek yok. Mürekkebi sürdüğünüz zaman silemezsin. Her eserimiz orijinal ve tek bir kalem darbesiyle çizgiler ortaya çıkmıştır."- "Modern ressamlar bizi yok saydılar" Sanat hayatı boyunca bir yandan para kazanmak için afiş ve kitap kapakları hazırladığını ifade eden Akyıldız, şunları söyledi: "Modern ressamlar bizi birazcık yok saydılar. Hayatımı kazanmak için para kazanmak zorundaydım. Genelde afiş ve kitap kapakları çizmek zorunda kaldım. 2 binin üzerinde kitap kapağı çizdim. Yaşamamız için kazanç lazım, kazanç için de klasik resimden ayrılamıyoruz. Halk da klasik sever. Ben aynı zamanda çizgi mimarıyım. Mesela Beyazıt Kulesi. Bir mimari eseri çizmek için sadece ressam olmak yeterli değil. Bir eserdeki bütün ayrıntıları vermek zorundasınız. Mesela Çankaya Köşkü. Muhteşem bir Osmanlı sivil mimarisi. Klasik resmi bilen ancak aslına en yakını çizer. Soyut resimde ressam kafasına göre bir şeyler ilave eder. Klasik resmin ruhu burada."- "İlkokul karnelerindeki Atatürk portresi benim"İlkokul karnelerinde yer alan Atatürk portresini 1956'da kendisinin çizdiğini aktaran Cemal Akyıldız, "Bundan 18 sene önce Kurtuluş Savaşı ve Atatürk belgeseli çekmek için Cumhurbaşkanlığı bir proje istihdam etti. Bu projede Kurtuluş Savaşı'ndaki en önemli harp sahaları, tarihi yapılarla beraber Atatürk muhtelif tarihlerdeki resimlerini ve bugünkü tarihe kadar bütün cumhurbaşkanlarının portrelerini çizdik" dedi.Bu eserlerinin orijinallerinin Çankaya'da, bir kısmının Ankara'da 2. Büyük Millet Meclisi'nde Kurtuluş Savaşı Müzesi'nde olduğunu belirten Akyıldız, bir kısmının da Harbiye Askeri Müzesi'nde bulunduğunu anlattı.Kendisini "belgesel ressamı" olarak tanımlayan Akyıldız, Anadolu başta olmak üzere, bütün dünyadaki Türk eserlerini, "belgesel resim" olarak çizmek istediğini ifade ederek, "Bunlar modern resim tekniğiyle çizilemez. Yurdumuz, Anadolumuz dünyanın en güzel ülkesi. Bölge bölge, vilayet vilayet gezdim. Bazen valiliklerin davetlisi olarak bazen de Kültür Bakanlığının önerisi olarak gidiyorum ve oranın en önemli eserlerini gravür tarzı çiziyorum. Resim gravür tarzı ama, baskı kalıbını gravür tarzı yapacak ustalar olmadığı için teknoloji bunu halletti. Mühim olan resimdir. Teknoloji hepsini yapıyor. Gravürü diğer resim tekniklerinden ayıran en önemli özellik, resmin dört dörtlük olması lazımdır" bilgilerini verdi.- "Gravür Batı'dan aldığımız bir sanat türüdür"Gravür tarzının Batı'dan alınan bir sanat türü olduğunu hatırlatan Akyıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rönesans devrinde çok önemli tarihi eserler çiziliyor, fakat bunlar halka gösterilemiyor. Rönesans devrindeki o tarihi eserler, o muhteşem tablolar ya bir saraydadır ya bir şatodadır. Mesela Mona Lisa tablosu ancak 40-50 sene sonra görülebildi. O zaman şimdiki matbaalar gibi renkli baskı imkanı yok. Ressamlar resmi çoğaltalım diye düşündüler. Resmin kalıbını yaptılar. Resmi kalıp olacak yumuşak bir metale, mesela bakıra veya çinkoya aktardılar. ve gravür ustaları -grave oyma demektir- o resmi oyarak kalıbını çıkardılar. Şimdiki mühür gibi. Ondan baskı yaptılar. O zaman fotoğrafçılık olmadığı için bu meslek yüzlerce yıl fevkalade itibar gördü. O zamanın en önemli eserlerini bunlar çiziyor."- "Öğrenci bulamıyorum" Gravür tarzı resim sanatının dünyada tek temsilcisi kabul edilen Akyıldız, "Yetiştirmek için öğrenci bulamıyorum. Bu sanat benimle bitiyor. Bu sıkıntıyı Kültür Bakanlığına arz ettim. Bütün eserlerim iki müzeyi doldurur. 'Bana bir müze açın, hem eserleri teşhir edeyim, hem de talebe yetiştireyim' dedim" ifadelerini kullandı.Bugüne kadar bazı illerin valilerinin kendisini davet ettiğini veya Kültür Bakanlığının önerisiyle bazı illerin tarihi eserlerinin gravürlerini çizdiğini aktaran Akyıldız, şöyle devam etti: "Bunlar arasında, en çok Selçuklu eserini barındıran Sivas ilimiz de var. Başlangıçta 12 eserin gravürünü çizmek için gittik. O kadar güzel eserler var ki, 30 eseri çizdik. Sivas Valiliği bizim gravürlerden her sene takvim yapıyor ve diğer illerimizin valiliklerine gönderiyor. Basın bizi bir İstanbul tutkunu olarak yazar. 2010 İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olarak kabul edilmesiyle İstanbul'un en önemli 50 eserinin gravürünü çizdim ve kitap olarak basıldı. Çok güzel bir belgeseldir bu. 7-8 aydır Tokat'ın tarihi eserlerini çiziyorum. Tokat, Sivas'tan sonra en çok tarihi esere sahip illerimizden biri. Tokat'ın Niksar ilçesi başlı başına bir tarih. Anadolu'daki ilk Türk-İslam Üniversitesi Niksar'da. Kahramanmaraş'ta çok güzel bir sergi yaptık ve açılışa devrin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül katıldı." Bir tarihi eserin gravürünü yapmak için önce her yönden fotoğraflarını çektiğini ve eseri atölyesine taşıdığını kaydeden Akyıldız, "Mimari eserler her yönden aynı güzellikte görünmez. Ben önce gravürünü çizeceğim eserin hangi yönden görülmesi gerektiğine karar veriyorum. Sonra eser üzerinde çalışmaya başlıyorum. Çini mürekkebi ile çalışıyorum ve eser üzerinde hata yapıldığında silme, değiştirme kesinlikle olmuyor. Bir eseri bitirmek için belki milyonlarca kere kalemi kullanıyorum" şeklinde konuştu.Akyıldız, doğuştan mimariye ilgisi bulunduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Birkaç ay önce bir olay başımdan geçti. İstanbul Defterdarlığı, Osmanlı'daki ilk defterdarlık binasının resmini çizmemi istedi. Fotoğraf yok, belge yok. O tarihlerde İstanbul'a gelen bir Avrupalı ressam İstanbul defterdarlığının gravür tarzı resmini çizmiş. Beni o tatmin etmedi, yetkilileri de tatmin etmedi. Ben o resmi geliştirerek ve mimari bilgimi de ekleyerek resmini çizdim. Şimdi o resim defterdarlıkta asılı bulunuyor. Binanın temelleri var. Topkapı Sarayı'nın Bab'üs Selam denilen kapısından girince solda Adalet Kulesi'ne gitmeden revakların yanında temeli var. O temelin üzerine bizim de tahayyülümüze dayanarak resmi çizdik. Gravürünü çizdiğim eserlere derinlik vermek ve varsa eksikliklerini tamamlamak için mimariye kabiliyetin olması gerekiyor. Allah korusun, İstanbul'un başına bir şey gelse benim çizdiğim resimlerden İstanbul'u yeni baştan inşa edebiliriz.Çizdiğim gravürlerin birebir kopyaları elimde. Orta Asya'daki bütün Türk eserlerini çizmek istiyorum. Devletimizin beni kadim topraklarımıza göndermesini bekliyorum. Ahmet Yesevi'nin Uluğ Bey'in, Timur'un türbelerinin resimlerini çizmek istiyorum. Beni gönderin diyorum devletimize. Bütün Orta Asya proje olarak gündemimizde. Bu iş benimle bitmesin."