"Güvenli konutlara ihtiyacımız var"
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 7,4 şiddetindeki deprem, 17 Ağustos 1999'da Marmara Bölgesi'ni sadece 45 saniye sallamasına rağmen binlerce can aldı.
Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 7,4 şiddetindeki deprem, 17 Ağustos 1999'da Marmara Bölgesi'ni sadece 45 saniye sallamasına rağmen binlerce can aldı.
17 Ağustos Marmara depremi, o gün yaşanılan üzüntüleri tekrar yaşamamak için güvenli konutlara ihtiyaç olduğu gerçeğini göz önüne serdi. Ayrıca bu acı tecrübe, hem depremde can ve mal güvenliğini sağlamak hem de daha düzenli, sağlıklı, yeşil şehirler oluşturmanın yolunun kentsel dönüşümden geçtiğini de gösterdi.
Kentsel dönüşüm hakkında AA muhabirine bilgi veren Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, konuyla ilgili kararın 2012'de alındığını ve 2013 itibarıyla uygulamaya başlandığını, 6-7 yıllık süre içinde hedeflenen kentsel dönüşümün ancak yüzde 10'unun gerçekleştirildiğini söyledi.
Prof. Dr. Öngören, kentsel dönüşümde ağırlıklı olarak özel sektörün ön plana çıktığını ve daha çok bina yenilemesi şeklinde ilerlediğini ancak riskli alanların yenilenmesi ve rezerv alanlarda yeni konutların oluşturulması işleminin yeterince gerçekleştirilemediğini belirtti.
Bunun için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yeni bir plan yaptığını aktaran Öngören, "Kentsel dönüşüm yeniden programlandı. Bu yeni programda, kentsel dönüşümün ağırlıklı olarak belediyeler liderliğinde yürümesi planlandı. Bunun için de Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi oluşturuldu ve bu belge bütün belediyelere yollandı. Şöyle bir çalışma tarzı oluşturuldu, belediyeler kentsel dönüşüm yapacakları yerleri belirleyecekler, bu belirledikleri alanlarda hangileri öncelikli onlara karar verecekler. Dönüşüme, deprem ve afetlere dayanıksız bölgelerden başlanacak. Türkiye'deki 7 milyon konutun dönüşmesi planlanmış durumda. Bu 7 milyon konutun dönüşmesi için 500 milyar dolara ihtiyaç var." diye konuştu.
"7 yılda yüzde 10'u tamamlandı"
Öngören, kentsel dönüşüm için gerekli 500 milyar doların bulunması için çok çeşitli yollar olduğunun altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Öncelikli olarak bir birikim sağlanması lazım. Onun için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığında kentsel dönüşüm fonu adı verilen bir özel hesap var. İmar barışında vatandaşın yatırmış olduğu paranın belli bir kısmı orada kullanılacak. Yine Tapu Kadastro Müdürlüğünün aldığı harçların belli bir kısmı bu fona aktarılacak. Hazine arazilerinin satışından oluşturulacak kaynaklar da aktarılacak. Belediyeler, kentsel dönüşüm strateji planlarını hazırlayıp, bakanlığa gönderdiler. Bazı belediyeler hala planlarını hazırlıyorlar. Çeşitli finans sağlama projeleri üzerinde ciddi şekilde çalışılıyor. Bunların sağlanmasıyla birlikte kentsel dönüşümün hızla devam edeceğini söyleyebiliriz. Ancak şu ana kadar yaklaşık 7 yıllık süreçte hesabımız her yıl yüzde 5'inin yapılmasıydı yani yüzde 35'inin tamamlanmış olması gerekiyordu ancak yüzde 10'luk bir kısmını tamamlayabildik.
Kentsel dönüşümde planlanan sürecin gerisinde kalınmasının nedeni, Türkiye'de bir planlama nosyonu eksikliği var hem kurumsal hem kişisel düzeyde. Biz planlamaya inanmayıp, hızla heyecanla giriyoruz işe. Kentsel dönüşümde çok ciddi bir maliyet var. Bu maliyetin finansal açıdan hazırlanmış olması lazım. 'Finans nasılsa gayrimenkul şirketlerinde vardır, olmasa bile bankalardan bulurlar.' şeklinde bir düşünce ile başladık. Ancak dünyadaki ekonomik gelişmeler ve ülkemizde FETÖ olaylarından sonra yaşadığımız süreçler sektörü hem ekonomik hem de moral olarak etkiledi."
"Vatandaşlar metrekare tartışmalarına girmemeli"
Prof. Dr. Öngören, depremin tek çaresinin kentsel dönüşüm olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Her 17 Ağustos'ta o gün yaşadığımız üzüntüleri tekrar hatırlıyoruz. Bu üzüntüleri bir kez daha yaşamamak için mutlaka güvenli konutlara ihtiyacımız var. Güvenli konutları sağlamak için 2012'den bu yana devlet bütün yasal düzenlemeleri yapmış durumda. Buna vatandaşlarımızın da maddi güçleri boyutunda katkıda bulunması, destek vermesi lazım. Özellikle vatandaşların metrekare tartışmalarına girmeden, 100 metrekarelik güvensiz bir konuta, 60 metrekarelik güvenli, sağlıklı konuta razı olacak bir algıyla yanaşmaları gerekiyor. 60 metrekarelik konut belki ev halkının ihtiyacını karşılayamaz ama en azından hayatta kalmalarını sağlar. Öncelikle bu mantıkla yaklaşmaları lazım. Kentsel dönüşüm kapısına dayanmış vatandaşlara tek tavsiyem üçün, beşin hesabını yapmayın, neticede siz hayatta kalmazsanız o üçün, beşin bir önemi olmaz."
Prof. Dr. Öngören, İstanbul'da kentsel dönüşüm oranının ülke geneline göre daha yüksek olduğunu dile getirerek, "İstanbul'da kentsel dönüşüm için hem ilçe belediyeleri hem de büyükşehir belediyesi çalışıyor. Kentsel dönüşüm uygulamalarını büyükşehir değil, ilçe belediyeleri yapacak. Büyükşehir Belediyesi şehrin planını yapmak gibi bir yükümlülüğe sahip olduğu için ilçe belediyeleri ve STK'lar ile koordineli olarak master plan çalışmasını yaptı. Bu plan doğrultusunda büyükşehir belediyesinin ilçe belediyelerini harekete geçirmesini bekliyoruz. Bu arada ilçe belediyeleri de kendi bölgelerinde kentsel dönüşüm yapmaya çalışıyorlar. Ancak kentsel dönüşüm yapmak belediyelerin kendi kadrolarıyla olacak kadar kolay bir iş değil. Bu nedenle belediyelerin KİPTAŞ gibi bağımsız, kendi finansmanı ile hareket edebilen şirketlere ihtiyacı var." ifadelerini kullandı.
Kentsel dönüşümde vatandaşı ikna etmenin büyük önem taşıdığına dikkati çeken Öngören, belediyelerin kurumsal iletişim merkezleri oluşturarak insanlara gereken bilgiyi vermesi gerektiğini aktardı.
"Kentsel dönüşümün amacı depremden koruyacak konutlar yapmak"
Prof. Dr. Öngören, kentsel dönüşümle ilgili vatandaştaki olumsuz algının düzeltilmesi gerektiğini, belediyelerin de bu anlamda önemli çalışmaları olduğunu dile getirdi.
İnşaat sektöründeki durgunluğun kentsel dönüşümü de etkilediğini belirten Öngören, "Oluşan üretim halka satılamıyor çünkü halk parasını daha fazla gelir getiren faize yatırıyor ya da dolara çeviriyor. Talep gayrimenkul sektörüne dönmüyor. Bunun için devletin bir düzenleyici olarak yapması gereken bir şey var, o da faizlerin düşürülmesi. Bunun için de çalışmalar başladı. Kamu bankaları şu an 0,99 oranla kredi veriyor. Sonuçta devlette buna ayrılan kaynak sınırlı, bunun için ekonominin diğer motorlarının da çalışarak bu faizlerin tek haneli rakamlara düşmesi gerekiyor. Elde finans olmadığı için son 3 yıldır özel sektör, kentsel dönüşüme ilgi duymamaya başladı. Zira ciddi bir maliyet gerekiyor. Elindeki konutları satamayan sektörün, kentsel dönüşüm maliyetlerini üstlenmesi mümkün olmuyor." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Öngören, kentsel dönüşümün amacının vatandaşları depremden koruyacak güvenli, sağlıklı konutlara yerleştirmek olduğunun altını çizerek, "Bunu yaparken bir taşla iki kuş vurup, sağlıklı bir çevre de oluşturmalıyız. Sadece güvenli bir bina değil aynı zamanda sağlıklı bir çevre de oluşturmamız gerekiyor. Parklar, yürüyüş yolları, yeni okul, hastane, ibadet ve kreş alanları oluşturmamız lazım." diye konuştu.