Haberler

"Harekette Mutluluk Var"

Güncelleme:
Abone Ol

İstanbul'da düzenlenen etkinlikte konuşan Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raif Çakmur Türkiye'de 100-120 bin civarında Parkinson hastası olduğunu ve artan yaşlı nüfusa bağlı olarak önümüzdeki yıllarda Parkinson hastalığında bir patlama yaşanacağını tahmin ettiklerini söyledi.


PARKİNSON HASTALIĞI'NIN 200. YILINDA 10 İLDE BİLGİLENDİRME ETKİNLİKLERİ DÜZENLENDİ

Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği ve Abdi İbrahim, Parkinson hastalığının tanımlanmasının 200. yılı sebebiyle 11 Nisan Dünya Parkinson Günü'nde İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Kayseri, Düzce ve Kocaeli'de, 13 Nisan'da ise Konya'da hasta ve hasta yakınlarının katıldığı bilgilendirme toplantısı ve egzersiz etkinliği düzenledi.

Parkinson hastalığının tanımlanmasının 200. yılı sebebiyle 11 Nisan'da İstanbul'da gerçekleşen toplantıya Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raif Çakmur, Prof. Dr. Murat Emre, Prof. Dr. Haşmet Hanağası, Prof. Dr. Sibel Ertan ve Doç. Dr. Gülsen Babacan katılarak Parkinson ile ilgili bilgileri aktardı ve hasta/hasta yakınlarının sorularını cevapladı. Etkinlikte hasta ve hasta yakınları müzik ve dans ile tedavi yöntemlerini öğrenirken bazı hastalar da harmandalı ve Tai Chi performansı sergiledi.

Toplantıda konuşma yapan Türkiye Parkinson Hastalığı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raif Çakmur, Parkinson hastalığının yavaş ilerleyici, beyin hücrelerinde kayıp ile seyreden bir beyin hastalığı olduğunu, bu tür hücre kaybı ile giden, sinsi başlayan ve yavaş seyreden hastalıklara nörodejeneratif hastalıklar dendiğini belirtti. Parkinson hastalığının, Alzheimer hastalığından sonra en sık görülen nörodejeneratif hastalık olduğunu vurgulayan Çakmur: "Parkinson hastalığının en erken belirtileri enterik sinir sistemi, alt beyin sapı ve koku yollarında ortaya çıkmaktadır. Koku duyusu kaybı veya azalması, uyku bozuklukları ve kabızlık, sonraki aşamada ise titreme ve hareketlerde yavaşlama gibi motor belirtiler görülmektedir. Hastalık genellikle motor semptomlarla tanı almaktadır. Parkinson hastalığı tipik olarak orta ve ileri yaşın hastalığıdır ve ortalama 60 yaş civarında başlar. Hastalık genç yaşlarda da başlayabilir ancak yaşlanma ile görülme sıklığı artar. Yapılan çalışmalar Parkinson hastalığının erkeklerde kadınlara göre biraz daha sık görüldüğünü göstermektedir" dedi.

Dünyanın en kalabalık ülkelerinde, 2030 yılına kadar Parkinson hastalarının nerdeyse 30 milyona ulaşacağının tahmin edildiğini belirten Raif Çakmur sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer hepimiz 100 yaşının üzerine kadar yaşayacak olursak muhtemelen bu hastalıkla karşı karşıya kalacağız. Bugün için ülkemizde 100-120 bin civarında Parkinson hastası olduğunu tahmin etmekteyiz. Ülkemiz hızla yaşlanan toplumlar arasında sayılmaktadır. Artan yaşlı nüfusa bağlı olarak önümüzdeki yıllarda ülkemizde Parkinson hastalığında da bir patlama yaşanacağını tahmin edebiliriz. Başka bir deyişle önümüzdeki yıllarda Parkinson hastalığı ile daha çok uğraşmak zorunda kalacağız. Bu hastalıkla ilgili olarak toplumun daha bilinçli olması gerekiyor."
Parkinson hastalığının tedavisinin günümüzde ağırlıklı olarak ağızdan alınan ilaçlarla yapıldığını, uygun özellikleri taşıyan bir grup hastada farklı yöntemlerle uygulanan ilaçlar ve cerrahi tedavilerin de söz konusu olduğunu söyleyen Raif Çakmur: "Hastalığı tamamen iyileştirici, kesin bir tedavisinin henüz bulunmamasına karşın, kullanılan ilaçlar belirtileri büyük ölçüde düzeltmekte ve birçok hastanın yaşamını aktif ve üretken bir şekilde sürdürmesini sağlayabilmektedir. Böylece Parkinson hastalarının çoğu düzenli tedaviyle uzun yıllar mutlu olarak yaşarlar".

Temelde bir hareket bozukluğu olan Parkinson hastalığında hareket etmenin ve egzersiz yapmanın tedavinin vazgeçilmez bir parçasını oluşturduğunu, Yoga ve Tai Chi gibi fiziksel aktivitelerin ve dans etmenin yararlı olduğuna ilişkin bilimsel kanıtların giderek arttığını vurgulayan Çakmur şöyle konuştu: "Hareket ve egzersiz gerekliliği hastanın tanı aldığı zamandan itibaren geçerlidir. Düzenli egzersizler tüm vücudu çalıştıran tempolu yürüme, yüzme, aerobik gibi sporlar genel anlamda baştan beri tercih edilir. Ancak hastalık ilerledikçe ve özellikle denge bozukluğu, yürürken kilitlenme, gövdede öne doğru eğilme, düşmeler gibi ilaca kısmen veya yetersiz cevap veren daha karmaşık hareket problemleri tabloya eklendikçe programlı ve daha profesyonel destek gerektiren egzersizler ilaç kadar önem kazanır. Denge, yürüyüş ve duruşu korumanın en iyi yolu egzersiz ve hareket etmektir. Dansın hastalığa etkisi üzerine yapılan çalışmalarda dans kurslarına katılan hastaların katılmayanlara kıyasla denge ve hareketliliklerinde ilerlemeler kaydedildiği saptanmıştır. Müzik ve dans, denge ve hareket sorunlarının azaltılmasında beyne yardım etmektedir."

Kaynak: BasinOdasi.com.tr / Güncel

Abdi İbrahim İstanbul Türkiye Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title