Hayata kalpleriyle sarıldılar; rakiplerini geride bıraktılar
Ahmet Serdar Demir ve Dilan Onğulu, çevremizde dezavantajlı gruba dahil bireylerden sadece ikisi. Serdar omurilik felci, Dilan'ın ise kolu ve bacağı yok. Engellerine rağmen pes etmeyen iki yüzücünün hedefi de rakiplerini geride bırakarak yeni başarılara koşmak.
25 yaşındaki Ahmet Serdar Demir, 17 yaşında suda geçirdiği kazanın ardından omurilik felci geçirdi. 7 sene boyunca gördüğü fizik tedavilerin ardından sporla yeniden hayata tutunan Demir, suda kaybettiklerini tekrar kazanmak için çalışıyor. Doğuştan kolları ve bacakları olmayan 24 yaşındaki Dilan Onğulu ise, 'Dilan yaparsa herkes yapar' diyerek pes etmeden şampiyonluk için yarışıyor. Serdar ve Dilan gibi birçok gencin başarıları ise fotoğraf sergilerine konu oldu. İstanbul Gelişim Üniversitesi'nin ev sahipliğinde fotoğraf sanatçısı Neşe Arı'nın karelerinde yer alan gençler, 'Yaşamda Kal' sergisinde bir araya geldi. Her fotoğrafın ve kişinin ayrı bir hikayesi olduğunu söyleyen fotoğraf sanatçısı Neşe Arı, "Bir sporcunun birebir sıfırdan bugünlere gelişini izledim. Bu benim için çok önemliydi" dedi.
SUDAN CANSIZ BEDENİ ÇIKTI
17 yaşına kadar hayatına sağlıklı olarak devam eden Ahmet Serdar Demir, 2011 yılında gittiği tatilde sığ suya atlayarak boynunu kırdı. Sudan cansız bedeninin çıkarıldığını ve şans eseri plajda doktor ve hemşirenin bulunduğunu söyleyen Demir, "İlk müdahalemi yaptılar. Bunun ardından ameliyat geçirdim, boynuma platin takıldı ve fizik tedavi serüvenim başladı. 7 sene farklı yerlerde fizik tedavi gördüm. Fizik tedavinin sonucunda kendi hayatımı idame ettirmeye başladım. Yüzme ile 1 sene öncesinde tanıştım. Kısa bir sürede fiziksel açıdan çok fazla geliştim. Antrenmanlarımız çok yoğundu. İlk müsabakamda iki defa Türkiye 3'üncülüğü ve iki defa Türkiye 2'nciliği kazandım. Bu seneki müsabakamda da Türkiye şampiyonluğunu kazandım. Milli takım seçmelerini kazanarak Avrupa'da ülkemizi güzel bir şekilde temsil etmek istiyorum" diye konuştu.
"SUYA KÜSMEDİM, ALDIKLARINI GERİ KAZANACAĞIM DEDİM"
Denizde yaşadığı olayın ardından suya küsmediğini belirten Demir, "Ben ilk yarışıma girdiğimde kendime bir söz verdim ve dedim ki 'ben suda kaybettiklerimi sudan tekrar geri kazanacağım.' Bunun ardından azimle, yoğun bir tempoyla yüzmeye devam ettim. Bunun da verdiği hediyeleri aldım" dedi.
"KENDİMİ GÖSTERMEKTEN ÇEKİNİYORDUM"
Dışarıdaki gözlerin ona bakmasından rahatsızlık duyduğunu anlatan Demir, şöyle konuştu:
"Ben kendimi göstermekten çekiniyordum. Dışarıdaki gözlerin bana bakması beni rahatsız ediyordu ama yüzme ile tanışınca insan içine çıkmaya, sosyalleşmeye başladım. Bu engel benim için artık basit ve sıradan bir şey oldu. Sporun sayesinde bunu da yendim. Spor bana üniversite kapılarını da açtı. Spora başlamadan önce 2 saatlik fizik tedavi sonrasında evde bilgisayar başında zaman geçiriyordum. Ama yapabildiklerimi gördükçe, düşünce bakımından da çok fazla geliştim. 'Serdar senin yapamayacağın bir şey yok. Hayata atılman, başarman lazım' dedikten sonra da çok güzel bir şekilde hayata sporla bağlanarak güzel işler başarmaya başladık."
Yarının ne getireceğinin belli olmayacağını söyleyen Ahmet Serdar Demir, engelli bireylerin spora yönlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
"YÜZEBİLECEĞİMİ DÜŞÜNMÜYORDUM"
Doğuştan kolları ve bacakları olmayan Dilan Onğulu ise yüzmeye tesadüfen başladığını söyledi.
24 yaşındaki genç yüzücü, hikayesini şu sözlerle anlattı:
"Protezlerimi yaptırmaya giderken tanıştığım hocam sayesinde yüzmeye başladım. İlk gün mayo götürmedim çünkü yüzeceğimi düşünmüyordum, kolum ve bacaklarım yoktu. Ama hocam bu işi ona bırakmamı söyledi. Gerçekten de öyle oldu, hemen bir tane mayo giydim ve havuza girdim. 1 ay sonra ilçeler arası yarışta ilk madalyamı aldım ve hala da almaya devam ediyorum. İlk yüzdüğümde suyun üzerinde duramadım, bir daha, bir daha derken burnuma su kaçtığını fark ettim. Bu sorunu çözdüğümüzde 5 metre gitmeye başladım. Ardından 10 metre, 15 metre derken 50 metreyi aştık."
'DİLAN YAPARSA HERKES YAPAR'
Kendini engelli olarak görmediğini, kolların ve bacakların bir önemi olmadığını ve asıl engelin gözde ve sevmeyen kalpte olduğunu söyleyen Onğulu, "Şimdi bir şey başlattım ve 'Dilan yaparsa herkes yapar' diyorum. Çok güzel başarılar elde ettim ve çok güzel insanlar tanıdım. Her gün ve her gece aynanın karşısına geçip 'Dilan bugün çok güzelsin' demeden uyumuyorum ve uyanmıyorum. Her şey kalpte bitiyor" diye konuştu.
"HİÇBİR ENGELİMİZ YOKKEN HAYATA ONLAR GİBİ TUTUNMUYORUZ"
Yaşamda Kal sergisinin sahibi fotoğraf sanatçısı Neşe Arı, bu serginin yaklaşık 4 yılını aldığını söyledi.
Projesine farkındalık yaratmak amacıyla başladığını söyleyen Arı, "Bir kare fotoğraf, tarihe belge bırakmak demek. Şu an çalışmalarım bitti gibi görünse de çekimlerim hala devam ediyor. Her fotoğrafın benim için ayrı bir hikayesi var. Bir sporcunun birebir olarak sıfırdan bugünlere gelişini izledim. Bu benim için çok önemliydi. Müthiş insanlar var ve ben onlardaki bu azmi kendimde bile görmüyorum. Benim hiçbir engelim yokken onlar gibi hayata tutunmuyorum, onlar gibi yüzemiyorum. Bu insanlar hem işe, hem okula gidiyorlar ve yaşamın her anında varlar. Biz onları ötekileştirmeyelim" diye konuştu.
- Karaköse