Haberler

Hedefteki Adamın Toplantısında Arbede

Abone Ol

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyesi Ali Suat Ertosun Hakkıdaki İddialara Canlı Yayında Cevap Veriyordu. Ancak Soruları Yanıtlarken Arka Tarafta Bir Arbede Çıktı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun hakkıdaki iddialara canlı yayında cevap veriyordu. Ancak soruları yanıtlarken arka tarafta bir arbede çıktı.

OLAY ANINDAN FOTOĞRAFLAR

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun tartışmalı ismi Ali Suat Ertosun'un açıklamalarını bitirip soru cevap bölümüne geçildiğinde arka tarafta bir arbede çıktı. Güvenlik görevlileri bir kişiyi yaka paça dışarı çıkarmak istedi. Daha sonra da bu kişinin bir muhabir olduğu anlaşıldı. Ertosun, daha sonra söz konusu kişinin muhabir olduğunun anlaşılması üzerine içeri alınmasını istedi. Muhabirin Vakit Gazetesi muhabiri olduğu öğrenildi.

Vakit Gazetesi muhabirinin “Genç hakimlere de Ergenekon sanıklarıyla yemek yemesini tavsiye ediyor musunuz?” diye sormasının ardından sorunun maksatlı olduğunu, ancak yine de nezaketen yanıtlayacağını ifade eden Ertosun, yanıtına başladığı sırada arbede yaşandığı bildirildi.

Ertosun konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

Ben basın özgürlüğüne karşı bir insan değilim. Ama şimdi bu olay oldu. Bizim irademiz dışında oldu bu olay. Bunu bana mal etmeyin.

İstihbarat dosyalarında, canlı bomba ve bir takım terör faaliyetleri olduğu söyleniyor. Lütfen onların da bu konuda hassasiyet gösterdiğine dikkat çekin.

İşte Ertosun'un konuşmasından satırşbaşları:

Son günlerde gerek şahsıma gerekse HSYK’ya yönelik eleştiri sınırlarını da aşacak şekilde maksatlı yayınlar yapılmaktadır. Bu yayınları üç ana başlık altında toplamak mümkündür.

Birincisi hakaret küçük düşürme ve karalama amacıyla, ikincisi ceza ve tevkif evleri genel müdürü olduğum dönemde yapılan birkaç olaya dair kurulan komplo teorilerinde, üçüncüsü Şahsım hedef alınmak suretiyle HSYK’ya yönelik olanlardır.

Birincisi eleştiri amacı taşımayıp hakaret etme küçük düşürme düşüncesiyle yapılan yayınlarla ilgili yasal başvuruda bulunulacaktır.

'HAYATA DÖNÜŞ'LE İLGİLİ İDDİALAR

Hayata dönüş operasyonu nedeniyle, şahsıma, adalet bakanlığına ve başında bulunduğum genel müdürlükle ilgili olarak çıkan haberlere karşı o süreçte gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Cezaevlerimiz, tutukluların mahkemeye çıkarılamadıkları, örgüt afiş ve pankartların asıldığı, içeriyle silah ve mermileri sokulduğu ve adeta devlete meydan okunan yerler haline gelmişti. Bunun temel nedeni cezaevlerimizin koğuş sistemine göre yapılmış olmasıydı.

Cezaevlerinde devlet hakimiyetinin sağlanması için Avrupa işkence önleme komitesiyle, AB ilerleme raporuyla hazırlanan reform paketi ortaya konularak, çok düşük maliyetlerle 1.5 yıl gibi kısa bir sürede 11 adet F tipi cezaevi hizmete açılmış, diğer cezaevlerinde de koğuş sisteminden oda sistemine geçilmiştir.

O zaman yapılan ihaleler dünya bankasınca örnek gösterilmiştir. Cezaevlerinde reforma karşı çıkan ve koğuş sistemini kendi amaçları için uygun bulan terör örgütleri, F tipi cezaevi açılmadan açlık grevlerine başlamışlardır. Ancak bu tür eylemler kamuoyunda destek bulamamış, Türk halkı F tipi cezaevlerini desteklemiştir.

Bu cezaevleri uluslar arası standartlara ve insan haklarına uygun olup, çağdaş ve modern yerlerdir.

Cezaevi reformunun yapılmasının temel amacı insan haklarının gerçekleştirilmesidir. O güne kadar cezaevlerinde insan haklarının olmadığını bizzat tutuklular belirtmişlerdir.

Son yıllarda yayınlanan bazı kitaplar bu hususu çok açık olarak göstermektedir.

Düşünün bu ülke teröre bazı rakamlara göre 30 milyar dolar harcamıştır.

Bunun bir ayağı da maalesef cezaevleriydi. Terörist yetiştiren cezaevlerinin terör ayağı kurutulmuştur. Başka neler yapılmıştır?

İş yurtları gerçek işlevine kavuşturularak üretim yerlerine dönüştürülmüş, kalite yükseltilmiş geliri artırılmıştır.

Hükümlü ve tutukluların hakime ulaşması için her türlü kolaylık sağlanmıştır.

Bugün bir çok kurumumuzda sivil toplum denetimi yoktur. Okullarımızda üniversitelerimizde yoktur. En sorunlu alan olan cezaevlerinde bu sağlanmıştır.

Personel mevzuatında köklü değişikliklere gidilmiştir. Personele kurumsal kimlik özgüven ve kişilik kazandırılmıştır.

Hükümlü ve tutuklulara yakınlarıyla telefon görüşme imkanı verilmiştir.

Anadolu üniversitesi Açık öğretim Fakültesi’yle yapılan protokolle hükümlülerin yüksek eğitim almaları sağlanmıştır.

Bu çalışmalarla uluslararası standartlar kabul edilmiş, büyük ilerlemeler gerçekleştirilmiş, ülkemizin en önemli sorunu olarak gösterilen bu alanda büyük aşamalar kaydetmiştir.

ÖSS’de hüküm ve tutuklular derece yapmaya başlamıştır.

OPERASYON MGK KARARI

Özellikle belirtmek gerekir ki hayata dönüş operasyonu, cezaevleri sorununun hat safhaya ulaştığı dönemde bakanlar kurulu ve MGK tarafından değerlendirilerek uygulamaya konulmuştur. Devletin kararıdır.

İnfaza ara verme yetkisi ilgili cumhuriyet başsavcılıklarına, af yetkisi ise cumhurbaşkanındadır. Adli tıp kurumu’nu da benim genel müdür olarak etkilemem mümkün değildir.

SABANCI SUİKASTI SANIĞI DUYAR

Şahsıma yöneltilen suçlamalarından bir tanesi de Mustafa Duyar’ın öldürülmesine ilişkin iddialardır. Duyar’ın öldürülmesinin ardından, yapılan yayınlar üzerine, bizzat dilekçe vererek hakkımda soruşturma yapılmasını istedim. Soruşturmayı bizzat kendim istedim. Hakkımda soruşturma yapıldı. İnceleme sonunda soruşturmaya geçilmesine yer olmadığına karar verildi.

Bu soruşturma şahsım hakkında yapıldığı gibi o dönemde Afyon Cezaevi görevlilerinde de yapılmıştır.

Oraya giren tabancanın ikinci müdür tarafından sokulduğu belirlenmiştir. Bu müdür ve birinci müdür hakkında gereken davalar açılmıştır.

Bir diğer iddiada Mustafa Duyar’ın ve onu öldürenlerin nakilinin Afyon’a yapıldığıdır. Bu nakil 1997’de yapılmıştır. Ben 1998 yılında göreve başladım. 

Sabah Gazetesi yazarı Can Dündar, 06.01.1999 tarihinde dönemin Adalet Bakanı’na dilekçe vererek, Mustafa Duyar’la söyleşi yapmak istemiş, kişinin tutuklu olması nedeniyle, yargılamayı etkileyebileceği düşüncesiyle, tarafımca uygun bulunmamasına rağmen, Duyar’ın rızasıyla, bu görüşme bakanımızın onayıyla izin verilmiş, ancak Mustafa Duyar’ın dilekçesinde görüşme talebini uygun bir miktar para karşılığında talep etmesi nedeniyle, görüşme olmamıştır ve bu Can Dündar’a bildirilmiştir.

Bu hususu da hakkımda yapılan soruşturma sırasında Can Dündar bizzat belirtmiştir.

Basın Kanunu’nun 19 ve Anayasa’mızın 138. maddeleri karşısında bu tür röportajların yargılama makamlarını etkileyebileceği ve tutukluların mevzuata göre açıklamada bulunma mercilerinin cumhuriyet savcılıkları ve mahkemeler olduğu belirtmiştir.

İzin verilmemesinin doğru olduğunu düşünmekteydim ve hala düşünmekteyim.

Basın mensupları kendilerini bu kişilerin yerine koyup açıklama alamazlar. Bu bana göre mevzuata aykırıdır.

Cezaevlerinde meydana gelen değişimlerden dolayı yaptığım çalışmalarla, ülkemizin dünyaya tanıtılmasında gösterdiğim üstün başarıdan dolayı, Bakanlar Kurulu’nun önerisi üzerine, cumhurbaşkanı’nın tevcihiyle, tarafıma Türkiye Cumhuriyet Devlet Üstün Hizmet Madalyası verilmiştir. Bu vesileyle, birlikte çalıştığım arkadaşlarıma tekrar teşekkür ediyor, şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.

GİZLİ ÇEKİLMİŞ FOTOĞRAFLAR

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde maksatlı yayınlar yapıldığı aşikar olan ve o dönemde mahkemelere intikal ederek, karara bağlanan olaylar üzerinden, söz konusu olaylar çarpıtılarak şahsıma karşı yürütülen kampanyanın asıl hedefinin, Mahkemelerin Bağımsızlığı ve Hakimlik Teminatı ilkesinin gereklerine göre oluşturulan, HSYK’nın yapısını değiştirmek veya zaafa uğratmak olduğu anlaşılmaktadır.

Kurul üyelerinin seçilmeleri, görevleri yetkileri Anayasa’mızda kanunlarla düzenlenmiştir. Korsan olarak nitelendirilebilecek bir anlayış ve davranış varsa, bu korsanlık anayasal teminat altındaki HSYK üyelerinin, görüşlerini ifade etmelerinde değil, bazı basın yayın organlarının organize bir şekilde anayasal kurumları hedef göstererek hakarete varan saldırılarına aranmalıdır. Unutmamalıdır ki yüksek kurul noterlik makamı değildir. Kurul üyeleri değişiklik önerileri ve yeni teklifler getirip ekleme ve çıkarma yapabilirler. Bunu yaparken de nesnel ölçülere dayanarak, yargının kurumsal kimliğini hedef alırlar.

Engin Aydın’la gizlice çekilmiş bir fotoğrafın basına servis edilerek yayınlanması ahlaki değildir. ben 2.5 yıl Engin Aydın’la birlikte Adalet Bakanlığı’nda çalıştım. Kendisiyle ailevi ilişkilerimiz de vardır ve buluştuğumuz yer gizli bir mekan değildir. Biz onunla çok gizli bir yerde buluşabilirdik. Yanımızdaki kişilerde tanınan kişilerde. Bir tanesi hakimdir.

4 arkadaş bir araya gelmişsek ve orada herhangi bir şey konuşulmamışsa, geçmişimiz düşüncelerimiz konuşulmuştur. Onun dışında hakim ve savcıları değiştirme gibi konuşmalar olmamıştır. Genel çerçeve dışına çıkılmamıştır. İnsani ilişkilerin ötesine geçmeyen bu görüşmeye özel anlamlar yüklenmesi iyi niyetle bağdaşmamaktadır.

Bu fotoğrafın kim ve neden çekildiğidir? Bu fotoğraf devlet görevlileri tarafından çekilmişse bu daha vahimdir. Bu konunun araştırılması için şikayetçi olacağım.

Bu ülkede bir Yargıtay Danıştay üyesi takip ediliyorsa, izleniyorsa, dinleniyorsa hakikaten bu konu üzerinde durulması gerekir. Tabi soruşturma sonunda kimlerin dinlendiğini bulacağını tahmin ediyorum.

Ancak gayri yasal dinlenmişsek bu daha da vahimdir. Biz HSYK olarak bu konu üzerinde bir yıldır devamlı duruyoruz.

TUTUKLU ALBAY CEMAL TEMİZÖZ

Akpınar Kırşehir ve Kayseri adliyelerini ziyaret ettikten sonra 6-7 Mart tarihlerinde, Jandarma Bölge komutanı Ali Aydın’ın misafiri olarak kaldım. Ali Aydın ile hayata dönüş operasyonunda birlikte çalıştık.

Cemal Temizöz ile tanışmadım, karşılaşmadım.

Cemal Temizöz’ün 3-10 Mart tarihleri arasında izin kullandığını öğrendim. Bu da hakkımdaki suçlamaların ne kadar dayanıksız olduğunu gördük.

 ADALET BAKANI VE MÜSTEŞARIN ÜYELİĞİ YANLIŞ

HSYK’nın yargı reformuna karşı olduğu izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Hiçbir zaman yargı reformuna ve HSYK’nın yeniden yapılandırılmasına karşı olmadım. Bununla ilgili düşüncelerim AB belgelerinde de ifade edilen satır başlarına uygun şekilde belirtilmiştir. Bu düşünceler şahsıma aittir. Bunların bazılarına yüksek kurulun üyeleri katılmamaktadırlar, kurulun resmi görüşü değil.

HSYK’yla ilgili anayasa’daki maddeler değiştirilmelidir. Kurulun ayrı bütçe sekretarya ve binasının olması lazımdır.  Kurul’dan Adalet Bakanlığı Müsteşarı çıkarılmalıdır.

Bugün soruşturmaları yapma yetkisi Adalet Bakanlığı’ndadır. Adalet Bakanlığı bu yetkiyi isterse kullanmakta isterse kullanmamaktadır. Biz bu yetkiyi kurul’a verilmesini istiyoruz. Bu AB ülkelerinde böyledir.

HSYK’nın yeniden yapılandırılmasıyla birlikte not sistemi de dahil olmak üzere, terfi sisteminin performans esas olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Suçlamaları hak etmediğimi düşünüyorum. Benim ve HSYK’nın hiçbir soruşturmayı önleme gayretimiz olmamıştır olmayacaktır.

Bu ileri sürülmektedir. Bunlar hangi delillere dayanarak söylenmektedir. Yargı çok büyük yaralar alıyor. Bunları onarmak tamir etmek lazım. Hukuk hepimiz için gerekli lazım.

Hakkımda her türlü incelemeye ve soruşturma hazırım. İstifa etmem isteniyor. Ortada istifa etmemi gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Benim sizlere söyleyeceklerim bundan ibaret.

ERGENEKON DAVASI

Adalet Bakanlığı’nın açıklamaları bence doğru değil. Orada yapılan insan haklarını ihlal eden bazı davranışlar nedeniyle Adalet Bakanlığı’ndan taleplerimiz oldu.

Dinleme konusunda biliyorsunuz Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Jandarma’nın dinlemesiyle ilgili bir kararı vardı. Biz diğer birimler yönüyle de yargıya başvurmasını istedik.

Biz hukuku açmaya çalışıyoruz. Açılım yapıyoruz. Biz dedik ki bu konulara kim verecek, Yüksek Yargıtay. Konuyu götürün dedik. Bunda ne var?

Başka neler söyledik? Arama ve yakalama kararı isteniyor. Sadece arama kararı veriliyor insanlar alınıp götürülüyor. Bu yasal mı dedik?

Zabıtada susma hakkını kullanan şüphelilerin, gözaltı süreci beklenmeden sevki gerekir dedik.

Bu ülkede yıllarca PKK’yla, DHKC’yle ilgili soruşturma yapıldı. Hepsi birbiriyle birleştirildi mi? İstanbul’daki Ankara’yla birleşti mi? Dosyaların birleştirilmesi uygun mu?

 Bizim sanıklarla, olaylarla, suçlarla ilgimiz yoktur. Bir yerde hatayı görmüşsek bu hataya değinmek bizim görevimizdir. Ama Türkiye’de maalesef yargı yönetiminin içinde biz yokuz, dışarı itilmeye çalışıyoruz.

 İhsas-ı rey yok. Hakimim ben, yargıya dönersem ileride Engin Aydın’la ilgili bir dava gelirse bakmam, ama bunun dışındaki sanıklarla ilgili davalara bakarım. Bu sadece hakim ve sanık arasındaki ilişkidir.

 Şimdi bir çok bakan da eski tutuklularla sanıklarla bir araya geliyor. Gelmiyor mu? Ben yargıç değilim, ben idari bir görev yapıyorum.

Bu eve dönüş operasyonu sırasında. Tutuklu ve hükümlülerden 30 kişi öldü. Bu ölümler olmadan da bir çözüm olamaz mıydı?

HAYATA DÖNÜŞ OLMASAYDI DAHA FAZLA KİŞİ ÖLÜRDÜ

Bu konudaki hassasiyetimiz her zaman vardır. Geçmişte benim önüme gelmedi, gelseydi aynı şeyi yapardım. Hayata dönüş operasyonu keşke ölümsüz olsaydı. Bunun için çaba gösterilmiştir. 60. gün operasyona karar verilmiştir. Kritik gündür ve şiddetle direnilmiştir. Başka çare kalmadığı için bu operasyon yapılmıştır. Eğer bu operasyon yapılmasaydı dışarıda çok daha fazla insan ölürdü.

Şimdi bazı insanlar var Tanrı’yı yanlarında zannediyorlar. Geride kalan herkese tepeden bakıyorlar. Allah hepimizin Allah’ı.

Şimdi sadece kendi düşündüğünüzün doğru olduğunu sanmayın, karşı fikre de değer verin. Bugün cezaevleri sorunu çözüldüyse geçmişte yapılanların mutlaka katkısı vardır.

ERGİN KARDEŞLERİN İDDİASI

Vedat Ergin “Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü” diyor. Sizin bu devlet konusunda bilginiz fikriniz var mı? Size Mustafa Duyar öldürülecek diye bir MİT raporu geldi mi?

Ben böyle bir rapor hatırlamıyorum. Devlet mi yaptırdı başkası mı yaptırdı, ben bilemem ki.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title