HSYK Başkanvekili: Yargı Belli Grupların Amacı İçin Aracı Değildir
HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici yargıya yönelik yapılan eleştirilere karşı, "Yargı belli kişi ve grupların hedeflerini gerçekleştireceği araç değildir." dedi.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Ahmet Hamsici yargıya yönelik yapılan eleştirler için değerlendirmelerde bulundu. Hamsici, "Yargı belli kişi ve grupların hedeflerini gerçekleştireceği araç değildir." dedi.
5 SAYFALIK DEĞERLENDİRME
Ahmet Hamsici yapılan eleştirilere 5 sayfalık bir metin hazırlayarak cevap verdi ve "Kişisel değerlendirmelerim" diye beliertti.
Hem HSYK'nın Başkanvekili olan hem de 3. Daire Başkanlığı görevini yürüten Hamsici'nin değerlendirmesi bu nedenle ayrı bir önem taşıyor.
"YARGI BELLİ GRUPLARIN AMACI İÇİN ARACI DEĞİLDİR"
Son dönemde ortaya çıkan ve "Yargı siyaset kontrolü altına alınmaya çalışılıyor" eleştirilerine yönelik hazırlanan metinde Ahmet Hamsici bu eleştirilerden HSYK'da nasini aldı deyip "Yargı belli kişi ve grupların hedeflerini gerçekleştireceği araç değildir." ifadelerini kullandı.
4 İLKEYE VURGU YAPTI
Hamsici açıklamasında ayrıca "Savcılar yürüttükleri soruşturmalarda bağımsız ve tarafsızdır. Soruşturmalar evrensel prensipler çerçevesinde ve kanuni sınırlar içerisinde yürütülmelidir" ifadesine de yer verdi.
İşte Ahmet Hamsici'nin yayınladığı 5 sayfalık metinden satırbaşları:
"SİYASİ İRADE KENDİSİ DIŞINDAKİ DEVLET ERKLERİNİ DE KENDİSİNE TABİ OLMAYA ZORLAMAKTADIR"
Hukuk devleti ilkesinin, Özünde yönetimin hukukla bağlılığı ile yöneticilerin şahsi ve keyfi iradesinin değil, hukukun hakim olmasını ifade ettiğini kaydeden Hamsici, hukuk devleti kavramını hayata geçirmek için; devlet adına yetki kullananların yetkilerini hukuktan almaları, Kanun önünde tüm bireylerin eşit olması, keyfi farklı uygulamaların önüne geçilmesi ve insan hak ve özgürlüklerinin güvence altında olmasının gerekli olduğunu aktardı.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, devlet iktidarının farklı organlar arasında paylaştırılması yoluyla kötüye kullanılmasını engellemeyi amaçladığını kaydeden Hamsici, bu nedenle demokratik sistemi ortadan kaldıran ve bütün yetkileri tek elde toplayan veya diğer organları bir organın kontrolü altına alan bir sistemin kuvvetler ayrılığı ilkesi ile bağdaşmayacağını ifade etti.
Devletin sadece siyasi iradeden ibaret olmadığının altını çizen Hamsici, "Siyasi irade kendisi dışındaki devlet erklerini de kendisine tabi olmaya zorlamaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur" dedi.
"YARGI, SİNDİRMEK İÇİN KULLANILAMAYACAĞI GİBİ, AKLANMAK İÇİN KALKAN OLARAK KULLANILAMAZ"
HSYK'nın, hakim ve savcı atamalarında ve yetkilendirmelerinde Anayasa'nın 138 ve 139. maddelerinde belirtilen yargı bağımsızlığı ile hakimlik ve savcılık teminatına uygun bir şekilde yürütmesi tüm işlemlerinde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının zedeleyen uygulamaları ortadan kaldırılması için azami çaba ve gayret gösterilmesinin gerekli olduğunu belirten Hamsici, "Yargı belli kişi ve grupların hedeflerini gerçekleştirecekleri bir araç değildir. Savcılar soruşturmalarda bağımsız ve tarafsızdır. Soruşturmalar evrensel prensipler çerçevesinde ve kanun dairesinde yapılmalıdır. Yargı, karşıtlarını sindirmek veya ortadan kaldırmak için silah olarak kullanılamayacağı gibi, hukuka aykırı eylem ve işlemlerin aklanması için de kalkan olarak kullanılamaz. Bu bağlamda, yargı karşısında herkes eşittir. Bu noktada, Türkiye'nin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşması, hukuk devletinin tüm kurallarının eksiksiz yerine getirilmesi, çağdaş bir demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla tesis edilmesi ve işlerlik kazanması açısından sözü edilen temel ilkelerin hayata geçirilmesinin yanında temel hak ve özgürlüklerin korunması da önemli bir yer tutmaktadır" ifadelerini kullandı.
"HUKUK DEVLETİNDE SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA SÜREÇLERİ MEDYA ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEMEZ"
Demokratik devletlerde ne parlamentonun ne de HSYK dahil idari organların Cumhuriyet savcıları tarafından yürütülen soruşturmanın nasıl yapılacağı veya soruşturma sonucunda verilecek kararı etkilemeye çalışmaması gerektiğini belirten Hamsici, "Yargı suç işleyene tolerans gösteremez, ama siyasi irade tarafından da bir silah olarak kullanılamaz. Suç ve suçlu ile mücadele evrensel hukuk kuralları çerçevesinde cezaların şahsiliği ilkesine ve kanuna uygun olarak yerine getirilmek zorundadır. Hukuk devletinde soruşturma ve kovuşturma süreçleri medya üzerinden yürütülemez. Görülmektedir ki çeşitli operasyonlar önce yazılı ve görsel medyada ve sosyal medyada haber yapılmakta, adete yargı unsurları psikolojik harekat uygulamalarına maruz bırakılmaktadır. Hiç kimse yargı süreci sonuçlanmadan peşinen suçlu ve tehlike olarak ilan edilemez. Masumiyet karinesi ihlal edilerek isimler lekelenemez. Ne yazık ki medya üzerinden propagandaya dönüşen yayınlar ve açıklamalar, bu ilkeleri ihlal etmekte, soruşturmalara gölge düşürmektedir. Halbuki ceza muhakemesinin amacı; her ne suretle olursa olsun maddi gerçeğe ulaşmak olmayıp maddi gerçeği, dürüstlük ilkesi ve hukuk devletinin gereklerine uygun bir süreç sonucunda ortaya çıkarmaktır. Nitekim bu amacın gerçekleştirilmesinde şüphelinin haklarının korunması ve delillerin hukuki olması kuralına uyulması önem arz etmektedir. Nitekim Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu yayınladığı ancak yasama organı tarafından ilga edilen genelgelerinde soruşturmalarda izlenilecek usul ve kaideleri belirlemiştir" değerlendirmesinde bulundu.
"HAKİM VE SAVCILAR KORKUTULMAYA, BU YOLLA YARGININ BASKI ALTINA ALINMAYA ÇALIŞILDIĞI GÖRÜLMEKTEDİR"
Kanunlara göre suç teşkil eden olaylar ile adli merciler tarafından soruşturmaların süratle etkili ve adil biçimde yapılması gerektiğini kaydeden Hamsici, delillerin zamanında ve usulüne uygun toplanması, insan haklarına saygılı bir şekilde maddi gerçeğin araştırmasının yapılması, Cumhuriyet savcısının en temel görevlerinden biri olan şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri eşit bir çaba göstererek toplamak ve muhafaza altına alması gerektiğinin altını çizdi.
Savcıların görevlerini yaparken, işlerini tarafsızlıkla ve her türlü siyasal, sosyal, dinsel, ırksal, kültürel, cinsel veya başka herhangi bir ayrımcılıktan kaçınarak yürütmesi gerektiğini belirten Hamsici, "Gerek sosyal gerekse yazılı ve görsel medyada hakim ve savcılara yönelik operasyonların yapılacağı yönünde sıkça haberler yapılmakta, hatta bir kısım hakim ve savcıların isimleri de zikredilerek gözaltına alınacağı ve tutuklanacağı yönünde planlı ve organize bir şekilde kamuoyu oluşturularak hakim ve savcılar korkutulmaya, bu yolla yargının baskı altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bilinmelidir ki, hem Anayasamızda hem de, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu ile 6087 sayılı Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda, Hakim ve savcıların kişisel ve görevinden kaynaklanan suçlarının nasıl soruşturulacağı ve kovuşturulacağı hiçbir şüphe ve tereddüde yer vermeyecek şekilde, açık ve net olarak düzenlenmiştir" dedi.
"HAKİM VE SAVCILARIMIZ NEREDEN VE KİMDEN GELİRSE GELSİN HİÇBİR BASKIYA BOYUN EĞMEDEN GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRECEKLERDİR"
Bir hakim ve savcı hakkında disiplin ve ceza soruşturması başlatılabilmesi için HSYK ilgili dairesinden izin alınmasının şart olduğunu belirten Hamsici şu ifadeleri kullandı:
"Bu izin alınmadan yapılacak her türlü işlem Anayasa ve yasalara aykırılık teşkil edeceğinden ilgililerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. Bu düzenlemeler ortadayken, ilgili kanunlarda öngörülen usuller işletilmeden yargı mensuplarını, yine bir takım yargı mensupları ve onun emrindeki adli kolluk görevlileri eliyle korkutmaya çalışmak, en basit ifadesiyle hukuk tanımamazlıktır. Bu şekilde, ısrarla bir takım hakim ve savcılar hakkında gözaltına alınacakları ve tutuklanacakları yönünde yapılan haberler bilinçli ve maksatlı olup, yürütülmekte olan algı operasyonunun bir parçasıdır.
Bu süreçte yargı mensupları dahil, herkesin yargının itibarına zarar vermemek için özel gayret göstermesi gerekmektedir. Zira yargıya olan güven sarsıldığı takdirde telafisi yılları alacak zararların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Aksi halde hiç kimse kendisini hukuki güvencede hissetmeyecektir."
Adaletin, her türlü gelişimin ve toplumsal barışın temel ilkesi olduğunu vurgulayan Hamsici, "Bu açıdan, bağımsız bir yargı düzeninin varlığı zorunlu ve gerekli kılınmıştır. Savcı ve hakimler de, demokratik ve sosyal bir hukuk devletinde, bireysel hak ve özgürlüklerin ve toplumun temel değerlerinin koruyucusu ve güvencesidir. Bu ilke ve düşünceleri tatbik eden hakim ve savcılarımızın, nereden ve kimden gelirse gelsin hiçbir baskıya boyun eğmeden Anayasa ve yasalara uygun olarak görevlerini yerine getireceklerinden hiç kimsenin kuşkusunun olmaması gerekir" ifadelerini kullandı.