Haberler

Hüseyin Peyda Sinema Müzesi Açılsın Talebi

Güncelleme:
Abone Ol

Şanlıurfa'da Yazar Mehmet Kurtoğlu, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nden Hüseyin Peyda Sinema Müzesi açması talebinde bulundu.

Türkiye Yazarlar Birliği'nin düzenlediği Şehir Tarihi Yazarları Kongresinde konuşan Mehmet Kurtoğlu, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin Hüseyin Peyda Sinema Müzesi açması talebinde bulundu.

Türkiye Yazarlar Birliği, Şanlıurfa Büyükşehir belediyesi ile ortaklaşa düzenlediği 3. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi'ni dünkü oturumlarla tamamladı. Dedeman Otel'de gerçekleştirilen 4. Oturumun başkanlığını Doç. Dr. Hüseyin Muşmal yaptı.

İlk konuşmacı Yurdal Demirel, "Harput'un Tarihçisi: İshak Sunguroğlu" tebliğinde tarihin her döneminde önemli bir yerleşme merkezi olan Harput bölgesinin bir ilim ve irfan yuvası olduğunu anlatırken, bu kapsamda ilk başvuru kaynağının ise İshak Sunguroğlu'nun Harput Yolları'nda isimli eserinin olduğunu belirtti.

Eyyüp Azlal "Tarihte Şehir ve Nehir İlişkisi" tebliğinde suyun, antik zamanlardan günümüze kadar şehirleri, dolayısıyla medeniyetleri beslediğini kaydederek, şehir ve nehir ilişkilerini değerlendirdi.
Av. M. Lamih Çelik ise, "Tarihsel Perspektif İçinde Şanlıurfa'da Merkezi Yönetim-Yerel Yönetim İlişkisi" tebliğinde 12 bin yıllık geçmişe sahip bölgesinde ekonomi, ulaşım ve kültürel yönden önemli bir merkez olan Şanlıurfa'nın, zengin geçmişiyle öne çıktığını ve bu anlamda yapılması gerekenleri anlattı.

KURTOĞLU: URFA SİNEMASININ 65'İNCİ YILI

Mehmet Kurtoğlu da, "Sine-i Masal Şehir Urfa" tebliğinde Urfa'nın 1950'den günümüze kadar birçok sinema filmine mekân olmasının yanında, sosyo-kültürel hayatıyla da birçok filme konu olduğunu belirtti. Tebliğinde Urfalı sinema oyuncuları ve yönetmenlerini ele alırken özellikle Hüseyin Peyda'ya geniş ayıran Kurtoğlu, "Hüseyin Peyda Urfa'nın ağalığını, eşkıyalığını gösteren güzel filmler yapmıştır. Bu 1960'lara kadar devam etmiştir. Daha sonra sol yükselişe geçmişti ve sol bakış Türkiye'de olayları Marksist, Leninist çizgide yorumladığından dolayı ve özellikle Türk Sineması'nda bu çizgide hakim olduğundan dolayı dine de böyle bakarlar. Türk Sineması'ndaki din algısı da böyledir. Hep böyle ürkütücü, korkutucu hoca tipleri, belli din adamları tipleri vardır. Aynısı Urfa için de geçerlidir. Bu defa sol Marksist, Leninist söylemden hareketle ağa, şeyh ilişkisini, batıdaki feodalite karşıtı feodalizm üzerinden, yani derebeylik üzerinden kurdu. Oradaki derebeylikle, Urfa'daki ağalığı eş değer gösterdi. Birbirlerine benzer mi? Benzer; ama birebir örtüşür mü? Örtüşmez. Mesela derebeylikte ilk gece hakkı var. Buradaki ağalıkta öyle bir şey yoktur. Ağalık aslında son yüzyılda bozulmuştur. Kendi içinde değer yargıları vardır. O değer yargıları son dönemde feodalitenin getirdiği aşiretin eşkıyalığa, ağalığın vermekten çok almaya dayandığı bir zihniyete dönüşmüştür. Bozulan bu zihniyet Türk Sineması'nda bunun üzerinden değil de söylemler üzerinden daha çok Marksist yaklaşımlarla anlatılmaya çalışılmıştır. Toprak reformu sorunu vardı Urfa'da 70'li yıllarda. 'Hudutların Kanunu' Yılmaz Güney'in çevirdiği ve yurt dışında ilk ödül alan filmlerdir. Şunun da altını çizeyim geçen gün Türk Sineması'nın 100'üncü yılıydı. Urfa sinemasının bu yıl 65'inci yılı. Türk Sinemasının 100. yılında Atilla Dorsay 100 tane seçme film yayınladı. Bu filmlerin en az 10-15'i Urfa'yla ilişkili. En az 7-8 tanesi ulusal ve uluslararası ödüller kazanmış, yine Urfa'yla ilişkili. Bu filmlere baktığımızda ya Urfa'yı konu alan filmler ya da kahramanları bir Urfalı'yı anlatıyor. Ödülleri alan filmlere bakın, Hudutların Kanunu, Saklı Yüzler, Eşkıya, Haram filmi bunlar böyledir." diye konuştu.

URFA'NIN GÜNAH ŞEHRİ GÖSTERİLMESİ…

Tebliğinde Urfa ile ilgili çevrilen filmleri anlatmaya devam eden Kurtoğlu, şunları kaydetti: "Bozulan ağalık sistemini perdeye en güzel yansıtan 'Kan' filmidir. 80'li yıllarda çevrilmiştir. Kan filminin senaryosunu Siverek'te yaşayan Osman Şahin iyi bir öykücüdür. Türk Sineması'nın kırsalı konu alan filmlerin yüzde 80'ini, Bekir Yıldır Urfalıdır, Osman Şahin'in hikayelerinden hareketle çekilmiştir. Osman Şahin, Siverek'te öğretmenlik yaparken Bucak aşiretiyle ilişkiler kurar ve Siverek coğrafyasını dolaşır. Diyarbakır'da okur ve bölgeyi hikayeleştirir. Örneğin 'Kibar Feyzo' Siverek'i anlatır. Ama filmde Harranlı'ymış gibi geçer. Urfa'da film çevrilmez; ama konu Siverek'ten alınmıştır. Kan filmine gelince, aşiretin kendi içerisinde bir hiyerarşisi vardır, bir değer yargısı vardır. Kendi içinde bir işleyişi vardır. Bunun bozulmasını ortaya koyan filmde at, avrat, silah pusulası üzerinden giderler. Orada ağayı öldürürler, cesedi ağaca asar, karşı tarafa teslim etmez. Törede böyle bir şey yoktur. Törenin dışına çıkıldığı zaman, değer yargılarının dışına çıkıldığı zaman nasıl vahşileştiğini, nasıl ilkelleştiğini gösteren ilginç filmlerden biridir. Ve Türk Sineması'nda Urfa'nın günah şehri olarak gösterilmesinin, öyle bir algının oluşturulmasının, şiddet ve kan içeren filmler üzerinden yapıldığını görüyoruz."

'URFALI, URFA'NIN KURTULUŞUNU YAZMAMIŞ'

Şanlıurfa'da çevrilen dizi filmlerine tepki gösteren Urfalıların dizi ekiplerine daha önce saldırdığını hatırlatan Kurtoğlu, bu nedenle filmcilerin Şanlıurfa'ya 5 yıl amborgo koyduğunu bu sebeple filmlerin Mardin'de çekilmeye başlandığını belirtti. Kurtoğlu, "Mardin sinemayı yeni keşfetti ve onun üzerinden de şehrin reklamını, propagandasını çok iyi yapıyor. Halfeti'de Karagül dizisi var. Antep oraya yatırım yapıyor. Antep işadamları yatırım yapıyor. Baktığınız zaman orada konuşulan şive Urfa şivesi değil. Urfa'nın peygamberler şehri dediğimiz mistik kültürünü anlatan romanlara bakıyorum. O da çok yok. Onlardan bir tanesi aklıma geliyor. Halide Edip Nusret'in kızı Emine Işınsu'nun yazdığı 'Küçük Dünya' diye dizi olarak yayınlandı. O film ödül de aldı. Urfa'nın Kurtuluş Savaşı örneği var. Çok ilginçtir, bunun romanını yazan ilk kişi Halide Nusret. Bugün Urfalı, Urfa'nın kurtuluşunu yazmamış. Yazan Urfa'da öğretmenlik yapan Halide Nusret diye bir hanımefendi. Türk Edebiyatı'nın şair annesi diye geçer. Göbeklitepe var şuanda. Dünya onun üzerinden yüzlerce belgesel yaptı. Amerikalılar polisiye roman yaptılar. Başka romanlarda da gördüm Göbeklitepe'yi. İlginçtir, bunu yapanların hepsi yapancı. Urfa'da, Urfalı sanatçılar veya yazarlar, Göbeklitepe üzerinden bir edebiyat geliştiremiyorlar. Mesela bir belgesel, bir sinema geliştiremiyorlar. Bu da tabi Urfa'nın kendi açmazı. Bunu aşması lazım. Aslında Urfa'da sinema üzerine konuşulacak çok var. Ben 15 yıllık birikimle şu 400 sayfalık Urfa sinemasını yayımladım. Bunun içerisinden yüzlerce fotoğraf ve metni bunun içerisinden çıkarmak zorunda kaldım." şeklinde konuştu.

URFA'YA HÜSEYİN PEYDA SİNEMA MÜZESİ TALEBİ

Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi yetkililerine seslenen Kurtoğlu, Hüseyin Peyda Sinema Müzesi'nin Şanlıurfa'da açılması gerektiğini ifade ederek, "Bu mutlaka gerekiyor. Mesela Adana'da var sinema müzesi. İkincisi, Urfa'da sinema günleri ve sinema festivali yapılmalı. Üçüncüsü sinema ve senaryo ödülleri verilmeli. Sinemacıların şehirde film çekmeleri için teşvik edilmeli. İşadamları film çekmek isteyenlere destek vermeli ve sinema adına mutlaka ödüller dağıtılmalı. Mesela Malatya her yıl film festivali yapıyor. Malatya'da bir veya iki film çekilmişti. Malatya'da bir valinin birkaç yıl önceki himmetiyle bu sinema günleri yapıldı. O sinema günlerinde her yıl bir sinema sanatçısını çağırıyorlar. Onlarla ilgili hatıra albümü basıyorlar. Onları halkla buluşturuyorlar. Etkinlikler yapıyorlar. İmza günleri, kitap günleri yapıyorlar. Ve birkaç günlüğüne şehri dışarı tanıtmış oluyorlar. Urfa bunu yapabilir. Adana yapıyor. Diyarbakır da yapıyor belgeseller üzerinden. Mardin, Bursa, bildiğim bu işe kafa yoruyor. Ama Urfa mutlaka potansiyeliyle sinema günleri, sinema festivali ve sinema müzesi açmalı. Hüseyin Peyda'nın adı bir sokağa, bir meydana veya bir mahalleye verilmelidir. Çünkü Türk Sinemasına Urfa'dan ulaşmış, eğer bugün Türk Sineması'nda Urfa konuşuluyorsa onun emeği vardır. Zengin bir aile çocuğudur. Bütün mal varlığını bu yolda bitirmiştir. Ölürken de sıfırla gitmişti. Bu mutlaka onure edilmeli ve ismi bir sokağa verilmeli. Son olarak 'Düğün' filminde olduğu gibi Urfa'dan İstanbul'a değil, İstanbul'dan Urfa'ya göçlerin başlaması. Böylece sinemasal Urfa'yı ağasız okuma imkanı yakalama ve şehrimize yeni sinema açılımlarının kazandırılması temennisiyle…" dedi.
(Kaynak: Gazeteipekyol)

Kaynak: Temsilci / Güncel

Mehmet Kurtoğlu Hüseyin Peyda Siverek Yerel Kültür Sanat Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title