İç mimarinin yaşama etkisi Yaşar Üniversitesinde ele alındı
İç mimarinin hasta grupları üzerindeki katkısı, Yaşar Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen sempozyumda ele alındı.
İç mimarinin hasta grupları üzerindeki katkısı, Yaşar Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen sempozyumda ele alındı. Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü ev sahipliğinde gerçekleştirilen sempozyumda, farklı konu başlıklarıyla iç mimarların ve araştırmacıların güncel çalışmalarına yer verildi.
Genç araştırmacıların tez çalışmalarının paylaşıldığı bir tartışma ortamı oluşturmak, araştırma alanlarını belirlemek, ihtiyaç duyulan konu alanlarını ve araştırma potansiyellerini açığa çıkartmak hedefiyle "İÇLİS-III I İç Mimarlık Lisansüstü Çalışmalar Sempozyumu-III" isimli bir program düzenşlendi.
Sempozyumun açılış konuşmalarını Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arslan Örnek, Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Gürel, Yaşar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitü Müdürü Prof. Dr. Cüneyt Güzeliş,Yaşar Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Zeynep Tuna Ultav ile İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özge Cordan yaptı.
Sempozyum kapsamında gerçekleştirilen 4'üncü oturumda mekanların çeşitli hasta grupları ve çocuklar üzerindeki etkileri ele alındı. Yüksek lisans tezi kapsamında yapılan araştırmaların sonuçlarının paylaşıldığı oturumun başkanlığını İzmir Ekonomi Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümünden Prof. Dr. Deniz Hasırcı üstlendi.
Deniz manzarasının hastalar üzerinde etkisi
Bahçeşehir Üniversitesi İç Mekan Tasarımı Yüksek Lisans Programı mezunu Özge Özmen, günümüzde Avrupa ve ABD'de hastane tasarımında işlevselliğin yanı sıra stresi azaltan, iyilik halini ve iyileşme sürecini destekleyen tasarım yaklaşımlarının benimsendiğini söyledi. Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören hastaların oda manzaralarının, stres seviyeleri ve taburcu olma hızları üzerindeki etkilerini inceleyen Özge Özmen, "Çalışma kapsamında 2011-2017 tarihleri arasında deniz manzarası ve bina manzarasına bakan odalarda kalan hastaların, kaldıkları oda ile taburcu olma hızları arasındaki ilişkiyi değerlendirdim. Yapılan çalışmalarda hasta odalarının, hastaların stres seviyelerine ve taburcu olma hızlarına istatistiksel olarak anlamlı bir etki yaratmadığı görüldü; ancak hastalar, deniz manzarasını; sakinleştirici, oyalayıcı, huzur verici ve mutlu edici bulduklarını ifade ettiler" bilgisini verdi.
Fiziksel çevrenin Alzheimer hastalığındaki yeri ve önemine ilişkin araştırmalarını paylaşan İstanbul Teknik Üniversitesi IMIAD-İç Mimari Tasarım Uluslararası Yüksek Lisans Programı mezunu Dilek Şahin de, dünya genelinde 46 milyon 800 bin kişinin demans yaşadığını, Türkiye'de ise 600 bin kişinin bu hastalıkla mücadele ettiğinin düşünüldüğünü söyledi.
Türkiye'deki mevcut Alzheimer hastaları bakım politikalarını inceleyen ve bakım merkezlerine yönelik incelemeler gerçekleştiren Dilek Şahin, "Çalışma süresince literatür taramasının ardından Türkiye Alzheimer Derneği'yle iletişime geçtim. Türkiye'den bir Alzheimer konuk evi, bir Alzheimer gündüz yaşam evi ve bir yaşlı yaşam merkezi araştırma alanları olarak belirlendi. Bu merkezlere yapılan incelemeler ve ulaşılan bulgular eşliğinde, Alzheimer hastaları bakım merkezlerine yönelik rehber niteliğinde mekansal ve fiziksel öneri tasarım kriterleri geliştirildi" dedi.
"Açık ve pastel tonlara sahip renkler tercih edilmeli"
Dilek Şahin yaptığı araştırmalar sonucu şu önerileri sundu:
"Alzheimer bakım merkezlerinin 'ev gibi' bir tasarım anlayışına sahip olması olumlu sonuçlar sağlar. Bakım merkezleri geniş ve ferah, müstakil yapılar olmalı. Alzheimer hastalığına bağlı meydana gelen algı bozukluklarından ötürü halüsinasyon, obsesif gibi durumlara sebebiyet verebileceğinden tekrarlayan desenli malzemeler veya çok parlak malzemeler kullanılmamalı. Duvar ve zemin için düz ve homojen malzemeler seçilmeli, parlak veya yansıtan yüzeyler kullanılmamalı. Kullanılan renklerin aşırı uyarıcı olmasından kaçınılıp, açık ve pastel tonlara sahip renkler tercih edilmeli. Doğal ışık ile aydınlatma sağlanabilmeli, yetersiz kaldığı durumlarda ise yapay aydınlatma olarak genel aydınlatma gün ışığı renginde, sarkıt veya mobil olmayan aydınlatma elemanları ile sağlanmalı. Kameralar, pencerelerde kilit, kapaklı prizler, kablo kanalları gibi kullanılan güvenlik önlemleri görünmez ve izlenimci olmalı. Hastalıklarından ötürü derinlik algılarını kaybeden yaşlılar için merdiven etrafına önlem alınmalı."
Doğal çevre ile iletişim
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölümünden Araştırma Görevlisi Hatice Aşkın da, doğal çevre ile etkileşim kuruyor olmanın insanın psikolojik sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine dikkat çekti. Bu etkileşimi sağlayan mekanların pozitif etkilerinin olduğu düşüncesini tez çalışması ile de desteklediğini belirten Hatice Aşkın, "Özellikle şehirler çoğunlukla doğal çevre unsurlarından yoksun. Doğal çevreye ulaşmanın zor olduğu bu durumlarda güneş ışığı, yağmur, su, rüzgar gibi gözden kaçırdığımız doğal çevre unsurlarını tasarım yoluyla iç mekanlara dahil etmek, doğal çevreden yoksun olan ortamlarda bu etkileşimin kurulması için kullanılabilecek bir yöntem olacaktır" dedi.
İstanbul Teknik Üniversitesi, IMIAD-İç Mimari Tasarım Uluslararası Yüksek Lisans Programı mezunu Zübeyde Keskin ise erken çocukluk dönemi gündelik eylemlerinin esnek iç mekan tasarımına etkisini ele aldı. 3-6 yaş aralığını kapsayan erken çocukluk dönemi gündelik eylemlerini inceleyen Zübeyde Keskin, "Ön çalışma kapsamında okul öncesi çocukların gözlenebilir ve yaygın motor davranışları incelendi; oyun alanları test mekanı olarak denendi. Ön çalışma için seçilen oyun alanlarında tekrarı yapılan gözlemler sonunda çocukların tanımlı, sınırları belli alanlarda daha uzun vakit geçirdikleri saptandı" bilgisini verdi. - İZMİR