İdareci ve Bürokratlar Birliğinden, Akademisyenlerin Bildirisine Sert Tepki Açıklaması
İdareci ve Bürokratlar Birliği Yönetim Kurulu, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin yayımladığı bildiriye sert tepki göstererek, bu devletin ekmeğini yiyip, bu devlet meydan okumanın en basit ifadesinin ihanet olduğunu belirtti.
İdareci ve Bürokratlar Birliği Yönetim Kurulu, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin yayımladığı bildiriye sert tepki göstererek, bu devletin ekmeğini yiyip, bu devlet meydan okumanın en basit ifadesinin ihanet olduğunu belirtti.
Birliğin, gerçekleştirdiği çalıştay ve değerlendirme sonrasında, İdareci ve Bürokratlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Can açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin içte ve dışta birçok soruna karşı sağduyu ile hareket ettiğini belirten Can, teröre ve bölünmeye karşı mücadele verildiğini ve milletin huzurunu sağlama adına devlet olmanın gereğinin yapıldığını söyledi.
İdareci ve Bürokratlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yücel Can, devlete destek verilmesi gereken bir noktada akademisyenlerin açıklamalarını tasvip etmediklerini ve bu açıklamanın karşısında olduklarını belirterek, "Bu açıklama çok talihsiz bir açıklama ve tarihe sorgulanması gereken bir açıklama olarak geçecek" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok güçlü bir devlet olarak bunun da üstesinden geleceğini belirten Yücel Can, bu anlamda Cumhurbaşkanı ve Başbakanın anlamlı ve güven veren dik duruşunun çok büyük bir şans olduğunu söyledi. Can, bu duruşun halka ve ülkeye güven verdiğini, aynı zamanda da bu duruşun düşmana korku sardığını söyleyerek asıl meselenin de Türkiye'nin giderek daha güçlü hale gelmesinden kaynaklandığını belirtti.
Başkanı Yücel Can, konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydetti: "Öğretmeni bir ana-baba olarak gören, güven ve dayanak kabul eden, cehalete savaş açan bir düşüncenin evlatlarıyız.Hayatı öğrenme, değerlerle yaşama adına öğretmeni kurtuluş kapısı ve dayanak gören bir anlayışın neferiyiz.Savaş halinde bile kendine öğretmeni rehber ederek kalemleri kılıçlardan önemli sayan bir ecdadın, asırlara meydan okuyan Fatihlerin mirasınız. Ülkeyi düşmandan temizleme adına Çanakkale Savaşı'nda okulları kapatarak öğrencilerinin başında bir ana kadar şefkatli ve bir komutan kadar asker, düşmanı vatandan kurtaracak imana ve cesarete sahip bir neslin devamıyız. Yabancı ülke üniversitelerindeki gibi gerçek anlamda bir akademisyen görmek isteriz ama yabancı ülkelerdeki akademisyenlerle, sizi bu ülkeyi yıkma adına hangi düşünceler bir araya getiriyor, kimler tarafından yönlendiriliyorsunuz, kime hizmet ediyorsunuz '
Terör örgütünün destekçileri ve ortadaki engelleri bertaraf etme görevini, terörü desteklemeyi amaç edinen bu tavır oldukça düşündürücüdür. Biz evlatlarımızı artık kime, hangi akademisyenlere teslim edeceğiz' Bu durumdan oldukça endişeliyiz. Sahi, sizin binlerce insan, insanlığa zarar veren, tarihe, kültüre, çevreye zarar veren, etrafı yakıp yıkan canilerden, teröristlerden ne farkınız var? Onlar yapıyor, siz destekliyorsunuz. Bu vahşete alkış tutuyorsunuz, zulme ortak oluyorsunuz. Ülkeyi bölenlere karşı askeri, güvenlik ve koruculardan oluşan teröristlere fırsat vermeme kadar insana her türlü desteği veren devletin takdir edilecek bu tavrı karşısında devleti katliamla, sürgün politikası ile suçlamak taraf olmaktır, haksızlıktır, terör örgütlerinin ve bu ülkeyi bölmek isteyenlerin sözcülüğünü yapmaktır. Dün olduğu gibi bugün de ülkemizde hiçbir ırka imtiyaz tanınmadığı gibi, hiçbir ırka engel de söz konusu değildir. Bunun en güzel örneği de teröristi savunanların bile TBMM'de temsil edilmesidir. Bununla birlikte hükumetimiz tarafından başlatılan müzakere süreci suistimal edilmekte, kötüye kullanılmaktadır".
"Bir devletin imkanları ile okuyacaksınız, o devletin her türlü imkanlarını kullanacaksınız, unvan alacaksınız. Bu devletin ekmeğini yeyip, bu devlete meydan okumanın en basit ifadesi ihanettir" dediği açıklamasında Can, ülkenin her hakkını savunmak yerine kimin adına siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı sürdüreceklerini bildirdi. Can şöyle dedi: "Açıkça burada kökü oldukça eskiye dayanan şanlı bir tarihi ve ülke adeta itham edilmekte, suçlanmakta, devletle alay edilerek devlet uluslararası arenada küçük düşürülmekte, teröre prim verilerek örgütlerin propagandası yapılmaktadır. Dahası terör örgütü şımartılarak terör örgütüne destek olunmaktadır. Bundan sonra dökülecek her damla kanda bu talihsiz açıklamaya imza atanların eseri olacaktır.
Israrla belirtmek gerekirse, bildiride şehirleri savaş alanına çeviren hendek ve barikatlarla yerleşim birimlerini yaşanmaz hale getiren terör örgütü mensuplarının eylemleri meşrulaştırılmaya çalışıldığı gibi bu örgüt mensuplarına karşı gerçekleştirilen operasyonları yapan ve kahramanca mücadele eden güvenlik güçlerinin mücadelesinin ise kıyım ve katliam olarak gösterilmesi Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılacak bir müdahaledir, Türkiye ile savaşı başlatmak, savaşı desteklemektir. Yabancı ülkelerde teröre duyulan kin, ülkenin giriş ve çıkışlarını bile kapatarak alınan acil ve sert önlemler karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin uygulamaları asla eleştirilebilecek bir durum değildir.
Ne hazindir ki, bu açıklama ile akademisyenler kendilerine olan güveni zedelemişlerdir. Barış, kardeşlik adına birlik ve beraberlik mesajları vermesi gereken akademisyenlerin açıklamaları terörü desteklemektir, talihsizliktir. Duyarlı olan akademisyenlerin açıklamaları, ülkemizdeki STK'lar, resmi kurumların tepkileri takdire şayandır ancak, akademisyenler açıklama ile toplumu adeta galeyana getirerek huzuru bozmaya çalışmaktadır. Bu hususun da göz ardı edilmemesi ve kanuni işlemlerin başlatılması gerekir.
Bir daha sormak lazım. Otuz yıldır özellikle bazı bölgelerde yoğunlaşarak insanları köylerinden şehirlere, batıya göçmelerine sebep olan terör örgütünün yaptıklarını sürgün ve adeta insanlığı yok olma olarak görmeyen kör bir zihniyet, ülkeyi iç ve dış güçlerin desteği ile bölmeye çalışan, hendeklerle hayatı felç eden, insanları aylarca evinde mahkum eden, kutsal değerleri tahrip eden, insanları yerlerinden eden bir anlayışın, zorba, terörist bir anlayışı sürgün ve sindirme görmeme ön yargınız ve taraflı lığınız nereden geliyor.
Konyalı Hüseyin Yavuz, Kemal Sert, Osmaniyeli Halis Şişman, İzmirli Erkan Özcan, Kocaelili Ergin Komut, Çanakkaleli Engin Eker, Manisalı Durmuş Güçlü, Bitlis ili Merkez Düzköy Erikli köyünde annesi ve babası ile birlikte şehit edilen Betül öğretmen, Diyarbakır'da eşi Murat ve çocuğu Uğur'la birlikte Aynur Sarı şehit edilirken neredeydiniz? Terör örgütü tarafından şehit edilen iki yüz civarında öğretmene karşı neden sağır, dilsiz ve kalpsiz kaldınız? O zaman neredeydiniz?" - ANKARA