İHD Ankara Şube: "Nefret İçerikli Söylemleri Protesto Ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, RTÜK’ün İstanbul Aile Vakfı'nın düzenleyeceği "LGBT Propagandasına Dur" etkinliğiyle ilgili kamu spotuna onay vermesine ilişkin, “Bizler İnsan Hakları Derneği olarak gerek devlet dilinin bu denli ötekileştirici ve ayrımcılık içeren açıklamalarını ve uygulamalarını gerekse mitingde dile getirilecek olan nefret içerikli söylemleri protesto ediyoruz. Bu ıslak imzalı nefret karşısında geri adım atmayacağız, devlet onaylı bu nefret ağına geçit vermeyeceğiz. Toplumda uyandırılmak istenilen nefretin tam karşısında, insan haklarının ve yaşam haklarının yanındayız” açıklamasını yaptı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, RTÜK'ün İstanbul Aile Vakfı'nın düzenleyeceği "LGBT Propagandasına Dur" etkinliğiyle ilgili kamu spotuna onay vermesine ilişkin, "Bizler İnsan Hakları Derneği olarak gerek devlet dilinin bu denli ötekileştirici ve ayrımcılık içeren açıklamalarını ve uygulamalarını gerekse mitingde dile getirilecek olan nefret içerikli söylemleri protesto ediyoruz. Bu ıslak imzalı nefret karşısında geri adım atmayacağız, devlet onaylı bu nefret ağına geçit vermeyeceğiz. Toplumda uyandırılmak istenilen nefretin tam karşısında, insan haklarının ve yaşam haklarının yanındayız" açıklamasını yaptı.
İHD Ankara Şubesi, RTÜK'ün İstanbul Aile Vakfı'nın düzenleyeceği "LGBT Propagandasına Dur" etkinliğiyle ilgili kamu spotuna onay vermesine ilişkin bugün İHD Ankara Şubesi'nde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı İHD Ankara Şube Eş Başkanı Aslı Saraç okudu. Saraç, şöyle konuştu:
"Nefret Söylemi ve Ayrımcılığa Hayır! Yaşadığımız coğrafyada, çok uzun bir süredir LGBTİ+'lara karşı nefret söylemini ve uygulamalarını içeren bir politika hüküm sürmektedir.
Devletin en üst birimleri bu konuda açıkça ayrımcılık içeren ötekileştirici ve nefret örgütleyici açıklamalar yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi iç hukukuna da aykırı olan bu açıklamalar yine Türkiye Cumhuriyeti devletinin altında imzası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 122. Maddesi her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Yine Türk Ceza Kanunu'nun 216. Maddesi halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek ve aşağılamayı suç saymaktadır. Anayasanın 90. Maddesiyle iç hukukun da üzerinde kabul edilmiş olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. Maddesi de ayrımcılığı açıkça yasaklamaktadır. Bütün bu iç hukuk ve uluslararası hukuk düzenlemeleri ve sözleşmelerine rağmen Türkiye Cumhuriyeti devletinin yöneticileri açıkça bu maddeleri, sözleşmeleri ihlal eden açıklamalarına devam etmektedirler.
"KAMU SPOTUNUN AÇIKÇA LGBTİ+'LARA KARŞI NEFRET ÖRGÜTLEMEK ADINA HAZIRLANDIĞI ORTADADIR"
Son günlerde RTÜK kararıyla televizyonlarda yayınlanması amaçlanan bir kamu spotu hazırlanmıştır. Bu kamu spotunun açıkça LGBTİ+'lara karşı nefret örgütlemek adına hazırlandığı ortadadır. Yine 17 Eylül'de Saraçhane'de yapılacak mitingde bu kamu spotu nefretin örgütlenmesinde ayrı bir araç olacaktır.
"CİNSİYET KİMLİKLERİ VE CINSEL YONELIMLER; PROTESTO EDİLEMEZ"
Cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimler; yöneticilerin desteklemediği bir görüş, hoş karşılanmayan bir eylem ya da toplumsal normlardan 'sapma" gibi ele alınamaz ve protesto edilemez. İnsan olmayı protesto edemezsiniz. Bu 'protesto hakkı' değil nefret suçu ve ayrımcılıktır.
"ŞİDDET, KAN, SİLAH VE TECAVÜZ SAHNELERİ SANSÜRSÜZ YAYINLANIRKEN, VAROLUŞSAL BİR YAŞAM FORMUNU 'ZARARLI' DİYE GÖSTERMEK HER ŞEY BİR YANA İZANSIZLIKTIR"
Nefret saldırılarının en yoğun yaşandığı bir coğrafya olan Türkiye'de bu nefret mitinginin devlet tarafından alenen desteklenmesi, toplumsal hoşgörüye bir saldırı niteliği taşımaktadır. Bu tür eylemler nefreti körüklemeye, şiddeti arttırıp olağanlaştırmaya zemin hazırlar.
Dün Madımak katliamı davasını düşürenler katliamın savunucularını vekillik, dokunulmazlık gibi vasıflarla cesaretlendirmişti. Şimdi aynı zihniyet LGBTİ+ nefretini başat propaganda aracı olarak kullananları devlet kanalıyla destekliyor. Söz konusu kamu spotunu ve odak haline getirilen LGBTİ+ nefretini protesto etmek için RTÜK önünde yürüyüş düzenleyen LGBTİ+lar ve hak savunucuları polis işkencesiyle gözaltına alındı.Bu gözaltılar ve işkence bize bir kez daha gösterdi ki, devlet eliyle desteklenen bu nefret, zaten orantısız güç kullanan kolluk kuvvetlerini tekrardan cesaretlendirmiştir. Hali hazırda yaşam güvenliği tehlikede olan LGBTİ+lar "benim esnafım işini bilir" politikası ile yeniden tehlike altına itilmiştir.
"DEVLET TÜM VATANDAŞLARIN CAN GÜVENLİĞİNDEN SORUMLUDUR"
Devlet tüm vatandaşların can güvenliğinden sorumludur. Türk televizyon kanallarında, çocukların izleyeceği saatlerde yayınlanan dizilerin içeriğinde ve haber bültenlerinde, şiddet, kan, silah ve tecavüz sahneleri sansürsüz yayınlanırken, varoluşsal bir yaşam formunu 'zararlı' diye göstermek her şey bir yana izansızlıktır .
Bizler İnsan Hakları Derneği olarak gerek devlet dilinin bu denli ötekileştirici ve ayrımcılık içeren açıklamalarını ve uygulamalarını gerekse mitingde dile getirilecek olan nefret içerikli söylemleri protesto ediyoruz. Bu ıslak imzalı nefret karşısında geri adım atmayacağız, devlet onaylı bu nefret ağına geçit vermeyeceğiz. Toplumda uyandırılmak istenilen nefretin tam karşısında, insan haklarının ve yaşam haklarının yanındayız.
İnsan hakları savunucuları olarak LGBTİ+ yurttaşlara karşı yürütülen ayrımcılık ve nefrete sonuna kadar karşı çıkacağımızı bir kez daha dile getiriyoruz. Toplum bizden başkası değil, toplum biziz! Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Varoluşumuz yasaklanamaz."