İranlı yönetmen Abyar: "Türk sineması son yıllarda çok iyi bir atılım yaptı" (2)
İranlı ünlü sinema yönetmeni ve senarist Nergis Abyar, Türk sinemasının son yıllarda çok iyi bir atılım yaptığını belirterek, Türkiye ve İran'ın sinema alanında yapacağı ortak çalışmalarla önemli bir yer edinebileceğini söyledi.
İranlı ünlü sinema yönetmeni ve senarist Nergis Abyar, Türk sinemasının son yıllarda çok iyi bir atılım yaptığını belirterek, Türkiye ve İran'ın sinema alanında yapacağı ortak çalışmalarla önemli bir yer edinebileceğini söyledi.
Ülkenin önde gelen yönetmenlerinden, 11 kısa ve 5 uzun metraj filmi bulunan, uluslararası alanda 17 ödüle sahip Abyar, İran sinemasının içinde bulunduğu durumu, sektörde yaşadıkları sorunları ve İran ile Türkiye arasında sinema alanında iş birliği olanaklarını AA muhabirine değerlendirdi.
İran'da 1979 yılında gerçekleşen devrimden önce Farsça sinema olarak adlandırılan filmlerde derinlikli oyunculuklardan söz edilemeyeceğini daha ziyade tiplemelerin olduğunu dile getiren Abyar, bu dönemde halkın hoşuna giden bazı konuların sinemada sürekli tekrarlandığını ve bunun da bir izleyicisi bulunduğunu ifade etti.
"Devrimden sonra 1980 ile 1990 arası İran sineması için durgunluk dönemiydi"
Furuğ Ferruhzad, İbrahim Gülistan, Daryuş Mehrcuyi, Mesud Kimyayi gibi sinemacıların devrimden önce iyi filmler çektiğini ve İran sinemasında bir akım başlattıklarını kaydeden Abyar, şöyle konuştu:
"Devrimden sonra 1980 ile 1990 arası İran sineması için durgunluk dönemiydi. Bu süreçte çok fazla yüzeysel, ideolojik ve tekrar filmler yapıldı. Bu nedenle de o dönemde bir durgunluk yaşandı. 1990'dan sonra İran sinemasında bir atılım dönemi başladı. Bu süreçte Abbas Kiyarüstemi gibi devrim öncesi de film çeken yönetmenler, dünyada nam salan eserler ortaya çıkardı. Bu dönemde toplumsal olaylara ağırlık veren ve daha çok İran toplumunun yapısını anlatan filmler çekildi. 'Nar ve Ney' gibi anlam arayışında olan filmler uluslararası festivallerde ilgi gördü."
İran'da devrimin ilk 10 yılında kalitesiz siyasi filmler çekildiğine ve bunun da halkı sinemadan uzaklaştırdığına işaret eden Abyar, "Sinemacılar topluma ayna tutmalı ve yaşanan meseleleri filmlerine yansıtmalı. Film yapanlar, sorunları ve rahatsızlıkları gündeme getirmeli." dedi.
"İran'da sansür, mevcut yasalar nedeniyle biraz daha yüksek seviyede"
Filmlerde sansür konusunun tüm ülkelerde olduğunu ve sinemacıların sansürden kaçmak için muhtelif yollar izlediğini belirten Abyar, şu değerlendirmede bulundu:
"İran'da sansür diğer ülkelerden farklı ve mevcut yasalar nedeniyle biraz daha yüksek seviyede. Bu noktada sadece hükümet kısıtlama getirmiyor, halkın kültürü de bazı sınırların aşılmasına izin vermiyor. Bir sanatçı yapacağı filmle halkın nefretini üzerine çekebilir. O nedenle film yapımcıları toplumsal öfkeye neden olacak filmler çekmek istemiyor. Geleneksel yapı ve halkın kültürü, sinemacıların birçok konuyu işlemesine engel olabiliyor. İran'da sansürün bir kısmı da kültürel."
Türkiye'de Nuri Bilge Ceylan filmlerini beğeniyor
İslam ülkelerinin de dünya sinema pazarında önemli bir yer edinebileceğini ve Türk sinemasının buna iyi bir örnek olduğunu vurgulayan Abyar, Türkiye'de Nuri Bilge Ceylan filmlerini beğendiğini söyledi.
İran, Afganistan, Pakistan ve diğer komşu ülkelerde tüm evlerde Türk dizilerinin izlendiğini ve Türk sinemasının da önemli bir yol katettiğini dile getiren Abyar, "Türk sineması son yıllarda çok iyi bir atılım yaptı. Sinema alanında Türkiye ve İran arasında çok fazla iş birliği imkanı var. Kültürel kodlarımız birbirine çok yakın. Türkiye'ye gittiğimde kendimi yabancı bir ülkede gibi hissetmiyorum. O kadar yakınlık duyuyorum ki yabancılık çekmiyorum. Bu zeminden hareketle ortak projelerin başarılı olacağını düşünüyorum." görüşlerini paylaştı.
"Türk-İran ortak yapım filmler çok az, bu tür projeler çok daha fazla olmalı"
Türkiye ve İran'ın sinemada komşu ülke olmanın ilerisinde olduğunu ve iyi çalışmalar ortaya koyduğunu belirten Abyar, şöyle devam etti:
"Türk-İran ortak yapım filmler çok az, bir elin parmağını geçmez. İki ülke arasındaki kültürel ve geleneksel ortaklıklar dikkate alındığında bu tür projeler çok daha fazla olmalı. Sığınmacılar konusunda birçok ortak tecrübemiz var. Türkiye'de Suriyeliler İran'da Afganlar. Uyuşturucu kaçakçılığı ve insan hikayeleri de işlenebilir. Mevlana ve Şems'in hayatını konu alan Mest-i Aşk filmi iyi bir örnek."
Sinemanın gelişmesi ve sanatsal açıdan derinlikli hale gelmesinin önemine işaret eden Abyar, "Sinemacılar olarak bir kültür oluşturmalıyız ve idealimizdeki şeyi izleyiciye aktarmalıyız. Sadece izleyicinin zevkine hitap edilmemeli. Sinema yapıtları, izleyiciye keyif vermek kadar bir bakış ve derinlik kaygısı da taşımalı." yorumunda bulundu.
Filmlerinde özellikle kadınların yaşadığı sorunlara değiniyor
İran'da kadınların birçok açıdan zorluk yaşadığını ve haksızlığa uğradığını kaydeden Abyar, filmlerinde özellikle kadınların yaşadığı sorunlara değindiğini belirtti.
Abyar, "Kadınlar filmlerimde başrol oyuncularıdır. Erkek oyunculara senaryoyu gönderdiğimde bazen kabul etmiyorlar, kendilerinin başrolde olmasını istiyorlar. Filmlerimde genel olarak kadınlar var." dedi.
Leyla Hatemi, Elnaz Şaker Dost, Terane Alidosti gibi yıldız kadın oyuncuların az olduğunu ve yenilerinin de az yetiştiğini söyleyen Abyar, şunları anlattı:
"Film yapımcıları izleyiciyi çekmek için daima yönetmenlerden yıldız oyuncuları oynatmalarını isterler. Bu durum yeni yıldız oyuncuların çıkmasını zorlaştırıyor ve sayılarının az olmasına yol açıyor. Ben yeni yüzlerin sinemaya kazandırılmasından yanayım. Yıldız oyuncuların yaşı ilerliyor ve genç oyuncuların yetişmesi lazım."
"İran'da çalışma ortamı bulamayanlar kenara çekilmeyi daha isabetli görüyor"
İran'da sinema sanatını icra edemeyen bazı oyuncu ve yönetmenlerin yurt dışına gitmeyi tercih etmesine ilişkin ise Abyar, şunları söyledi:
"İran'dan giden yıldız oyuncu sayısı azdır. Birçoğu kenara çekilmeyi tercih ediyor. Çünkü dışarı gittiklerinde kendi kültürlerinden uzaklaşma riski oluşuyor, bir daha buradaki şartlara uyum sağlamaları uzun zaman alıyor. İran'da çalışma ortamı bulamayanlar kenara çekilmeyi daha isabetli görüyor. Bazı İranlı oyuncular uluslararası yapımlarda oynuyor. Bazıları da hem İran'da hem de yurt dışındaki projelerde yer alabiliyor. Bir oyuncunun ülkesini terk edip çalışmalarını başka yerde sürdürmeyi tercih etmesi şüphesiz olumlu bir şey değil ."
ABD yaptırımları ve Kovid-19'un sinemaya etkisi
ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların sinemaya da zarar verdiğini, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle tüm sinema salonlarının kapanmasıyla da sektörün büyük bir krizle karşı karşıya kaldığını ifade eden Abyar, şunları kaydetti:
"Çekilen filmler sıraya girdi ve beyaz perdede gösterilemiyor. Gösterildiğinde de maliyeti karşılamaktan uzak kalıyor. Öncesinde durum çok parlaktı, sinema salonları doluydu, filmlere ilgi vardı. Ne yazık ki salgın bu sürece darbe vurdu."
İran sinemasında son yıllarda adından sıkça söz ettiren Abyar, şu ana kadar 11 kısa film ve belgesel ile 5 uzun metraj sinema filmi çekti. Abyar'ın filmleri yurt dışında 40 festivalde gösterildi ve 17 uluslararası ödül kazandı. Çektiği filmler, İspanyolca, Fransızca, Arapça, İngilizce ve Türkçe dahil birçok dilde dublajlı veya alt yazılı olarak sahnelendi.