İspanya Adalet Bakanı'ndan, Türkiye'ye "tarihi şükran mesajı" -
İspanya Adalet Bakanı Alberto Ruiz Gallardon, 1492 yılında İspanya'dan sürgün edilen Musevilere kapısını açan Türkiye'ye "tarihi bir şükran" duyduğunu, Türkiye'nin Museviler için yaptığının modernite örneği olduğunu ve şu anda İspanya'da çıkarılmak istenen yasanın aslında Türkiye'deki modeli örnek aldığını söyledi.
ŞENHAN BOLELLİ - İspanya Adalet Bakanı Alberto Ruiz Gallardon, 1492 yılında İspanya'dan sürgün edilen Musevilere kapısını açan Türkiye'ye "tarihi bir şükran" duyduğunu, Türkiye'nin Museviler için yaptığının modernite örneği olduğunu ve şu anda İspanya'da çıkarılmak istenen yasanın aslında Türkiye'deki modeli örnek aldığını söyledi
Gallardon, geçen Şubat ayında İspanya hükümetinin Meclise gönderdiği, 1492 yılında İspanya'dan sürgün edilen Musevilerin yeniden İspanyol vatandaşlığına alınmasını kolaylaştıracak yasa tasarısını Anadolu Ajansı muhabirine değerlendirdi.
Yasa tasarısının kamuoyuna açıklanmasından sonra, Avrupa Hahamlar Konferansı Başkanı'nın, "İspanya, vatandaşlık vermeden önce özür dilemeli" yönündeki talebinin hatırlatılması üzerine Gallardon, şöyle konuştu:
"Bu yasanın onaylanması, 1492 yılında Musevilerin sürgün edilmesinin tarihi bir hata olarak tanımlanması anlamına gelmektedir. Ve dolayısıyla hatalar düzeltilirken, yapılan bu hataların kurbanı olan kişilerden özür dilemektir. Bugün sürgün edilen Musevilerden özür dilemememiz mümkün değildir, zira beş yüzyıl sonra artık aramızda değiller. Ancak şunu yapabiliriz ki İspanya'dan sürülen o Musevilerden dilemek istediğimiz özrü İspanyol vatandaşlığı vererek somut hale getirebiliriz."
Geçen hafta, Musevi topluluğunun İsrail'den sonra en geniş anlamda yaşadığı New York'a giden ve bu dinin temsilcileriyle bir araya gelen Gallardon, "Jewish Committee"de yaptığı konuşmada, hazırladıkları yasanın İspanya'nın tarihte işlediği ağır bir hatayı düzeltmeyi amaçladığını söyleyip, II. Beyazıt'ın sözlerine atıfta bulunarak büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun Musevilere nasıl davrandığını anlatsa da New York Times gazetesinde yayımlanan bir makalede "Sanki Türkiye'de Museviler düşmanca muamele görüyormuş gibi, Türkiye'yi düşmanlıkla itham eden ifadeler" kullanmıştı.
"Bu sözleri söylediniz mi söylemediniz mi?" sorusuna net cevap vermekten kaçınan İspanya Adalet Bakanı, şöyle konuştu:
"Benim söz konusu medya kuruluşu aracılığıyla yaptığım Türkiye'de dini özgürlüklerin tam anlamıyla var olduğuna dair İspanyol hükümeti'in yaptığı bir saptamayı dile getirmek, beş yüz yıl önce haksız bir biçimde İspanya'dan sürülen Sefarad Musevilerini kabul ettiklerinden dolayı müteşekkir olduğumuzu ifade etmektir. Ayrıca şimdi bizim İspanya'da yerleştireceğimiz model ve Sefaradlara vatandaşlık vermek Türkiye'nin günümüze kadar yüzyıllardır uyguladığı modeldir. İspanyol hükümeti hiçbir şekilde Türkiye'de Sefarad Musevileriyle ilişkili dini özgürlüklerin ya da tam anlamıyla ve mutlak hoşgörünün kesintiye uğradığına yönelik bir düşünceye sahip değildir. İspanyol hükümetinin, Türkiye'de dini özgürlüklerin tam ve kesin bir şekilde var olduğunu bildiğini ve bu ülkenin, bizim beş yüz yıl önce kötü yaptığımız şeyin doğrusunu yaptığını ısrarla söyleyebilirim. Şimdi sıra bizde. Biz de bu vatandaşlık hakkını vererek doğru bir davranışta bulunacağız."
"Birisi Katolik Fernando'ya övgüde bulunurken Beyazıt, (Siz devletini fakirleştirirken benimkini zenginleştiren bu adama mı siyasi kral diyorsunuz) demiş ve böylece Musevilerin Osmanlı İmparatorluğu'na katılımının bir çeşit zenginlik olduğunu ifade etmiştir" diyen Gallardon, şöyle devam etti:
"Bence Türkiye'nin bu davranışı sadece bir ev sahipliği ya da hoşgörü örneği değil, ayrıca zamanının çok öncesinde bir modernite örneğidir. Türkiye, İspanya'dan sürülen Musevilere kapılarını açmakla, yanılanın biz İspanyollar olduğumuzu ve bu durumda doğru davranan tarafın Osmanlı İmparatorluğu olduğunu göstermiş oldu. Ben, gösterilen bu hoşgörünün tarihi bir olay değil, bugün bile var olan bir durum olduğunu birinci elden deneyim sahibi olma fırsatı buldum. Kapalı Çarşı'da dolaşırken Musevi Sefarad Türk vatandaşları ile karşılaştım. Bana İspanyol Musevilerinin dili olan ladino ile İspanyolca konuşmalarına, Türkiye gibi bir ülkede tam ve mutlak bir hoşgörü çerçevesinde nasıl projelerini hayata geçirdiklerini heyecanla anlatmalarına bizzat tanık oldum. Ne yazık ki biz İspanya'da onların bütün bunları yapmasına izin vermedik. Bu nedenle Türkiye'nin beş yüz yıl önce İspanyol Musevilerine gösterdiği bu tarihi davranışına duyduğum derin hayranlığı dile getirmek istiyorum. Ayrıca Sefarad Musevilerin gördüğü söz konusu kabulün, hoşgörünün ve topluma tam anlamıyla katılımlarının 21. yüzyıl Türkiye Cumhuriyeti için de tam anlamıyla geçerli olduğunun bilincindeyim."
Gallardon, Türk kamuoyuna şu mesajı da iletti:
"Öncelikle tarihi bir şükran mesajı vermek isterim. Daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum. Türkiye'nin, İspanya'dan haksız bir şekilde sürülen İspanyollara kapılarını açan ülke olması, şükran borcu doğuran bir durumdur. İkinci olarak, Türkiye'nin beş yüzyıl boyunca ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyıla kadar vatandaşlarının dinine saygı göstermesinden ve dini inançları yüzünden kişilere ayrımcılık uygulamamasından ve bana İspanyol olmak istediklerini söyleyen ancak Türk vatandaşı olmaktan tam anlamıyla mutlu olduklarını söyleyen Sefarad Musevilerine vatandaşlık hakkı vermiş olmasından dolayı duyduğum hayranlığı dile getirmek istiyorum. Türkiye, kapılarını açtığı için örnek bir ulustur ve bizim bugün yerleştirmek istediğimiz modeli bize büyük ölçüde Türkiye göstermiştir. Bunu Türkiye'den öğrendik. Bu nedenle müteşekkiriz."