İstanbul'da düzenlenen konferansta uluslararası hukuk tartışıldı
Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen konferansta, uluslararası hukukun Filistin meselesindeki rolü ve adalet arayışı ele alındı. Konferansta, işgal, ırkçılık ve direniş konuları tartışıldı.
İstanbul'da Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu, Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesince düzenlenen "Gazze'den Sonra Uluslararası Hukuku Yeniden Düşünmek" konferansında "İşgal, Irkçılık ve Direniş" başlıklı oturum gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü eski BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver'in yaptığı oturumda 2016 ile 2022 arasında Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü olarak görev alan Profesör Michael Lynk, Çin'deki Liverpool Üniversitesi'nden Profesör Mohsen al-Attar ve Singapur Ulusal Üniversitesinden Onursal Profesör Muthucumaraswamy Sornarajah sunum yaptı.
"Uluslararası hukuk, tek başına Filistin'in kurtuluşunu getirmeyecektir"
Eski BM Filistin Özel Raportörü Lynk, "Uluslararası Ceza Mahkemesinin Roma Statüsü kapsamında İsrail yerleşimleri" başlıklı sunumunda "Adalete inanan, uluslararası insancıl hukuka, insan haklarına ve ceza hukukuna inanan bizler, adaletin nefes alabilmesi ve iktidar güçlerine karşı koyabilmesi için bu alanda bir ışığa ihtiyaç olduğunu biliriz." dedi.
Uluslararası Adalet Divanının (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail hakkında yaptığı açıklamalarla 7 Ekim'den bu yana aslında sadece birkaç haftanın iyi geçirildiğini dile getiren Lynk, "Uluslararası hukuk, tek başına Filistin'in kurtuluşunu getirmeyecektir ancak uluslararası hukuk, uluslararası sistem ve uluslararası kararlılıkla birleştiğinde ihtiyacımız olan şey olabilir. Sanırım bugüne kadar, özellikle de Filistin topraklarında insan hakları özel raportörü olarak görev yaptığım yıllarda bana yol gösteren şey de bu oldu." ifadelerini kullandı.
Lynk, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da İsraillilerin Filistin topraklarını gasbetmesinin uluslararası hukuka aykırı bir fiil olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
"2023 yılında sadece Batı Şeria'da 517 bin İsrailli yerleşimci vardı ve 2020 yılında bu sayı 200 binin altındaydı. Ne kadar arttığını görüyorsunuz. İsrail'in işgalinin yerleşim faaliyetlerine odaklandığı Doğu Kudüs'te bugün Yahudilere ait 235 bin yerleşim yeri bulunuyor. 2000 yılında 172 bindi. 1960 yılına kadar geri gitmek gerekir. Golan Tepeleri'nde nüfus 2000 yılında 16 binken bugün 29 bine çıkarak neredeyse iki katına ulaşmıştır."
Uluslararası mahkemelerin kararlarından örnekler veren Lynk, "Hesap verebilirlik, uluslararası hukuk açısından eksik bir unsurdur. Uluslararası kararlılık olmaksızın uluslararası hukuk, uluslararası toplum tarafından aşağıdan gelen bir kararlılık ortaya çıkana kadar sadece kağıt üzerinde kalacaktır." diye konuştu.
"4 Batılı devlet veto hakkına sahipken nasıl olur da hiçbir Müslüman ülke bu hakka sahip olmaz?"
Liverpool Üniversitesinden al-Attar, "Uluslararası Hukukta Filistinli Karşıtı Irkçılık: Yapısal Adaletsizliklerin Açığa Çıkarılması" başlıklı sunumunda uluslararası hukukun dünyada birçok farklı yorumunun bulunduğunu söyledi.
"Uluslararası hukuk, Filistinlilerin zorla yerinden edilmesi gibi haksızlıkları meşrulaştırmak için kullanıldı ve kullanılıyor." diyen al-Attar, uluslararası hukukun kuruluşunda bazı ırkçılık türlerinin etkili olduğunu vurguladı ve İngiliz hukukçu John Westlake'in "Uluslararası hukuku geliştiren uluslararası toplum, Avrupa kanını taşıyan tüm devletlerden yani Türkiye hariç tüm Avrupa ve Amerika devletlerinden oluşmaktadır." sözünü hatırlattı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesinin veto hakkının bulunduğunu anımsatan al-Attar, "4 Batılı devlet veto hakkına sahipken nasıl olur da hiçbir Müslüman ülke bu hakka sahip olmaz?" eleştirisinde bulundu.
Al-Attar, uluslararası hukuk kapsamında insanların onurlu varlıklar olarak tanımlandığını kaydederek, "Mesele, Filistinlilerin onurlu yaşama hakkına gelince uluslararası hukuktaki onur tanımı aldatıcı oluyor." dedi.
Singapur Üniversitesinden Sornarajah da "Gücün direnişi: Kendi kaderini tayin ve Filistin mücadelesi" başlıklı sunumunda siyonizmin kurucularının İsrail'deki siyasileri etkilemeyi sürdürdüğünü, siyonist hareketin şiddeti Filistinlileri zorla yerinden etmek için araç olarak kullandığına dikkati çekti.
Sornarajah, tarihte kolonyalizme karşı direniş gösteren birçok halkın bulunduğunu ve bu halklara karşı kolonyal hareketlerin meşrulaştırılması amacıyla uluslararası hukuk dahil olmak üzere çeşitli araçların kullanıldığını belirtti.
Hindistan'ın zamanın kolonyal güçlerinden Portekiz'e karşı savaştığını hatırlatan Sornarajah, "Portekiz'in toprağını işgal etmesinden sonra Hindistan, meşru müdafaa hakkı kapsamında karşı saldırı düzenledi. Bu, Filistin bağlamında da geçerli olmalıdır." şeklinde konuştu.