Haberler

İstanbul'da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı - - Bilal Erdoğan

Abone Ol

İlim Yayma Vakfı (İYV) Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Bilal Erdoğan, "İslam dünyasının işgalini sonlandırmalıyız. Bu işgal zaman zaman askeri işgal olarak tezahür etti.

İlim Yayma Vakfı (İYV) Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Bilal Erdoğan, "İslam dünyasının işgalini sonlandırmalıyız. Bu işgal zaman zaman askeri işgal olarak tezahür etti. Genel itibarıyla baktığımız zaman bunun bir kültürel tahakküm, işgal olduğunu, aslında işgal edilenin topraklarımız değil, akıllarımız, kafalarımızın içi olduğunu görüyoruz." dedi.

Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce İBB 1453 Çırpıcı Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen, "İstanbul'da Yaşayan Arap Aydınlar Çalıştayı"nda konuştu.

İstanbul'da Arap aydın kitlesinin bir araya gelmesinin önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, istişare maksadıyla bir araya geldiklerini dile getirerek, "Müslümanlar olarak bizi sun'i sınırlarla veyahut çeşitli kimlik unsurlarıyla bölen, dil, ırk, meşrep ve mezhep tarzı sınırları kaldırıp bir araya gelip meseleleri aramızda istişare etmemiz gerektiğini devamlı Batı'ya, Yahudi'ye, masona, devamlı şuna buna suç atmayıp, oturup 'Biz ne yapıyoruz?' bunu konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün hakikaten İslam dünyası büyük bir medeniyet krizi yaşıyor. Medeniyetimiz Batı medeniyetine bir alan boşalttı. Batı medeniyeti yükselirken İslam medeniyeti maalesef geride kalmış oldu." diye konuştu.

Yaşanan medeniyet krizinin daha önce görülmeyen beka mücadelesine de işaret ettiğini aktaran Erdoğan, bu krizle mücadelede, siyasete önemli roller düştüğünü kaydetti.

Erdoğan, bu durumun entelektüel fukaralığın bir neticesi olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Bu açıdan, bu entelektüel açlığı İslam alemi olarak hep birlikte gidermemiz gerekiyor. Bunun için bu tür entelektüel buluşmalara ve kaynaşmalara vesile olacak kapsamlı projelere, çeviri faaliyetlerine, ilmi toplantılara ihtiyacımız var. İslam aleminin entelektüel kaynaklarını yeniden keşfetmesi, bu zemin üzerinden yeni fikri açılımlara kapı aralaması gerekmektedir. Çünkü hakikaten bizim sadece İslam aleminin medeniyet olarak zirvede olduğu dönemlerde değil, daha sonraki dönemlerde de 18, 19 ve 20'nci yüzyıllarda çok değerli fikir insanlarının, değerli eserler verdiğini görüyoruz. Ancak bunların sadece Arapça, Türkçe veya çıktığı coğrafyaların dillerinde olduğunu, İslam dünyasının diğer dillerine çevrilmediğini, dünyayla paylaşılmadığını görüyoruz."

İslam aleminin temelde çözülmesi gereken 4 sorunu olduğunun altını çizen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam dünyasının işgalini sonlandırmalıyız. Bu işgal, zaman zaman askeri işgal olarak tezahür etti. Genel itibarıyla baktığımız zaman, bunun bir kültürel tahakküm, işgal olduğunu, aslında işgal edilenin topraklarımız değil, akıllarımız, kafalarımızın içi olduğunu görüyoruz. İslam alemi kültür, teknik ve medeniyet sahasında kazanmak mecburiyetinde. Bugün Afganistan'dan Orta Doğu'ya, Afrika'ya kadar çatışmalar, savaşlar, iç çekişmeler, istikrarsızlıklar, maalesef İslam aleminin ayağa kalkışını engellemektedir. İkinci olarak Müslümanlar olarak ittihadı yani birliğimizi gündemimizin merkezine yerleştirmek zorundayız. Sadece bu ayağa kalkışın olmazsa olmazı olduğu için değil. Aynı zamanda bizi yaratan Rabbimizin emri olduğu için, bunu merkeze almak zorundayız. Müslümanların birliği, beraberliği ve kardeşliği istiklalin ve istikbalin adete kilit taşıdır. Mezhep, etnik farklılıklar, bunları bir tarafa koyarak, dünyanın neresinde bir Müslümanın burnu kanıyorsa acısını bütün Müslümanların çekeceği bir iklimi, birliği, ruhu yaşatmak zorundayız."

Erdoğan, üçüncü sorunun cehaletin ve entelektüel fukaralığın giderilmesi olduğunu ifade ederek, şunları aktardı:

"Günümüzde iletişim ve ulaşım teknolojilerine bağlı olarak bilgiye erişim çok kolay hale gelmiş olsa da haber ağı çok geniş olsa da Müslümanların bir şuur problemi olduğu görünmektedir. Cehalet, sadece eğitim öğretimle maalesef giderilemiyor. Bizde 'Kitap yüklü eşekler' diye çok meşhur bir şairin tabiri vardır. Ne kadar bilseniz de bu sizin cahil olmadığınız anlamına gelmiyor. Müslümanların dünyada olup bitenlere karşı sahih, gerçek bir bilince kavuşması, bunun da elbette mümkün olması için aydınların Müslüman kesimleri ve toplulukları işlemesi, onlara bu mefkure oluşturma mücadelesini aktarmanız gerekiyor. Elbette bu üç meseleden sonra İslam alemi olarak bir sefaletle, yoklukla ve yoksullukla da mücadele verdiğimiz bir gerçektir. Bunu yaşarken İslam ülkeleri arasında da ciddi gelir dağılımı adaletsizliklerinin olduğunu görmek zorundayız. Bir tarafta çok zengin İslam ülkeleri var öbür tarafta günlük 2 dolar 20 sent sınırının altında ciddi nüfus yoğunluğu olan İslam ülkeleri var. Bu adaletsizliği gidermemiz gerekiyor. Çünkü İslam dininin 5 esasından birisi zekattır."

Gelir adaletsizliğinin giderilmesinin önemine dikkati çeken Erdoğan, bu konuda zekata işaret etti.

Erdoğan, Türkiye'nin 3 milyonun üzerinde Suriyeli'yi misafir ettiğini hatırlatarak, "Hamdolsun sadece devletimizin misafirperverliği, kadirşinaslığı değil, bütün Türk milletinin misafirperverliği ve kadirşinaslığı sayesinde 6 yıllık bir süreçte bunu başarıyla yerine getirdik. Gerçekten bir dışlama ve ötekileştirme olsaydı sanıyorum Türk toplumunda ve şehirlerinde ciddi problemler yaşanabilirdi. Bunları yaşamıyoruz. Bunun için çalışan sivil tolum kuruluşlarına, devlet erkanına ve halkımıza ne kadar teşekkür ve şükretsek azdır diye düşünüyorum." dedi.

Erdoğan, Müslümanların öz eleştiriye ihtiyacı olduğunu belirterek, böyle toplantıların buna fayda sağlayacağını söyledi.

Müslüman halkların dünyada ümmet fikrinin ve kardeşlik hassasiyetinin arkasında olduğunu dile getiren Erdoğan, bunların siyasal alana taşınması ve kitleselleştirilmesinde, aydınların önemine vurgu yaptı.

Erdoğan, ulus devlet refleksleri gösterildiği sürece Batı'nın İslam alemini küçük lokmalara ayırmaya devam edeceğini dile getirerek, bugün de İslam dünyasının yeni parçalanmaların eşiğinde olduğunu kaydetti.

Müslüman alimlerin öncelikle birbirlerini tanımaya ihtiyacı olduğu tespitinde bulunan Erdoğan, "Aydınlar maalesef birbirini okumuyor, takip etmiyor, diyaloğa geçip ortak projeler, toplantılar, etkinlikler tertip etmiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, İslam coğrafyasındaki tercüme çalışmalarını hatırlatarak, Mehmet Akif Ersoy'un Sebilürreşad Mecmuası ile yaptığı çalışmaları anlattı.

Türkiye'de ikinci tercüme hareketinin 1960'larda Seyyid Kutup, Mevdudi'nin çevirilerinin yapıldığı dönem olduğunu aktaran Erdoğan, bu dönemin de 1980, 1990'lı yıllara kadar devam ettiğini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA / Güncel

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bilal Erdoğan Aydın Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title