İstanbul Finans Zirvesi - Cevdet Yılmaz
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın "Özel Mülakat" oturumundaki konuşması İstanbul Finans Zirvesi- Başbakan Yardımcısı Yılmaz: "Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: - Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın "Özel Mülakat" oturumundaki konuşması İstanbul Finans Zirvesi- Başbakan Yardımcısı Yılmaz: "Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır. Bu konuda da herhangi bir tartışma söz konusu değil"- "Elbette ki biz siyasetçi ve hükümet olarak yatırımların maliyetinin yükselmesini istemeyiz. Bu bizim siyasetçi olarak arzumuzdur. İyi bir politika çerçevesi içinde, güvenin pekiştiği bir ortamda faizlerin daha da düşmesini isteriz"- "Biz döviz kuruna hassas bir toplumuz. Geçmişte Türkiye reel ekonomideki sıkıntıları dövizle birlikte yaşadığı için, bizim zihnimizde hak ettiğinden daha fazla bir endişe unsuru haline geliyor"- "Kasım ayından sonra şöyle veya böyle siyasi belirsizlik azalmış olacak. Çok daha belirgin bir siyasi perspektifle 2016'ya doğru girmiş olacağız" Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerektiğini belirterek, "Elbette ki biz siyasetçi ve hükümet olarak yatırımların maliyetinin yükselmesini istemeyiz. Bu bizim siyasetçi olarak arzumuzdur. İyi bir politika çerçevesi içinde, güvenin pekiştiği bir ortamda faizlerin daha da düşmesini isteriz" dedi.Yılmaz, 6. İstanbul Finans Zirvesi kapsamında kendisiyle gerçekleştirilen "Özel Mülakat" oturumunda soruları yanıtladı.Değişen dünya koşulları doğrultusunda, Türkiye'nin 2002'den başlayan ve başarılı olduğu kabul edilen bir modelde değişiklik yapmakta geç kalıp kalmadığına yönelik bir soruya Yılmaz, küresel krizden en az etkilenen ülkelerden birinin Türkiye olduğunu söyledi.Yılmaz, ancak dış dünyada talebin daralması ve iç tüketimin büyümede öne çıkmasıyla, 2009 sonrasında cari açıkta oldukça yüksek bir seviye görüldüğünü anımsatarak, bu nedenle politikalarda yeni bir ayarlamaya gidildiğini ifade etti.Türkiye'de cari açığı düşürücü ve iç tasarrufları artırıcı politikaların, Orta Vadeli Program ve bütün politika dokümanlarında merkeze alınan bir husus olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Ancak, bu değişimler bugünden yarına hemen gerçekleşmiyor. Yüzde 10'lar civarında olan bir cari açığı Türkiye yüzde 5,4'lere kadar düşürmeyi başardı. Bu aslında önemli bir performans. Cari açık birkaç yıl öncesine göre oldukça gerilemiş durumda ama mevcut düzeyi de yeterli bulmuyoruz. Daha da nasıl geriletebiliriz, iç tasarrufları nasıl artırabiliriz? Bu konuları çok dikkatli bir şekilde çalışıyoruz" diye konuştu.Yılmaz, iç tasarrufları artırmanın önemine işaret ederek, yatırımların tasarruflarla finanse edilmesinin, cari açığın düşmesi anlamına geldiğini söyledi.Türkiye'nin doğru politikalar belirlediğini vurgulayan Yılmaz, şunları ifade etti: "Son yıllarda enerji konusunda çok güçlü bir gündem oluşturduk. Bunların somut sonuçlarının ortaya çıkması belli bir zaman alıyor. Türkiye doğru bir çerçeve belirledi, 3-4 senedir bu çerçeveyi hayata geçiriyor. Makro ihtiyati tedbirlerle bir taraftan tüketimi kontrol ederken, bir taraftan yatırımların, ticaretin önünü açtı. Yapısal reformlarda ithalata olan bağımlılığı azaltmaya ve iç tasarrufları artırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla, politikalar setimiz doğru ama bunların sonuç üretmesi belli bir zaman gerektiriyor. Bu zamanı da Türkiye, inşallah en iyi şekilde değerlendirecek." - "Bilgi yoğun bir ekonominin oluşturulması gerek" Yılmaz, "Türk ihracat modeline bakarak, ithal malı ikamesi öncelik kazanacak bir konu olacak mı? Rekabetçi kur mu, rekabetçi ürün mü?" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Burada ana çerçeveyi şöyle koyabiliriz; kurun hiç önemli olmadığını, etkilemediğini söyleyemeyiz. Sonuçta fiyatları etkiliyor, fiyatlar da ekonomide önemli. Ancak bunun uzun vadeli sürdürülebilir bir etki oluşturmadığını da kabul etmemiz gerek. Aslolan üretimdir, verimliliktir, temellerde yaptığınız işlerdir.İş gücünüzün verimliliğini ve kurumlarınızın kalitesini artırmaktır, daha çok Ar-Ge yapıp bunu ticarileştirmektir, bürokrasiyi azaltmaktır... Asıl temel şeyleri yapmayıp, kurdaki kolaycılığa yönelmek çok doğru bir yaklaşım değil. Dolayısıyla kısa ve uzun vadeyi birlikte ele almak gerek. Burada da Türkiye'nin önemli inisiyatifler aldığını rahatlıkla söyleyebilirim."Ar-Ge'nin milli gelire oranının yüzde 1'lere yaklaştığını, 10 yıl önce bunun yüzde 0,5'ler civarında olduğunu aktaran Yılmaz, bundan sonra bunun daha fazla nasıl ticarileştirilebileceği üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini dile getirdi.Yılmaz, bilgi yoğun bir ekonominin oluşturulması gerektiğine vurgu yaparak, "Türkiye olarak ham madde konusunda çok şanslı bir ülke değiliz. Bizim çıkış yolumuz ucuz emek de olamaz. Bu çerçevede Ar-Ge son derece önemli. Teşvik politikalarımızı da buna uyarlamış durumdayız. Kamu otoritesi ve hükümet olarak amacımız, ihracatımız içindeki ithalat bağımlılığını düşürmek, yerli girdi kullanımını ve katma değeri artırmak ve böylece daha sürdürülebilir bir büyüme perspektifi oluşturmak" diye konuştu. - "Orta Gelir Tuzağı'ndan kurtulmanın yolu, verimliliği artırmaktır" Yılmaz, Orta Gelir Tuzağı'na ilişkin değerlendirmelerde de bulunarak, bunun özünde orta teknolojiden yüksek teknolojiye geçişin olduğunu söyledi.Orta Gelir Tuzağı'nı, "orta teknoloji tuzağı" şeklinde nitelendiren Yılmaz, "Bunu aşmak için yapmamız gereken bir taraftan yüksek teknolojiye geçişin önünü açmak, orta teknolojiyi daha üretken hale getirmek, diğer taraftan da iş gücümüzün niteliklerine yatırım yapmak" dedi.Yılmaz, sermaye ve iş gücü verimliliğinin de artırılması gerektiğine vurgu yaparak, şöyle devam etti: "Burada yine yapılacaklar belli. Politika dokümanlarımızda bunlar üzerinde ciddi bir vurgumuz var. Başbakanımızın son ilan ettiği istihdam paketinin özüne bakacak olursanız, iş başında eğitim diyoruz. Yeterince tanıtamadık bu programımızı, ama bana göre Türkiye'nin önümüzdeki dönem en önemli önceliklerinden biri bu olmak durumunda. Genç bir nüfusumuz var. Bu genç nüfusun beceri ve niteliklerine yatırım yapmak önemli. Türkiye bu anlamda, politika çerçevesini iyi-kötü oluşturmuş vaziyette. Önemli olan bundan sonra daha etkili bir şekilde uygulama. Bunun da yolu siyasi istikrar ve güçlü bir yönetimden geçiyor."Ülkelerin Orta Gelir Tuzağı'ndan kurtulmasının yolunun düşük ücretlerden geçmediğine belirten Yılmaz, "Bunun yolu sermaye ve insan gücünün verimliliğini artırmaktır. Bunu başardığımız zaman Orta Gelir Tuzağını' da aşmış olacağız" ifadelerini kullandı. - "Yatırımın ve tüketimin birlikte katkıda bulunduğu bir büyümeden yanayız" Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, " 'Tüketime odaklı bir büyüme tercihimiz değil' dediniz. Son dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) taksitli kredilere ilişkin yaptığı açıklamalar bununla çelişiyor mu? Yoksa şu anki büyümenin kaldırabileceği bir hamle midir?" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Biz bunu, 'tüketim büyümeye katkı vermesin' anlamında söylemiyoruz. Tüketim şüphesiz ki büyümeye katkı vermek durumunda. Bu anlamda tüketim olumludur, ancak 'sadece tüketimin katkı verdiği bir büyüme olmasın' diyoruz. Yatırımın ve tüketimin birlikte katkıda bulunduğu bir büyümeden yanayız. Yatırımın negatif olduğu, sadece tüketime dayalı bir büyüme olmasın istiyoruz. Bu anlamda 'tüketim olmasın' diye algılanmasın. Diğer yandan BDDK'nın bir takım fikirleri var kamuoyunda duyduğumuz. Bunlar konusunda bizim bir Finansal İstikrar Komitemiz var. Bu Komitemiz de Türkiye'nin kurumsal anlamda yenilikçi yapılarından biri. Bu konuları, Komitede bir araya geldiğimizde artıları ve eksileriyle, ne getirir ne götürür diye tartışacağız. Ondan sonra kararımızı netleştireceğiz." - "Merkez Bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır" Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) kredibilitesine ilişkin bir soru üzerine Yılmaz, Merkez Bankası kanununa işaret ederek, şunları söyledi: "Kanunda Merkez Bankası'nın tanımlanmış görevleri var ve Merkez Bankası o çerçevede görevini ifa etmek durumunda. Elbette ki politikayı, ana çerçeveyi, siyaset belirler, hükümet belirler. Bütün dünyada da bu böyledir. Merkez bankalarının bağımsızlığını, araç bağımsızlığı şeklinde anlamak gerekir. Hedefi koyarsınız, merkez bankası araçlarını kullanmak konusunda bağımsızdır. Bu konuda da herhangi bir tartışma söz konusu değil."Yılmaz, Merkez Bankası'nın ülke ve ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda, dünya ve Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip edip, araçlarını ona göre kullanmak durumunda olduğunu kaydederek, şöyle devam etti: "Elbette ki biz siyasetçi ve hükümet olarak yatırımların maliyetinin yükselmesini istemeyiz. Bu bizim siyasetçi olarak arzumuzdur. İyi bir politika çerçevesi içinde, güvenin pekiştiği bir ortamda faizlerin daha da düşmesini isteriz. Nitekim Türkiye bu konuda da en başarılı ülkelerden biri oldu. Faizler, 2002 yılında yüzde 64 civarındaydı. Bugün geldiğimiz noktada enflasyon ile faizler arasında çok daha düşük bir fark olduğunu görüyoruz.Burada önemli olan risk primini daha da aşağı çekmek. Güven veren politikalarla daha az faiz öder bir konuma gelmek. TCMB faizleri işin bir tarafı, diğer taraftan asıl üzerinde durmamız gereken, yatırımcıların, proje sahiplerinin doğrudan muhatap olduğu piyasa faizleri var. Hazinenin de borçlanma faizleri var. Bütün bunlarla birlikte bu konuya yaklaşmak gerek." - "İstanbul Finans Merkezi bir Türkiye projesidir" Başbakan Yardımcısı Yılmaz, İstanbul Finans Merkezi Projesi'ne yönelik soru üzerine şunları kaydetti: "İstanbul Finans Merkezi bir Türkiye projesidir, milli bir projedir. Aslında sadece İstanbul'la ilgili değil. Aslolan finans piyasalarımızın yeni enstrümanlarla, çeşitlilikle gelişmesidir; oluşturacağımız ortamda dünyadan daha fazla sermayenin Türkiye'ye akışını sağlamamızdır. Bunu başardığımızda, Türkiye bölgesel merkez haline geldiğinde İstanbul Finans Merkezi Projemiz amaçlarına ulaşıyor demektir. Burada belli mesafeler almış durumdayız, ama daha yapacağımız epeyce iş var.Burada Sermaye Piyasası Kurulumuzun (SPK) düzenlemelerinin çok ileri seviyeye gelmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Avrupa'da ne ise düzenlemeler, dünya standartları ne ise, SPK'mız o standartları yakalamış durumda. Borsa İstanbul aynı şekilde çok farklı bir yerde. Dolayısıyla kurumlarımız belli bir aşamaya gelmiş durumda. Bundan sonra yeni enstrümanlarla, yeni bir takım düzenlemelerle yolumuza devam edeceğiz." - "Büyüme ve istihdam noktasında Türkiye iyi yolda" Büyümeye bir soruya Cevdet Yılmaz, şu yanıtı verdi: "Kalkınma'dan gelen bir bakan olarak, dünyadaki tartışmalarından hareketle şunu söylemek isterim; kriz kelimesini kullanabilmeniz için bir defa büyümeye bakmanız lazım. Kriz çok kolay kullanılması gereken bir kelime değil. Finansal piyasalarda dalgalanmalar olabilir. Volatilite yükselebilir. Konjonktürel durumlar olabilir. Ama aslolan büyüme ve istihdamdır. Bütün dünya için böyle olduğu gibi bizim için de böyledir. Büyümeniz iyi gidiyorsa ve istihdam üretiyorsanız işler yolunda gidiyor demektir. Diğer konular önemsiz anlamında söylemiyorum ama işin özü budur. Büyümeniz iyi gidiyorsa ve insanlara istihdam üretiyorsanız doğru yoldasınız demektir.Türkiye küresel krizden bu güne 6 milyon civarında yeni istihdam üretmiş bir ülke. Bu bütün dünyanın kıskançlıkla baktığı bir performans. 2010-2014 ortalama büyümemiz yüzde 5,5. Son yıllarda yüzde 3'lere doğru gelmiş olsa da büyümeye devam ediyoruz ve son 4 yılın ortalamasında yüzde 5,5 civarında bir büyüme performansı var. Bu dünya ile mukayese ettiğinizde hiç de kötü bir büyüme performansı değil."Büyüme ve istihdam noktasında Türkiye'nin iyi yolda olduğunu ama bunu daha da artırmak gerektiğini belirten Yılmaz, "Önümüzdeki dönem bu anlamda olumlu bir perspektif görüyorum. Kasım ayından sonra şöyle veya böyle siyasi belirsizlikler azalmış olacak. Çok daha belirgin bir siyasi perspektifle 2016'ya doğru girmiş olacağız" dedi. Çok güçlü bir reform gündemleri olduğunu, ayrıca Türkiye'nin temel ihraç pazarı Avrupa'da da daha iyi bir perspektif bulunduğunu anlatan Yılmaz, bütün bunlarla birlikte Türkiye'nin gelecek dönem daha iyi bir performans göstereceğini kaydetti. - "Döviz kuru hak ettiğinden daha fazla bir endişe unsuru haline geliyor" Bir taraftan da finansal piyasalardaki fırtınalı havanın atlatılması gerektiğini belirten Yılmaz, "Merkez Bankamız, diğer ilgili kurumlarımız, hep birlikte bu konuda Türkiye dayanıklılığını gösterecektir. Biz döviz kuruna hassas bir toplumuz. Geçmişte yaşananlardan dolayı... Geçmişte Türkiye reel ekonomideki sıkıntıları dövizle birlikte yaşadığı için bizim zihnimizde bu belki hak ettiğinden daha fazla bir endişe unsuru haline geliyor. Hiç endişelenmeyelim demiyorum ama hak ettiğinden daha fazla hassasiyet gösteriyoruz. Çok net tahminler yapmak mümkün değil. Ama önemli olan sizin temellerinizin sağlam olması. Siyasi istikrarınız, makro istikrarınız varsa, yapısal reform gündeminiz doğru bir gündemse bu finansal istikrarsızlıklar atlatılır, en az maliyetle bunlar geçer" şeklinde konuştu.