Haberler

İyi Parti'nin Sığınmacılardan Kaynaklanan Asayiş Sorunlarının Araştırılması Önerisi TBMM'de AKP ve MHP'li Milletvekillerinin Oylarıyla Reddedildi

Güncelleme:
Abone Ol

İYİ Parti’nin sığınmacılardan kaynaklanan asayiş sorunlarının araştırılması amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu’nda bugün görüşülmesine ilişkin önerisi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, “Hükümetin Suriyeliler konusunda ciddi bir politika değişikliğine ihtiyacı vardır. Öncelikli olarak da iktidarın ülkemizi batılı ülkelerin sığınmacı deposu olmaktan bir an önce kurtarması gerekiyor. Bunun içinde mutlaka ve mutlaka gerekli adımların ivedilikle atılması gerekiyor. 18 Mart 2016 tarihli Geri Dönüş Mutabakatı Türk siyasi tarihinde imzalanmış en kötü anlaşmadır. Adeta modern bir kapitülasyondur” dedi.

İyi Parti'nin sığınmacılardan kaynaklanan asayiş sorunlarının araştırılması amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu'nda bugün görüşülmesine ilişkin önerisi AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, "Hükümetin Suriyeliler konusunda ciddi bir politika değişikliğine ihtiyacı vardır. Öncelikli olarak da iktidarın ülkemizi batılı ülkelerin sığınmacı deposu olmaktan bir an önce kurtarması gerekiyor. Bunun içinde mutlaka ve mutlaka gerekli adımların ivedilikle atılması gerekiyor. 18 Mart 2016 tarihli Geri Dönüş Mutabakatı Türk siyasi tarihinde imzalanmış en kötü anlaşmadır. Adeta modern bir kapitülasyondur" dedi.

İYİ Parti'nin, "Sığınmacılardan kaynaklanan asayiş sorunlarının araştırılması" amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin TBMM Genel Kurulu'nda bugün görüşülmesine ilişkin grup önerisi getirdi. İYİ Parti'nin önerisi AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, şunları söyledi:

"SURİYELİ SIĞINMACILARIN DOĞUM ORANI 5,3 İKEN TÜRK VATANDAŞLARIMIZIN SADECE 1,7"

"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yanlış Suriye politikası sonucunda yakın insanlık tarihinin gördüğü en büyük göç dalgasına maruz kalmış ve dünyada en fazla sığınmacı bulunduran ülke haline gelmiştir. Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre ülkemizde 3,3 milyon geçici koruma statüsünde Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır. Ancak geçici yönetmeliğine aykırı olarak vatandaşlık verilen Suriyeliler ve kayıt dışı olanlarda ilave edildiğinde bu sayının 5 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Hacettepe Üniversitesi'nin yapmış olduğu bir araştırma var. Bu araştırmaya göre Suriyeli sığınmacıların doğum oranı 5,3 iken Türk vatandaşlarımızın sadece 1,7. Suriyeli sığınmacı sayısının böylesine yüksek oranda bir doğum oranıyla birlikte gelecek 10 yıl içerisinde 15 milyon kişiyi aşacağı aşikardır. Böylesine büyük bir yabancı nüfusun gelecekteki muhtemel siyasi hak talepleri ve toplumsal olaylarla birlikte Türkiye'nin başına açacağı dertleri varın siz düşünün.

"DİLOVASI İLÇESİ 50 BİNDEN FAZLA NÜFUSA EV SAHİPLİĞİ YAPMASINA RAĞMEN SIĞINMACILARIN DA NÜFUS YOĞUNLUĞUNUN ÇOK FAZLA OLDUĞU BİR BÖLGE"

Memleketim Kocaeli'ye bağlı Dilovası ilçesi 50 binden fazla nüfusa ev sahipliği yapmasına rağmen sığınmacıların da nüfus yoğunluğunun çok fazla olduğu bir bölge. Buradaki tehlikeye daha önce dikkat çekmiştim. 10 Mart 2023 tarihinde dönemin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'ya verdiğim soru önergesiyle 'Dilovası'ndaki Suriyeli nüfus artışı ve getirdiği sorunların çözümü yolunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?' diye sormuştum. Sayın bakan bu soru önergeme ne yazık ki cevap verme gereği bile duymadı.

Üstüne basa basa dikkat çektiğimiz, vurguladığımız Dilovası'ndaki sığınmacı sorunu 2 Temmuz Pazar günü bir takım toplumsal meselelere sebebiyet verdi. Suriyeli sığınmacılardan oluşan bir grupla, Dilovası'ndaki mukim vatandaşlarımız arasında çok ciddi bir kavga meselesi geldi. Birisinin evinin basıldığı iddia edildi. Sayın valinin açıklamasına göre Türkiye'de yerleşik Türk vatandaşları Suriyelilerin evlerini bastı, oradaki vatandaşların izahına göre Suriyeliler onların evlerini bastı. Kimin evinin basıldığını bilmiyorum. Sayın valinin dediğini de doğru kabul ediyorum ama netice itibariyle orada bir mesele bir sıkıntı var. Kimin kimin evini bastığı bu sıkıntının şeklini değiştirmiyor.

Bu olayın ardından valinin açıklaması var. Evcil hayvan öldürülmesi sebebiyle vatandaşlar arasında bir tartışma olmuş. 10 kişinin de Kocaeli İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ne deport edilmek üzere teslim edildiğini söyledi. Bir infial ortada, bu açıklamalar bu infiali ortadan kaldırmıyor. Gelecek için endişeleri ortadan kaldırmıyor. Ciddi bir güvenlik meselesini ortadan kaldırmıyor. Milletin teveccühüyle iktidara gelmeniz, iktidar olmanın size yüklediği sorumluluk ve tarihe karşı olan vebalinizi azaltmıyor. Bilakis böyle büyük bir beka meselesine karşı yaptıklarınız kadar yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz.

"İKTİDAR BU GÖÇ POLİTİKASINI DEĞİŞTİRMEDİKÇE TÜRKİYE'DE BU OLAYLAR SONA ERMEZ"

Türkiye'nin demografik yapısını ve Türk milli kimliğini bugün muhafaza edecek adımları atmazsanız, kendi seçmeniniz de dahil olmak üzere Türk toplumunun tüm kesimlerinin bu husustaki taleplerini bugün yine görmemezlikten gelirseniz emin olun yarın çok geç olacak. Hem Suriyeli sığınmacıların hızlı nüfus artışı hem de gelecekte gerçekleşmesi muhtemel siyasi hak talepleri dikkate alındığında Dilovası'nda gerçekleşen toplumsal olayların yakın gelecekte daha geniş bir mecraya sirayet etmeyeceğini iddia etmek ne yazık ki mümkün değil. İktidar bu göç politikasını değiştirmedikçe Türkiye'de bu olaylar sona ermez, çoğalarak devam eder ve en nihayetinde Türkiye bu işten çok büyük zarar görür.

Hükümetin Suriyeliler konusunda ciddi bir politika değişikliğine ihtiyacı vardır. Öncelikli olarak da iktidarın ülkemizi batılı ülkelerin sığınmacı deposu olmaktan bir an önce kurtarması gerekiyor. Bunun içinde mutlaka ve mutlaka gerekli adımların ivedilikle atılması gerekiyor. 18 Mart 2016 tarihli Geri Dönüş Mutabakatı Türk siyasi tarihinde imzalanmış en kötü anlaşmadır. Adeta modern bir kapitülasyondur. Türkiye'nin para karşılığında Avrupa Birliği'nin mülteci kampı haline getirilmesidir. Bu sebeple bu anlaşma derhal sona ermelidir. Yarından tezi yok Türkiye Cumhuriyeti Devleti siyasi, ekonomik ve demografik sebeplerle Suriyeli sığınmacıların vatanlarına dönüş sürecini derhal planlamak ve bir an önce başlatmak mecburiyetindedir.

Eğer iktidar mensupları kendi siyasi ve ideolojik nizamına uygun yeni bir kimlik oluşturmak istiyorsa, toplumsal desteğini sığınmacıları kalıcı hale getirerek değil, onlara vatandaşlık dağıtarak değil, kendi Türk vatandaşlarına, gençlerine sahip çıkarak halletmesi gerekiyor. Bugün yaptıkları bu büyük ihanetin bedelini yakın tarihte Türk milleti çok ağır bedellerle öder. Seçimde alınacak oylar için Türkiye'nin geleceğini feda etmenin hiçbir anlamı yoktur. Tüm partilere çağrımızdır; gelin hep birlikte milli bir tavırla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin karşı karşıya bırakıldığı demografik riskleri henüz vakit varken ortadan kaldıralım."

"BU ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR ASLINDA OLAYIN TAM BİR KARARTMA OLDUĞUNU AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE SÖYLÜYOR"

İYİ Parti'nin grup önerisi hakkında söz alan Yeşil ve Sol Parti Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları kaydetti:

"Kocaeli'nin Dilovası'nda yaşanan meseleye bakmak gerekiyor. Orada Suriyelilerin bir köpeği zehirlediği ve bir eve baskın yaptığı yönünde haberler sonrası ilçede olaylar çıkmış ve ciddi bir infiale yol açmış. Bu olaylardan sonra iki çelişkili açıklama var. Birisi Kocaeli Valiliği, Suriyelilerin böyle bir olaya karışmadığına yönelik bir açıklama yapıyor. Ama aynı yerin il emniyet müdürü ise Suriyelilerin yakalandığını ve sınır dışı edildiğini söylüyor. Bu çelişkili açıklamalar aslında olayın tam bir karartma olduğunu açık ve net bir şekilde söylüyor. Bu olaylardan sonra ilçede yaşayan Suriyelilerin ise dışarıya çıkamadığını biliyoruz.

Ankara Altındağ'da yaşanan, İzmir Güzelbahçe'de 3 Suriyelinin yakılarak katledilmesi meselesi ve daha birçok olay özellikle deprem zamanı deprem bölgesindeki Suriyelilerin 'hırsız' diye yaftalanarak işkence edilmesi hepimizin hafızalarında. Oysaki Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve 1951 Mülteci Sözleşmesi gibi uluslararası belgeler insanın ırk, din ve etnik köken veya göçmenlik statüsüne bakılmaksızın insan haklarına ve temel özgürlüklere sahip olduğunu vurgular. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu evrensel ilkeleri gözeten bir yerde Suriyeli mültecilerin haklarını korumakla yükümlüdür, mükelleftir.

"TÜRKİYE'DE, SURİYELİLERE KARŞI IRKÇILIK VE GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI GİBİ OLUMSUZ TUTUMLAR HEMEN TÜM KESİMLER TARAFINDAN YAYGINLAŞTIRILMAKTADIR"

Türkiye'de, Suriyelilere karşı ırkçılık ve göçmen düşmanlığı gibi olumsuz tutumlar hemen tüm kesimler tarafından yaygınlaştırılmaktadır. Bu tutumlar Suriyeli mültecilere yönelik ayrımcılık, şiddet, tehdit ve aşağılayıcı söylemler olarak da kendini göstermektedir. Bu davranışların uluslararası yükümlülüklerin ve evrensel insan hakları standartlarına uygun olmadığını sanırım söylemeye gerek yok. Mülteci haklarına saygı göstermek, göçmenlere adil ve insanca muamele etmek; eğitim, sağlık, barınma, iş ve bütün sosyal haklarını vermek temel bir insan hakkı ve hukukun üstünlüğünün gereğidir.

Yine yaz yine bayram yine ırkçılık sahalarda. Irkçı Ümit Özdağ ve partisinin sahil kentlerinde düzenlediği mülteci karşıtı yürüyüşler nefret yayma ve kışkırtma girişimidir. Seçimlerin hemen sonrasında sosyal medyada örgütlenen ırkçılar 'Hatay Özerk Yönetim' adlı bir hesap açıp bu hesabında sanki Suriyeli mülteciler yapmış gibi göstermeye çalışıldığını ve Hatay'ın yerli Arap halklarını da bu düşman kotasına koyarak depremin yıktığı kenti sanki Suriyeliler ele geçiriyormuş gibi bir algı yarattığını biliyoruz. O sayfalarda Esad rejiminin resmi bayrağıyla birlikte gözüken Ümit Özdağ seçimlerin ikinci turunda gördüğü kabulünde verdiği cüretle Bursa Gemlik'ten başlayarak çeşitli sahil kentlerinde yürüyüşler tertipliyor.

Irkçı Zafer Partisi'nin kışkırtmacı girişimleri ne sosyal medyada ne de sokakta yasal bir engelle karşılaşmıyor. Oysaki bu ülkede en temel hakkı için sokağa çıkan bütün demokratlar, devrimcilerin karşısına polis barikatlarının kurulduğunu biliyoruz. O nedenle bütün bu yaşananların aslında AKP'nin göçmen ve mülteci politikalarının bir sonucu olduğunu bu konuda ne yazık ki insancıl bir politika geliştirilmediğinin altını çizmemiz gerekiyor. Irkçılıkla mücadele etmek gerekir. Irkçılık bir düşünce ve ifade özgürlüğü değildir.

"AK PARTİ HÜKÜMETİ, YANLIŞ SURİYE POLİTİKASINDA BİRÇOK HAYALE KAPILMIŞ VE ÜLKEMİZE AĞIR FATURALAR ÖDETTİRMİŞTİR"

CHP Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu ise şunları söyledi:

"Ak Parti hükümeti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve aklı selim olan herkesin bütün iyi niyetli uyarılarına rağmen yanlış Suriye politikasında birçok hayale kapılmış ve ülkemize ağır faturalar ödettirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak o dönemlerde de Suriye politikasının yanlış olduğunu, dış politikanın tamamen gerçekler üzerine oluşturulması gerektiğini, hayallerle oluşturulacak bir politikanın yıkıcı sonuçları olacağını ifade etmiştik. Ancak Ak Parti hükümeti hayallerinin peşine gitmiş ve ülkemizi büyük bir hüsrana uğratmıştır. Atatürk, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sözünü öyle güzel söz olsun diye söylememiştir. Orta Doğu denklemlerini en iyi bilen, savaşın ustası, barışın efendisi olan Atatürk, 'Yurtta sulh, cihanda sulh' sözünü bizim jeopolitik olarak barışa mecbur olduğumuz için söylemiştir. Biz Türkiye olarak bulunduğumuz bölgede kesinlikle barışa mecburuz. Hayaller üzerine değil, gerçekler üzerine oluşturulacak dış politikaya hayati derecede önem vardır.

"BÜTÜN SİYASİ PARTİLERİN ORTAK ÇALIŞMASIYLA ÜLKELERİNE GERİ GÖNDERİLMELERİ SAĞLANMALIDIR"

Suriye ile ortak bir tarihi geçmişimiz, ortak akrabalarımız, 911 kilometre sınırımız, ticari ilişkilerimiz ve en önemlisi ortak çıkarlarımız söz konusu. Bu nedenle Suriye ile çok acil bir şekilde üst düzeyde ilişkilerin başlatılması ve hemen Suriye ile normalleşme sürecinin başlatılması gerekmektedir. Suriye'deki iç savaş sona ermiştir. Geçici koruma statüsünü gerektiren durumlar ortadan kalkmıştır. Bu nedenle Suriye ile imzalanan 1998 Adana Mutabakatı ile, 2010 yılında imzalanan Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması çerçevesinde her iki ülkenin toprak bütünlüğünü esas alan bir şekilde Türkiye'de bulunan göçmenlerin geri dönüşünün sağlanması başlanması acil sorunlardan biridir. Hükümetin yıllardır uyguladığı yanlış politikalar uygulanır olabilmekten çıkmış ve milli güvenlik sorunu haline gelmiştir. Ülkemizin birçok ilinde sosyal sorunların yaşanmasına neden olabilecek sığınmacı sorunu siyaset üstü değerlendirilmeli ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulunan bütün siyasi partilerin ortak çalışmasıyla ülkelerine geri gönderilmeleri sağlanmalıdır."

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından İYİ Parti'nin grup önerisi AKP'li ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

Kaynak: ANKA / Güncel

Tbmm Genel Kurulu Lütfü Türkkan Milletvekili İYİ Parti 18 Mart Kocaeli MHP Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title