İzmir'deki "Askeri Casuslukta Kumpas" Davası
İzmir'deki "Askeri casusluk soruşturması"nda, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" üyelerinin sahte delil ürettiği iddialarına ilişkin 11'i tutuklu 68 sanığın yargılandığı davaya, sanıkların savunma yapmasıyla devam edildi.
İzmir'deki "Askeri casusluk soruşturması"nda, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY)" üyelerinin sahte delil ürettiği iddialarına ilişkin 11'i tutuklu 68 sanığın yargılandığı davaya, sanıkların savunma yapmasıyla devam edildi.
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz yargılanan bazı sanıklar, müşteki ile taraf avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt alınan duruşmada, bazı sanıklar savunmalarını yaptı.
Tutuksuz yargılanan Ferda İleri, eski mülkiye başmüfettişi olduğunu, meslekten ihraç edildiğini belirterek, yazdığı raporların 3 aylık bir süreçte araştırma yapılarak hazırlandığını, İçişleri Bakanlığına sunulduğunu, bakanlığın da bu raporları ilgili kurumlara gönderdiğini ifade etti.
Raporlarda mevzuat, Danıştay ve Yargıtay içtihatlarına dikkat edildiğini, hukuki olmayan herhangi bir belge hazırlamadıklarını iddia eden İleri, raporlarda delillerin karartılmadığını ve iddianamede de buna yönelik suçlamaların olmadığını savundu.
İddianamede yer alan "Kamuoyunda ' İzmir askeri casusluk davası' olarak bilinen dava kapsamında İçişleri Bakanlığı personelinin de yer aldığı, araştırma raporu ve bu rapora dayanarak verilen görüşün dava kapsamında adı geçen herkesin kaderini yakından ilgilendirdiği, bu kişilerin TCK'nın 'devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk' başlığı altında yer alan suçlara muhatap olabilmesinin yolunun açıldığı" suçlamasını kabul etmeyen İleri, kimseyi mağdur etmediklerini, soruşturma aşamasında bir süre tutuklu kalması ve bu soruşturma nedeniyle meslekten ihraç edilmesi nedeniyle kendisinin mağdur olduğunu savundu.
İleri, mağdur avukatlarından Aykanat Kaçmaz'ın "155 belge üzerinde herhangi bir kısıtlama olmaması ve belgeler üzerinde 'çok gizli' ibaresi olmamasına rağmen neden bunları gizli olan belgeler arasına koydunuz?" sorusuna, "Belgelerin açıklanması ya da duyulması halinde birçok ailenin mağdur olacağını düşündüğümüzden, kişisel olarak böyle bir karar aldık, görüşümün doğru olduğunu düşünüyorum." şeklinde cevap verdi.
Eskişehir'de başka bir suçtan tutuklu bulunan ve meslekten ihraç edilen sanık eski Eskişehir Vali Yardımcısı Mesut Kesen, soruşturma aşamasında İçişleri Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığında görevli olduğunu, emniyet ve cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesini tekrarladığını dile getirerek, Ortadoğu Teknik Üniversitesinden (ODTÜ) bir profesör ve bir yardımcı doçent tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, "bilgilerin sızdırılmış olma" ihtimalinden bahsedilmesinin maddi bir gerçeğe dayanmadığını ileri sürdü.
Kesen, konuyla ilgili suç işlemediğini savunarak, "Belge ve bilgilerin sızdırıldığı düşünülüyorsa, sızdırma olayını gerçekleştiren sorumluların bulunması gerek. Ben bundan sorumlu olamam. Görevimi ihmal ettiğime dair suçlamaları kabul etmiyorum." dedi.
İddianamede, kendisine atfedilen "askeri casusluk dosyasındaki bürokratların karalanmasına ve tasfiyesine sebebiyet verdiği" suçlamasına karşı çıkan Kesen, 2012'den sonra bakanlık bünyesinde hiçbir bürokratın karalanmadığını, tasfiye edilmediğini ancak askeri personelle ilgili bir tasfiye olayının gerçekleşmiş olabileceğini ifade etti.
Tutuksuz sanık polis memuru Osman S, soruşturma esnasında İzmir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yaptığını, 2010'da ABD'den gelen ihbar mailinde adı geçenleri, daha önce fuhuş yaptıklarına dair ellerinde bilgi olması nedeniyle tanıdıklarını ancak olayın ahlak büroyu ilgilendiren bir konu olması nedeniyle soruşturmanın casusluk soruşturmasına dönüştüğünü duyduktan sonra şaşırdığını kaydetti.
Mahkeme heyeti, sanıkların savunmalarını almaya devam edeceğini belirterek, duruşmaya yarına kadar ara verdi.
Dava ve iddianame
"Askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" iddialarına ilişkin İzmir Emniyet Müdürlüğüne 10 Ağustos 2010'da gelen ihbar e-postası üzerine başlatılan ve aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 sanık ve üst düzey askeri yetkili, devletin gizli bilgi ve belgelerini yabancı istihbarat servislerine vermekle suçlanmıştı. İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi, şubat ayında tüm sanıkların beraatine hükmetmişti.
Sahte deliller üretilerek kumpas kurulduğu iddiaları üzerine başlatılan soruşturmada 25 kişi tutuklanmış, 5 zanlı ise daha sonra tahliye edilmişti. Soruşturmaya ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olarak yer aldığı 68 sanıklı iddianame, 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.
İddianamede, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri kapsamında, "silahlı terör örgütü kuruculuğu, yöneticiliği, üyeliği, örgüt faaliyetleri kapsamında devlet ve ülkenin bütünlüğünü bozmak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek, iftira, kamu görevlisinin resmi evrakta sahteciliği, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, özel hayatın gizliliğini ihlal, suç delillerini yok etmek, gizlemek, değiştirmek ve suç uydurmak" gibi suçlamalar yer alıyor.
24 Haziran'da görülen duruşmada 2. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında eski İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın da bulunduğu 8 kişi hakkında tahliye kararı vermişti. Böylece dosyada tutuklu sayısı 12'ye inmişti.
26 Ağustos'ta görülen duruşmada ise tutuklu sanık Yasin Çakmak'ın tutuksuz yargılanmasına karar verilerek Fetullah Gülen hakkında tutuklama kararı çıkartılmıştı.