İzmir meme kanserini yenen kadınlardan hayat dersi
Ekim ayının tüm dünyada 'Meme Kanseri Farkındalık Ayı' olarak kutlanması nedeniyle açıklama yapan Medikal Onkolog Prof. Dr. Rüçhan Uslu, meme kanserinin her evrede tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirterek yüreklere su serpti.
Ekim ayının tüm dünyada 'Meme Kanseri Farkındalık Ayı' olarak kutlanması nedeniyle açıklama yapan Medikal Onkolog Prof. Dr. Rüçhan Uslu, meme kanserinin her evrede tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirterek yüreklere su serpti. Meme kanserini atlatan ve hikayelerini anlatan hastalar ise Biz kanserden ders çıkardık, hayatımızı karartmak yerine yaşamayı seçtik diye seslenerek, nasıl başardıklarını anlattı.
Türkiye'de ve dünyada kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanserinde tarama ve erken tanının önemine dikkat çekmek için her yıl ekim ayı 'Meme kanseri farkındalık ayı' olarak kutlanıyor. Kent Onkoloji Merkezi Koordinatörü Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Rüçhan Uslu, kadınların korkulu rüyası olan meme kanserinin tedavisindeki gelişmeleri anlattı. Meme kanserinden kurtulan iş insanı Canan Yemez (54), pilates eğitmeni Yağmur Öztürk (32) ve İngilizce öğretmeni Belgin Yaramış (45) da tanı ve tedavi sürecinde yaşadıkları deneyimleri diğer hastaların mücadelesine destek olmak, yol göstermek için paylaştı.
HER EVREDE KULLANACAĞIMIZ İLAÇLAR VAR
Prof. Dr. Uslu, meme kanserinin tedavi edilebildiğini ve her evrede uygulanabilecek ilaçlar bulunduğunu bildirdi. Uslu, her yıl meme kanseri tedavisi için yeni 2-3 ilacın kullanıma sunulduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu
Meme kanseri her ne kadar çok sık görülse bile her evrede, ister birinci evre ister evre dörtte, tedavi edilebilir bir kanserdir. Bizim için şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp damar gibi kronik hastalıklardan hiçbir farkı yoktur, tedavisi vardır, her evrede uygulanabilecek ilaçları vardır. Üzerinde en çok araştırma yapılan kanser türüdür. Bu da tedavisinde seçenekleri artırıyor. Onkolojide 5, 10 yıllık sağ kalım oranlarından söz edilir. 4'üncü evre pankreas kanserinde 5 yıllık yaşam şansı yüzde 5'lerde, meme kanserinde 10 yıllık sağ kalım oranı yüzde 90'lardadır. Meme kanserinde 4'üncü evrede 5 yıllık yaşam şansı yüzde 70- 80'leri bulmaktadır. Bunlar onkolojide çok yüksek başarı oranlarıdır. Her yıl 2- 3 yeni ilaç devreye girmektedir, ne kadar uzun yaşarsanız şansımız o kadar artacaktır.
Her hastanın kendine özgü olduğunu, içtikleri suyun bile farklı olduğunu belirterek kişiye özel tedavi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Uslu, Her hastaya aynı tedavi uygulanamaz. Her hastanın bu süreci birlikte yürüyeceği bir medikal onkoloğu olmalıdır. Karşınızda bir hastalık var. Doktora siz yardım etmezseniz hastalık iyileşmeyecektir, doktor size yardım etmezse hastalık yine iyileşmeyecektir. Tedavide başarı için bu işbirliği şart diye konuştu.
'ÖNCE KABULLENMEK LAZIM, BEN KOLAY ATLATTIM'
Kendisi meme kanseri tedavisi gördüğü sırada annesi de meme kanseri olan Yağmur Öztürk de yaşadığı mücadeleyi anlattı. Pilates eğitmeni ve bir çocuk annesi Yağmur Öztürk (32) geçen şubat ayı başında kendi kendine muayene yaparken sağ memesinde bir kitle hisseti. Eşi Şahin Öztürk'ün ısrarlarıyla doktora giden Yağmur Öztürk hemen ameliyat olması gerektiğini öğrendi. Kent Onkoloji Merkezi'nde ameliyat olan, iki lenfte metastaz saptanan Öztürk, 16 kür kemoterapi, 35 kür ışın tedavisi gördü. Teşhis koyulduktan üç ay sonra annesi Betigül Özönans'a da meme kanseri tanısı koyulduğunu, sol göğsünün alındığını anlatan, annesiyle genetik kaderi paylaşan Öztürk, hastalıkla başa çıkma yöntemlerini anlattı. Başarının baştan her şeyi kabullenmekle başladığını belirten Öztürk şu mesajları verdi İlk başta korkuyorsunuz ister istemez. Yakın olmadığımız bir hastalık, ailemde de karşılaşmadım. Sonra araştırdım baktım ki çözümü olan bir şey, çok fazla üzülmeye gerek yok. Tabii ki de ilaç alacaksın, zor bir süreç, geçecek ama psikolojik olarak kendinizi ayakta tuttuğunuz zaman gerçekten çok kolay atlatılıyor. Çok kolay diyorum herkese. Siz, 'Ben iyiyim' dediğiniz zaman beyniniz 'Ben iyiyim'i vücudunuza yayıyor. Bu bilimsel bir şey zaten. 'Ben iyiyim' diyerek atlattım, ailem tabii ki yanımdaydı. Önemli olan şu; nasıl verem, grip, kalp hastalıksa, kanseri de kabul etmeden maalesef atlatamazsınız. Önce kabullenmeniz gerekir. Çünkü kabullendiğin zaman aşamaları kabullenmiş oluyorsunuz, mide bulantısı ile bazı ağrılar mı, biliyorsunuz bekliyorsunuz, geçip gidiyor. Ben bundan ders çıkardım. 30 yaşında bana tanı konuldu 32 yaşındayım, şu anda 55 yaş maneviyatına sahibim. Sürekli şükretmeyi, her an mutlu olmayı öğreniyorsunuz. Herkese şunu söylüyorum, bir şeylerin farkında olmak için hasta olmayı beklemeyin. Ameliyattan sonra ayıldığımda tek yapmak istediğim şey eşim ve oğlumla çimlerde yürümekti. Başka zaman sana çok anlamsız geliyor ama değil, en anlamlısı en küçük istediklerimiz.
KİMİ HASTA ÇOK İLGİ İSTİYOR, KİMİ HASTA İLGİDEN SIKILIYOR
İzmir Çiğli'de Cahide Ahmet Dalyanoğlu Ortaokulu'nda İngilizce öğretmeni olan Belgin Yaramış (45) da elle muayene sonucunda bir şeylerden şüphelenip meme kanseri tanısı alan hastalardan. 2011 yılında meme kanseri teşhisi aldıktan sonra ameliyat olan ve kemoterapiye başlayan Yaramış, yaşadıklarını şöyle anlattı
Kanser olduğumu öğrendiğim andan itibaren zor bir süreç beni bekliyordu. Bunu biliyordum. Bir şekilde üstesinden gelmeye çalıştım. Çok küçük bir kızım vardı, Duru. Beni hayatta tutan o oldu açıkçası. Çevremde arkadaşlarım, ailem herkes çok destek oldu. Hep beraber bu işin üstesinden gelmiş olduk. Bu geçen yıllarda şunu fark ettim; her hasta çok farklı oluyor, kimi çok fazla ilgi bekliyor kimisi daha sonra gösterilen ilgiden çok rahatsız oluyor. Kendi açımdan baktığımda ben her şeyin eskisi gibi devam etmesini istedim. Arkadaşlık ilişkileri nasıl devam ediyorsa öyle devam etmesini istedim. Ama yine arada bir 'Nasılsın, nasıl gidiyor' diye sorulunca insan gerçekten çok mutlu oluyor. Bir öğretim yılı uzak kaldım mesleğimden. Öğrencilerim çeşitli organizasyonlar düzenledi, onlarla buluştum. Öğrencilerim gerçekten çok iyi geldi. Bu süreçte doktorunuza güvenmeniz gerekiyor. Ben doktoruma çok güvendim. Bana 'Şunu ye, bunu ye' dediklerinde, önerdiklerinde hiç dinlemedim. Hep doktoruma danıştım. Şimdi kontrollerim devam ediyor. Gayet sağlıklıyım, eskisi gibi hayatıma devam ediyorum. Ben bu hastalık sayesinde her şeyi kafaya takmamayı öğrendim. Sihirli kelime başaracağınıza inanmak. Güçlü durabiliyorsanız bu önemli. Gerçekten inanmak, iyileşmeyi istemek büyük oranda size yardımcı olan şey.
CANAN YEMEZ, KENDİNİ KİTABINA VERDİ HASTALIĞINI UNUTTU
Bir aile şirketi olan nakliyat firmasında yöneticilik yapan, 2 çocuk bir torun sahibi Canan Yemez'in ise Ocak 2015'te sağ memesinde kitle saptandı. İlk kez kontrollerini 6 ay geciktirdiğini belirten Yemez'in sağ memesi ile koltuk altı lenfleri alındı. Meme kanserinin 3. evrede yakalandığını, agresif bir tür olduğunu ve Kent Onkoloji Merkezi'nde hemen kemoterapiye başlandığını belirten Canan Yemez, şunları söyledi Kemoterapi almam gerektiği söylendiğinde başıma ne geleceğini bilmediğim için çok korktum, bunların normal bir duygu olduğunu bilmek istedim. Saçlarım döküldüğünde belki yaşım gereği fazla etkilemedi beni. Tabii ki üzüldüm, özellikle 2.5 yaşındaki torunumun kel kafayla beni görünce şoka girmesi... Artık ne benim ne ailem için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hepimizi değiştirdi, o kitleyle birlikte hayata bakış açımı çok fazla değiştirdiğimi düşünüyorum. 'Olmazsa olmazımın' olmadığını öğretti bana. Çok büyük, bilgece bir hastalık olduğunu düşünüyorum. Toplumda da ısrarla bu hastalıkla savaşmak gerektiği söyleniyor. Ben kendi adıma savaşmadım, hastalığı yeneceğim, yerine başka bir şeye odaklandım. Edebi değeri vardır yoktur, 'Kemo kafası' adlı bir kitap yazdım. Hastalığımla ilgili yorum yapacak vakit bulamadım, çevremdekiler de beni değil, kitabımın nasıl gittiğini sordular. Hastalığın değil kitabımın peşine düştüm. Benim önerim dikkatinizi hastalığa değil, ilgi duyacağınız bir şeylere verin, ona yoğunlaşın. Yemekse yemek, çiçekse çiçek, seyahat. Ne seviyorsanız, ne istiyorsanız ona odaklanın, hastalığınızı düşünmeyin. Bu süreçte hastaların çevresindekiler de önemli. ya gereksiz derecede aşırı ilgi gösteriyorlar, bu 'Ben ölüyor muyum' dedirtiyor ya da 'Herkeste var, grip gibi' diyerek senin yaşadıklarını umursamıyorlar. Oysa sadece 'Seni anlıyorum, şu anda zor günler geçiriyorsun, elbette ki geçecek' mesajı veren bir halde olsalar hiçbir şey yapmalarına gerek kalmayacak.