Kabile Şefi Kiberenge İslam'ı Tanımaya Geldi (2)
Tanzanya Serengeti'de yaşayan ve İslam'a olan ilgisi nedeniyle Afrika Türkiye İnisiyatifi (ATİ) tarafından Türkiye'ye getirilen Masai kabilesinin şefi Torakaa Kiberenge (58), İstanbul'u ziyaretinde birçok ilk yaşadı.
GÖKHAN YILMAZ - Tanzanya Serengeti'de yaşayan ve İslam'a olan ilgisi nedeniyle Afrika Türkiye İnisiyatifi (ATİ) tarafından Türkiye'ye getirilen Masai kabilesinin şefi Torakaa Kiberenge (58), İstanbul'u ziyaretinde birçok ilk yaşadı.
Yaşadığı yerden ilk kez ayrılan ve uçakla geldiği İstanbul'u yerel kıyafetiyle gezen Kiberenge'ye, ATİ Yönetim kurulu Üyesi Ahmet Kemal Öncü ve Türkiye'de üniversite okuyan Tanzanyalı Müslümanlardan Hassan Süleyman eşlik etti.
Yaklaşık 300 kişilik, tek tanrılı inanca sahip, teknolojiye ve teknolojik ürünlere karşı, hayvancılıkla uğraşan kabilenin reisi Kiberenge, ziyaretleri sırasında kabile reisliğini temsil eden ve aslan avlamakta kullanılan asasını ve hançerini taşıdı.
Kiberenge, İstanbul ziyaretinde İl Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz tarafından kabul edildi.
Yılmaz, Kiberenge'ye İslam tarihinden, Habeşistan Kralı Necaşi ve ilk Müslümanlardan Bilal-i Habeşi'nin hayatı hakkında bilgiler verdi.
İslam'ın siyahi kökenli insanlar arasında yayılışını anlatan Yılmaz, "Ezan meşru kılındığında Bilal sesinin güzelliği nedeniyle Hazreti Peygamber tarafından müezzin olarak görevlendirildi. Bilal aynı zamanda köleydi ve Afrikalı bir siyahiydi ama Hazreti Peygamber bu görevi Bilal'e verdi. Çünkü o, bunu hak ediyordu. İslam'da görevler hak edene verilir." dedi.
Müftü Yılmaz, Kiberenge'ye İslam'ın Afrika topraklarına Hazreti Muhammed'in zamanında ulaştığını söyledi.
Anlatılanlar karşısında duygulandığını dile getiren Kiberenge, "İlk defa Türkiye'ye geldim. Bu anlattıklarınız beni çok etkiledi. Buradakilere inanıyorum ve bunları Afrika'ya aktaracağım. Ruhumu en fazla siz ikna ettiniz. İnşallah hayattayken ikinci farklı bir insan (Müslüman) olarak Türkiye'ye dönmek istiyorum. Şimdi birbirimize dua edelim" dedikten sonra ellerini açarak kendi dilinden dua etti.
Kiberenge'nin ettiği duaya Müftü Yılmaz da eşlik ederek "Amin." dedi.
Sohbetin ardından Kiberenge, Müftü Yılmaz'a Tanzanya'da kabile şeflerine özel yapılan asayı hediye etti. Kiberenge, "Bu asayı size geleneklerimiz gereği törenle vermem gerekiyordu. Çünkü bu elinizdeki asa ile gençler sizi gördüğü zaman o hatalarını düzeltecekler." ifadesini kullandı.
Müftü Yılmaz, Kiberenge'ye iki cihan saadeti diledi.
Kiberenge, daha sonra Süleymaniye Camisi'ni gezdi.
"İslam'ı çok seviyorum"
Tanzanya'da Ahmet Kemal Öncü ve eşinin kendisini ziyaretlerinden dolayı İslamiyet'i tanımaya başladığını ve Türkiye'de Müslümanların nasıl yaşadığını merak ettiğini söyleyen Kiberenge, Türkiye ziyareti neticesinde hissettiklerini tercüman aracılığıyla AA muhabirine anlattı.
İlk defa kamera karşısına geçen Torakaa Kiberenge, AA muhabirine, Türkiye'ye gelişi ve yaşadıkları karşısında hissettiklerini anlattı.
Kabilesinin dışında bir hayatı görmenin şaşkınlığı içinde olduğunu dile getiren Kiberenge, şunları kaydetti:
"Ben buraya ayrı bir dünyaya mı geldim? Burada sadece reisler mi yaşıyor? Herkes araba sahibi, yollar araba dolu. Her kaldığım gün yeni bir şey görüyorum. Büyük binaları nasıl yapıyorlar? Bu asansörler nasıl çalışıyor? Bunları kim çekiyor? İnsanlar hep benimle kucaklaşmak istiyorlar. Acaba bunlar 'muzungu' (kötü beyaz adam) değil mi? Hep benimle fotoğraf çekilmek istiyorlar. Bana zarar verecek diye 'hayır' demeye başladım. Sonra anladım ki beni sevdikleri için fotoğraf çekilmek istiyorlar."
Türkiye'deki ve kabilesindeki yaşamı kıyaslayan Kiberenge, "Ülkeniz barış ülkesidir. Biz vahşi hayvanlarla iç içe olduğumuz için böyleyiz ama siz insanlarla iç içe yaşadığınız için böyle barış ülkesindesiniz." ifadelerini kullandı.
Kiberenge, "İster inanın, inanmayın ben İslam'ı çok seviyorum. Çocuklarımın Müslüman olarak yetişmesini gönülden arzu ediyorum. Onlar Müslüman olunca inşallah ileride biz de onlar gibi oluruz." dedi.
"Türkiye'ye gelince 'beyaz adam'ın güzel olanlarını gördü"
Ahmet Kemal Öncü ise Kiberenge'nie kendilerine İslam'ı anlatma sürecinde canıgönülden yardımcı olduğunu vurgulayarak, "İki çocuğunu da bizim oradaki medreselerimize verdi. Müslüman olarak yetişmekteler. İki evladının inandığı İslam'ın en güzel yaşandığı yer Türkiye'yi görmek istedi. Bizim misafirimiz oldular. Masailer modern hayata direnen bir kabile. Buraya gelişinde birçok ilki yaşadı. İlk defa uçağa bindi, kaşık ve çatalı ilk defa orada kullandı. İlk defa Türkiye'yi gördü. İlk defa banyo, klozet gördü. Şampuanla tanıştı. Bunlarla ilk kez tanıştığı için tepkileri ilginç oldu. Mesela vapur onun için yüzer ev anlamına geliyor. İlk defa asansöre bindi ve 'Bunu kim çekiyor?' diye sordu. İlk defa musluktan akan temiz suyu gördü ve 'Denizinizi buraya nasıl getiriyorsunuz?' diye sordu. Hayatında kabilesinin dışına hiç çıkmamış bir insan ilk kez Türkiye'ye geldi." diye konuştu.
Kiberenge ve kabilesini altı yıldır ziyaret ettiklerini aktaran Öncü, "Kiberenge'nin anlatımıyla Afrika'da 'beyaz adamlar' yeraltı kaynakları nedeniyle milyonlarca insanı katletmiş. Öyle bir izlenim var Afrika insanının kafasında ama Türkiye'ye gelince şunu gördü, 'beyaz adam' demek kötü adam demek değil, güzel olanları da varmış. Biz Müslüman olarak onu kucakladık." ifadesini kullandı.
"Denizinizi musluktan nasıl akıtıyorsunuz?"
Torakaa Kiberenge, İstanbul'u ziyareti sırasında birçok ilki yaşadı. İlk defa "beyazların" yaşadığı bir ülkeye gelen Kiberenge, ilk kez otelde kaldı, Türk evinde misafir oldu, yatak, yorgan, yastıkla tanıştı. Musluk, tuvalet, banyo, şampuanla tanışan Kiberenge, çatal, kaşık ve bıçakla masada porselen tabaklarda yemek yedi.
Kütüphane gören Kiberenge, mutfak, ocak, fırın, bulaşık ve çamaşır makinesi ve elektrikli süpürgeyle ilk kez karşılaştı. Deniz, kaplıca, hamamı gören, vapura binen Kiberenge, peynir, zeytin, tereyağı, kaymak, sucuk, pastırma gibi Türkiye'ye özgü yiyecekleri ilk defa tattı. Otobanlarla, çocuk parklarıyla tanışan Kiberenge, ilk kez yüksek katlı binaların arasında dolaştı, tarihi camileri gezdi.
Kiberenge, ziyareti sırasında gördükleri karşısında, "Sizin yollarınız ve arabalarınız hiç uyumaz mı? Denizinizi musluktan nasıl akıtıyorsunuz? Suyu buraya kadar kim taşıyor? Evleriniz neden çok büyük? Bu kadar eşya ve oda ruhunuzu yormuyor mu? Sigara içen insanlar sigaranın ruhlarını ve bedenlerini öldürdüğünü bilmiyor mu? Asansörü yukarıya kim çekiyor? Kahvaltıda ilk defa gördüğü portakal suyu için: "Sizin sütünüz bu renkte mi? Elektrik mi? O da ne? Denizde gördüğü vapur için: Bu yüzen ev mi?" şeklinde sorular yöneltti.
Masailer
Tamamen vahşi doğa, yarı göçebelilik ve hayvancılık üzerine kurulu olan Masai kültüründe teknolojinin insan ruhunu öldürdüğüne inanıldığı için teknolojik araçlar kullanılmıyor.
Bu nedenle mecbur kalmadıkça arabaya, uçağa, gemiye binmeyen Masailer, hastaneye, doktora gitmiyor, modern dünyanın ilaçlarına mesafeli kalmayı tercih ediyor. Günlük hayatlarında çoğunlukla et ve süt tüketen Masailer, günde 20-30 kilometreden az yürüyüş yapmıyor.
Tarımcılığı bilmeyen Masailer tamamen hayvancılıkla uğraşıyor, Afrika steplerinde akasya ağaçlarının gölgesinde yaptıkları çamur ve ağaçtan mamül evlerde yaşıyor. Kabile, kapalı bir toplum olduklarından evlerine/köylerine kolay kolay Masai olmayanları sokmuyor. Masai kabileleri atanmış ve seçilmiş liderler tarafından geleneksel kurallarla yönetiliyor. Önemli kararlar kabile şefi ve kabilenin ileri gelenlerince istişare edilerek alınıyor. Baba erkil bir topluluk olan Masailer'de, kabile şefleri birden fazla evleniyor ve çocuk sayısının çokluğunca itibar kazanılıyor.