Kesk, Ankara'da Enflasyon Rakamlarını Protesto Etti: "Tüik Hayat Pahalılığını Düşük Göstererek Maaş Artışlarımızı Adeta Bir Kara Delik Gibi Yutmaya...
KESK Ankara Şubeler Platformu, haziran ayı enflasyonunun 3,92 olduğunu açıklayan TÜİK'i protesto etti. KESK Ankara Şubeler Platformu Grev Sözcüsü Cemal Erdoğan, "Alanlardayız çünkü insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz. Alanlardayız çünkü TÜİK yaşadığımız hayat pahalılığını en az yarı yarıya düşük göstererek maaş artışlarımızı adeta bir kara delik gibi yutmaya devam ediyor" dedi.
KESK Ankara Şubeler Platformu, haziran ayı enflasyonunun 3,92 olduğunu açıklayan TÜİK'i protesto etti. KESK Ankara Şubeler Platformu Grev Sözcüsü Cemal Erdoğan, "Alanlardayız çünkü insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz. Alanlardayız çünkü TÜİK yaşadığımız hayat pahalılığını en az yarı yarıya düşük göstererek maaş artışlarımızı adeta bir kara delik gibi yutmaya devam ediyor" dedi.
KESK Ankara Şubeler Platformu üyesi kamu emekçileri ve emeklileri, haziran ayı enflasyonunu 3,92 ve yıllık enflasyonunu yüzde 38,21 olarak açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu'nu (TÜİK) protesto etmek için kurum binası önünde toplandı. "Rakamlar yalan, yoksulluk gerçek. İnsanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz" pankartı açan platform üyeleri, "Hükümet zammını al başına çal" sloganları attı. KESK Ankara Şubeler Platformu Grev Sözcüsü Cemal Erdoğan, şu açıklamayı yaptı:
"ÜCRETLERİMİZ YILLARDIR İKTİDARIN DAHİ İNANMADIĞI TÜİK RAKAMLARINA GÖRE ARTIRILIYOR"
"Alanlardayız çünkü insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz. Alanlardayız çünkü güvenli bir gelecek, güvenceli bir iş istiyoruz. Alanlardayız çünkü büyükşehirlerde 12 bin TL'yi aşan ev kiralarını karşılayacak gücümüz kalmadı. Alanlardayız çünkü TÜİK yaşadığımız hayat pahalılığını en az yarı yarıya düşük göstererek maaş artışlarımızı adeta bir kara delik gibi yutmaya devam ediyor. Alanlardayız çünkü maaşlarımız, ücretlerimiz yıllardır hiç kimsenin, iktidarın kendisinin dahi inanmadığı TÜİK rakamlarına göre artırılıyor. Yaşadığımız gerçek hayat pahalılığı ile ilgisi olmayan bu sanal rakamlar özellikle maaş zammı alacağımız dönemlerde daha da aşağı çekiliyor. Çarşıda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon 2 ise TÜİK bunu 1 gösteriyor. Alanlardayız çünkü bunun son örneğini yaşadık. TÜİK bugün, haziranda enflasyonun aylık yüzde 3,92 yıllık yüzde 38,21 olduğunu açıkladı. Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklinin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyonun ise yüzde 19,77 olduğunu açıkladı. Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre ise enflasyon Haziran'da aylık yüzde 8,54 altı aylık yüzde 50,53, yıllık yüzde 108,58 artmıştır.
"BİZİ YAŞADIĞIMIZ GERÇEK ENFLASYON, HAYAT PAHALILIĞI EZİYOR"
Hem TÜİK'in hem de ENAG'ın rakamları ortada. Buradan başta ücretli kesimler olmak üzere hayat pahalılığını, zam yağmurunu her gün iliklerine kadar yaşayan tüm vatandaşlara soruyoruz. Bunlardan hangisi sizin enflasyonunuz? Hangisi daha inandırıcı? İşte bunun için alanlardayız. Tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenler yıllardır 'işçiyi, memuru, emekliyi, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik' nutukları atıyor. Oysa bizi iktidarın siparişi ile açıklanan TÜİK'in sahte enflasyon rakamları değil, yaşadığımız gerçek enflasyon, hayat pahalılığı eziyor. Rakamlar ortada. Bizi enflasyona daha nasıl ezdireceksiniz? Alanlardayız çünkü yandaş konfederasyon yöneticilerinin her toplu sözleşmede iktidarın belirlediği hedef enflasyon rakamlarına imza atmasından bıktık. Yetmezmiş gibi TÜİK rakamlarına göre bile her altı ayda enflasyon farkı oluştuğu halde 'tarihi başarı, bütçeden hakkımızı, refahtan payımızı aldık' gibi nutuklar atılmasından usandık.
"KAMU EMEKÇİLERİ, EMEKLİLERİ OLARAK YILLARDIR NE BÜTÇEDEN HAKKIMIZI NE DE REFAHTAN PAYIMIZI ALABİLİYORUZ"
Alanlardayız çünkü Türkiye tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine çevrilmiş bulunuyor. On yıl önce asgari ücretin 2,5 katı olan en düşük kamu emekçisi maaşı haziran itibarıyla 8 bin 506 TL olan asgari ücretin 1,2 katına indi. Yine on yıl önce asgari ücretin 3 katını aşan ortalama kamu emekçisi maaşı asgari ücretin 1,5 katına indi. Alanlardayız çünkü iktidarın seçimlerden önce verdiği 'en düşük memur maaşı 22 bin TL olacak' sözünün üzerinden tam 55 gün geçti. Ama 55 gün önce önemli bir artış gibi gözüken rakam hızla erimeye devam ediyor. Türk lirası sadece son 55 günde dolar karşısında yüzde 25 değer kaybetti. 55 gün önce 1 dolar 19,5 TL iken bugün 26 TL'nin üzerindedir. 55 gün önce vadedilen 22 bin TL ile bin 128 dolar alınıyordu. Bugün ise 846 dolar alınabiliyor. 55 gün önce seçim vaadi olan en düşük memur maaşının bugün 29 bin 532 TL olması gerekiyor. İşin özü kamu emekçileri, emeklileri olarak yıllardır ne bütçeden hakkımızı ne de refahtan payımızı alabiliyoruz.
"YANDAŞ KONFEDERASYON YÖNETİCİLERİNİN AYAKTA ALKIŞLADIĞI YÜZDE 307LUK ARTIŞ ÇOKTAN ERİDİ"
21 yıldır iktidarda olan AKP, her fırsatta büyüme rakamları ile övündü. Ama seçim süreci yaşadığımız son döneme kadar bir kez olsun o büyüme rakamlarını emeği, alın teri ile yaratanlara, bizlere refah payı vermeye yanaşmadı. 2022'nin ilk altı ayı için 'yüzde 2,5 refah payı veriyoruz' dediler. Ama bunu bile izleyen altı ayın enflasyon farkından düştüler. Ardından gerçek enflasyonun yarısına denk gelmeyen TÜİK enflasyonunun üzerine 5-10 puan ekleyerek 'refah payı veriyoruz' oyununa başladılar. Bu yılın Ocak-Haziran dönemi için maaşlarımızda toplu sözleşme artışı, enflasyon farkı, yüzde 13 refah payı toplamı olarak yüzde 30 artış yapılmasını büyük bir lütuf gibi gösterdiler. Oysa ENAG o altı ayın enflasyonunun yüzde 39 olduğunu, yani övünülen artışın gerçek enflasyonun 9 puan altında kaldığını açıklamıştı. İktidarın sanki babasının kesesinden bağışlıyormuş gibi övündüğü, yandaş konfederasyon yöneticilerinin ayakta alkışladığı yüzde 30'luk artış çoktan eridi. Bugün aynı oyun 'en düşük kamu emekçisi maaşı 22 bin TL'yi bulacak' vaadi ile sürdürülmek isteniyor. Üstelik söz konusu artışın tüm kamu emekçilerine, emeklilere adil bir şekilde yansıyıp yansımayacağı hala belli değil. Konuya ilişkin yasa teklifinin Meclis'e sunulması bekleniyor.
"BİZLER; YOKSULLUKTA, SEFALETTE EŞİTLENMEK DEĞİL, HAK ETTİĞİMİZ REFAHTA BİRLEŞMEK İSTİYORUZ"
Buradan tüm kamu emekçilerine sesleniyoruz. Gelin yıllardır tekrarlanan bizi her geçen gün daha sefalete iten bu oyuna 'artık dur' diyelim. Ne TÜİK'in sahte enflasyon rakamlarına ne iktidarın refah payı aldatmacasına kanmayalım. Yandaş basının müjde haberlerine itibar etmeyelim. Önümüzdeki günlerde verilen söz yerine getirilse dahi TÜİK sahte enflasyon rakamları açıklamaya devam ettikçe, adaletsiz gelir vergisi dilimleri sürdükçe, TL döviz karşında değer yitirdikçe bugün yüksek gibi görünen maaş artışları yarın yine sefalet düzeyine inecek. Tek çözüm, insanca yaşamaya yetecek ücret mücadelesini yükseltmekten geçiyor. Bunun için en düşük kamu emekçisi maaşı temmuz ayı itibarıyla eş ve çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım ve yakacak yardımı gibi sosyal yardım kalemleri ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır. Bu rakam her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmeli, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamları refah payı olarak eklenmelidir. Gelir vergisi birinci dilim oranı yüzde 15'ten yüzde 10'a düşürülmeli, yoksulluk sınırına kadar olan maaşlar-ücretler birinci vergi diliminde sabitlenmelidir. Seçim öncesi verilen kira yardımı, mülakatın kaldırılması sözlerinin gereği zamana yayılmadan hemen yerine getirilmelidir. Bizler; yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil, hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz. Bizler; ulufe değil, grevli gerçek bir toplu sözleşme düzeni istiyoruz. İktidarın tek taraflı olarak çıkardığı yasalar değil, konfederasyonların, sendikaların kamu emekçilerinin söz ve karar sahibi olacağı demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz. KESK'e bağlı sendikaların üyeleri olarak tüm kamu emekçilerini, emeklileri yıllardır hepimize kaybettiren bu yoksulluk ve sefalet düzenine karşı insanca yaşayacak ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek mücadelesinde omuz omuza vermeye çağırıyoruz."
Erdoğan'dan sonra söz alan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamlarını eleştirerek şunları söyledi:
"Özellikle 6 aydır Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk kamu emekçileri ve emekliler açısından da geldiğimiz noktada çekilmez bir hal almıştır. Aynı zamanda kamuda uygulanan antidemokratik uygulamalar, liyakatsiz atamalar, görevde yükselmelerle ilgili ayrımcılık politikaları açısından da baktığımızda her geçen gün kamu çalışanları açısından çalışma yaşamı da çekilmez sorunların biriktiği, çözülemediği bir döneme denk gelmektedir.
"ESAS SORUMLU TEK ADAM REJİMİNİN KENDİSİDİR"
Bugün yine TÜİK'in açıklamış olduğu aylık ve yıllık enflasyon rakamları maalesef gerçekleri yansıtmıyor, sahte rakamlarla bu ülkede yıllardır işçiler, kamu emekçileri, milyonlarca asgari ücretli çalışanlar yoksulluğa, sefalete itilmek isteniyor. TÜİK bu rakamları neye göre belirliyor? Hangi gıda ürünlerini baz alıyor? Bunları sendikalarla, kamuoyuyla bilimsel ölçüleri paylaşması gerekiyor. Ancak biz biliyoruz ki TÜİK akıl ve bilim dışı politikalarla Saray'dan almış olduğu talimatlarla sürekli her ayın 3'ünde bu uygulamasını devam ettiriyor. Aslında TÜİK sorumlu değil, esas bunun sorumlusu bu TÜİK'e müdahale eden iktidardır, yöneticilerdir, bürokratlardır ve tam da bu tek adam rejiminin kendisidir. Sistemin bütünlüklü olarak değiştirilmesi, demokratikleştirilmesi, enflasyon rakamlarını üniversitelerin bilimsel ölçülerine göre hesaplanması ve bunun üzerinden de kamu emekçilerinin, emeklilerin yaşam maliyeti gerçek oranda belirlenerek, bu oranda ücret artışı yapılması gerekiyor.
"ÖRGÜTLENME HAKKI ÖNÜNDEKİ ENGELLERİN KALDIRILMASI GEREKİYOR"
Bakanlar Kurulu'nda en düşük memur maaşının 22 bin TL'ye çıkartılacağı ile ilgili açıklama yapıldı. Maalesef bu süreçte sosyal taraflarla görüşülerek; konfederasyonların, kamu çalışanlarının, emeklilerin görüşleri alınmadan, tek taraflı olarak belirleniyor. Yine Anayasa'ya aykırı, 4688 sayılı toplu sözleşme hukukuna aykırı bir şekilde yasaya doğrudan müdahale edilerek, toplu sözleşme yasası her ne kadar demokratik değilse, bizim kabul edeceğimiz bir yasa değilse ona bile aykırı işlem yapıyor. Doğal olarak tüm bu sistemin demokratikleştirilmesi 1 Ağustos'ta başlayacak toplu sözleşme sürecinin demokratik, ayrımcı olmayan, eşit ilkeler üzerinden yürütülmesi ve bu yasanın da demokratikleştirilmesi, uluslararası normlara uygun hale getirilmesi, grev hakkı önündeki, örgütlenme hakkı önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.
"GIDADAKİ, ULAŞIMDAKİ, KİRADAKİ ENFLASYONUN DURDURULMASI GEREKİYOR"
KESK'in önümüzdeki dönem mücadele hatlarından birisi bu yasanın değiştirilmesi olacak. Bugün Türkiye'de üç haneli rakamlara çıkarılan enflasyonla yine gıdaya, seçim sürecinden sonra akaryakıta gelen 4-5 liralık zamlarla, konuttaki yüksek artışlarla, deprem bölgesinde çalışan kamu emekçilerinin yaşamış olduğu açıkça sorunlar var, birikmiş sorunlar var. Bunların bir kararname ile çözülmeyeceği açık. Ücretlerimizin 22 bin TL'ye çıkarılması yetmiyor. Özellikle gıdadaki, ulaşımdaki, kiradaki enflasyonun durdurulması gerekiyor. Gerçek yaşam maliyeti bugün dört kişilik bir aile için 17 bin TL'ye ulaşmış durumda. Bizim açımızdan yoksulluk sınırının üzerine ücretlerimizin çıkartılması, aynı oranda bunun emeklilere yansıtılması gerektiğini ifade ediyoruz. Yasa Meclis'e geldiğinde de hem Meclis'te Plan Bütçe Komisyonu'nda hem illerde bu yasanın kamu çalışanları, emekliler lehine yeniden düzenlenmesi için mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan ifade ediyorum. Tabii ki sorun sadece hükümetin uygulamış olduğu politikalarda değil. Sendikal alan da yandaşa bağlanmış durumda, özellikle yetkili konfederasyonun temmuz ayında alacağımız yüzde 6'lık zamda büyük sorumluluğu var. Kamu emekçileri bunu görmeli. Gerçekten parti sendikası haline gelmiş sendikalardan uzaklaşarak, gerçekten haklarınızı savunan, demokratikleşmeyi, demokratik bir çalışma yaşamını savunan sendikalara, konfederasyonlara üye olarak birleşik mücadeleyi de buradan doğru yükseltmemiz toplumsal mücadeleyi yükselterek haklarımızı kazanacağımıza inanıyoruz."