KESK İzmir Şubeler Platformu, ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine iadesi için basın açıklaması yaptı
KESK İzmir Şubeler Platformu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine iadesi için basın açıklaması yaptı. Açıklamada, ihraç edilen kamu görevlilerinin bütün haklarıyla birlikte görevlerine iade edilinceye kadar mücadeleye devam edileceği vurgulandı.
(İZMİR) - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Şubeler Platformu, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen kamu emekçilerinin işlerine iadesi için basın açıklaması yaptı. Konak ilçesi Türkan Saylan Kültür Merkezi önündeki açıklamada, "ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte görevlerine iade edilinceye kadar mücadeleye devam edileceği" vurgulandı.
KESK İzmir Dönem Sözcüsü Nihat Filiz tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"OHAL artık bu hal; 8 yılda bir şey değişmedi. Türkiye tarihinde, birçok kez darbe girişimlerine tanık oldu ve olağan üstü rejim koşullarıyla yönetildi. OHAL ilanlarının sonuncusu, 15 Temmuz 2016'da dinci -gerici cemaatin darbe girişiminin ardından başladı. Tek adam rejiminin gerekçesinin darbe girişimi olduğunu ilan ettiği son OHAL'in 2018'de sona erdiği açıklandı. Ancak o tarihten bu yana başta Anayasa olmak üzere, kanunlar ve temel hak ve özgürlükler askıya alınıyor ya da Kanun Hükmünde Kararnamelerle sınırlandırılıyor, hukukun üstünlüğü ilkesi yok sayılıyor. Darbe girişiminin üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen en tepedeki isim tarafından 'Allahın bir lütfu' olarak nitelendirilen 15 Temmuz darbe girişiminin fırsata çevrilerek sivil darbe sürecinin derinleştirildiği bir süreçten geçiyoruz. AKP iktidarı, darbe girişimini vesile bilerek devletin tüm olanaklarını, baskı araçlarını muhalif kesimlerin topyekün tasfiyesine kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir. Bugün devletin AİHM kararlarına rağmen keyfi olarak muhalifleri cezaevinde alı koymasını, iktidarın suç işlerken, Anayasa'ya aykırı bir yönetim biçimini normalleştirme çabasının en önemli kilometre taşlarından biri KHK'ler ve ihraçlar sürecidir. KHK lerin yol açtığı adaletsizlik giderilmediği, devletin bu çerçevede işlediği suçların hesabı verilmediği sürece tek adam rejimi, her gün uluslararası hukuka, anayasaya meydan okuyarak, ülkeyi 'ben istedim oldu' mantığıyla yönetmeyi sürdürecektir. AKP-MHP iktidarı fiili olarak OHAL rejimin devamını sağlayarak hiçbir demokratik ilkeye bağlı olmadığını ilan etmektedir.
"130 binden fazla kamu emekçisi kamu görevinden çıkarılmış, ihraç edilmiştir"
15 Temmuz süreciyle hız verilen güvenlik söylemiyle ülkede o günden bu yana demokrasi adeta rafa kaldırılmıştır. Bir yandan kutuplaşma ve düşmanlık politikalarıyla bir yandan savaş çığırtkanlığıyla bir yandan da kadın düşmanlığı ve nefret söylemiyle birleşen antidemokratik tutum ve beraberindeki ayrımcı söylemler artık farklı kimlikleri, Kürtleri, kadınları, mültecileri, genel anlamda tüm muhalifleri doğrudan hedefine almakta ve bu anlayış kimi zaman linç boyutuna ulaşmaktadır. AKP/MHP iktidarı 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde OHAL kapsamında yayınladığı 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kendisine muhalif olarak gördüğü tüm kamu emekçilerine karşı adeta savaş başlattığını ilan etmiştir. 1 Eylül 2016 tarihinden başlayarak OHAL süreci boyunca yüzlerce arkadaşımız açığa alınmış, sürgün edilmiştir.
"Mücadele etmeye devam edeceğiz"
Gerek ihraçlarda ve gerekse de açığa almalarda herhangi bir hukuksal süreç işletilmemiş, siyasi iktidar keyfiyete dayalı ve kendi siyasal ajandası doğrultusunda çıkardığı KHK'lerle emekçileri, ailelerini ve milyonlarca insanımızı sosyal ölüme terk etmek istemiştir. Ayrıca mahkemelerdeki iade kararlarına rağmen arkadaşlarımız güvenlik soruşturması ve yürütmeyi durdurma kararları ile göreve başlatılmamakta ya da geç başlatılmaktadır. Bizler; Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bu hukuksuzluk son bulana, ülkede demokrasi, barış ve özgürlük tesis edilene kadar mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz. Darbe hukukuna karşı fiili, meşru ve demokratik direnişi, dayanışmayı ve hukukun üstünlüğü mücadelesini her ne pahasına olursa olsun, tüm zorlukları göğüsleyerek yürüteceğiz. Mutlaka geri döneceğiz! Biz kazanacağız!"