Kılıçdaroğlu: Ciddi İstihbarat Zafiyeti Var (2)
KILIÇDAROĞLU SORULARI YANITLADICHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep temasları kapsamında Zeugma Mozaik Müzesi'nde katıldığı bir televizyonun canlı yayın programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
KILIÇDAROĞLU SORULARI YANITLADI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep temasları kapsamında Zeugma Mozaik Müzesi'nde katıldığı bir televizyonun canlı yayın programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye'nin üzerine oyunlar oynanabildiğini ve bu oyunları açığa, boşa çıkarmak ve terörü önleme noktasında düşünülmesi gerektiğini dile getiren Kılçadroğlu, "Aleyhimize çalışanlar, komplo kuranlar olabilir. Tarihin her döneminde bunu görmek mümkün. Devleti, ülkeyi yönetenler bu tür komplolara karşı her zaman hazır olmak zorundadırlar. Liyakat esasıyla çalışmak durumunda komployu açığa çıkarmak için istihbaratı güçlendirir ve gereğini yaparsınız" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından önemli fırsat yakalandığını, Meclis'te grubu olan dört partinin demokrasiye sahip çıkma noktasında ortak tavır takındığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Toplumdaki gerginlik 15 Temmuz'dan sonra uzlaşma havasına yol açmıştır. Bu havayı bozmamamız gerekir. Bunu yaparken öte yandan biz demokrasimizi güçlendirebileceğimiz yeni darbe ve girişimlere ortam hazırlamayacağımız parlamenter sistemi işler hale getirebileceğimiz ve Türkiye'nin bugüne gelmesiyle ortaya çıkan sorunla ilgili yeni iradeler ortaya koymamız gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye'nin artan bombalı saldırılara bakıldığında terörle yaşamaya mahkum ülke konumuna geldiğini ve bunun rahatsız edici olduğunu vurgulayarak Gaziantep saldırısını kınayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
"Burada çok sayıda vatandaş hayatını kaybetti. IŞİD'in Gaziantep'te düğünlere saldırı yapacağına dair bilgi, bulgu, delil varsa ve bu ortadayken Gaziantep'te düğünde bomba patlıyorsa burada ciddi istihbarat zafiyeti var. Başbakana da söyledim, bu benim gözlemimin ötesinde bir gerçek. Hatta daha önce bir twett atıldığı da biliniyor. O tweete rağmen, iddianameye giren gerçeklere rağmen bir istihbarat zafiyeti var. Bu istihbarat ile Türkiye'nin terör olaylarını çözme şansının olmadığı anlaşılıyor. Türkiye bu anlamda kendisine bürokratik anlamda çeki düzen vermek zorunda. Gaziantep, IŞİD militanlarının yuvalandığı yer. Aynı zamanda cihatçı örgütlerin buraya gelip Suriye, Irak'a geçiş yaptığı yer. IŞİD Türkiye'nin 70 ilinden militan devşiriyorsa, ülkede taban bulmuş demektir. Bu tabanı nasıl buldular, bu bulunurken hükümet ne yaptı, nasıl önlem aldı? Bunlar işyeri açtı, internet sitesi açtı, İstanbul Ömerli'de toplu namaz kılıp eylem yaptı. Konya'da benzerini yaptılar. İnternet siteleri var, yayın yapıyor, telefonları vardı bunların. Devleti yönetirken risk oluştuktan sonra önlem alma gibi alışkanlığı var Türkiye Cumhuriyet hükümetlerinin. Gerçek devlet adamı önceden risk görür, önlemini alır ve tutuklar, yargılarsınız. Bizde insanlar ölüyor önce, ağıt yakıyoruz, 'teröre lanet olsun, son olsun' diyoruz bir dahaki terör eylemine kadar."
Suriye'deki gelişmelere ilişkin Başbakan ile pazartesi günü yaptığı görüşmelerin ayrıntısını vermesinin doğru olmayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, komşu ülkedeki gelişmelerin Türkiye'ye sorun yarattığını ifade etti. Sadece Carablus'ta değil Türkiye'nin kendi güvenliği için komşularla ilişkilerini yeniden ele alması gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, 2012 yılında dönemin Başbakanına mektup yazarak Suriye konusunda neler yapılacağını anlattığını, 4 yıl sonra mektuptaki önerilerinin hükümet tarafından uygulamaya konulmasının gündeme geldiğini ifade etti.
2012'den 2016'ya kadar olan 4 yıllık süreçte önlem alınıp, yol haritası çizilmediği için ağır bedeller ödendiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bu bedeller Türkiye'ye yansıyor ve önlem almamız gerekiyor. 2012'de söyledik, şimdi önlem alıyor. Alsınlar, her türlü desteği veririz. Komşularımızla huzur, barış içinde yaşamak istiyoruz. Güçlü ve sağlıklı önlem olursa ve başarılı olursa, Suriye'nin iç işine karışmamamız gerektiğini deklare edersek, Suriye'deki gruplara silah veya farklı destek vermezsek sorunu daha rahat çözeriz" dedi.
Hükümetin Suriye'yi Irak gibi düşünerek iç işlerine müdahale ettiğini ancak Suriye'nin Irak olmadığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
"Düşünülmesi gereken bir şey vardı; Suriye Rusya için hayati öneme sahip ülkedir. Rusya'nın izni olmadan Suriye'ye şu veya bu şekil müdahalenin faturası ağır olacaktı. Hükümet ağır faturayı ödedikten sonra fark etti yanlış yaptığını. Akdeniz'de Rusya'nın tek yeri Tartus'tu. Şimdi çok güzlü şekilde Rusya Suriye'ye yerleşti. Sadece o değil ABD yerleşti ve havaalanı yaptı. İran yerleşti silahlı kuvvetleri var. Dışarıda kalan sadece Türkiye oldu. Türkiye cumhuriyet tarihinin en büyük yenilgisini yaşadı dış politikada. Şimdi telafiye çalışıyorlar. Rusya ile ilişkileri düzeltiyorlar, elbet düzeltelim. İsrail ile yanlış politikalar ile Mavi Marmara ile hatalar yapıldı. Sonunda İsrail ile de anlaşma yapıldı. Anlaşmayı parlamentodan kimse duymasın diye sabaha geçirdiler. 20 milyon dolara Türkiye'nin itibarı satılmıştır. Gazze ablukası kalkmadı, Gazze'ye dün saldırıldı. İsrail özür dilemedi, resmi özür yok sadece telefon görüşmesi var. Ama biz Rusya'dan özür diledik, mektup gönderdik. 'Tazminat ödemem, fona 20 milyon dolar yatırırım siz ne yaparsanız yapın' diyor. Sanki biz İsrail'in gemilerini batırdık. Tam bir teslimiyet. Gazze ablukasını Türkiye Cumhuriyeti resmen tanıdı. Tamamen iflas eden dış politikanın getirdiği nokta bu. Bu sözleşmenin kahramanı kim kesinlikle İsrail. Sanki biz gemilerini batırdık, tam teslimiyet. Siz dış politikada yanlış yaparsanız, bize bedelini ağır ödetirler. Dış politika, iç politikaya benzemez. Sonra her türlü tavizi verdikten sonra herkes sizinle dost olur zaten. Rusya; 'hemen buyurun gelin dost olalım' demedi; verdiği her kararın arkasından Türkiye'den ödün bekleyecek, 'şunu ver' diyecektir. Her seferinde Türkiye onu verecektir. Bu Türkiye'nin bölgede de dünyada itibarını sarsan bir durumdur. Türkiye ödün veren değil, onurlu bir sosyal hukuk devletiydi. Ortadoğu'da kabile başkanlarının bile kafa tuttuğu ülke olduk. Bu benim ağırıma giriyor. İlişkiler düzelsin ama bunun bedeli olması lazım. Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Ben getirmedim, simitçi de getirmedi, ülkeyi yönetenler getirdi. Yeni yeni bakanlar bir şeyler söyleyip, parça parça hatalarının farkına vardıklarını ifade ediyorlar."
Türkiye'nin yabancı ülkeye silahlı güç göndermesini doğru bulmadıkların ve uluslararası hukukun öngördüğü ölçüde yapılması gerekenlere bağlı kalınması gerektiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Uluslararası hukukun uygun görmediği şekilde asker sokarsanız maliyeti ağır olur. Suriye sıradan ülke değil. ABD, Rusya, İran var ve kendi güvenliğimizi sağlamalıyız. Türkiye ağırlığını koyarak bu bölgeyle ilgili düşünce ve gerekçelerini uluslararası topluma anlatarak güvenliğini sağlamalı. Bu noktada biz de gereken desteği veririz. Uluslararası hukuk dışına çıkarsanız sadece size bedel ödetirler, bunun için çıkmamalıyız" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, terör örgütleri IŞİD, FETÖ ve PKK'nın işbirliği içerisinde olduğu yönündeki söylemlere ilişkin ellerinde veri olmadığını ve bu konuda hükümetin elindeki bilgileri açıklamasını istedi. Üç terör örgütünün bir araya gelerek Türkiye'ye karşı mücadele ettiği ifadesini kolaycı ve tabanı olmayan söylem olarak gördüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, "14 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, sıfır terörle devraldınız. Şimdi nasıl ülke terör bataklığına sürüklendi. Suriye politikasının yanlış ve ülkenin başını belaya sokacağını söylediğimizde, bürokraside F tipi yapılanma olduğunu söyleyerek FETÖ'yü işaret ettiğimizde bizi eleştirdiler. Şimdi FETÖ terör örgütü diyorlar. Herkesin kandırdığı bir iktidar ülkeyi yönetemez. 'Bizi kandırdılar' diyorlar, niye siz çocuk musunuz? Devleti yönetiyorsunuz, istihbarat örgütünüz yok mu? CHP size hiçbir istihbarat örgütü olmamasına rağmen ülkenin kötü yönetildiğini, F tipi yapılanmanın her kademeye yerleştiğini bin kez anlattı. Şimdi gelinen nokta var. 'Siz de bizim yanımızda durun tüm bunlara karşı mücadele edelim' diyorlar. Biz teröre karşıyız ve mücadele edenin yanında da dururuz. Bir ülkenin cumhurbaşkanı çıkar 'bunlar bizi kandırdılar' diyor. Yarın duruşmalar olacak ve duruşmalar halka açık olsun, televizyonlarda yayınlansın istiyoruz. Biri çıkıp duruşmalarda sıradan bir memur olarak 'Kusura bakmayın FETÖ beni de kandırdı. Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları kandırdığına göre ben gariban vatandaşım beni de kandırmış. Onlar ceza alıyor mu, yargılanıyor mu? Beni de kandırdı, benim de cezam olmamalı' derse hakim ne söyleyecek. Bu işin siyasi ayağı ortaya çıkmadan, Türkiye gerçek anlamda terörle mücadele edemez."
Kılıçdaroğlu, cemaat, mezhep ve tarikatlara saygılı olduğunu ancak bürokraside bazı noktalara gelirken bu özelliklerin değil liyakatin esas alınması gerektiğini de ifade etti.
OHAL uygulaması ve çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameleri eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"OHAL uygulaması kapsamında çıkarılan kararnameler OHAL süresince geçerlidir. Bu 3 ay olur, 6 ay olur, 6 yıl olur ne kadar süreyse o kadar süre içerisinde geçerlidir. Ancak sizin çıkardığınız kararnameler ile OHAL sonrasını da düzenliyorsanız bu anayasaya aykırıdır. Devlet OHAL ile yeniden inşa edilemez. Devleti TBMM inşa eder. Dolayısıyla TBMM 15 Temmuz akşamı dahil olmak üzere önemli sınav vermiştir. Bombalanmış, kurşunlanmış ama sabaha karşı görev yapıp darbeye direnmiştir. Bu noktada en büyük etki ve sorumluluk TBMM'dedir. Yetki aldınız doğru, anayasaya uygun meşrudur. Ama OHAL sonrasını da düzenlersiniz bu yetkiyle anayasaya aykırı şekilde parlamentoyu devre dışı bırakıyorsunuz demektir. O zaman hukuk yoktur orada. OHAL sonrasını düzenleyemezsiniz. Düzenlemek isteyebilirsiniz teklif getirebilir ama geleceği yer TBMM'dir. Orada tartışılır; hepimiz ülkede yaşıyoruz en güzel, demokratik yasaların çıkmasını isteriz ve bunun için her türlü desteği veririz. Ama yetki aldım o zaman her şeyi yaparım düşüncesi doğru değil. O zaman ülke darbe anlayışıyla paralel sürecin içerisine sürüklemiş olur. Darbenin bir ülke için felaket olduğunu hepimizsin kabul etmesi lazım. Türkiye darbe hukukundan arınmalı. Darbecilerin getirdiği yasaların değişmesi lazım. Bunları değişirsek gerçekten demokratik yasa ile ülkeye katkı yapmış oluruz. 12 Eylül, 12 Mart darbe hukuku halen yürürlükte. Darbeciler diye şikayet ediyorsunuz ama halen onların getirdiği yasalarla ülkeyi yönetiyorsunuz. Türkiye'ye gerçekten birinci sınıf demokrasiyi getirelim, AB ile görüşmelerimiz var tam üyelik için. AB hukukunu bize getirmek istiyorlar. Biz niye kendi özgür irademizle yapmıyoruz da bize dayatıyorlar. Dayatmalara bakmadan hangi konularda AB adım atmışsa biz de Türkiye Cumhuriyeti olarak aynı adımları atalım ve tamamını yasalaştıralım. 4 siyasi parti böyle bir anlayış içinde hareket ederse ki, şu an etmeyen iktidar kanadı. AB uyum yasaları ne zaman parlamentoya gelse oy birliğiyle çıkmış, koşulsuz destek verilmiştir. Tam demokrasiye ihtiyacımız var ve bunu yakalamak zorundayız. Türkiye'yi darbe hukukundan arındırmak zorundayız."
TSK'nın yeniden düzenlenmesi konusunda Başbakan Yıldırım ile görüştüklerini ve güçlü ordu için yeniden düzenleme yapılması noktasında görüş birliğinde olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, darbe girişimin ordu içerisindeki Atatürkçü subaylar tarafından engellendiğinin unutulmaması gerektiğinin de altını çizdi. Askeri birliklerin kent dışına çıkmasına sıcak baktığını ve eskiden de CHP üyelerinin benzer demeçleri olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, boşaltılacak bölgelerin yeşil alan veya binaların restore edilerek kent üniversiteleri olarak kullanılabileceğini dile getirdi.
Anayasanın ilk 4 maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, camiye, yargıya ve kışlaya siyaset sokulmaması gerektiğini aksi halde bunun bedelini toplumun ödediğini kaydederek, "Her kurumun saygınlığını korumamız lazım. Her kurumun kendi kültürünün olması lazım. Siyaset kurumların kültürüne müdahale edince liyakatten uzaklaşılıyor" dedi.
Belediye başkanlarının yerine kayyum atanmasına yönelik düşünceleri de eleştiren CHP lideri, görevden alınacak başkanların yerine belediye meclislerinin kendi içinde seçim yaparak başkan belirlemesi gerektiğini kaydetti.
Adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılmasını da değinen Kılıçdaroğlu, yargının bağımsız ve tarafsızlığı açısından adresin doğru olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Bahçeli ile yapılan görüşmelerin de aracısız bir arada düşüncelerini öğrenmeleri açısından önemsediklerini belirtti.
Terörün tek başına bir siyasi partinin çözeceği sorun olmaktan çıktığını da anlatan Kılıçdaroğlu, "Terör, tüm partilerin ortak tavır davranış ve anlayışla çözülür. Geçmişte hükümet bu tuzağa düştü ve 'çözerim' dedi ama asla çözemez. Açılım süreci yanlıştı söyledik; 'devlet meşru organdır ve gayrimeşru organla muhatap etmeyin, karışmayın' dedik. Ama gelinen nokta yanlış politikanın sonucu. IŞİD belası yoktu, ama izlediğiniz yanlış politikanın faturası çok ağır oldu. Tehdit devam eder mi, inşallah etmez" dedi.
Zorlu coğrafyada Türkiye'nin her türlü tehlikeye hazır olmak durumunda olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, tüm sorunların kaynağının Ortadoğu olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Ortadoğu'da şöyle bin yanlıştan yola çıkıldı; 'dost ülkelerimiz var, bizim ihvan kardeşliği ekseninde Ortadoğu'nun abiliğini yapacağız' anlayışıyla yola çıkıldı. Ortadoğu tarihini bilmemektir bu. Bodoslama girildi, şimdi çıkmak istiyoruz ama ağır faturalar ödeyerek çıkıyoruz. Yanlışları söyledik, 'kendi tarihinizi bilin' dedik; 'Hiç bilmiyorsanız Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı kitabını okuyun' dedik. Ama bir ülkenin Dışişleri Bakanı, Başbakanı o kitabı okumamışsa dış politikayı bilemez. Atatürk Ortadoğu veya başka ülkelerin iç işine karışmadı. Oysa Osmanlı paşasıydı aslında. Yemen, Filistin, Libya'da çarpıştı. Ortadoğu coğrafyasını biliyor ama sınırını koydu komşu ülkelerle barış içinde yaşayacağız, 'yurtta ve dünyada barışı savunuyoruz' dedi. Savaşın faturalarını biliyordu zaten, bundan ders almadık. Böyle bir açmazdayız. umarım çıkarız."