Haberler

Kılıçdaroğlu'ndan 'Sosyal Medya' Yasasına Tepki: "İyi Bir Yönetim Gazeteciden Korkmaz. Kim Korkar Gazeteciden? Malı Götüren Korkar"

Güncelleme:
Abone Ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Doğru yazdığınıza da suç diyebilirler gerçekten suç olana da suç var veya yok diyebilirler. Çünkü yargı vesayet altında. Adalet dağıtılamıyor… Diyorlar ki ‘bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.’ Bunu söylüyorsa tam aksini yapacaklar demektir. Malum sistem değişiyor dediklerinde de ‘parlamento daha güçlü olacak’ demişlerdi... Dürüst insan, iyi bir yönetim gazeteciden korkmaz. Kim korkar gazeteciden? Malı götüren korkar. ‘Eyvah gazeteci yazarsa ne olacağız, susturmamız lazım…’ Haksızlık yapan, adaletsizlik yapan yönetim gazeteciyi konuşturmak istemez, susturmak ister. Yapılan uygulama da budur” dedi. Kılıçdaroğlu, teklif yasalaşırsa Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıkladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Doğru yazdığınıza da suç diyebilirler gerçekten suç olana da suç var veya yok diyebilirler. Çünkü yargı vesayet altında. Adalet dağıtılamıyor… Diyorlar ki 'bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' Bunu söylüyorsa tam aksini yapacaklar demektir. Malum sistem değişiyor dediklerinde de 'parlamento daha güçlü olacak' demişlerdi... Dürüst insan, iyi bir yönetim gazeteciden korkmaz. Kim korkar gazeteciden? Malı götüren korkar. 'Eyvah gazeteci yazarsa ne olacağız, susturmamız lazım…' Haksızlık yapan, adaletsizlik yapan yönetim gazeteciyi konuşturmak istemez, susturmak ister. Yapılan uygulama da budur" dedi. Kılıçdaroğlu, teklif yasalaşırsa Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını açıkladı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önce, Medya Dayanışma Grubu adına Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç'e söz verildi. Kılıçdaroğlu, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç'in konuşmasına atıf yaparak; internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifine tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu, Pınar Gültekin'in öldürülmesi davasında, sanık hakkında "haksız tahrik indirimi" uygulanması ile ilgili "Adalet yoktur' dedik. Pınar Gültekin vakası var. Önce yakılan, parçalanan, öldürülen bir kadın. Yargıç karar verdi. Haksız tahrik indirimi sağladı. Müebbetti, 23 yıla döndü. Hangi vicdan kabul eder bunu" diye sordu. Dün TBMM'ye sunulan ek bütçeye değinen Kılıçdaroğlu, "Şunu söylemek istiyor. 'O kadar çok zam geldi ki fiyatlara, ben de etkilendim, benim de maaşıma zam olması lazım. Asgari ücretliye vereceğiz ama biraz bana da olması lazım. Benim durumum da iyi değil' deyip, yüzde 40.4 geliyor. Erdoğan ücretli rolü oynuyor. Bu rolleri falan bıraksın. Senin çocuklarının ne yaptığını biliyoruz" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu kürsüye şu sözlerle davet etti:

" Türkiye'de yoksulluk, açlık var; Türkiye'de çocuklar yatağa aç giriyor. Türkiye'de huzur yok, Türkiye'de umutlar tükeniyor. Herkes şunu söylüyor: 'Artık umut CHP'dir' diyorlar. 'Artık umut Kemal Kılıçdaroğlu'dur' diyorlar."

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YÜRÜRLÜKTE OLSUN İSTİYORUZ: Bütün Türkiye'yi kucakladığımı ifade etmek isterim. Hiçbir ayrım yapmadan, bütün vatandaşlarımı kucakladığımı ifade etmek isterim. Güzel bir ülkede yaşamak istiyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz. Beraber yaşamak istiyoruz. Ayrımcılık olmasın istiyoruz. Her evde huzur olsun istiyoruz. Herkesin işi gücü olsun istiyoruz. Gazeteciler özgürce yazsın istiyoruz, eleştirsinler istiyoruz. Demokrasi olsun istiyoruz. Kadın erkek eşitliği istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun istiyoruz. Her alın terinin değerli olduğunun kabul edilmesini istiyoruz. Herkes kazansın, herkesin işi gücü olsun istiyoruz.

BU GÖREVİ YA YAPACAĞIZ YA YAPACAĞIZ: Parlamento toplumun sorunlarına çözüm üretsin istiyoruz. Bir yerlerden; saraydan talimat alan parlamento istemiyoruz. Milli Kurtuluş Savaşı'nda dik duran parlamento yine aynı şekilde durabilmeli… Yargıya bakıyorsunuz, adaleti dağıtmaktan uzak. Yönetime bakıyorsunuz, ne yaptığı belli değil. Saraya bakıyorsunuz ayrı havalarda. Halka gidiyorsunuz, dünya kadar şikayet dinliyorsunuz. Yönetim ve halk arasında büyük bir uçurum var. Saray ne yaptığını bilmiyor, halk ise perişan vaziyette. Çıkış noktası, açık ve net söylüyorum: Türkiye'nin bu bataktan çıkış noktasının tek adresi var; adresi, adı belli Cumhuriyet Halk Partisi, halkın partisi. Söz veriyorum, halkıma. Her kuruşun hesabını veren bir yönetim gelecek. Kul hakkı yemeyen bir yönetim gelecek. Herkesin iş güç sahibi olduğu bir Türkiye'yi inşa etmek için mücadele eden bir yönetim gelecek. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasında sağlıklı ve tutarlı bir ilişkinin olduğu bir yönetim gelecek. İkinci yüzyıla giderken güzel bir Türkiye'yi, itibarlı bir Türkiye'yi inşa edeceğiz. Bütün kurumları ile saygı duyulan bir Türkiye. Yargıçları adalet dağıtacak. Verilen her kuruşun hesabı halka verilecek. Beraber birlikte yaşadığımız Türkiye'yi inşa etmek zorundayız. Karanlıkları aydınlığa çevirmek gibi temel bir görevimiz var. Bu görevi ya yapacağız ya yapacağız.

SANIYORLAR Kİ BU MİLLET BUNU YUTACAK: Şimdi bitti kuvvetler ayrılığı. Kuvvetler birliği var, bir kişiye bağlı her şey. Hakimi, savcısı, parlamentosu… Her şey ona bağlı. Bir sansür teklifi getirmişler. Vermişler milletvekilinin eline, sarayda hazırlanmış, 'bunun altına atın imzaları', atıyorlar imzaları, ne olduğunu da bilmiyorlar, nasıl bir felaket olduğunun da farkında değiller. Kimse sarayı, AK Parti'yi, MHP'yi eleştirmesin. Herkesin ağzına bant çekelim. Hiç kimse konuşmasın. Dünyayı güllük gülistanlık gösterelim, millete. Sanıyorlar ki bu millet bunu yutacak. Yutmayız, efendim yutmayız. Bu millet de bunu yutmaz. Her şey meydanda, her şey görülüyor. Yasa teklifi getiriyorlar. Komisyonda görüşülecek. Yargıtay'dan bir hakim konuşuyor. 'Bu doğru değil, ciddi sorunlar yaratır' diyor. Hemen AK Parti ve MHP milletvekilleri hakimi susturmaya çalışıyor. İşin içinden gelen diyor ki 'bu yanlış.' Ama susturuyorlar. Büyük bir ihtimalle pişman olmuşlardır. Onlar, şöyle bekliyorlardı; 'Yargıtay'dan biri gelecek, çok müthiş bir teklif' bekliyorlardı. Namuslu bir adam, ahlaklı bir adam gelmiş, 'yanlıştır bu' diyor.

SANIYORLAR Kİ BEN BUNLARI SÖYLEMEYECEĞİM: Pınar Hanım 'biz Silivri'de yatmaya alışığız' dedi. Silivri, gerçekten de bu ülkenin tarihinde önemli bir isim olarak kalacaktır. Romanları olacaktır, öyküleri olacaktır. Adaletsizliğin tarihini yazmak isteyenler, önce Silivri'ye bakacaklardır. Bir ara toplama kampı gibiydi orası, Nazilerin toplama kampı gibiydi orası. Kimi buldularsa atıyorlardı içeri. Ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı bile 'terörist' diye içeri aldılar. O zaman Silivri'ye gittiğimde, çıktığında; 'Burası bir toplama kampıdır gibi demiştim, Naziler dönemindeki toplama kampı gibi' demiştim. Ben Ankara'ya gelmeden, fezlekem gelmişti. Sanıyorlar ki biz bunları söylemeyeceğiz. Biz Kuvayı Milliye'ciyiz. Siz bizi hala keşfedemediniz mi? Hala öğrenemediniz mi bizi?

'HANGİ ADALET' DİYECEK: Neyin suç olduğunu bilmiyoruz diyor Pınar Hanım. Sizin bilmenize gerek yok ki onlar biliyorlar. Doğru yazdığınıza da suç diyebilirler gerçekten suç olana da suç var veya suç yok diyebilirler. Çünkü yargı vesayet altında. Adalet dağıtılamıyor. Gidelim sokakta herhangi bir vatandaşa soralım. 'Adalet var mı?' Adam, hemen hiç düşünmeden 'hangi adalet' diyecek.

TBMM 19 MAYIS HAREKETLERİNİN YAPILDIĞI BİR KURUMA DÖNÜŞTÜ: Basın özgürlüğü ülkeyi sağlıklı yöneten bir yönetimin vazgeçilmez koşuludur aslında. Düşünün. Biz ülkeyi yönettiğimizde medya özgürlüğü olacak, herkes istediğini yazacak, bizi arzu ettiğimiz gibi eleştirebilecekler. Biz eleştirilere kızmayacağız. Bir yanlışımız varsa söyleyeceğiz. Medyanın özelliği yönetimin ulaşamadığı veya fark etmediği sorunları toplumun önüne koymak ve yönetenleri uyarmaktır. Özgür medyanın olmadığı yerde demokrasi olmaz, düşünce özgürlüğü olmaz, buna yasak getirmeye çalışıyorlar. Beyler rahatsız oluyor. İstediğiniz kadar rahatsız olun. Biz inandığımız yolda yürüyeceğiz ve devam edeceğiz. Diyorlar ki 'bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' Bunu söylüyorsa tam aksini yapıyorlar demektir. Malum sistem değişiyor dediklerinde de 'parlamento daha güçlü olacak' demişlerdi. Buyurun bakın parlamentoya. Bakanlar bile gelmiyor parlamentoya. Burası sadece 600 kişinin aylık aldığı, saraydan gelen kanun teklilerine ise el kaldırıp indiren, 19 Mayıs hareketlerinin yapıldığı; muhalefetin de inadına muhalefet ettiği bir kuruma dönüştü burası. Başkan var, evet TBMM Başkanı var. O da vesayet altında. İktidar milletvekilinin 'şu ilde sorun var' dediğini duyduğunuz mu? Duyamazsınız. Özgürlük kavramı önemlidir.

KİM KORKAR GAZETECİDEN, MALI GÖTÜREN KORKAR: 'Gazetecilerden korkmayın' dedi Pınar Hanım. Zaten dürüst insan, iyi bir yönetim gazeteciden korkmaz. Kim korkar gazeteciden? Malı götüren korkar. 'Eyvah gazeteci yazarsa ne olacağız, susturmamız lazım.' Haksızlık yapan, adaletsizlik yapan yönetim gazetecinin konuşmasını istemez, susturmak ister. Yapılan uygulama da budur. Anayasa 'basın özgürdür sansür edilemez' diyor. Ama getirilen düzenleme, tam tersine sansür uygulaması. Bu teklif, bu şekliyle yasalaşırsa, alacağız götüreceğiz AYM'ye. İyi bir gerekçe ile bunun demokrasiye aykırı olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmesine engel olduğunu, yürütme organının yolsuzlarının kamuoyu tarafından bilinmesi için medyanın özgür olması gerektiğini… Bütün bunları ayrıntıları ile anlatacağız. Bilmeleri gereken bir şey var aslında. İyi niyetle ifade edeyim. En güçlü gazete fısıltı gazetesidir. 'Yazmayın' dediğinizde fısıltı gazetesi kadar güçlü bir gazete yoktur. Kendilerine söyleyeyim kulaklarının bir tarafına umarım küpe ederler.

HANGİ VİCDAN KABUL EDER BUNU?: Adalet yoktur dedik. Pınar Gültekin vakası var. Önce yakılan, sonra parçalanan, öldürülen bir kadın. Yargıç karar verdi. Haksız tahrik indirimi sağladı. Müebbetti 23 yıla döndü. Hangi vicdan kabul eder bunu? Hangi ahlak kabul eder. Kadınların susmaması lazım. Kadın-erkek dayanışması içinde kadınlara yönelik yapılan haksızlıklar karşısında beraber, birlikte olmak zorundayız.

BEN BUNLARIN TAMAMINI EMEKLİ EDECEĞİM: Bir devletin itibarı vardır… Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde vicdan sahibi olan herkese sormak isterim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itibarını bu kadar ayaklar altına alan, para uğruna; bu ülkenin itibarını birilerine satan adama ne denir bu ülkede? Cemal Kaşıkçı'yı katlediyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itibarını İstanbul Suudi Konsolosluğu'nun bahçesine gömüyorlar. Bunlar bu ülkeye asla ve asla itibar kazandıracak olan değil kaybettirecek olandır. Ülkeyi alıyorsunuz; 'acaba bana biraz borç para verebilir mi' diye dilenci gibi 'davayı da katili de sana vereceğim, cinayeti de görmeyeceğim, yeter ki bana biraz borç para ver' diyor. 'Yeter ki bana biraz borç para ver' deyip de yola çıkanlar, memleketi bu hale getirenlerden… Allah aşkına ne yapacağız? O insanlara ne yapacağız? Sandığa gideceğiz. Demokratik yollarla, ben bunun tamamını emekli edeceğim.

BİRİLERİ KENDİSİNİ ENAYİ YERİNE KOYDU: Bir de daha önceden, beyefendi o kadar yüksekten atıyor ki; 'Suudi Arabistan belgeleri dinlemek istedi. Ama bir de dinlemek istedi. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Verelim ondan sonra bunları yok mu edeceksiniz?' Verdiler. Devam ediyorum: 'Kaşıkçı, Başkonsoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla şehit edildi.' Öyle diyor. 'Veliaht Prens dedi ki, Cemal Kaşıkçı Başkonsolosluk'tan ayrıldı. Cemal Kaşıkçı çocuk mu? Dışarıda nişanlısı var. Onu da alıp ayrılamaz mıydı?' diyor. 'Bunlar dünyayı enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabını sormasını bilir' diyor. Kim enayi oldu? Bu millet değil, doğru. Ama birileri kendisini enayi yerine koydu. Para için Türkiye'nin itibarı satıldı. Şimdi geliyor, gelecek, yine kucaklaşacaklar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başındaki kişi, cinayet emrini veren katille kucaklaşacak.

ARTIK DUR DEMENİN ZAMANI GELDİ: AK Parti'ye geçmişte oy vermiş ama bugün vicdanını sorgulayan bütün kardeşlerime sesleniyorum. Bütün kendisini ülkücü olarak tanımlayan kardeşlerime sesleniyorum. Bu ülkenin itibarını koruyan, hakkı hukuku adaleti savunan biziz, bir cinayet işlenmiş ise mahkemenin görülecek yerin Türkiye olduğunu bileniz, dolar değil milyar değil trilyonlarca dolar verseler asla devretmeyeceğimizi bileniz. Ama bunlar tam tersini yaptı. Artık dur demenin zamanı geldi. Sandığa gideceksiniz. Türkiye'nin itibarı, şerefi, onuru. Yerde bırakılan bir Türkiye değil. Güçlü, onurlu duran bir Türkiye istiyoruz. Yapmadılar. Onurunuzu ayaklar altına aldılar.

ÇİFTÇİYİ BU ÜLKENİN EFENDİSİ YAPACAĞIZ: Dinledim, neyi yapacağımızı da söyledim bütün üretici kardeşlerime. Hemen arkasından Tarım Bakanı bir açıklama yaptı. 'Biz onlara destek veriyoruz' diyor. Verdiği destek, 'Fatma Doğan'a 17 ayda,  9 bin  14 lira destek verdik' diyor. İki torba yem parası. Ne söylediğini bilmiyor. Kafası Venezuela'da. Bilmiyor. İki torba yem fiyatına, destek verdim diyor. Kader Başara, '17 ayda 23 bin 741 lira, destek verdik' diyor. Aylık bin 397 lira. O da dört torba yem parası. Destek almıyoruz, demediler. Yetersiz, dediler. Senin verdiğin rakama bak, gelen zamlara bak. Dünyanın zammı gelmiş, nasıl geçinecek bu insanlar. Çiftçinin AK Parti hükümetlerinden alacağı 273 milyar lira. 2006'dan bu yana vermediler. Bunlara vermediler. Ama 2 milyon 300 bin aile var. Bunlara verilen toplam destek 19 milyar 900 milyon lira. Bir avuç kur korumalı mevduat sahibine, yani tefeci gibi para alacak devletten; bunlara verdikleri ise bir yıl bile dolmadı, 31 milyar lira, bir yıllığına…

Çiftçilere sözüm var. Allah nasip eder Millet İttifakı ile bu ülkeyi yönettiğimizde çiftçiyi gerçek anlamda bu milletin efendisi yapacağız. Üretecek, çalışacak, kazanacak. Hiçbir çiftçinin zarar etmediği, bir modeli inşa edeceğiz… Sözüm söz yazın bir kenara. 85 milyon insanı doyuran, elleri mübarek olan, toprakla uğraşan, alın teri döken, sabahın köründe tarlasına giden bütün çiftçilere söylüyorum. Sözüm söz. Sizi bu ülkenin efendisi yapacağız. Kimseye el avuç açmayacaksınız. Ne Amerika ne Brezilya ne Güney Kore ne Japonya'dan; hiçbir yerden. Biz üreteceğiz kardeşim bereketli topraklarda.

ERDOĞAN PERİŞAN VAZİYETTE GALİBA. GEÇİNEMİYOR HERHALDE ÖYLE ANLAŞILIYOR: Biz bunu söylüyoruz, ama Erdoğan perişan vaziyette galiba. Geçinemiyor herhalde öyle anlaşılıyor. Maaşına yüzde 40.4 oranında zam istemiş. Şunu söylemek istiyor. 'O kadar çok zam geldi ki fiyatlara, ben de etkilendim, benim de maaşıma zam olması lazım. Asgari ücretliye vereceğiz ama biraz bana da olması lazım. Benim durumum da iyi değil' deyip, yüzde 40.4 zam geliyor. Erdoğan; ücretli rolü oynuyor. Bu rolleri falan bıraksın. Senin çocuklarının ne yaptığını biliyoruz. Milyon dolarlarla nasıl oynadıklarını biliyoruz. Amerikalara nasıl milyon dolarlar transfer ettiklerini biliyoruz. Manhattan'da nasıl gökdelenler inşa ettiklerini biliyoruz. Muhammed Ali Clay'in çiftliğini nasıl aldıklarını biliyoruz. Biz bunların tamamını biliyoruz. Bu millete sözümdür. Bu milletten çalınan her kuruşu geri alıp bu millete geri vereceğim tekrar. Her kuruşu. Bu milletin alın terinden tüyü bitmemiş yetimin hakkını alacaksın. Gökdelenler yapacaksın, çiftlikler alacaksın, Kılıçdaroğlu seyredecek, yemezler efendim, ben seyretmem. Ben o parayı alacağım. Getireceğim, kendi ülkemin Hazine'sine koyacağım."

Kaynak: ANKA / Güncel

Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title