Kırklareli Müzesi'nin göz bebeği "ana tanrıça heykelciği"
Kırklareli'ndeki Aşağıpınar arkeolojik kazılarında 2011 yılında bulunan ve Avrupa Arkeologlar Birliği Kongresi'nin logosu olarak kullanılan ana tanrıça heykelciği, Kırklareli Müzesi'nde sergilenen eserlerin arasında en dikkati çeken eser olarak öne çıkıyor.
Kırklareli'ndeki Aşağıpınar arkeolojik kazılarında 2011 yılında bulunan ve Avrupa Arkeologlar Birliği Kongresi'nin logosu olarak kullanılan ana tanrıça heykelciği, Kırklareli Müzesi'nde sergilenen eserlerin arasında en dikkati çeken eser olarak öne çıkıyor.
Kırklareli Müze Müdürü Şehmuz Tekin, AA muhabirin yaptığı açıklamada, ana tanrıça heykelciğinin 2013 yılından bu yana müzede sergilendiğini söyledi.
Ana tanrıça heykelciğinin sergilenmesinin ardından müzeye gelen yabancı ziyaretçi sayısında da artış gözlemlendiğini aktaran Tekin, bu heykelciğin bilim dünyası açısından önemli olduğunu vurguladı.
Heykelciğin başlı başına ayrı bir önem taşıdığını aktaran Tekin, "Aşağıpınar kazı çalışmaları gerçekten dünya bilim açısından önemli bir tarihe sahip. Bunların başında ise ana tanrıça heykelciğidir. 2013 yılından bu yana müzemizde sergilenen eserler aasında en çok ilgili ana tanrıça heykelciğine gösterilmektedir." dedi.
Müzede 8 bini aşkın eserin sergilendiğini ifade eden Tekin, bu eserlerin yüzde 50'sinin Aşağıpınar kazılarından elde edilen eserlerden oluştuğunu kaydetti.
Sergilenen ana tanrıça heykelciğinin benzerinin olmadığını dile getiren Tekin, tüm vatandaşları eseri görmeye davet etti.
Müze ziyaretçilerinden Uygar Karakoç da müzeyi gezdiğini ve en çok ilgisini ana tanrıça heykelciğinin çektiğini aktardı.
Kazı çalışmalarından elde edilen eserlere ayrı bir ilgi duyduğunu anlatan Karakoç, eserin bulunmasında ve sergilenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.
Prof. Dr. Mehmet Özdoğan başkanlığında 28 yıldır devam eden Aşağıpınar kazı çalışmalarının yirminci yılında bulunan ana tanrıça heykelciği, arkeoloji dünyasında heyecanla karşılanmıştı.
Milattan önce 6 bin yılına ait olduğunu tespit edilen heykelciğin Anadolu kültürleri ile Avrupa kültürleri arasındaki köprü vazifesi gördüğü değerlendirilmişti.
