Klasik Ağrı Kesicilerin Dindiremediği Nöropatik Ağrılar
Türk Nöroloji Derneği bünyesindeki Nöropatik Ağrı Çalışma Grubu tarafından düzenlenen uluslararası katılımlı Nöropatik Ağrı Sempozyumu'nun on dördüncüsü 3-5 Mart 2017 tarihleri arasında Antalya'da düzenlendi.
Türkiye'nin önde gelen nörolog, FTR (fizik tedavi ve rehabilitasyon) uzmanları, algolog (ağrı uzmanı), ortopedist ve beyin cerrahlarını bir araya getiren sempozyumda, nöropatik ağrı konusundaki son gelişmeler paylaşıldı.
Sempozyumun başkanlığını yapan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Tan nöropatik ağrının beyin, omurilik ve çevresel sinirlerdeki bir hasar sonrasında ortaya çıkan bir ağrı olduğunu ifade ederek bu ağrının, kendisini hastalığın etkilediği vücut bölgesinde; yanma, batma, donma, karıncalanma ve elektrik çarpması gibi şikayetlerle gösterdiğini vurguladı. Ayrıca "Nöropatik ağrı tüm nüfusun yaklaşık %7-8'inde görülmekte ve yaşam kalitesini önemli ölçüde bozmaktadır. Kronik ağrısı olan her beş hastanın birinde nöropatik özellikler mevcuttur. Hastaların %80'i orta ve şiddetli ağrıdan yakınmaktadır ve nöropatik ağrı başta diyabetli hastalar olmak üzere kronik bel ağrısında, kanserde, bir çok endokrin ve romatolojik hastalıklarda görülebilmektedir" diye ekleyen Prof. Dr. Ersin Tan erken tanı ve erken etkin tedavi ile hastaların yaşam kalitesinin düzeltilebileceğini belirtti.
Nöropatik ağrı için klasik ağrı kesicilerin kullanılması çok büyük bir yanlış
Prof. Dr. Tan, nöropatik ağrı konusunda yapılan en büyük yanlışın, hastaların tedavisinde klasik ağrı kesicilerin kullanılması olduğunu belirterek şunları söyledi: "Basit ağrı ile nöropatik ağrının mekanizmaları farklıdır ve tedaviye verdikleri cevap farklıdır. O nedenle klasik ağrı kesicilerin nöropatik ağrı tedavisinde hiçbir faydası yoktur, bu ağrı tipi için spesifik başka ilaçlar kullanmak gereklidir.
Nöropatik ağrının en sık sebebi şeker hastalığı!
Prof. Dr. Ersin Tan, nöropatik ağrının en sık nedeninin şeker hastalığı olduğunu vurgulayarak, özellikle kan şekeri kontrol altında olmayan şeker hastalarının daha büyük risk taşıdığını, bu nedenle hekimlerin şeker hastalarında daha da dikkatli sorgulama yapması ve hastaların da nöropatik ağrı belirtileri varsa mutlaka hekimlerine söylemeleri gerektiğinin altını çizdi.
Kanser ve nöropatik ağrı
Kanser hastalarında tümörün kendisinin, veya cerrahi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi çeşitli tedavilerin nöropatik ağrıya neden olabildiğini ifade eden Prof. Dr. Ersin Tan, "Kanser ağrısının yaklaşık %20'si nöropatik ağrı tipindedir. Karma ağrılar göz önüne alındığında bu oran %40'a ulaşabilmektedir. Kanserli hastaların nöropatik ağrısı genellikle yanıcı, iğne batması şeklinde, elektrik çarpması veya hissizlik olarak tarif edilmektedir" diyerek kanser hastalarında ağrının, yaşam kalitesini en çok etkileyen ve maluliyete yol açan sorunlardan biri olduğunu belirtti. Hastalığın durumuyla ilgili kontrollerin yapılmasının ardından, hekimin gerekli görmesi durumunda uygun rehabilitasyon programının tedaviye eklenmesi için hastaları yönlendirmesi gerektiğini vurguladı.
Ameliyat sonrası nöropatik ağrı
Cerrahi operasyon geçiren hastalarda da nöropatik ağrı gelişebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Ersin Tan, nöropatik ağrının en sık ikinci nedeninin cerrahi olduğunu belirterek, "Tüm cerrahi işlemlerde kesi yapılmaktadır. Bu küçük de olsa bir sinir hasarına yol açmaktadır. Ameliyat sonrası nöropatik ağrı; ameliyattan sonra başlayan, yara iyileştiği halde geçmeyen bir ağrı türüdür. Bu tip ağrılara sıklıkla bazı ameliyatlar (örn; artroskopi, meme cerrahisi, el-ayak bileği cerrahisi, kalp ameliyatları, sezeryan, fıtık ameliyatları, kalça-diz protezi, ampütasyon ve omurilik cerrahisi) sonrasında rastlanmaktadır" dedi.
Fibromiyalji kadınlarda erkeklere göre 7 kat fazla görülüyor
Nöropatik Ağrı Sempozyumu'nda fibromiyalji sendromu hakkında görüş veren Türkiye Romatoloji Federasyonu Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Akıncı, fibromiyaljinin toplumda her 100 kişiden 3-6'sında görüldüğünü ve görülme sıklığının kadınlarda erkeklere göre 7 kat daha fazla olduğunu ifade etti. Fibromiyaljinin neredeyse iltihaplı romatizmal hastalıklar kadar yaşam kalitesini bozan bir durum olduğunu ve birçok hastalığı taklit edebilecek yakınmalarla seyrettiğini belirten Prof. Dr. Ayşen Akıncı "Yumuşak doku romatizması ya da iltihapsız kas romatizması olarak da adlandırılan fibromiyalji sendromu en çok yaygın vücut ağrısı, uyku bozukluğu ve yorgunluk belirtilerine neden olur. Fakat hastalar bu belirtiler dışında sabah tutukluğu, eklem ağrıları, uyuşmalar, kuru göz, kuru ağız, irritabl barsak sendromu, baş ağrısı, konsantrasyon azalması ve unutkanlık, anksiyete, depresyon, sık idrara çıkma, huzursuz bacak sendromu ve benzeri semptomlar da yaşayabilmektedir" dedi.
Fibromiyaljide ağrı oluşmasında rol oynayan yolak ve merkezlerdeki bozukluklar sonucu ağrıya ve birçok uyarana karşı duyarlılığının arttığını belirten Prof. Dr. Akıncı, teşhis koyarken hastanın şikayetlerinin detaylı sorgulanmasının ve iyi bir muayene yapmanın çok önemli olduğunu, çünkü hastalığa özgü bir laboratuvar testinin henüz bulunmadığını ifade etti. Prof. Dr. Ayşen Akıncı, fibromiyalji bulgularının bir çok hastalığı taklit edebileceğini, ayrıca başka hastalıklara fibromiyalji sendromunun da eşlik edebileceğini ifade ederek erken tanı ve etkin tedavinin önemini vurguladı.