Kocatepe Camisi, Selimiye ve Sultanahmet'in İzlerini Taşıyor (2)
Osmanlı döneminin mimari estetiği ile modern teknolojinin imkanlarını bütünleştiren Kocatepe Camisi, minarelerinde Selimiye'nin, merkezi kubbe ve yarım kubbelerinde ise Sultanahmet camilerinin izlerini taşıyor.
Osmanlı döneminin mimari estetiği ile modern teknolojinin imkanlarını bütünleştiren Kocatepe Camisi, minarelerinde Selimiye'nin, merkezi kubbe ve yarım kubbelerinde ise Sultanahmet camilerinin izlerini taşıyor.
Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) tarafından yapımı tamamlanan ve 28 Ağustos 1987'de ibadete açılan Kocatepe Camisi, başkentin önemli sembollerinden biri olma özelliğini taşıyor.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, caminin inşasına ilişkin çalışmalar 1940 yılında başladı. Daha sonra 8 Aralık 1944'te Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmed Hamdi Akseki başkanlığında 72 kişilik kurucu heyet tarafından "Ankara Yenişehir'de Bir Cami Yaptırma Kurumu" adlı dernek kuruldu. Derneğin 1947'de açtığı proje yarışmasında birinciliğe layık eser bulunamadı.
Daha sonra 1956'da eski Başbakan Adnan Menderes'in müdahalesiyle Ankara'ya hakim Kocatepe semti, cami arsası olarak tahsis edildi. Ardından "Türkiye Diyanet Vakfı Sitesi Yaptırma ve Yaşatma Derneği" adını alan dernek, 1957'de yeni bir proje yarışması yaptı. Başbakanlık, üniversiteler ve Mimarlar Odası temsilcilerinden oluşan jüri, 36 eseri inceleyerek, projelerin hiçbirinin arzu edilen neticeye tam olarak erişemediğine karar verdi.
Ancak Vedat Dalokay ve Nejat Tekelioğlu'nun müşterek projelerinin uygulanabilir olduğu kabul edildi.
Bu kapsamda, "kabuk çatı" sistemiyle yapılacak cami ve külliyeyi oluşturacak diğer bölümlerin tatbikat projeleri üzerinde çalışmalar sürdürüldü. Mimaride "kabuk çatı" sistemi, yeni ve denenmemiş bir sistem olması nedeniyle tatbikinin uygun olmadığı raporlarla belirtilerek projeden vazgeçildi.
Üçüncü kez proje yarışması yapıldı
Caminin inşası için 1967'de üçüncü kez açılan yarışmayı mimar Hüsrev Tayla ve Fatin Birleşik Uluengin'in projesi kazandı. Yeni projenin temeli 30 Ekim 1967'de Miraç Kandili'nde atıldı.
Bu geçici açılıştan sonra artan mali güçlükler sebebiyle 15 Mart 1981'de toplanan cami derneği, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu başkanlığındaki idari heyetinin teklifine uyarak, derneğin feshedilmesine ve cami inşaatı dahil bütün mal varlığının alacak ve borçlarıyla TDV'ye devredilmesine karar verdi.
TDV tarafından caminin konferans salonu, otopark, mağaza, idari bürolar, gasilhane gibi külliyeyi oluşturan diğer kısımlarının da inşaatı başlatıldı. 1986'nın ramazan ayında Kocatepe'nin cami kısmı, Diyanet İşleri Başkanı ve TDV Şeref Başkanı Tayyar Altıkulaç tarafından ibadete açıldı.
Caminin resmi açılışı ise 28 Ağustos 1987'de dönemin Başbakanı Turgut Özal ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. M. Said Yazıcıoğlu tarafından yapıldı. Açılış törenine birçok İslam ülkesinin temsilcileri davet edildi.
Geleneksel yapı elemanları ve Türk-İslam sanatları kullanıldı
Osmanlı dönemi mimari estetiğini ve modern teknolojinin imkanlarını bütünleştiren cami, dört minaresiyle Selimiye'yi, merkezi kubbe ve yarım kubbeleriyle Sultanahmet camilerini andırıyor.
Caminin kaba inşaatı ve sıva dışındaki ince inşaat işlerinde geleneksel yapı elemanları ve Türk-İslam sanatları kullanıldı. Plato şeklindeki bir avluyla sarılı olan caminin, revaklı avlusuna kuzey cephesinden mermer bir taç kapı, doğu ve batı cephelerinden ise mermer kapıdan giriliyor.
Caminin kubbe örtülü ve kare planlı 4 bin 288 metrekare ebatındaki harem kısmını, ortada dört fil ayağını birbirine bağlayan kemerlerin üzerine oturan 48 metre yükseklikteki ana kubbe, bu ana kubbeyi destekleyen dört yarım kubbe ve bunları destekleyen 12 küçük yarım kubbe örtüyor ve harem köşelerdeki küçük kubbelerle tamamlanıyor.
Camiye klasik selatin camilerinden farklı olarak doğu-batı ve kuzey cephelerinde iki mahfil kat yapılarak, haremdeki kapalı mekanın genişletilmesi ve özel bir görünüm alması sağlandı.
Kubbeler kurşunla kaplandı
Kubbelerin geleneksel tarzda kurşunla kaplandığı camide, revaklı avluyu çevreleyen kubbeler ile caminin yan giriş kapı kubbelerinin alemleri mermerden, ana ve yan kubbe alemleri altın varakla kaplı bakırdan imal edildi.
Cami ana mekanında bir ana ve dört yan kapı, revaklı avluda ise üç ana kapı bulunuyor. Caminin beden duvarı, revaklı avluda yer alan pencerelerin kepenkleri ve kapılarında, geometrik biçimlerde kesilmiş küçük ahşap parçaların birleştirilmesiyle oluşturulan kündekari tarzına yer verildi.
Caminin mihrap, minber ve kürsüsü beyaz Marmara mermerinden yapıldı.
Bilinen klasik sistemler aşıldı
Camide gelişmiş tekniklerin kullanıldığı ve bilinen klasik sistemlerin aşıldığı iç aydınlatma sistemi dikkati çekiyor.
Caminin büyüklüğü dolayısıyla iç aydınlatma için bir ana, 32 uydu ve 4 köşe avize kullanılırken, ana avizenin çapı 5,5 metre, ağırlığı ise 7,5 ton olduğu biliniyor.
Köşe avizelerin çapları 140 santimetre, uydu avizelerin çapları ise 60 santimetre olurken, kristal kürelerden oluşan avizelerin zincirleri ve iskeletleri altın kaplama.
Reha Tolon'un eseri olan iç süslemelerde ise klasik Osmanlı mimarisi örnek alınırken, malzeme olarak çini, mermer, sarı maden, altın varak ve özel boyalar kullanıldı. Altın kaplama olan ana kubbe ve aslan göğsü yazıları ise pirinçten kesme suretiyle yazıldı.
Öte yandan caminin müezzin mahfilinin altında 1993'te Suudi Kralı Fahd bin Abdülaziz tarafından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e hediye edilen Mescid-i Nebevi maketi de yer alıyor.
"Ferah bir görüntüsü var"
Kocatepe Camisi imam hatibi İsmail Coşar, 1972'den beri camide görev yaptığını ve caminin yapımı sona erene kadar zemin katında ibadet yapıldığını belirtti.
Coşar, Ankara hakkında eskiden "Mabetsiz bir şehir" denildiğini aktararak, bu bakımdan caminin çok büyük bir anlam kazandığını söyledi.
Caminin şehrin ortasında ve çok yüksek bir konumda bulunduğunu anlatan Coşar, bugün birçok caminin yapılması dolayısıyla cemaat sayısının biraz azaldığını belirtti.
Coşar, caminin İstanbul'daki büyük camilerden ferah bir görüntüsünün olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:
"Ana avize 8,5 ton ağırlığında. Bunu yapan usta Karadenizli bir kuyumcuydu. Ankara'da kendisi bir yıl, hatta 1,5 yıl kadar bu caminin içerisinde önce kalıp yaptılar. Bunun içerisinde aşağı yukarı 40 bin tane kristal var. İçinde çok büyük lambalar var. O kristaller ayrı ayrı renkler veriyor. Tabii çok sık yıkanması gerekiyor. Bunu yıkamak için de özel bir makine var."
25 bin kişi namaz kılabiliyor
Caminin dört minaresinde de asansör bulunduğunu kaydeden Coşar, sözlerine şöyle devam etti:
"Caminin minareleri 90 metredir. 20 bin kişilik tek kubbe altı, son cemaat mahfili dediğimiz yerde de 5 bin kişi namaz kılıyor, 25 bin kişilik bir mabed. Cumhuriyet tarihinin son zamanda yaptığı en büyük mabetlerden biri ama bundan sonra da İstanbul'a yapılıyor şimdi. O mabet (Çamlıca Camisi) birinciliği kazandı. Bir de bunun benzeri Sabancı Camisi var Adana'da, bunun aynısıdır aşağı yukarı."
Coşar, camide eski cumhurbaşkanlarından Turgut Özal, Süleyman Demirel, eski Başbakan Bülent Ecevit, Milliyetçi Hareket Partisi Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş ve BBP Kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenaze namazlarının da burada kılındığını kaydetti.