Kuddusi Okkır'ın Eşi, "Devlet, Emanete Hıyanet Etti"
Kuddusi Okkır'ın Eşi Sabriye Okkır:
Kuddusi Okkır'ın eşi Sabriye Okkır:
"Ben şuan yalnızım, benim bir ailem vardı, dağıldı. Niçin dağıldığını hala bilmiyorum. Eşim 13 ay tutuklu kaldı. Neden tutuklu olduğunu da kendisi bilemeden öldü"
"Bugün sadece eşimin ve bizlerin mağduriyetini anlatmak için değil, bu tür mağduriyetlere rağmen cezaevi rejiminde ve ceza politikalarında herhangi bir değişiklik yapılmamış olması nedeniyle de bulunmaktayız"
"Dilekçe yazdım. Cevap bile gelmedi. Ama hemen akabinde, tabi Erbakan Hoca sahildeki evinde denize girmekten mağdur olduğu için, gözetim altında olduğu için onu tahliye etmeyi tercih etti. Abdullah Gül'e buradan sesleniyorum, sorumlusunuz, öldürdünüz, bunun hesabını verin bana"
"Bu ve benzeri sorunlar hala cezaevlerinde yaşanmaya devam etmektedir. Çözüm talep etmekteyiz. İçeride sağlığını kaybetmiş bir sürü tutuklu var ve eşimden sonra vefat eden tutuklu sayısı çok fazla"
"Ben devlete eşimi emanet ettim. Devlet bana ne yaptı? Emanete hıyanet etti. Devlet bizim yaşadıklarımızı yok saydıkça, devleti yok saymak istiyoruz"
Ergenekon soruşturması kapsamında 20 Haziran 2007'de tutuklanan, tutuklanmasından yaklaşık 1 yıl sonra Nisan 2008'de "majör depresyon" teşhisi konan ve 13 ay tutukluluğun ardından tahliyesinden beş gün sonra hayatını kaybeden Kuddusi Okkır'ın eşi Sabriye Okkır eşinin ölüm yıldönümünde bir basın toplantısı düzenledi.
CEZAEVİ POLİTİKALAR DEĞİŞMEZSE BENZER MAĞDURİYETLER DEVAM EDECEK
Sabriye Okkır, 19 Haziran 2007'de normal bir aile olduklarını belirterek, "Nereden bilebilirim ki, bu 19 Haziran'ın 33 senelik eşimle geçireceğimiz son gün olabileceğini. 20 Haziran sabaha karşı zil çalar, polisler gelir ve dönüşte eşimi de birlikte götürürler. Ne olmuştu, niçin gitmişti? Ben bugün hala bu soruyu düşünüyorum. Ama sonuç nedir? Ben şuan yalnızım, benim bir ailem vardı, dağıldı. Niçin dağıldığını hala bilmiyorum. Eşim 13 ay tutuklu kaldı. Neden tutuklu olduğunu da kendisi bilemeden öldü. Bugün sadece eşimin ve bizlerin mağduriyetini anlatmak için değil, bu tür mağduriyetlere rağmen cezaevi rejiminde ve ceza politikalarında herhangi bir değişiklik yapılmamış olması nedeniyle de bulunmaktayız. Çünkü bu politikalara değişmediği sürece bu tür mağduriyetlerin yaşanması ihtimali devam etmektedir" dedi.
ABDULLAH GÜL'E SESLENİYORUM
Eşinin ölmediğini, "öldürüldüğünü ve ölümüne göz yumulduğunu söyleyen Okkır, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e, Kuddusi Okkır'ın kendi başına ihtiyaçlarını karşılayamadığını bildirdiğini anlattı. Okkır, "Dilekçe yazdım. Cevap bile gelmedi. Ama hemen akabinde, tabi Erbakan Hoca sahildeki evinde denize girmekten mağdur olduğu için, gözetim altında olduğu için onu tahliye etmeyi tercih etti. Abdullah Gül'e buradan sesleniyorum, sorumlusunuz, öldürdünüz, bunun hesabını verin bana. Bugün burada bir mağduriyet edebiyatı içerisine girmek için bulunmamaktayız, ya da sadece kişileri hedef göstermek için değil. Örneklediğimiz bu ve benzeri sorunlar hala cezaevlerinde yaşanmaya devam etmektedir. Bu olayların her biri bir olgu olarak sorun olmaya devam etmektedir. Çözüm talep etmekteyiz. İçeride sağlığını kaybetmiş bir sürü tutuklu var ve eşimden sonra vefat eden tutuklu sayısı çok fazla" diye konuştu.
DEVLET EMANETE HIYANET ETTİ
Eşinin ve kendisinin yaşadıklarının örnek olmasını istediklerini kaydeden Okkır, "Benim bütün mücadelem bu. Ben biliyorum ki, benim eşim geri gelmeyecek. Ben devlete eşimi emanet ettim. Devlet bana ne yaptı? Emanete hıyanet etti. Devlet bizim yaşadıklarımızı yok saydıkça, devleti yok saymak istiyoruz. Artık acımızı kamuoyunda dile getirmek değil de, kendi ailemiz içinde yaşamak istiyoruz. Bunun için çözüm istiyoruz" dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Süheyl Batum da, "Bu ülkede bir dava başladı, insanlar içerisinde göstere göstere bütün arazlarıyla belliyken, yaşamlarını sözüm ona yaşamları devletin elindeyken yitirdiler. Böyle bir yargılama türü dünyanın hiçbir sistemine uygun değildir" diye konuştu.
Kuddusi Okkır'ın 2007'de verdiği tedavi olma isteğini belirttiği dilekçe ile Okkır'ın 2008 tarihli ikinci dilekçesini gösteren İstanbul Barosu Genel Sekreteri Avukat Hüseyin Özbek ise, ikinci dilekçenin yazının zor yazıldığı ve yazıyı yazarak imzalayan elin son derece sağlıksız, sağlığını ileri derecede kaybetmiş birine ait olduğunu gösterdiğini söyledi. Özbek, "Bu Kuddusi Okkır serüveninin tomografisidir, röntgenidir" dedi.