Kürkçü: Güney Afrika'da 'Kürdistan Halkının Selamını Getirdik' Dedik, Kapılar Açıldı
Brüksel'de, uydu aracılığı ile yayın yapan Sterk TV'nin stüdyo konuğu olan Kürtçü, Türkiye ve İsrail'in Mandela'nın cenazesinde devlet düzeyinde temsil edilmediğini savunurken, 'Hapisteki lider' olarak nitelendirdiği Abdullah Öcalan'ın çelengi ile mektubunu Johannesburg'a götürdüklerini anlattı.
Brüksel'de, uydu aracılığı ile yayın yapan Sterk TV'nin stüdyo konuğu olan Kürtçü, Türkiye ve İsrail'in Mandela'nın cenazesinde devlet düzeyinde temsil edilmediğini savunurken, 'Hapisteki lider' olarak nitelendirdiği Abdullah Öcalan'ın çelengi ile mektubunu Johannesburg'a götürdüklerini anlattı. Abdullah Öcalan'ın kendisi ile görüşmeye giden milletvekilleri aracılığı ile yolladığı mesajın metin haline getirildiğini anlatan Kürkçü, şöyle dedi:
'Öcalan'ın mesajını Güney Afrika Ulusal Kongresi yetkililerine verdik. O mektubun metni de hatıra defterine geçti. Çelenk de teslim edildi. Şunu söyleyebilirim; aslında Öcalan ve Kürdistan Özgürlük hareketinin prestiji olmasaydı elimizde hiçbir akreditasyon hiçbir resmi belge olmadan bütün kapılar önümüze bu kadar kolaylıkla açılamazdı. Afrika Ulusal Kongresi sözümüze güvenerek 'biz oradan geliyoruz' dememize güvenerek bizi ağırladı.Tabii, uluslar arası ilişkilerden sorumlu BDP Genel Başkan Yardımcımız Nazmi Gür 'Kürdistan halkının selamlarını getirdik' dedikçe Afrika Ulusal Kongresi kapılarını bize açtı.?
Kürkçü, uçakta CHP'li Sezgin Tanrıkulu ve Güney Afrika'da BDP'li Nazmi Gür ile çektirdiği fotoğrafların yanı sıra Öcalan için yaptırılan çiçeklerin fotoğraflarını Twitter hesabından ve izlenimlerini Avrupa'da PKK çizgisinde yayın yapan 'Özgür Politika' gazetesinde de paylaştı. Kürtçü, 'Elveda Madiba' başlıklı yazısında 'Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ile Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin uzun yıllardır kurmuş olduğu ilişkiler olmasa insanlığın tanıdığı en büyük kişiliklerden birinin onuruyla onurlanabilir miydik, hiç sanmıyorum' diye yazdı. 9 saatlik uçak ve 3 saatlik kara yolculuğu ardından Nelson Mandela'nın onuruna devlet töreninin yapıldığı FNB Stadyumu'na konuşmalar başlarken varabildiklerini belirten Ertuğrul Kürkçü, şöyle devam etti:
'Güney Afrika barış ve uzlaşma mücadelesinin en önemli şahsiyetlerinden rahip Desmond Tutu ve yargıç İsa Moussa, Öcalan'a Özgürlük Komitesi'nin sözcülerinden ikisi. ANC'nin politik sözcüleri kadar sokaktaki insanlar da Kürdistan'daki özgürlük mücadelesini biliyor. Sayın Öcalan'ın İmralı'ya en son giden heyete Mandela için verdiği mesajı Nazmi Gür'le birlikte Afrika Ulusal Kongresi yetkililerine teslim ettik. Bu mesaj Öcalan'la Dayanışma Komitesi'nden bir yetkili tarafından taziye defterine geçirildi. Kongre üyeleri de dahil herkes mesajı ilgiyle ve sempatiyle karşıladı. Abdullah Öcalan'la Dayanışma Komitesi'nin Öcalan'ın adına Pretoria'daki törene götürdüğü çelenk de resmi yetkililer tarafından alınarak gereken yere götürüldü. Taziye defterine HDP adına duygu ve düşüncelerimizi yazdım: 'Sevgili Madiba, keşke sen buralardayken, geçtiğimiz yıl Güney Afrika'ya geldiğimde tanışmış olabilseydik. HDP adına sana Türkiye ve Kürdistan halklarının selamını getirdim. Senin ve halkının ırkçılık ve sömürüye karşı özgürlük ve eşitlik uğruna mücadelede verdiğiniz eşsiz örneğin derslerini hıfzedeceğimizi söylemek isterim. Hatıran karşısında saygıyla eğiliyoruz.'
'KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ YÜKSELMİYOR'
Ertuğrul Kürkçü, Sterk TV'de bir soru üzerine 21 Mart'ta Öcalan'ın çağrısını ortaya koyması ardından 'Kürdistan' olarak nitelendirdiği Doğu ve Güneydoğu'da farklı seslerin duyulduğunu ancak bunların geçmişte de bulunduğunu belirterek şöyle dedi:
'Kürdistan yekpare bir toplum değil. Sağ, sol, muhafazakarlık, milliyetçilik, liberalizm, demokratizm olacak. Bunlar beni şaşırtmaz. Kürdistan toplumu içinde çoğulculuğu kabul etmek zorundayız. HDP olarak işimiz Batı'daki Türk milliyetçiliği ile uğraşmak. BDP, başta olmak üzere pek çok bileşenimiz var. Türkçe konuşan, Türkçe düşünen Türkiye habitanında var olmuş bir insan olarak beni en çok ilgilendiren şey Türk ırkçılığının milliyetçiliğinin yükselmesi ile hesaplaşmak. Bunların birbirini doğurduğu söylenebilir ama ben o kadar da otomatik olmadığı kanaatindeyim. Ezilen bir ulusun içinden gelen milliyetçi bir tepkileri anlayabiliriz. Baskıcı otoriter, ötekini yok etmeye ona hükmetmeye yönelik bir milliyetçilik bizim esas problemimiz. Bence bunu hedef almalıyız.'