Kürşad Zorlu'dan 'Sinan Aygün' Açıklaması: "Ankara Adaylığı İhtimali ile Seslendirilen İddialar Tamamen Gerçek Dışıdır"
İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yemekte bir araya geldiği eski CHP Milletvekili Sinan Aygün’e Ankara Büyükşehir Belediye başkan adaylığı teklifi götürdüğü iddiasıyla ilgili “Bu yemek konusunda özellikle Ankara adaylığı ihtimali ile seslendirilen iddialar tamamen gerçek dışıdır. Son derece nezaket çerçevesinde yapılmış, gerçekleştirilmiş bir yemektir” dedi. Zorlu, Akşener’in bu görüşmeyi soran gazeteciye yönelik tavrına ilişkin de “Genel başkanımızın gazetecilik mesleği ile hele hele sizler gibi emektarlarla hiçbir sorunu olamaz. Aksine çok daha büyük bir önem atfettiğini bilen birisi olarak söylüyorum. Orada bir arkadaşımızın tırnak içinde gizli bir yemek ifadesi ile bir yönlendirme gayesi ona karşı gösterilmiş bir tepkiydi” diye konuştu.
İyi Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in yemekte bir araya geldiği eski CHP Milletvekili Sinan Aygün'e Ankara Büyükşehir Belediye başkan adaylığı teklifi götürdüğü iddiasıyla ilgili "Bu yemek konusunda özellikle Ankara adaylığı ihtimali ile seslendirilen iddialar tamamen gerçek dışıdır. Son derece nezaket çerçevesinde yapılmış, gerçekleştirilmiş bir yemektir" dedi. Zorlu, Akşener'in bu görüşmeyi soran gazeteciye yönelik tavrına ilişkin de "Genel başkanımızın gazetecilik mesleği ile hele hele sizler gibi emektarlarla hiçbir sorunu olamaz. Aksine çok daha büyük bir önem atfettiğini bilen birisi olarak söylüyorum. Orada bir arkadaşımızın tırnak içinde gizli bir yemek ifadesi ile bir yönlendirme gayesi ona karşı gösterilmiş bir tepkiydi" diye konuştu.
İYİ Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, bugün İYİ Parti Başkanlık Divanı toplantısı sonrası basın açıklaması yaptı. İYİ Parti Genel Merkezi'nde konuşan Zorlu, şunları söyledi:
"Bildiğiniz üzere; daha önce 21 Ekim Cumartesi günü gerçekleştireceğimizi duyurduğumuz 6. kuruluş yıl dönümü programımızı, Gazze'de yaşanan katliam ve aynı zamanda ilan edilen milli yas sebebiyle ertelemiş bulunuyoruz. Buna göre 28 Ekim Cumartesi yani önümüzdeki cumartesi günü yine Ankara Atatürk Spor Salonu'nda saat 11.00'de vatandaşlarımızla bir araya geleceğiz.
"100. YIL KUTLAMALARININ NASIL DA SÖNÜK VE AMACINDAN UZAK BİR BİÇİMDE GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİNE DİKKAT ÇEKMEK İSTİYORUZ"
Bunun bizim için önemli bir yanı var. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'ndan bir gün önce yani 28 Ekim günü Büyük Atatürk, Çankaya Köşkü'nde; 'Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz' demişti. ve artık Cumhuriyetimizin ikinci asrına adım atmaya 6 gün gibi kısa bir süre kaldı. Bu vesileyle Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında milli yükselişin coşku ve kararlılığını hep birlikte göstereceğimiz buluşmamıza vatandaşlarımızı davet ediyoruz. Ancak Cumhuriyet'in bu önemli haftasına girdiğimiz şu günlerde 100. yıl kutlamalarının nasıl da sönük ve amacından uzak bir biçimde gerçekleştirildiğine dikkat çekmek istiyoruz.
"CUMHURİYET'İN 100. YILI ANA TEMA OLMASI GEREKİRKEN BİR DE BUNUN YANINDA TÜRKİYE YÜZYILI ÖZELLİKLE İLİŞTİRİLİYOR"
Bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu görevi üstlenen İletişim Başkanlığı'nın açıkladığı programa bakıldığında bir kutlamadan ziyade bir anma programına dönüşmüş durumda ki onu da etkin bir şekilde göremiyoruz. Zaten vatandaşlarımız büyük ekonomik sıkıntılarla boğuşurken 100 yılda bir gelecek bu zaman dilimini, beklenen etkisinden çok uzakta geçiriyoruz. Üstelik Cumhuriyet'in 100. yılı ana tema olması gerekirken bir de bunun yanında Türkiye Yüzyılı özellikle iliştiriliyor. Doğrusu insanın aklına gelmiyor değil, geçen yüzyıl başka bir yüzyıl mıydı? Bakın size bir program davetiyesi göstermek istiyorum. Programın hiçbir yerinde Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün adı dahi geçmiyor.
Oysa böyle bir hafta içerisinde tüm diplomatik temsilcilikler sürece yoğun şekilde dahil edilmeli, yurt dışından devlet başkanı düzeyinde davetlerle Cumhuriyet'in nasıl kazanıldığı ve onun bize bıraktığı kazanımlar dünyaya anlatılmalı. Türk gençliğine yön verebilmek için büyük bir coşku ve inançla kutlamamız gereken Cumhuriyet'in 100. yılı programları, siyasi iktidarın kendi propagandasını yapabildiği ölçüde gerçekleştirilir durumda. Örneğin devletin kanalı bu konuda bir film hazırlayabilirdi. Başka platformları; 'Atatürk" dizisini yayınlamıyor diye konuyu Meclis'in gündemine getirenler, aynı hassasiyeti 'Peki biz özel olarak bu konuda ne yaptık' diye sormuyorlar.
"HER ŞART VE KOŞULDA ATATÜRK'ÜMÜZÜN KUTLU MİRASINI İLELEBET YAŞATACAK, CUMHURİYET DEĞERLERİMİZE HER DAİM SAHİP ÇIKACAĞIZ"
Bu süreçte önemli olan Cumhuriyet'in anlamını ve ruhunu gerek ülkemizde gerekse dünya kamuoyuna yansıtabilmek olmalıdır. Biz bu kutlamaların belirli bir kişi ya da tek bir kuruluşun keyfiliğine bırakılmadan bir kanun çerçevesinde yapılması için kanun teklifi vermiştik. Ancak AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Eğer kanun teklifimiz kabul edilseydi kutlamalar ülke sathında 23 Ekim saat 13.00'te başlayacak ve 30 Ekim saat 24.00'de sona erecekti. Cumhuriyetimizin 100. yılına yakışan da buydu.
Onlar bilmiyor ya da hatırlamak istemiyorlar. Ancak Cumhuriyet'in 10. yıl dönümü için 11 Haziran 1933'te 2305 sayılı kutlama kanunu çıkarılmıştı. Onuncu Yıl Marşı da böyle ortaya çıkmıştır. Biz İYİ Parti olarak Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözünün idraki ve sorumluluğu içerisindeyiz. 'Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek olan sizlersiniz.' Milletimize tartışılmaz taahhüdümüzdür; Her şart ve koşulda Atatürk'ümüzün kutlu mirasını ilelebet yaşatacak, Cumhuriyet değerlerimize her daim sahip çıkacağız.
"28 EKİM GÜNÜ DE TÜM VATANDAŞLARIMIZI ANKARA ATATÜRK SPOR SALONU'NA, İYİLER VE CESURLAR HAREKETİNİN YANINA BEKLİYOR OLACAĞIZ"
Bu sebeple biz 25 Ekim günü grup toplantımız sonrasında Genel Başkanımızın önderliğinde Ata'mızın huzuruna, Anıtkabir'e gidiyoruz. 28 Ekim günü de tüm vatandaşlarımızı Ankara Atatürk Spor Salonu'na, 'İyiler ve Cesurlar Hareketi'nin yanına bekliyor olacağız.
"AK PARTİ İKTİDARININ İSTİKRARSIZ VE YANLIŞ KARARLARIYLA MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİ PARÇALARA BÖLMÜŞ, TOPLUMDAKİ SAYGINLIĞI ZEDELENMİŞ VE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞAMAYA MAHKÜM ETMİŞTİR"
Cumhuriyetimizin ikinci asrına adım atarken bu Cumhuriyet'in ilim, ahlak ve faziletini toplumda kök salacak kıymetli öğretmenlerimizin feryadını dile getirmek istiyoruz. Aslında atanamayan değil, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu bu…Tabi bir de mülakat sorunu var artık. Köy enstitüleri, köy okulları, öğretmen okulları bu ülkenin çağdaş bireyler yetiştirmesi yönünde büyük işlevler gördü. Ancak geçmişten bugüne gelinen noktada ve özellikle AK Parti iktidarının istikrarsız ve yanlış kararlarıyla milli eğitim sistemimiz öğretmenlik mesleğini parçalara bölmüş, toplumdaki saygınlığı zedelenmiş ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahküm etmiştir.
Bir zamanlar en yetenekli öğrencilerimizin tercih sırasına girdiği, kendilerini ve geleceklerini güvende hissederek okudukları eğitim fakülteleri büyük bir çıkmazla karşı karşıyadır. Çünkü bu kutsal mesleğin ayırt edici özelliğine darbe vurulmuş ve siyasallaşmanın gölgesinde bırakılmıştır. Artık siyasallaşma öyle normalleştirilmiş ki göreve atanan idareciler açıktan iktidar partisi veya temsilcileri tarafından atandıklarını gizlemiyorlar.
"ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERİN BU KONUDAKİ GÖSTERİ VE EYLEMLERİ SONUÇ GETİRMEDİĞİ GİBİ AĞIR İTHAMLARLA DA KARŞI KARŞIYA KALMAKTADIRLAR"
Atanamayan öğretmenler sorunu yıllardır konuşulan ama bir türlü çözülemeyen bir sorundur. Atanamayan öğretmenlerin bu konudaki gösteri ve eylemleri sonuç getirmediği gibi ağır ithamlarla da karşı karşıya kalmaktadırlar. Toplumda taksi şoförlüğünden tutun da çaycılık, kargoculuk ve kasiyerliğe kadar çeşitli alanlarda atanamayan öğretmenleri görmemiz mümkündür. Onlar yüksek tahsilli işsizler ordusunun bedelini; hak etmedikleri yerlerde çalışarak ödeyen, gelecekten umudunu kesmiş gençleridir. Bunu onlara reva görmek ülkenin insan kaynağına yapılacak en büyük kötülüklerden biridir.
Bakın şimdi bir de mülakat sistemini kaldıracaklarını taahhüt etmelerine rağmen yeniden bunu perçinleyecek adımlar atıyorlar. Oysa öğretmenlerimiz mülakat konusunda ciddi endişeliler. Siz ne kadar içeriğini çeşitlendirseniz de geçmişteki kötü uygulamalarınız sebebiyle adalet duygusu sarsılmış ve güven kalmamıştır. Yapmanız gereken bu okullarımızın kalitesini artırarak öğrenim dönemleri boyunca varmak istediğiniz donanımı kazandırmaktır. İşte o vakit hem öğretmenlik mesleğini hak ettiği konuma hem de eğitim sistemini öğrencilerimize yakışır bir noktaya taşımış olacaksınız.
"77 BİN 734 ÖĞRETMENİN ATAMASINA DAHA İHTİYAÇ BULUNMAKTADIR"
Gelin şimdi atanmaya öğretmenler sorununa rakamlarla bakalım. Rakamlara baktığımızda Sayıştay 2019 raporunda 138 bin 393 öğretmen açığı tespit edilmiştir. O tarihten sonra 103 bin 925 öğretmen ataması yapılmış, 43 bin 266 öğretmen ise emekli olmuştur. Dolayısıyla 77 bin 734 öğretmenin atamasına daha ihtiyaç bulunmaktadır.
Kamuya yansıyan bilgilere göre 2023-2024 eğitim öğretim yılı öğretmen açığının en az 68 düzeyinde olduğu belirtilmiştir. Öte yandan 600 bin atanmayan eğitim fakültesi mezunu öğretmene alan mezunu olmayıp pedagojik formasyon belgesi alanları da ekleyecek olursak yaklaşık bir milyona yakın atanamayan öğretmen adayı vardır. Hal böyleyken sadece İstanbul'da 16 binin üzerinde ve Türkiye'de 80 bine yakın ücretli öğretmenin görevlendirilmesi nasıl izah edilebilir? Böyle bir planlama olur mu?
Elbette olmaz ama popülizm tam gaz devam ediyor. Oysa eğitim gelecek demektir, somut bir alandır ve eğitimde popülizm olmaz. Bu hesabı yapamayanlara Atatürk'ün şu sözünü hatırlatmak isteriz: 'En önemli ve verimli vazifelerimiz milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur.'
"CUMHURİYET'İN 100. YILINA YAKIŞIR ŞEKİLDE ÖNCELİKLE 68 BİN ÖĞRETMEN ATAMASINI GERÇEKLEŞTİRİN"
İçinde bulunduğumuz süreçte İYİ Parti olarak öğretmenlerimiz adına şu talepleri kamuoyu ile paylaşıyoruz. Birincisi öğretmen ihtiyacı ve ücretli öğretmen sayısı kadar öğretmen atamasının yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde sorun katlanarak büyüyecek ve bunun bedelini de ülkemiz eğitimi daha fazla niteliksizleşme ile ödeyecektir. İkincisi gerçek kurtuluştan uzak kalmamak için uyarıyoruz; Cumhuriyet'in 100. yılına yakışır şekilde öncelikle 68 bin öğretmen atamasını gerçekleştirin. Kararı 29 Ekim'den önce milletimizle paylaşın.
Üçüncüsü öğretmen alımlarında seçim öncesi verdiğiniz 'mülakatı kaldıracağız' sözünüzü tutun. Mülakatı adayların önüne koyarak onları kinle, nefretle, geleceksizlikle sınamayın. Vatanlarına ve milletlerine olan güvenlerini sarsmayın. Aksi durumda tarih sizi affetmez, affetmeyecek…
"MEHMETÇİĞİMİZİN KONUMU VE KIYMETİ İSE TARTIŞMAYA KAPALIDIR"
Son olarak İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve yaşanan insanlık trajedisine değinmek istiyoruz. Ne yazık ki gelinen aşamada İsrail; kadınları, çocukları, masum sivilleri hedef alarak olayı savaş olmaktan çıkarmış, asıl kendileri teröre alan açmışlardır. Netenyahu yönetimi meşru müdafaa hakkını bir terör kötülüğüne çevirmiştir. İsrail'in ve destekçilerinin bu katliamları aklarcasına yaptıkları savunmalar ise ilerleyen süreçte daha kanlı saldırılara kalkışabileceklerinin göstergesidir. Şuan 5 binin üzerinde can kaybı 10 binden fazla yaralı bulunmaktadır.
Gelinen bu aşamada insanların acımasızca katledilmesine sessiz kalamayız. Türkiye ve başta bölge ülkeleri olmak üzere, tüm dünya bu duruma son vermek adına harekete geçmelidir. Bizim açımızdan Mehmetçiğimizin konumu ve kıymeti ise tartışmaya kapalıdır. Mehmetçiğimizim sınırlarımız dışında görevlendirilmesi ancak vatanımızın bölünmez bütünlüğüne yönelik bir tehdit bulunması halinde değerlendirilebilir. Elbette uluslararası kuruluşlar nezdinde bir ortak tavır alınacaksa yine Türkiye'nin güvenliği esas alınarak belirli bir destek söz konusu olabilecektir.
"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BU KATLİAMA SESSİZ KALAMAZ "
Bu amaç çerçevesinde görülmektedir ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yapısı sebebiyle karar alması mümkün değildir. Zira dünyaya barış getireceğini söyleyerek okyanus ötesinden ülkelere, sınırlara çöreklenenler teröre su taşımaları yetmiyormuş gibi bir Netenyahu terörüne destek vermektedir.
Ancak ne olursa olsun sadece bir ülke ret oyu kullandı diye Birleşmiş Milletler bu katliama sessiz kalamaz. BM Güvenlik Konseyi'nde veto yolunu bertaraf etmek için Genel Kurul toplanmalıdır. Güvenlik Konseyi üyelerinin en az 9'unun veya BM Genel Kurulu devletlerinin yarıdan bir fazlasının oy çoğunluğu bu talep için yeterli olmaktadır. Türkiye hemen bugün bu girişimleri başlatmalıdır. Tüm kamuoyumuz ve siyasi partilerimiz de bunun en hızlı şekilde gerçekleşmesi için gereken desteği vermelidir. Bakın The New York Times'ta çıkan bir makalede daha önce İsrail'in saldırılarında 3 evladını kaybeden Dr. İzzeldin Abuleşh'in şu ifadesi yer alıyordu. 'Cinayetin tek gerçek intikamı, barışa ulaşmaktır.' Tüm dünya vicdanı ayağa kalkmalı ve en hızlı şekilde barış umutlarını yeşertmeliyiz.
"HASTANE, İBADETHANE, OKUL, PAZAR YERİ DEMEDEN İNSANLAR HEDEF ALINIYOR. MASUM ÇOCUKLAR HAYATINI KAYBEDİYOR"
Refah Sınır Kapısı belirsiz bir süre için açılsa da Gazze'de yaşanan trajedinin boyutları gün geçtikçe büyüyor. Toplu yaşam merkezlerine yoğunlaşan saldırılar, toplu katliamları beraberinde getiriyor. Hastane, ibadethane, okul, pazar yeri demeden insanlar hedef alınıyor. Masum çocuklar hayatını kaybediyor. Elektrik ve suyun olmaması, gıda tedariğindeki yetersizlikle birleşince ne yazık ki tablo daha da vahimleşiyor. Böyle bir süreçte insani yardım yapılabilmesi ihtimali bizleri de cesaretlendirmiştir.
"GAZZE'YE ULAŞTIRMAK ÜZERE GENEL BAŞKANIMIZ SAYIN MERAL AKŞENER'İN HİMAYESİNDE BİR YARDIM ÇALIŞMASI BAŞLATILMIŞTIR"
İYİ Parti ailesi olarak deprem bölgesine yapmış olduğumuz yardımlar, kurduğumuz konteyner yerleşim birimleri ve sahra hastanesi bize önemli bir deneyim kazandırmıştır. Bu deneyimlerimiz ile Türk halkının samimi desteğini de yanımıza alarak Toplumsal Politikalar Başkanlığımız tarafından Gazze'ye ulaştırmak üzere Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in himayesinde bir yardım çalışması başlatılmıştır. Dış İlişkiler Başkanlığımız ve ayrıca Balıkesir Milletvekilimiz Turhan Çömez de süreci hızlandırmak üzere çalışmalara başlamıştır. Partimizin Gençlik Kolları ve İstanbul İl Başkanlığı ile de toplanacak yardımların koordinasyonu için bir çalışma grubu kurulmuştur. Bu kapsamda bir kargo uçağı kiralamak üzere THY Kargo ile temaslarımız sürmektedir. Mısır üzerinden karayolu ile Refah Kapısı'na ulaşımın imkanları da araştırılmaktadır. Şartların uygun olması durumunda Gazze'de bir sahra hastanesi kurabilmek için koordinasyon çalışmalarımız sürmektedir. Coğrafyamızda yaşanan bu insanlık dramının bir an önce bitmesi, akan kanın durması, bölgeye huzur ve barışın gelmesi hepimizin arzusudur. Dualarımız ve tüm iyi dileklerimiz Filistin halkıyla beraberdir."
"ANKARA ADAYLIĞI İHTİMALİ İLE SESLENDİRİLEN İDDİALAR TAMAMEN GERÇEK DIŞIDIR"
Kürşad Zorlu, toplantı sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in eski CHP Milletvekili Sinan Aygün ile görüşmesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı teklifi götürdüğü iddiası ve bu görüşmeyi soran gazeteciye tavrına yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Genel başkanımızın gazetecilik mesleği ile hele hele sizler gibi emektarlarla hiçbir sorunu olamaz aksine çok daha büyük bir önem atfettiğini bilen birisi olarak söylüyorum. Orada bir arkadaşımızın tırnak içinde gizli bir yemek ifadesi ile bir yönlendirme gayesi ona karşı gösterilmiş bir tepkiydi. Bu yemek konusunda özellikle Ankara adaylığı ihtimali ile seslendirilen iddialar tamamen gerçek dışıdır. Son derece nezaket çerçevesinde yapılmış, gerçekleştirilmiş bir yemektir."
"İZMİR İDDİASINI YALANLADI"
Eski İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ın yerel seçimlere yönelik İYİ Parti'nin AKP ile anlaştığına dair iddiası sorulan Zorlu, "Bu iddiaların ciddiye alınacak bir yanı yok. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Bu iddiayı ortaya atanlara şu soruyu sormak isterim: CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı belli mi? Bu konuda bazı kafa karışıklıkları var. Bu konuyu daha fazla irdelemelerini tavsiye ediyorum" dedi.
"BU TİP ETKİNLİK BÜTÜNÜYLE DE BU KUTLAMALARI DEVLETİMİZİN KANALI ELBETTE GERÇEKLEŞTİREBİLİR"
Zorlu, Doha Büyükelçiliği ve TRT'nin Cumhuriyet'in 100. yılına ilişkin kutlamaları iptal etmesiyle ilgili soru üzerine şu yanıtı verdi:
"Cumhuriyet bizim ortak değerimiz. Değerler sistemimizin vazgeçilmez taşıyıcısı. Böyle bir merkezdeki konuyu siyasallaştırma girişimlerini elimizin tersiyle itiyoruz. Cumhuriyeti ona yakışan şekilde kutlanmasını kendi adımıza, kendi payımıza düşen çerçevede yerine getireceğiz. Bir büyükelçiliğin böyle bir karar alabilmesi için kanaatimce yani hariciyenin kendi disiplini içerisinde bu kararı nasıl aldığını da kamuoyunun bilgisine ve takdirlerine sunmak istiyorum. Merkezden alınan bir kararın icrası mı? Yoksa bir büyükelçilik mi bu kararı alarak uyguluyor? TRT'nin, biraz önce ifade ettim, çağrımızdı bu; çok büyük imkanları olan bir kuruluştan bahsediyoruz. Bir film hazırlanabilirdi, buna özel yapıtlar ortaya çıkarılabilirdi. Kutlama sadece dansla, müzikle kutlama demek değildir. Bizim karşı çıktığımız husus bu, Cumhuriyet gönüllerde ve fikirlerde yaşatılması gereken bizim bayrağımız. Bu tip etkinlik bütünüyle de bu kutlamaları devletimizin kanalı elbette gerçekleştirebilir."
"BİZİM HİÇBİR YETKİLİMİZ, TEMSİLCİMİZ BU BAHSEDİLEN TOPLANTIDA YER ALMADIĞI GİBİ HERHANGİ BİR DAVETTE TARAFIMIZA GÖNDERİLMEMİŞTİR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta İstanbul'da Altılı Masa'yı oluşturan partilerin il ve ilçe başkanlarıyla bir araya geldiğine yönelik iddiaların sorulması üzerine şu yanıtını verdi:
"Biz de bugün basından öğrendik böyle bir toplantıya katıldığımız tırnak içinde söylüyorum. Bizim hiçbir yetkilimiz, temsilcimiz bu bahsedilen toplantıda yer almadığı gibi herhangi bir davet de tarafımıza gönderilmemiştir."