Kürşad Zorlu, İmamoğlu'nun Açıklamasını Değerlendirdi: "Bu Konu Bizim İçin Nihayete Ermiş Bir Konudur.
İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Son ana kadar her türlü ittifak kurulabilir inancını tekrar dile getiriyorum” açıklamasıyla ilgili “Bu konu bizim için nihayete ermiş bir konudur. Çalışmalarımızı çok ciddi bir şekilde olabildiğince hızlı bir şekilde yürütüyoruz. Adaylarımızı önümüzdeki günlerde peş peşe açıklamaya devam edeceğiz” dedi.
İyi Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "Son ana kadar her türlü ittifak kurulabilir inancını tekrar dile getiriyorum" açıklamasıyla ilgili "Bu konu bizim için nihayete ermiş bir konudur. Çalışmalarımızı çok ciddi bir şekilde olabildiğince hızlı bir şekilde yürütüyoruz. Adaylarımızı önümüzdeki günlerde peş peşe açıklamaya devam edeceğiz" dedi.
İyi Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu, bugün İYİ Parti Başkanlık Divanı toplantısının ardından partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Zorlu, şunları söyledi:
"Öncelikle bir hatırlatma yaparak sözlerime başlamak istiyorum. Geçen hafta duyurduğumuz gibi 25 Ekim günü İYİ Parti'mizin 6.yılını dolduruyoruz. Bu vesileyle 21 Ekim Cumartesi günü Saat 11.00'de Atatürk Spor Salonu'nda kuruluş yıl dönümü kutlamamızı gerçekleştireceğiz. Saat 11.00'de başlayacak etkinliklerimizin ardından Genel Başkanımız konuşmasını yaparak milli yükseliş beyannamemizi milletimizle paylaşacak. Tüm vatandaşlarımızı, özellikle sevgili Ankaralıları bu önemli buluşmamıza bekliyoruz.
"NE HAMAS FİLİSTİN HALKINI NE DE BUGÜNKÜ İSRAİL YÖNETİMİ İSRAİL HALKINI TÜMÜYLE TEMSİL ETMEKTEDİR"
7 Ekim'de Hamas'ın saldırıları ile başlayan ve Filistin-İsrail arasında Gazze merkezli bir yıkıma dönüşen çatışmaları kaygıyla takip ediyoruz. Yapılan itidal çağrılarına tarafların cevap vermemesi durumunda Orta Doğu'yu uzun süreli ve kanlı bir çatışmanın içerisine sokabilecek gelişmelerle karşı karşıyayız. İsrail'in, bir karşı propagandayla meşru göstermeye çalıştığı ve Gazzeli sivilleri hedef aldığı insanlık dışı eylemleri kınıyoruz. Bununla birlikte unutmamak gerekir ki gelişen olaylar karşısında ne Hamas Filistin halkını ne de bugünkü İsrail yönetimi İsrail halkını tümüyle temsil etmektedir.
"BÖLGENİN 1948'DEN BU YANA YAŞADIĞI EN KÖTÜ İNSANİ KRİZE SEBEP OLABİLİR"
Ne yazık ki şu an taraflar bir müzakereden çok uzaktalar. Özellikle İsrail'in 7 Ekim saldırısına karşılık vermek ve Gazze'yi işgal edebilmek için ölçüsüz bir intikam hazırlığında olduğunu anlıyoruz. Burada İsrail'in kendisine yeni kazanımlar yaratarak masaya oturabileceğini düşündüğümüzde önümüzdeki günlerde çatışmaların daha da artması muhtemel gözüküyor. Böyle bir politikanın sonucu, bölgenin 1948'den bu yana yaşadığı en kötü insani krize sebep olabilir.
"ÇATIŞMALARIN YAYILARAK ÖNCELİKLE LÜBNAN, SURİYE VE DİĞER BÖLGE ÜLKELERİNİ ETKİLEME POTANSİYELİDİR"
Tarihi süreçte yaşanan acı tecrübeler göstermiştir ki çatışma durumunun devam etmesinin Filistin'de kalıcı bir barışa fayda sağlaması mümkün değildir. Buradan hareketle güçlünün hukukunun değil, hukukun gücünün hakim olduğu bir çözümü hep birlikte yüksek sesle konuşma ve dünyaya duyurma zamanıdır. Türkiye'yi ilgilendiren önemli boyutlarından birisi de çatışmaların yayılarak öncelikle Lübnan, Suriye ve diğer bölge ülkelerini etkileme potansiyelidir.
"SURİYE İLE TEMASA GEÇİP ÖNCE KAÇAK YABANCILARDAN BAŞLAYARAK GEÇİCİ KORUMA ADIYLA SÜREGELEN BU UCU AÇIK UYGULAMAYA SON VERİLMELİDİR"
Bu sebeple Türkiye, hem çatışma sahasının bu noktaya evrilmesine hem de Suriye'de Türkiye'nin zaten var olan güvenlik tehdidini daha da derinleştirecek bir hal almasına engel olmalıdır. Zira bölgeden dışarı kaçış eğilimi artacağı gibi Türkiye yeni bir göç hareketliliğiyle karşı karşıya kalacaktır.
Bu neden önemlidir? Çünkü siyasi iktidarın yanlış politikalarıyla sınırlarımız adeta kevgire dönmüş; ülkemiz düzensiz göçmenler için transit değil, artık bir hedef ülke haline gelmiştir. Gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti bir demografik beka sorunuyla yüzleşmektedir. Eğer böyle giderse 2053 yılında ülkemizdeki sığınmacı ve kaçak yabancı sayısı nüfusumuzun yaklaşık yüzde 35'ine ulaşacaktır. Bu tabloyu görmemek ya da görmezden gelmek Türk milletinin geleceğine ipotek koymaktır. İYİ Parti olarak bir kez daha çağrımızı yinelemek istiyoruz. Hiç vakit kaybetmeden Suriye ile temasa geçip önce kaçak yabancılardan başlayarak geçici koruma adıyla süregelen bu ucu açık uygulamaya son verilmelidir.
"BU TİP İLİŞKİLER TÜRKİYE'NİN ORTA DOĞU'DAKİ SÖZÜ DİNLENEN AĞIRBAŞLI VAKUR TAVRINA BÜYÜK DARBE VURMUŞTUR"
Öte yandan siyasi iktidarın 21 yıllık döneminde dış politikadaki açmazlarına bakıldığında; özellikle dış siyaseti iç siyasete tahvil edebilme hedefiyle kurduğu propaganda sistemi, Türkiye'yi pek çok alanda ağır sonuçlarla karşı karşıya bırakmıştır. Yerine getirilemeyecek sözler ve taahhütler ya da yüksek perdeden günü birlik açıklamalar ile her geri dönüşte ülke insanının kayba uğradığı bir siyaset söylemi geliştirilmiştir. Bu tip ilişkiler Türkiye'nin Orta Doğu'daki sözü dinlenen ağırbaşlı vakur tavrına büyük darbe vurmuştur.
İktidara tavsiyemiz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asli karakterine bürünerek olaylara soğukkanlı biçimde bütüncül olarak bakıp, iç politikadaki endişelerden tamamen arınmış şekilde devletimizin ve bölgemizin menfaatleri için akılcı dış siyaset yapmasıdır.
Son çatışmaların ardından Dışişleri Bakanlığı'nın konuyla ilgili şu ana kadar sergilemiş olduğu dengeli duruşu memnuniyetle karşılıyoruz. Bununla birlikte geçtiğimiz hafta bizzat Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın TBMM'ye gelerek yaptıkları bilgilendirmeyi önemli buluyoruz. Bir önerimiz de Meclis'te en azından grubu bulunan siyasi parti genel başkanlarına da gidilerek konunun aktarılmasının meseleyi partiler üstü konumda tutmak adına faydalı olacağını düşünüyoruz.
"ENFLASYONUN VE ADALETSİZ VERGİ YÜKÜNÜN ETKİLEDİĞİ DAR GELİRLİ VE ÜCRETLİ KESİMLER, KRİZİN SORUMLULUĞUNU TAŞIMAYA VE YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR"
Bölgemiz böyle büyük bir krizle karşı karşıya iken maalesef ekonomik kriz de değişmeyen gündem maddemiz haline geldi. Cumhuriyetimizin 100. yılında siyasi iktidarın ülkemizi getirdiği en önemli çıkmazlardan biri yaşadığımız ekonomik krizdir. Enflasyonun ve adaletsiz vergi yükünün etkilediği dar gelirli ve ücretli kesimler, krizin sorumluluğunu taşımaya ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya devam ediyor. İşte bunlardan biri de sürekli gündeme taşıdığımız emeklilerimiz.
"5 MİLYONA YAKIN İNSAN DA 7 BİN 500 TL RAKAMINA ULAŞAMIYOR"
Siyasi iktidar, zor koşullar altında yaşayan emeklilerin haklı feryadına kulak tıkarken artık işi bir adım öteye götürüp dalga geçmeye başladı. Seçim öncesi verilen vaatler zaten rafa kaldırılmıştı, şimdi de sürekli ötelenen maaş zammı yerine çıka çıka 5 bin TL'cik ikramiye çıktı. Biliyorsunuz emeklinin 7.500 TL olan maaşını, zam yapmak suretiyle yine 7 bin 500 lirada tutmayı başarmışlardı. Bir defaya mahsus ve çalışan emeklileri kapsamayan bu ödemenin hiçbir izahı yok. Şu an 9 milyon emekli taban aylığı olan 7 bin 500 TL ve altında maaş alıyor. Evet yanlış duymadınız. 5 milyona yakın insan da 7 bin 500 TL rakamına ulaşamıyor. Bunların içinde dul ve yetim aylığı alanlar, iş göremezlik raporu bulunan kesimler var.
"BUNA TEPKİ GÖSTERMEZSEK BUNDAN BÖYLE HER İŞLERİNE GELDİĞİNDE EKONOMİK KRİZİN YÜKÜNÜ DAR VE ORTA GELİRLİYE YÜKLEYECEKLER"
Şimdi de müjde gibi açıkladıkları 5 bin TL'den yaklaşık 3.5 milyon emekli faydalanamayacak. Bakan Vedat Işıkhan'ın; 'Bunu mücbir sebeplerden dolayı veremiyoruz' sözleri ise bahsettiğim dalga geçme halinin dışa vurumu. Bir bakıma da bundan sonra vatandaşın tepesine bindirecekleri faturanın kılıfını konuşmaya başladılar bile. Eğer buna tepki göstermezsek bundan böyle her işlerine geldiğinde ekonomik krizin yükünü dar ve orta gelirliye yükleyecekler. Bakın sayın Bakan, bir defalık ikramiye için devletin kasasından çıkacak para yaklaşık 61 milyar TL iken sadece Kur Korumalı Mevduat sahiplerine ödenen para 1 trilyon. Kalkmışsınız 15 milyon ek ödemenin hesabını gariban vatandaşa mı yüklüyorsunuz? Üstelik çalışanlar ile emekliler arasında yarattığınız uçurum yetmiyormuş gibi yeni bir eşitsizliğe imza atıyorsunuz. Düşünsenize; ayda 30 bin, 35 bin TL emekli aylığı alan ancak çalışmayan bir emekli 5 bin TL ikramiyeyi alabilecek, 7 bin 500 ve altı aylığı olan ve bir iş yerinde asgari ücret alan emekli bu ikramiyeden mahrum bırakılacak. Bir de dul ve yetim aylığı alanlar 5 bin TL'nin neredeyse yarısını alacaklar. Acaba bu insanların evindeki gazın, elektriğin, gıda masrafının da 'Şu kadarını almayalım' diyor musunuz?
"YAKLAŞIK 15 MİLYON EMEKLİMİZE KENDİ ELİNİZLE ARTIRDIĞIMIZ BÜTÇEDEN 61 MİLYAR TL'YE EK OLARAK BİR 15 MİLYAR İLAVE EDİN VE BU HATADAN DÖNÜN"
Madem Cumhuriyetin yıl dönümü için yaptığınızı söylüyorsunuz. O halde biz buradan sayın Erdoğan'a ve sayın Bakan'a çağrıda bulunuyoruz. Eşitsizlik yaratacak tek seferlik ikramiye uygulamasının Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesine gerek kalmadan düzeltilmesini istiyoruz. Bir de bunu gerekçe gösterip bekletmeyin emeklimizi. Gelin, yaklaşık 15 milyon emeklimize kendi elinizle artırdığımız bütçeden 61 milyar TL'ye ek olarak bir 15 milyar ilave edin ve bu hatadan dönün.
Yarın yani 17 Ekim Dünya Astsubaylar günü. Tüm astsubaylarımızı ve ailelerini buradan kutluyoruz. Bu vesile ile yıllardır çözülemeyen, kanayan bir yara olan astsubaylarımızın da sorunlarına değinmek istiyoruz. Emekli ve muvazzaf astsubaylarımızın mali ve özlük hakları konusunda ciddi sıkıntıları bulunmakta. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin pek çok kademede iş yükünü üstlenen astsubaylarımız, asaleten ve vekaleten bir çok görevi yerine getirmelerine rağmen bunun karşılığında tazminata esas bir ücretlendirme elde edememişlerdir. Gelinen noktada astsubaylar, üstlendikleri sorumluluklarla örtüşemeyecek şekilde gerek ücret gerekse statü bakımından belirgin bir hak kaybıyla karşı karşıyadır. Bu hususta yapılması gerekenlerin doğru tespit edilip mağduriyetlerin giderilmesi adına Meclis araştırması önergesi hazırladık, TBMM'ye teslim ediyoruz. TBMM'ye daha önce konu ile ilgili verilmiş bir kanun teklifi de bulunuyor. Bunu da yakından takip ediyoruz. Bir an önce gündeme alınması için buradan TBMM Başkanlığı'na çağrıda bulunuyoruz.
"MECLİS'İ ACİL TOPLANTIYA ÇAĞIRMANIN DÜŞÜNCESİNDE OLAN BAKAN BEY, BAKIN MECLİS ACİL OLARAK TOPLANMADAN NORMAL SEYRİNDE AÇILDI FAKAT SİZ YİNE YOKSUNUZ"
Ülkemizin en önemli gerçeklerinden biri de bildiğimiz üzere deprem tehlikesi. 6 Şubat depreminin yaralarını sarmaya devam ederken İstanbul başta olmak üzere bütüncül bir çözüm planı hala ortaya konulamamıştır. Özellikle sürdürülebilir ve ranta dönüşmeyen bir kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunu bu depremde bir kez daha görmüş olduk. Peki hatırladık da ne oldu? Özellikle en kalabalık şehrimiz olan İstanbul'da kentsel dönüşüm olarak neler yapılıyor? İstanbul depreminin kapımızda olduğunu uzmanlar seslendiriyor. Bekleyecek vaktimiz yok. Meclis'i acil toplantıya çağırmanın düşüncesinde olan bakan bey, bakın Meclis acil olarak toplanmadan normal seyrinde açıldı fakat siz yine yoksunuz. Şimdi bu yasa tasarısı nasıl oldu da TBMM'yi acil toplayacak kadar önemliyken bir anda unutuldu?
"SON 10 YIL DA BÜYÜK ŞEHİRLERDE ASKERİ ARAZİ VE KAMU ARAZİLERİNİN İMARA AÇILMASI, LÜKS KONUT PROJELERİNİN BURALARDA YÜKSELMESİNİ SAĞLAMIŞTIR"
Bununla birlikte gece kentsel dönüşüm başkanlığı kurulmasına ilişkin düzenleme Resmi Gazete'de yayınlandı. Geç kalınmış olsa da bu konunun daha sonuç odaklı ve her ilimizde organize şekilde yürütülmesine yönelik bu adımı olumlu buluyoruz. Fakat geçmişteki hatalara düşülmemesi için bu tarz başkanlıkların yetki denetimlerinin sıkı bir şekilde yapılması ve ranta dönüşebilecek böyle önemli bir başkanlığın liyakat esasıyla yönetilmesi gerekmektedir. AFAD'ı unutmadık değil mi? Deprem sırasında biz açıklamıştık. Sadece 15 il müdürünün arama-kurtarma çalışmalarıyla ilişkili bir mezuniyeti ya da tecrübesi vardı. Ayrıca 'İmarsız devlet arazilerini imara açarız' söylemi vatandaşın değil, rant çetelerinin iştahını kabartan bir açıklama olmuştur. Özellikle son 10 yıl da büyük şehirlerde askeri arazi ve kamu arazilerinin imara açılması, lüks konut projelerinin buralarda yükselmesini sağlamıştır.
"ÇİFTÇİ BÜYÜK EMEK VE MALİYET İLE YETİŞTİRDİĞİ LİMONUNU 50 KURUŞA SATAMIYOR"
Sayın Bakan'a buradan bir kez daha sesleniyoruz, yasa tasarısını hemen Meclis'e getirin. Buradan son olarak iki kesimin sıkıntı ve taleplerini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Birincisi tarım ve özellikle Çukurova bölgesindeki üreticilerimizin sorunları… Geçtiğimiz yıla oranla tarımsal maliyetlerin yüzde 70'den fazla arttığını biliyoruz. Örneğin Toprak Mahsulleri Ofisi'nin mısır için verdiği yüzde 5'lik artışla üretimin sürdürülebilmesi mümkün değil. Plansız ve gereğinden fazla ithalat da çiftçimizi zor durumda bıraktı. Narenciyede üreticiyi çok kötü günler bekliyor. Çiftçi büyük emek ve maliyet ile yetiştirdiği limonunu 50 kuruşa satamıyor. Hatırı sayılır büyüklükte narenciye bahçelerinde çiftçi ağaçlarını söküyor.
Bu sezon siyasi iktidarın mağdur ettiği, bütün emeklerini ziyan ettiği, yanlış ve plansızlığının bedelini limon üreticileri çekti. Üreticilerimiz yıllardır gözü gibi baktığı limon ağaçlarını kökünden söküp atmakta buldu.
"YÖNETMELİK ÖZELLİKLE ÇUKUROVA BÖLGESİNDE NARENCİYE ÜRETİCİSİNİ SIKINTIYA DÜŞÜRECEK"
Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren tarımsal üretimin planlanması hakkında yönetmelik özellikle Çukurova bölgesinde narenciye üreticisini sıkıntıya düşürecek. Yüzde 6 ve daha az eğimli alanlarda meyve üretimi yapılmasını engellemek, dünyada gıdaya ulaşmanın zorlaştığı şu günlerde akla mantığa uygun değil. Ülkemizde narenciye yüzde 150 yeterliliği ile önemli bir üretici konumundayken bunu engellemek doğru olmamıştır. Narenciyede ürünün hak ettiği değeri görmesi için mutlaka desteklenmelidir. Yine pamuk da fiyat maliyetlerin altında ve çiftçi açısından sürdürülebilir değil. Üretime gerekli desteği vermek ihracatımızın lokomotifi tekstil sektörünün ham maddesi olan pamuk için bir tercih değil zorunluluktur. Ürün bazlı desteklerin yeterli seviyeye çıkarılması gerekmektedir.
"SON 4 YILDA 690 KİŞİLİK ZİRAAT MÜHENDİSİ, 499 KİŞİLİK DE VETERİNER HEKİM İSTİHDAMI GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ"
İkinci bahsedeceğim sorun da aslında bununla bağlantılı. Ziraat mühendisliği ve veteriner fakültelerinden mezun gençlerimizin işsizlik sorunu… Tarıma, toprağa, hayvancılığa gönül vermiş gençlerimiz atama beklerken çoğu diplomalarını duvarda asılı tutuyor. Zira son 4 yılda 690 kişilik ziraat mühendisi, 499 kişilik de veteriner hekim istihdamı gerçekleştirilmiş. Bu gençlerimiz Tarım ve Orman Bakanlığı'na seslerini duyuramıyor. Verimli toprakları ve eşsiz iklimiyle şaha kaldırabileceğimiz bir tarım ve hayvancılık seçeneğimiz var ve biliyoruz ki tarım ve orman bakanlığının da personel ihtiyacı var. Buna rağmen bakanlık gerçekçi ve tarım odaklı bir istihdam planlaması yapmıyor. Ayrıca yeterli teknik personel istihdamı olmadan uygulamaya konulan projelerin hiçbir işe yaramayacağı da ortada. Bu mezunlarımızı tarımla, hayvancılıkla, bağ ve bahçe ile buluşturmalıyız. Eğer onlardan gelen talepleri dikkate almış olsaydınız; masa başında değil, sahada olmak istediklerini görürdünüz. Biz bu sorunu yakından biliyor ve takip ediyoruz. Zira ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerin bulundukları bölgelerde devlet desteği ile sektöre kazandırılması İYİ Parti'nin programında yer almaktadır. Eğer bakanlık bu konuda bir katkıya ihtiyaç duyuyorsa biz bu çalışmaları hemen vermeye hazırız."
"CHP KADROLARINA, SEÇMENLERİNE BİR HAKSIZLIK OLARAK DEĞERLENDİRİRİZ. ANCAK BUNUNLA BİRLİKTE ÇOK NETİZ. KONGREDEN ÇIKACAK SONUÇLA BİZİM KARARIMIZ ARASINDA HİÇBİR İLİŞKİ YOKTUR"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Zorlu, CHP kurultayı sonrası olası değişiklik durumunda CHP ile ittifak yapılıp yapılamayacağına ilişkin soru üzerine "Biz öncelikle bir başka partinin kongresi ile ilgilenmiyoruz. Bunu CHP kadrolarına, seçmenlerine bir haksızlık olarak değerlendiririz. Ancak bununla birlikte çok netiz. Kongreden çıkacak sonuçla bizim kararımız arasında hiçbir ilişki yoktur. İYİ Parti, Genel İdare Kurulu'nun kararı doğrultusunda 81 ilde adaylarını çıkaracak ve rekabette bu öncülüğü milletimize yapacaktır" dedi.
"ADAYLARIMIZI ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE PEŞ PEŞE AÇIKLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun CHP Genel Başkan Aday Özgür Özel'in kendisini ziyareti sırasında yaptığı "Son ana kadar her türlü ittifak kurulabilir inancını tekrar dile getiriyorum" açıklamasının Başkanlık Divanı toplantısında gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Zorlu, "Böyle bir değerlendirmemiz olmadı. Böyle bir iletişim de yok. Bu konu bizim için nihayete ermiş bir konudur. Çalışmalarımızı çok ciddi bir şekilde olabildiğince hızlı bir şekilde yürütüyoruz. Adaylarımızı önümüzdeki günlerde peş peşe açıklamaya devam edeceğiz" yanıtını verdi.
Zorlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in yerel seçimler öncesi ziyaretlerine ilişkin "Genel Başkanımız perşembe günü Düzce'de olacak ve belediye başkan adayımızı açıklayacak. 21 Ekim'deki kutlama programının ardından diğer illerdeki adaylarımızı açıklamaya devam edeceğiz" dedi.