"Kuzu Gibi Meleyen Hükümetler Vardı"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Anasol-D, Anasol-M, kuzu gibi meleyen hükümetler vardı" dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Anasol-D, Anasol-M, kuzu gibi meleyen hükümetler vardı. Anası, solu belliydi bir de dışardan desteği vardı" dedi.
Arınç, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Adana Şubesi tarafından Hekimevi'nde düzenlenen "Dost Meclisi Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, yeni eğitim-öğretim yılı dolayısıyla iki hayırseverin yaptırdığı okulun açılışı için kente geldiğini, bunun ziyaret için çok güzel bir vesile olduğunu belirtti.
MÜSİAD'ı eskiden beri takip ettiğini, önemli bir kuruluş olduğunu vurgulayan Arınç, hemen hemen her toplantılarına katılmaya çalıştığını, bütün genel başkanların geçmişten bu yana arkadaşları olduğunu kaydetti.
Arınç, eskiden MÜSİAD'a "Müslüman işadamları" diye bir isim konulduğunu belirterek, "Çok yanlıştı, belki de MÜSİAD'ı kötülemek için kullanıyorlardı. MÜSİAD'ın adı kuruluştan bu yana Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'dir. Ama o dönemlerde peşin, basit suçlamalarla kurumlar, kuruluşlar hemen lekelenmeye, damgalanmaya çalışılırdı. MÜSİAD bıkmadı, usanmadı, çok emin ve kararlı adımlarla büyümeye devam etti" dedi.
Hemen hemen Türkiye'deki bütün temsilcilikleriyle sadece işadamları ve sanayicilerin birbiriyle dayanışması değil, MÜSİAD'ın aynı zamanda ülkenin demokratikleşmesine de önem veren bir kuruluş olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
"Mesela 'daha sivil bir anayasa' dediğimiz zaman, MÜSİAD'ın yayınladığı bir kitaba bakabilirsiniz. ' Türkiye'nin bugün ekonomide en büyük handikabı nedir' dediğimizde MÜSİAD raporlarından yararlanabilirsiniz. 28 Şubat sürecinde de öncesinde ve sonrasında MÜSİAD düz çizgisinden sapmadı. Bu çizgi demokrasi çizgisidir, insan hakları, evrensel hukuk ve Türkiye'nin çağdaşlaşması çizgisidir. O yüzden MÜSİAD'ı bu çabaları nedeniyle candan tebrik ediyorum."
- "Türkiye istikrarlı siyasi hayat görmedi"-
Başbakan Yardımcısı Arınç, Türkiye'nin genel gidişatına bakıldığında 10 yıldan bu yana büyük bir kalkınma hamlesi olduğunu görmemenin mümkün olduğunu söyledi.
Türkiye'nin geçmişte kalkınamadığını, gerçek kalkınmayı, sanayileşmeyi, makro ekonomik göstergelerde iyi hedefleri tutturmayı bu dönemde gördüğünü ifade eden Arınç, bunun önemli bir sebebi olduğunu, Türkiye'nin yıllar sonra siyasi istikrara kavuştuğunu belirtti.
Arınç, 1950 yılından bu yana Türkiye'de demokrasinin geliştiğinin görüldüğünü, çok partili siyasi hayatın başladığını, 62 yıl geçtiğini, gelinen noktanın bu olmaması gerektiğini söyledi.
Demokrasinin Türkiye'de gelişemediğini, kösteklendiğini, müdahale edildiğini anlatan Arınç, şunları kaydetti:
"Nereden biliyoruz- Çünkü biz bu 62 yıl içinde hemen hemen 40-45 yıl, darbelerle, darbe sonucu olağanüstü hallerle yönetildik. Özgürlükler askıya alındı, demokrasi askıya alındı. 'Anayasa bize lüks, bunun üstüne bir de şal örtmek gerekir' diyenlerin hükümetler kurduğunu gördük. Türkiye ara rejimlerle bugüne kadar 62 yılın en az 50 yılında darbe, muhtıra, mektup, kaş çatmak, bildiri, bunlarla geldi. Hükümetler yıkıldı, yerine yenileri kondu. Yenileri gelirken tekrar vesayet altında dönemler geçirdi. Bu yüzden Türkiye istikrarlı siyasi hayat görmedi. Siz 2, 3, 4 partili hükümetler gördünüz, hatta yetmedi bir de dışardan destek olan hükümetler vardı. Anasol-D, Anasol-M, kuzu gibi meleyen hükümetler vardı. Anası, solu belliydi bir de dışardan desteği vardı. Unuttunuz mu bugünleri-
Cumhuriyet 1923'te ilan edildi. Bu kadar yılda kaç tane hükümet kuruldu- Biz 61. Hükümetiz. 80 yılı 60'a bölseniz 1 yıl 3 ay düşer. Ortalama hükümet ömrü Türkiye'de 1 yıl 3 aydı. Ama ben 2 ay süren hükümetler bilirim, 45 günde düşen hükümetler bilirim, 1-2 yıl işbaşında kalan hükümetler bilirim. Bu istikrarsızlıktır. Her an düşme tehlikesini hisseden bir hükümet icraat yapamaz."
Arınç, koalisyonların pazarlık olduğunu vurgulayarak, "Kırmızı plaka pazarlığıdır, çıkar pazarlığıdır. Unutmayın; AK Parti gelmeden önce 3 partili koalisyon vardı. Anavatan, Demokratik Sol, Milliyetçi Hareket Partisi. 3 partinin kurduğu hükümette kaç tane bakan vardı hatırlıyor musunuz- 38 tane bakan vardı. 20'si bunun devlet bakanlığıydı. Her bakan bir genel müdürlüğe bakıyordu. Türkiye Gübre Sanayileri Fabrikası'nın bir bakanı vardı, Emlak Kredi'nin bir bakanı, Ziraat Bankası'nın bir bakanı vardı. Neden bu kadar devlet bakanlığı- Ne kadar çok parti varsa her biri 'benim bakanım daha fazla olacak' diye direttiği için. Biz geldik 24'e indirdik" diye konuştu.
-Ekonomik gelişmeler-
Arınç, siyasi istikrarın arkasından ekonomik istikrarı getirdiğini, tek başına iktidarın istikrar getireceğini, güçlü, halkıyla bütünleşmiş, ne yapacağını bilen bir demokratik siyasi hayatın istikrar sağlayacağını belirtti.
Ekonomi ve siyaseti "siyam ikizlerine" benzeten Arınç, şöyle konuştu:
"Ekonomik istikrar ile siyasi istikrar at başı gider. Birbirinden ayıramazsınız. Birisini kesmeye çalışsanız ortadan, iki ayrı yapmaya kalksanız mümkün değil. Siyasi istikrarın olmadığı yerde ekonomik çözülme vardır, ekonomik istikrarın olmadığı, ekonominin berbat olduğu yerde siyasi istikrar da yoktur. 10 sene bir birini tetiklemiştir. Ekonomik ve siyasi istikrar at başı gitmiştir, bu halen deva ediyor. Düşünün, Türkiye'de mesela şu anda işte borsa endeksi eskiden çok daha önemliydi. Mesela askeri kanattan biri öksürse veya yüksek sesle hapşırsa ya da siz yüzüne baktığınızda kaşını biraz çatık görseniz borsa 5 bin endekse düşerdi. Şimdi borsa 60 binlerden aşağıya inmiyor. Halbuki terör de Türkiye'de can yakmaya devam ediyor. Terör büyük üzüntü vesilesi. 10, 20, 25 canımız, askerimiz, vatandaşımız, yurttaşımız şehit oluyor, hayatını kaybediyor ve biz çok üzülüyoruz. Ama bu istikrarı bozmuyor. Neden- Çünkü siyasetine güvenilen bir hükümet var. Ne yaptığını, ne yapacağını az çok halkımız takdir ediyor ve eskiden olduğu gibi korku, endişe, panik hakim değil."
Arınç, bir siyasetçinin geçtiğimiz günlerde olağanüstü hal, sıkıyönetim talepleri olduğunu anımsatarak, "Bu kadar ucuzculuk olmaz, bu çok tehlikeli bir şey. Siyasette birkaç şey tehlikelidir. 'Af' demeyeceksiniz. Ağzınızdan af kelimesi çıktığı zaman bu adeta tüpten çıkan diş macunu gibidir. Geriye sokamazsınız. Affı kulaklara bir düşürdüğünüz zaman hiçbir hükümet yerinde duramaz. Herkes bekler. Askerde pek çok arkadaşımızın 'erken terhis varmış' yalanına kapılıp her gün şafak saydığı gibi" dedi.
Arınç, sıkıyönetime gerek olmadığını, Türkiye'nin bu ayıbı 20 sene sırtında taşıdığını belirtti.
Görevini layıkıyla yapmaya çalışanlar işbaşında oldukça böylesine insan haklarını, demokrasiyi askıya alacak ara rejimlere ve istikrarın bozulmasına hiçbir zaman izin ve imkan vermeyeceklerini bildiren Arınç, "Ekonomik istikrarın elbette siyasi istikrarla ilgisi var. Ama ekonomik istikrar da ekonominin unsurlarının fedakarca çalışmasına, feragat göstermesine, iyi yatırımlar yapmasına ve sonuç almasına bağlı. Çok şükür sağlanan bir kısım teşviklerle ve en azından yol açmakla, çünkü bizim siyaset ve ekonomi anlayışımız şudur; devlet ekonomiden stratejik birkaç unsur ve sektör hariç kesilikle elini çekecektir. Ekonomi beşeri faaliyetlerdir, insanlara dayalı bir alandır" diye konuştu.
-"Türkiye küresel aktör"-
Devletin artık eski Sümerbank gibi ayakkabı üretmeyeceğini, kumaş, süt, ayran yapmayacağı, fabrika kurmayacağını ifade eden Arınç, geçmişte her şeyin
"devlet tarafından yapılsın" diye beklendiğini, kendilerinin 10 yıldan bu yana özel sektörün önünü açmaya çalıştığını, sadece teşvik ettiklerini söyledi.
Arınç, Türkiye'nin hedefinde artık Afrika, Amerika ve bütün dünya olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Dört yıldır dünyada global ekonomik kriz var. Bu kriz Avrupa'da 6 hükümet devirdi. Birkaç gün önce Türkiye'de işsizlik rakamı yüzde 8 olarak açıklandı. Son yılların en düşük rakamı. Bazı illerimizde yüzde 8'in de altında. İtalya ekonomide sıkıntıda, İspanya, Portekiz, İrlanda, İzlanda çok büyük sıkıntıda. İşsizlik yüzde 15'in üzerinde, Yunanistan'ı söylemeye gerek yok. Biz ise 4 yıl öncesinden IMF ile bile yolunu ayırmış, IMF'ye olan borcun neredeyse tamamını ödemiş durumdayız. Bütün bunlar Türkiye'de ekonomik tablonun olumlu olduğunu, hükümetin ekonomik kararlarının isabetli olduğunu gösteriyor. Üretimde kapasite artışı var. Her pazar bizim için önemlidir. Özellikle kara kıta Afrika ile orayı bir hedef olarak seçtiğimiz için ticaretimiz, siyasetimiz, ekonomik ilişkilerimiz çok güçlü oldu.
Türkiye küresel bir aktör konumunda, bakmayın bugün Suriye'de yaşadığımız olaylara, Irak'taki gelişmelere... Türkiye dünyanın her yerinde siyasetine güvenilen, sözüne itibar edilen ülke oldu. Elbette orada sıkıntılar bitecek, elbette kurulan her hükümet Türkiye ile tekrar iyi ilişkiler kuracak. Buna da gönülden inanıyoruz."
MÜSİAD Şube Başkanı Bilal Nadir Gök de Adana'nın Türkiye'de Marmara'dan sonra ikinci potansiyeli olan bir merkez olduğunu söyledi.
Gök, Adana'daki işadamlarının beklentileri ve yaşanan sıkıntılarla ilgili bilgiler verdi.
Toplantıya, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, AK Parti Adana Milletvekilleri Necdet Ünüvar, Mehmet Şükrü Erdinç, Ali Küçükaydın, Fatoş Gürkan, Kahramanmaraş Milletvekili Yıldırım Ramazanoğlu, AK Parti İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı ve oda başkanları da katıldı.