Livaneli ~ Bütün Eserleri Serisi
Biz Bu Şarkılarla Büyüdük
Zülfü Livaneli'nin 1971'de başlayan müzikal yolculuğu, çağdaş Türk halk müziğinin ve yeni şarkı yazım sürecinin omurgası gibidir. Politik altüst oluşlarla biçimlenen bu dönemde Livaneli, yüzlerce şarkı yazmış ve otuzdan fazla albüm kaydetmiştir. Bu besteler ve albümler ülkemizin müzikal hayatındaki bir kilometre taşı olarak önemli bir arşiv niteliğindedir. Bu besteler, sadece döneminin ruhunu yansıtmakla kalmamış, nesiller bu şarkılarla büyümüş, kuşakların dünya ve sanat görüşleri bu şarkılarla şekillenmiş, milyonlar tarafından dünyaya yayılan bu şarkılar zaman içinde birer klasik haline dönüşmüştür.
Livaneli için herkesin söylediği söz şudur;
"Onun şarkılarıyla büyüdük !"
Zülfü Livaneli'nin 40. Sanat Yılı onuruna yeniden yayımlanmaya başlanan "Livaneli - Bütün Eserleri Serisi"nin ilk meyvesi olan ve Livaneli'nin kendi el yazısı ile dinleyicilere yazmış olduğu teşekkür kartı ile arşivlik değer taşıyan bu beş (5) albüm, ; "Vurulduk Ey Halkım ~ İlk Türküler", "Merhaba", "Nazım Türküsü", "Atlının Türküsü" ve "Günlerimiz" 10 Kasım 2010 itibari ile yeniden gün ışığına çıkarak, hem onlarla büyüyen kuşaklar, hem de onları bugün ilk defa keşfedecek genç nesiller tarafından söylenmeye devam edecektir.
"Bütün Eserleri" serisinin ilk albümü olma özelliği taşıyan 1971 yapımı "Vurulduk Ey Halkım / İlk Türküler", 70'ler Türkiye'sinin toplumsal ve siyasal karmaşa atmosferinde, adı yeni duyulan Zülfü Livaneli adındaki genç bir sanatçının umut arayışı olarak dikkat çekmektedir. 12 Mart 1971 muhtıra olağanüstü bir döneme giren ülkenin, aydınları üzerinde oluşan baskı sonucu çalışmakta olduğu yayınevinin kapanması ile ailesini geçindirebilmek için İstanbul'a gelen Livaneli, Sayan Plak şirketi ile anlaşarak 45'likler kaydetmeye başlamıştır. Politik baskının artması sonucu İsveç'e gitmeye karar veren Livaneli'ye Norveç'te, Oslo Radyosundan gelen program teklifi yaşamını değiştiren bir önem taşımaktadır zira bu programda söylediği türküler çok beğenilmiş, sonrasında kendisine Belçika'dan album teklifi gelmiştir. Sesindeki içtenlik Anadolu'ya kadar yayılıp, direnişin sesi olduğunda Livaneli'nin bundan haberi yoktu. Kardeşinin Stockholm'e gelip ona "binlerce kişilik öğrenci topluluklarının O'nun türkülerini söyleyerek yürüdüğünü" anlattığında bu albümün ilk çalışmaları başladı ve daha sonra Ferhat Livaneli'nin gitarıyla yapılan kayıtlardan bir seçki ile tamamlandı. Tarihsel öneme sahip olan bu albüm aynı zamanda 70'li yıllar Türkiye'sinin müzikal bir izdüşümü olarak dikkat çekmektedir.
"Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz" albümünü 1977 yılında yayınlanan "Merhaba" albümü takip eder. Bu album, Livaneli'nin çeşitli aşamalardan geçecek olan müzikal yolculuğunun kilometre taşlarından biri olarak görülebilir. Albümde Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet'in şiirlerine besteler yapan Livaneli'nin yanısıra Dadaloğlu ve Pir Sultan Abdal'ın eserleri de yer almaktadır. İlk iki albümünün getirdiği olağanüstü başarı "Merhaba" ile pekişmiş ve Livaneli ismi artık tartışmasız bir biçimde Türk Müziğine damgasını vurmuştur.
Bir yıl sonra, 1978 yılında yayımlanan "Nazım Türküsü" albümü, hem çıktığı yıllarda büyük yankı uyandırmış, hem de aradan geçen zamana rağmen etkinliğini sürdürmüş olması ile müziğimizin önemli dönemeçlerinden birisi olarak kabul edilir. Albüm, kendi anadilinde ilk kez bütünüyle Nazım Hikmet şiirlerinin bestelerinden oluşan bir derleme olması itibari ile de büyük önem taşımaktadır. Albüm, 1978 ve 1979 yıllarında 51 hafta listebaşı olarak kalmış, bu albümle Türkiye'yi on yıllar boyu etkileyecek ve kuşaktan kuşağa aktarılacak olan "Karlı Kayın Ormanı", "Hoşgeldin Bebek", "Kız Çocuğu", "Memetçik Memet", "Hoşçakal Kardeşim Deniz" gibi şarkılar ilk kez duyulmuş ve milyonlarca dinleyici Nazım şiirinde buluşuyordu.
"Nazım Türküsü" nün başarısı sonrasında Livaneli yeni besteler yapmaya koyulur ve 1979 yılında "Atlının Türküsü" albümü yayınlanır. Albümde Ülkü Tamer'in, Nazım Hikmet'in, Refik Durbaş'ın Ahmed Arif'in ve Sabahattin Ali'nin şiirlerinden doğan besteler ve geleneksel parçaların yeni yorumları yer almaktadır.Geleneksel enstrümanlarla, büyük orkestra arasında kurulan ses uyumunda Atilla Özdemiroğluve kayıtlarda İhsan Apça'nın da emekleri takdir görmüştür ve albümlerin Türkiye'deki başarısı Münih'ten gelen bir teklif ile pekişir, Ariola firması Livaneli'nin plaklarını yayınlamak için üç plaklık bir anlaşma önerir ve bu sayede, Livaneli Batı'da tanınmaya başlar.
Zülfü Livaneli albümleri içinde belki de en maceralı hazırlanış öyküsüne sahip olanı "Günlerimiz"dir. Albümde yer alan besteler, Avrupa kentleri arasındaki tren yolculuklarında, uçuşlarda, garlarda beklerken, geceleri Orta Avrupa ayazında, gotik kentlerin büyük ve ıssız alanlarında Türkiye'yi düşünerek yapılmıştır. 12 Eylül 1980 sonrası Avrupa yollarına düşen Zülfü Livaneli, önce Stuttgart'a, daha sonra Paris'e ve en sonunda da Stockholm'e gider. Alman televizyonları için film müzikleri, Atina'da plak kayıtları yaparken şekillenen "Günlerimiz" Paris'te kaydedilir. Tülay German ve Erdem Buri'nin işbirliği ile vücuda gelen albümde Moğollar grubundan Cahit Berkay ve Engin Yörükoğlu'nun da katılımı ile tamamlanır ve hem Türkiye'de, hem Avrupa'da yayınlanarak Livaneli'nin klasikleşen albümleri arasında yerini alır. Livaneli, bu albümden sonar Yılmaz Güney ile buluşarak "Yol" filminin müziğini yapacak ve Paris'e yerleşerek göçebeliğini bir süreliğine sona erdirecektir.