Marka Olmak Öyle Kolay Değil"
Valparaiso Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Musa Pınar, herkes ‘marka’ olmak istediğini fakat marka olmanın kolay olmadığını, çok çalışmak gerektiğini belirterek, “Marka verilen sözün tutulması, vaatlerin yerine getirilmesidir” dedi.
Valparaiso Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Musa Pınar, herkes 'marka' olmak istediğini fakat marka olmanın kolay olmadığını, çok çalışmak gerektiğini belirterek, "Marka verilen sözün tutulması, vaatlerin yerine getirilmesidir" dedi.
Gümüşhane Üniversitesinde Türkiye'de marka ile marka kent kavramlarını birleştiren az sayıdaki kongrelerden birisi olan 'Uluslararası Marka ve Marka Kent Kongresi' kapsamında açılış oturumu gerçekleştirildi.
Türkiye'de alanında 'marka' olmuş isimler olan İlancılık Reklam Ajansı Başkanı Ender Merter, Genna Reklam Ajansı Başkanı Selim Tuncer ile ABD Valparaiso Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Musa Pınar'ın konuşmacı olarak katıldığı oturumda markaya dair önemli görüşler dillendirildi, örnek filmler izlettirildi.
Oturumda uzun yıllardan beri bu konuda ABD'de bilimsel çalışmalar yapan Prof.Dr. Musa Pınar, markanın teorik özelliklerini anlattığı sunumunda "Müşteri benim ürünümü neden alsın?" sorusunun cevabının bulunması gerektiğini, pazarlamanın bir felsefe olduğunu belirterek bunlar olmadan markanın gelişemeyeceğini söyledi.
"Herkes marka olmak istiyor ama bu kolay değil"
Herkesin marka olmak istemesine karşın marka olmanın kolay olmadığını kaydeden Pınar, "Çok çalışmayı gerektiriyor. Marka verilen sözün tutulması, vaatlerin yerine getirilmesidir. Bunun için kimlik ve vaat lazım. Yapamayacağımızı asla vaat etmemiz gerekiyor. Marka oluşumu inanılmaz deneyimler gerektiriyor" dedi.
"Marka kent için tüm paydaşlar bir arada olmalı"
Marka kentler kapsamında Gümüşhane'ye yönelik tavsiyelerde de bulunan Pınar, ilk akla gelen marka olunmasına gerektiğine vurgu yaparak özellikle marka kent kavramında sivil-resmi tüm paydaşların bir arada olması gerektiğinin altını çizdi.
"Türkiye'nin marka olması için tarih turizmi de olmalı"
Marka kent olmanın çok katmanı ve çok paydaşı olduğunu dile getiren Pınar, "Türkiye'nin marka olması için tarih turizmi de olmalı. Ülkenin her tarafı adeta açık hava müzesi. Marka rekabet avantajı olan kavramlar üzerine kurulur. Bize avantaj veren kavramları bulmalıyız. Gümüşhane'nin güzel avantajları var. Marka sözün, vaadin yerine getirilmesi demektir" şeklinde konuştu.
Reklamcı, yazar ve TV programcısı İlancılık Reklam Ajansı Başkanı Ender Merter ise sunum eşliğinde "Marka olmak nedir?" sorusunu cevaplandırdı.
"Marka kent olmak isteyen her kent kendine en az bir 10 yıllık yol haritası koymak zorundadır, marka ısrar ve sabırdan doğar"
Marka olma yolunda neler yapılması gerektiğini anlatan Merter, 27 Eylül tarihinin ayrıca Dünya Turizm Günü olması nedeniyle bu kongrenin de aynı tarihe denk gelmesinin önemli olduğunu belirterek, "Kentlerin cazibesi varsa marka değeri artıyor. Marka değeri yüksek bir üründen bahsediliyorsa marka değeri yüksek bir kentten de bahsedilebilir. Marka kent olmak isteyen her kent kendine en az bir 10 yıllık yol haritası koymak zorundadır. Marka ısrar ve sabırdan doğar. Bir kenti markalaştırmak için kentin etkin yöneticilerinin katkısına ihtiyaç vardır" dedi.
"Biz Türkler Türkiye'yi ve kentlerimizi dolaşmıyoruz çünkü şehirlerimiz davetkar değil"
Bugün Anadolu'da birçok kentin kendi yağıyla kavrulmak istediğini, güçlü ve zengin bir şehir olunmak isteniyorsa dışa açılmanın zorunlu olduğuna değinen Merter, "Japonya'da Konya büyüklüğündeki Kobe kentini yılda 50 milyon Japon ziyaret eder. Biz Türkler ise Türkiye'yi ve kentlerimizi dolaşmıyoruz. Çünkü kentlerimiz davetkar değil. Şehirler önce kendi vatandaşlarımızı kendine çekecek cazibeli hale gelmeli. Türkiye'nin potansiyel marka şehirleri Konya, Adana, Kayseri, Gaziantep, İzmir, Ankara, Bursa, Antalya, Mardin, Eskişehir gibi kentlerimiz neden dünya çapında marka kent olmasın" diye konuştu.
"Gümüşhane'de umut görüyorum"
Özel ve yerel yöneticilerin birleşerek marka kent olmayı hedeflerine koymaları ve tüm planları kendilerinin çizmeleri gerektiğini ifade eden Merter, Gümüşhane'ye bir yıl içinde 2 kez geldiğini hatırlatarak, "Kentin bu işe sıcak bakışıyla bu işte umut görüyorum. Hayalleri olmadan insan biryerlere gelemiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Aslen Gümüşhaneli olan Genne Reklam Ajansı Başkanı Selim Tuncer de marka kent olmak hakkında görüş ve deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.
"Markalaşmak için dünya kamuoyunun benimseyebileceği değerlere ihtiyacımız var"
Türkiye'nin kültürel servetin üzerinde oturmasına rağmen bunu kültürel sermayeye dönüştüremediğini dile getiren Tuncer, "Bunu yapamadığımız sürece de zayıf kalacağız. Emtia ekonomisiyle marka ekonomisiyle gayri maddi şeyler ekonomisini birbirinden ayırmamız gerekiyor. Emtia ekonomisinde gelebileceğimiz yere geldik. Bundan sonra yeni bir sıçramaya ihtiyacımız vardı, onu yapamadık. Bunu maddi değerler üzerinden yapamayız. Biz şuanda turizmi de emtia olarak satıyoruz. En ucuz fiyata herşey dahil deniz, kum, güneş satıyoruz. Yarın tarihi de böyle satacağız. Bunlara değer katıp yüceltmezsek sonucu böyle. Kültürümüzü ekonomiye dahil etmemiz lazım. Önce insanların zihnine ne yazacağımızı, nasıl bir tohum atacağımızı ve orada nasıl bir tohum büyüteceğimizi düşünelim. Markalaşmak için dünya kamuoyunun benimseyebileceği değerlere ihtiyacımız var. Markanın 5 duyu organına hitap etmesi gerekiyor" dedi. - GÜMÜŞHANE