Haberler

Marmara Depreminin 17. Yılı

Abone Ol

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı (İMO) Cemal Gökçe, yapılan çalışmaların, olası bir depremin gece ve gündüz olmasına, büyüklüğüne ve ivmesine bağlı olarak İstanbul'da yaklaşık 50 bin yapının önemli ölçüde hasar göreceğini ortaya koyduğunu söyledi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı (İMO) Cemal Gökçe, yapılan çalışmaların, olası bir depremin gece ve gündüz olmasına, büyüklüğüne ve ivmesine bağlı olarak İstanbul'da yaklaşık 50 bin yapının önemli ölçüde hasar göreceğini ortaya koyduğunu söyledi.

Gökçe, Marmara Depreminin 17. yılı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında, İMO'un 26 şubesiyle depremle ilgili farkındalık oluşturmak, depremi unutmamak ve depremde yapılanlarla yapılmayanların masaya yatırılması amacıyla eş zamanlı toplantılar gerçekleştirdiğini söyledi.

İstanbul'un, 1999 yılından daha kötü bir durumda olduğunu savunan Gökçe, kentin hazırlığının 1999 yılındaki gibi olmadığını, inşa edilen yapıların İstanbul'u çok daha karmaşık ve afet karşısında çok daha güvensiz hale getirdiğini öne sürdü.

Gökçe, Marmara Depreminden sonra Sakarya, Kocaeli ve Yalova'da ortaya çıkan yapı stokunu incelediklerini aktararak, "Gördük ki var olan yapı stokunun yüzde 6'sı yerle bir olmuş, yüzde 7'si ağır hasar görmüş, yüzde 12'si de orta büyüklükte hasar almış. Bu şu anlama geliyor; yerle bir olan yapıda insanlar zaten ölür. Ağır hasar gören yapılarda ölebilirler, yaralanabilirler. Orta ölçekte hasar gören yapılarda da yine ölüm, yaralanma olabilir. Ama o yapılarda oturulamaz. Ortaya çıkan sonuç, yüzde 25 mertebesindeki yapı kullanılamaz hale gelmiştir. Bu bizim açımızdan son derece önemli bir orandır. İstanbul 110 kilometre uzakta olmasına rağmen, 30 bin mertebesinde yapı önemli ölçüde hasar görmüştür. Dolayısıyla İstanbul'un burnunun dibinden, yani Marmara Denizi'nin içinden geçen, İstanbul'a 20 kilometre uzaklığında olan, 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem olacağını biliyoruz. İstanbul'a daha yakın olan bu depremin ortaya çıkaracağı can ve mal kaybının bu nedenle düşünülenden çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz."

"Yeni boş alanlar yaratmak durumundayız"

Gökçe, 1999 yılında İstanbul'da boş alanların bulunduğunu, ulaşımın bugünkü kadar problemli olmadığına işaret ederek, bu gün ise kentte boş alanın kalmadığını söyledi.

İnsanların evlerinin içinin artık neredeyse daha güvenli hale geldiğini belirten Gökçe, insanların olası bir depremde dışarıya çıktığı zaman gidebileceği bir alanın ya da sokağın kalmadığını aktardı.

Bu anlamda İstanbul'un mutlaka masaya yatırılması gerektiğini vurgulayan Gökçe, şunları kaydetti:

"Yıkıp yeniden yapma anlayışı yerine güçlendirme anlayışını ön plana alarak yeni boş alanlar yaratmak durumundayız. Askeri alanların yapılaşmaya açılmasının düşünülmesinden de kesinlikle vazgeçmek gerekir. 1999 sonrası dönemde İstanbul'a yönelik son derece önemli çalışmalar yapılmıştı. Bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan senaryo şu şekildeydi; depremin, gece ve gündüz olmasına, büyüklüğüne ve ivmesine bağlı olarak İstanbul'da 50 bin mertebesinde yapı önemli ölçüde hasar görecek. Dolayısıyla yapılmış olan çalışmalar, bu 50 bin problemli yapının bulunup ortaya çıkarılmasıydı. Bu yapıların yıkılmasıyla ilgili çalışmalardı aynı zamanda. Ama üzülerek ifade etmem gerekir ki bu 50 bin yapıya yönelik bir çalışma yapılmadı."

Gökçe, İstanbul'daki bina sayısının yaklaşık bir milyon olarak ele alınması halinde bu sayının, bunun yüzde 20'sine tekabül ettiğini dile getirerek, "2,5 milyon insan evsiz kalacak" dedi.

İstanbul'da deprem güvenliği olmayan hastane sayısının oldukça fazla olduğunu ileri süren Gökçe, 1998 yılında İstanbul ve İzmir'deki hastanelere yönelik çok ciddi çalışma yapıldığını, bunlardan yüzde 76'sının deprem güvenliğinin olmadığının ortaya konulmasına rağmen sadece birkaç tanesinin güçlendirildiğini savundu.

Gökçe, İstanbul'da toplanma alanları konusunun da önemli olduğunu vurgulayarak, şu görüşleri paylaştı:

"Elbetteki yapıların depreme karşı güvenli olması gerekir ama deprem yaşadıktan sonra depremin artçıları devam ediyor. Bunu 2011 yılında Van Depreminde yaşadık. İnsanları 4 ay kimse evlerine sokamadı. Van'da yeşil ve boş alan çok olduğu için geçici prefabrik konutlar yapıldı, çadırlar kuruldu. 1999 yılında Kocaeli merkezli bir deprem olunca İstanbul Valiliği, benimde içerisinde bulunduğum 14 kişilik İl Afet Kurulu oluşturdu. Bu kurul, İstanbul'da yapıların güvenliklerinin yanı sıra bir başka sorun olduğunu daha tespit etti. Deprem sonrasında dışarıya çıkacak insanların toplanacakları, ihtiyaçlarını karşılayacakları boş alanların olmadığını fark ettiler. Dolayısıyla o zaman 493 boş alan yeri belirlendi ki bu alanın da yeterli olmadığının altı çizildi. Ama üzülerek ifade etmek gerekir ki belirlemiş olduğumuz 493 boş alanın dörtte üçü ne yazık ki yapılaşmaya açıldı."

İstanbul'da, özellikle Marmara Depremi ile var olan yapı stokunun deprem güvenliğinin olmadığının ortaya konduğunu dile getiren Gökçe, şöyle konuştu:

"Çünkü İstanbul'da bulunan yapılar da hasar aldı. Yapıların deprem güvenlikli olmaları ve bu çerçevede yapılmaları yönünde bir çalışmanın yapılacağı açıklandı ama bu yapılamadı, başka şeyler yapıldı. İstanbul'da yapı yoğunluğu azaltılması gerekirken, kentte çekim merkezleri oluşturularak göçün engellenmesi gerekirken İstanbul'da boş alan bırakılmadı."

Kaynak: AA / Güncel

Cemal Gökçe Sakarya Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

1000
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title