Mehmet Güzelmansur: "Kentsel Dönüşüm Başkanlığı Mı, Yoksa Kentsel Eziyet Başkanlığı mı? Ailesini, Mahallesini, Depremde Kaybetmiş İnsanlar,...
CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, TBMM Genel Kurulu’nda Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nın bütçesi ile ilgili “Sayın Bakan, bu Başkanlık Kentsel Dönüşüm Başkanlığı mı yoksa kentsel eziyet başkanlığı mı? Başkanlığa meskûn alanlarda rezerv yapı alanı ilan etme yetkisi verildi. Böylece, adeta bir deney tahtası gibi Türkiye'de ilk defa Antakya’da ve Defne’deki yerleşim alanları rezerv yapı alanı olarak ilan edildi, daha sonra buna Samandağ’daki bazı mahalleler de eklendi. Ailesini, sevdiğini, komşusunu, arkadaşını, mahallesini, işini, iş yerini depremde kaybetmiş insanlar bir sabah uyanıyor ve telefonlarına gelen şöyle bir mesajla malının Hazineye devredildiğini görüyor” dedi.
CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, TBMM Genel Kurulu'nda Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'nın bütçesi ile ilgili "Sayın Bakan, bu Başkanlık Kentsel Dönüşüm Başkanlığı mı yoksa kentsel eziyet başkanlığı mı? Başkanlığa meskün alanlarda rezerv yapı alanı ilan etme yetkisi verildi. Böylece, adeta bir deney tahtası gibi Türkiye'de ilk defa Antakya'da ve Defne'deki yerleşim alanları rezerv yapı alanı olarak ilan edildi, daha sonra buna Samandağ'daki bazı mahalleler de eklendi. Ailesini, sevdiğini, komşusunu, arkadaşını, mahallesini, işini, iş yerini depremde kaybetmiş insanlar bir sabah uyanıyor ve telefonlarına gelen şöyle bir mesajla malının Hazineye devredildiğini görüyor" dedi.
CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, bugün TBMM Genel Kurulu'nda; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'nın bütçesini değerlendirdi.
"Sayın Bakan, bu Başkanlık, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı mı yoksa kentsel eziyet başkanlığı mı? Bu yasayla, Başkanlığa meskün alanlarda rezerv yapı alanı ilan etme yetkisi verildi. Böylece, adeta bir deney tahtası gibi Türkiye'de ilk defa Antakya'da ve Defne'deki yerleşim alanları rezerv yapı alanı olarak ilan edildi, daha sonra buna Samandağ'daki bazı mahalleler de eklendi. Ailesini, sevdiğini, komşusunu, arkadaşını, mahallesini, işini, iş yerini depremde kaybetmiş insanlar bir sabah uyanıyor ve telefonlarına gelen şöyle bir mesajla malının Hazineye devredildiğini görüyor.
Ne diyor bu mesajda? 'Adınıza kayıtlı taşınmaz üzerinde Samandağ Tapu Müdürlüğünde şu sıra numarasıyla 6306 sayılı Kanun'un 6/a maddesi uyarınca hazineye devir işlemi yapılmaktadır' diyor. Yani senin malın mülkün artık hazineye ait. Bu mesajla depremzede insanlarımız 'Mülklerim elimden gidecek' diye endişe, korku ve panik içinde. Dolayısıyla bütçe görüşmeleri vesilesiyle Sayın Bakan da Sayın Başkan da buradayken depremzede hemşehrilerimin tüm bu endişelerinin giderilmesini istiyorum.
Nedir bu endişeler? Bir: Bir zemin etütlerini, imar planlarını dahi yapmadan önce rezerv yapı ilan etmenizin sebebi nedir? Bu hatayı Antakya'da Atatürk Caddesi'nde yaptınız, önce dediniz ki: 'Asi Nehri'ne 100 metre mesafeye kadar konut olmayacak. O alanı da milli park ilan edeceğiz.' Sonra, iki ay önce Asi Nehri'ne 5-10 metre mesafede alana temel attınız, sonra sıvılaşma gerçeğiyle karşılaştınız, şimdi doğru bir şekilde fore kazıkla temel yapıyorsunuz ama parasızlığınız bize zaman kaybına mal oldu. Sayın Bakan, empati kurun lütfen, on aydır sokakta, çadırda yaşayan, konteynerde yaşayan depremzede insanımızın bu karda kışta kaybedecek bir dakikası bile var mı? Bunun farkında mı değilsiniz yoksa bunu umursamıyor musunuz?
İki: Antakya'nın etrafı kaya zemin. Dağ bandındaki mahalleler depreme dayanıklılık açısından sağlam bina yapmak için o kadar müsait ki. Hazinenin burada arazileri var. Rezerv alanının kamusal alanda olması gerekmez mi? Zaten yerleşim yeri olan yerlerin niye rezerv yapı alanı ilan edildiğini açıklar mısınız?
Üç: Rezerv yapı alanı ilan edilen yerde ev yapıp verdiğinizde 'Yüzde 50'sini ben vatandaşım istiyorum' diyorsunuz. 3+1 ev için 3 milyon 150 bin lira talep ediyorsunuz. 1 milyon 575 bin lirayı iş yerini, işini, her şeyini kaybetmiş bir insan nasıl ödeyecek Sayın Bakan? 'Ödeyemezse otursun ama tapusunu vermem' diyorsunuz. Diyelim ki vatandaş hasta, tedavi için başka bir ile göç etmesi gerekiyor, bu evi satamıyor, kiraya veremiyor, miras bırakamıyor anlamında, mülkiyet o zaman devlete geçiyor. Bu, mülksüzleştirme değil mi? Anayasa'yla güvence altına alınmış bir hak olan mülkiyet hakkının ihlali, Anayasa'nın ihlali değil mi bu? Burada vatandaşın, ödemesi gereken meblağda -yerinde dönüşümde olduğu gibi- bir kısmı hibe, bir kısmı uygun koşullu kredi formülü beklentisi var. Bu beklentiyi karşılayacak mısınız? Neden bunu düşünmüyorsunuz Sayın Bakan?
Rezerv alanı ilan edilen yerlerde bazı mahalleler tamamen yerle bir olmuş ama bazı mahalleler var ki sağlam binalar var, bu binalarda yaşayan insanlarımız var. Şimdi bu insanlarımız, 'Benim evimde mi elimden alınacak?' diyor haklı olarak. Bakan Yardımcısı samimi bir şekilde sağlam yapılara dokunmayacaklarının sözünü veriyor. Ben buna inanıyorum ama bunun bir düzenlemeyle teminat altına alınmasını istiyoruz. Söz veren Bakan Yardımcısı gittiğinde yerine gelenin 'Ben böyle bir söz vermedim' demesinin önüne geçmiş olmak istiyoruz.
Bu olmamış değil, daha önceki İçişleri Bakanı; 'Evlere girmeyin, devlet eşya yardımı yapacak' diye söz verdi. Yeni İçişleri Bakanı ise eşya yardımının adını dahi bile ağzına almadı. Söz veren gitti, söz uçtu, eşya yardımı yazılı olsaydı böyle mi olurdu Sayın Bakan? Bu nedenle, sağlam binalara dokunulmayacağına dair yasal düzenlemeyi bir an önce bekliyoruz.
Beş: Rezerv alanı ilan ettiğiniz yerlerde belediyenin yetkilileri size geçiyor, bir bakıyoruz ki Antakya'da rezerv yapı ilan ettiğiniz yerler çarşıların olduğu, gelir getiren bölgeler. Afet riski gerekçe gösterilerek yerel yönetimleri baypas etmek mi istiyorsunuz? Vatandaşın merak ettiği, benim de merak ettiğim bu sorularımın, bu oturumda cevaplamasını istiyorum."