Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Karakuş: "Aihm Kaçak Sarayla İlgili Yargılama Sürecini Başlatıyor"
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Candan Karakuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Atatürk Orman Çiftliği’ne Cumhurbaşkanlığı binası yapımına ilişkin imar planıyla ilgili 2015 yılında yaptıkları başvuruda yargılamaya başlama kararı verdiğini açıkladı. AİHM’in yargılamaya öncesinde 22 Temmuz’a kadar iktidarla dostane çözüm önerdiğini belirten Karakuş, “Biz müzakereye hazırız, ama şartlarımız var. Dileriz ki iktidar adil yargılama hakkını savunur ve 2014’te uygulamadığı yürütmeyi durdurma kararını uygular ve o günden bugüne geçen süreçleri tazmin eder” dedi.
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Candan Karakuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Atatürk Orman Çiftliği'ne Cumhurbaşkanlığı binası yapımına ilişkin imar planıyla ilgili 2015 yılında yaptıkları başvuruda yargılamaya başlama kararı verdiğini açıkladı. AİHM'in yargılama öncesinde 22 Temmuz'a kadar iktidarla dostane çözüm önerdiğini belirten Karakuş, "Biz müzakereye hazırız, ama şartlarımız var. Dileriz ki iktidar adil yargılama hakkını savunur ve 2014'te uygulamadığı yürütmeyi durdurma kararını uygular ve o günden bugüne geçen süreçleri tazmin eder" dedi.
TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Candan Karakuş, 2012 yılında Atatürk Orman Çiftliği'ne yapımına başlanan "Cumhurbaşkanlığı Hizmet Binası" için 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptıkları başvuruya ilişkin gelişmelerle ilgili basın toplantısı düzenledi. Karakuş, şu açıklamaları yaptı:
"AOÇ'NİN 97. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE MÜCADELEYE DEVAM ETTİĞİMİZİ BİR KEZ DAHA DUYURUYORUZ"
"Bugün 5 Mayıs, Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) 97. kuruluş yıl dönümü. Kurulduğu yıldan bu yana Cumhuriyet değerlerinin kamusal mekanı olarak, AOÇ'nin Atatürk'ün büyük dehası ile 1,5 yaşındaki Cumhuriyet'in bugün ihtiyaç duyduğumuz noktada, ihtiyaçlarımıza gıdasından, fidan yetiştirmesine, kültürel ortamından, toplumsal cinsiyet eşitliği alanına kadar bir halk üniversitesi görevini gören AOÇ'nin 97. kuruluş yıl dönümünde mücadeleye devam ettiğimizi bir kez daha burada ifade etmek için basın toplantısı düzenledik.
"AOÇ, BİRİNCİ BÜYÜK TALANINI DEMOKRAT PARTİ, İKİNCİ BÜYÜK TALANINI DA AKP DÖNEMİNDE YAŞADI"
AOÇ, birinci büyük talanını Demokrat Parti döneminde yaşadı, ikinci büyük talanını da AKP iktidarı döneminde tahsis ve kiralamalarla birlikte hukuksuz süreçlerle yaşadı. Bu noktada Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve meslek örgütleri, AOÇ'yi koruma amaçlı imar planlarına yönelik davalar açıldı. 2014 yılında, en son yapılan koruma amaçlı imar planının yürütmesinin durdurulması kararı verilmişti. 2012 yılında da AOÇ'de, bugün bizim kaçak saray olarak ifade ettiğimiz, Cumhurbaşkanlığı Hizmet Binası'nın o dönemlerde Başbakanlık Hizmet Binası olarak inşaatına başlanmıştı.
"YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARINI UYGULAMADILAR"
2014 yılında koruma amaçlı imar planına yürütmeyi durdurma kararı gelince meslek örgütleri ile bu kararın uygulanmasını talep etmiştik; 30 gün içinde yürütmeyi durdurma kararını uygulamadılar. O dönem başbakan şu açıklamayı yapmıştı, "Bu hukuk kararına uymayacağım, bu binayı da bitireceğim içine de girip oturacağım, gücünüz yetiyorsa gelin yıkın" demişti. Bizim tabii gücümüz, topumuz, tüfeğimiz yok; hukuk yolu ile süreci aramaya başladık. 30 gün içerisinde yürümeyi durdurma kararı uygulanmadığı için meslek örgütleri ve Ankara Barosu ile Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurduk adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair. AYM başvurumuzu kabul edilemez buldu, bir mağduriyetimiz olmadığını ifade etti. Oysa Atatürk'ün şartlı vasiyeti ve bağışı ile halkına emanet edilmiş bir alandan bahsediyorduk. O noktada da 'AOÇ'yi savunabilmek ve tarafı olabilmek için herhalde kesilen ağaç olmak gerekiyor' demiştik.
"AİHM, 'YARGILAMAYA BAŞLAYACAĞIM AMA ÖNCE İKTİDARLA DOSTANE MÜZAKERE SÜRECİNİ BAŞLATIN' DEDİ"
Bunun üzerine Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak bütün yargı süreçleri tükendiği için 15 Eylül 2015'te avukatlarımızla Strazburg'a giderek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM), yerinde başvuru yaptık. Ondan bir yıl sonra bu başvurumuzun kabul edilebilirliğine dair bir görüş gelmişti. 7 yıl sonra bir haber daha geldi; 7 yıl sonra AOÇ'de koruma amaçlı imar planının yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması ve adil yargılanma kararının ihlaline ilişkin AİHM nisan ayının son haftası bize bir yazı gönderdi ve dedi ki 'Yargılama sürecine başlayacağım ama öncesinde AİHM çerçevesinde dostane çözüm yani bir müzakere sürecinde iktidarla bir anlaşma sürecini öngördü yani taraflar otursun birbirlerine dertlerini anlatsın, yargılama süreci başlamadan sorunlarını çözsün' dedi.
"MÜZAKERE EDERİZ AMA BİZİM DE ŞARTLARIMIZ VAR"
Atatürk'ün şartlı bağışı ve vasiyetine aykırı bir şekilde yargı kararları dikkate alınmadan, ihlal edilerek AOÇ'de çok büyük bir talan yaşandı ve kaçak saray yapıldı. Bizim bu noktada duruşumuz çok net, kararlıyız; AOÇ'nin şartlı bağış ve vasiyetine uygun hale getirilmesi. Dolayısıyla iktidarla müzakereye de hazırız bizim de şartlarımız var. AİHM, müzakere öngörüyorsa biz bu müzakere hazırız, zaten bize de 'müzakereye hazır mısınız cevap verin yani uzlaşma açık mısınız değil misiniz' diyor. Bu toplantı ile müzakereye hazır olduğumuzu ama bu süreçte tavrımızın maddi bir karşılık olmadığını, çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunun bizlere emanet ettiği değerlerde çok ciddi maddi ve manevi zarar yaşanmıştır. Bizim şartlarımız elbette var, müzakerelerin mahremiyet içinde yürütülmesi gerektiğini ifade ettiği için buradan söylemiyorum ama bizim dostane çözüm yapılması noktasında iktidarla müzakereye açığız.
"O GÜN BAŞBAKAN HUKUKA UYSAYDI BUGÜN KAÇAK SARAYIN YASALLAŞMASI İÇİN SÜREKLİ KILIF ARAMAK ZORUNDA KALMAZLARDI"
O gün başbakan hukuka uysaydı yürütmeyi durdurmayı yerine getirmiş olsaydı belki bugün kaçak sarayın yasallaşması için sürekli kılıf aramak zorunda kalmazlardı. Danıştay koruma amaçlı imar planına ilişkin yd (yürütmeyi durdurma) kararı bozdu ama 271 sayılı ilke kararını çıkardılar yasallaştırma için, iptal edildi; 1700 sayılı ilke kararını çıkardılar o da iptal edildi. Ama adil yargılama sürecindeki kırılma noktası 2014'teki yd kararının uygulanmasıydı ama uygulanmadı ve bugün o bina bitti. Dolayısıyla hem Türkiye Cumhuriyeti hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları büyük bir maddi ve manevi zararla karşı karşıya kaldı. Biz bunların tazmin edilmesini isteyeceğiz, detaylarını onlarla görüşeceğiz. Adil yargılama hakkının ihlali durdu mu durmadı; bugün Gezi Davası'nda adil yargılama hakkı ihlal edilen arkadaşlarımızın cezaevinde 10. günü, nöbetimiz devam ediyor.
"BU BİR HALK VE TOPLUM DAVASI OLDU"
AOÇ'nin 97. kuruluş yıl dönümünde AİHM'nin bize verdiği yetkiyle hem madden hem manen zarar görmüş bir ülkenin mimarları olarak müzakereye açık olduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Bu dava tabii ki Mimarla Odası Ankara Şubesi'nin davası değil, 330 hukuksal süreçle bizim örnek davamız. Meslek örgütlerimizin de açtığı davalar var ama bu bir halk ve toplum davası oldu. Bu müzakere sürecinde bizlere önerilerini sunarlarsa bizim de elimiz daha güçlü olur.
"KİMSE BİZE 'TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ AİHM'YE ŞİKAYET ETTİ' DEMESİN. EĞER İKTİDAR BUNU SÖYLÜYORSA CUMHURBAŞKANI ÜÇ KEZ BAŞVURDU"
Biz başaracağız adil yargılanma hakkının herkes için bir hak olduğunu bir kez daha duyuracağız. Kimse bize 'Türkiye Cumhuriyeti'ni AİHM'ye şikayet etti' demesin. Eğer iktidar bunu söylüyorsa Cumhurbaşkanı üç kez başvurdu; kendisine verilen ceza, sicil kaydının silinmesi ve milletvekili seçilebilmek için. Eğer bir ülkede adil yargılanma hakkı yoksa ve yargı süreçleri tükenmişse bunu uluslararası sözleşmelerle imza attığımız AİHM'ye taşımak bizim sorumluluğumuz. Bugün hala üzerinden 7 yıl geçmiş hukuksuzluk devam ediyor. Arkadaşlarımız Gezi Davası'nda adil yargılanma ihlali ile içerideler. Dolayısıyla bu Türkiye'nin ve mücadele eden herkesin, Atatürk'ün bize emanetine ve şartlı bağışına ve vasiyetine aykırı davrananlara karşı verdiğimiz mücadelede Türkiye'de hukuk arama mücadelesinde verdiğimiz bir yoldur. Bu haklı bir yoldur herkes nasıl gidiyorsa biz de öyle AİHM'ne gittik. Dileriz ki iktidar adil yargılama hakkını savunur ve 2014'te uygulamadığı yürütmeyi durdurma kararını uygular ve o günden bugüne geçen süreçleri tazmin eder.
"İKTİDAR MÜZAKEREYİ KABUL ETMEZSE YARGILAMA SÜRECİ BAŞLAYACAK"
Süreç altı hafta sürecek; AİHM, 22 Temmuz'a kadar müzakerelerin tamamlanmasını bekliyor. Biz müzakereye açık olduğumuzu bugün buradan ilan ettik, iktidar tarafı da müzakere yapmak istiyorsa o da tavrını belli edecek. Müzakerede bizim karşımızda kimler olur bilmiyoruz ama müzakereyi kabul de etmeyebilir. Müzakereyi kabul etmediği durumda 22 Temmuz'dan itibaren hükümetin savunması alınacak, sorular sorulacak. AİHM, 22 Temmuz'a kadar müzakereyi dostane tamamladınız tamamlamadınız, tamamlamazsanız bundan sonra yargılama süreci başlayacak diye bize bildirdi. Bu güzel gelişmeyi 10 gündür gezi davasında adil yargılanma hakkı ihlal edilen arkadaşlarımıza ithafen yapıyoruz."