Mırranın "Acı" Türküsü
Anadolu Türkmen boylarından Baraklar, acı kahveleri (mırra) ve yanık türküleri ile yardımlaşma, dertleşme ve misafirperverliği pekiştiren geceleri ile geleneklerini yaşatmaya çalışıyor.
KEREM KOCALAR - Anadolu Türkmen boylarından Baraklar, acı kahveleri (mırra) ve yanık türküleri ile yardımlaşma, dertleşme ve misafirperverliği pekiştiren geceleri ile geleneklerini yaşatmaya çalışıyor.
Anadolu'da 16'ncı yüzyıldan bu yana olduğu bilinen bu boy, Gaziantep'in Karkamış, Oğuzeli ve Nizip ilçeleri ile Suriye'nin kuzeyindeki bazı bölgeleri kapsayan Barak Ovası'ndaki köylerde hayatlarını sürdürüyor. Acı tadı nedeniyle küçük fincanlarda birer yudumluk mırra kahvesinin ikram edildiği Barak bölgesinde düzenlenen gecelerde, misafirlerin seslendirdiği yanık türküler halkın kaynaşmasını sağlıyor. Mırranın hazırlanması sırasında kahve çekirdekleri dibeklerde dövülürken çıkan melodik ses ise mistik bir hava oluşturuyor.
Önceden Barak geceleri için hemen her köyde 2-3 özel salon varken artık bu rakam bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azaldı ancak her şeye rağmen bu kültürü yaşatmaya çalışan aileler bulunuyor.
Gaziantep'in Karkamış ilçesine bağlı Arıkdere köyünde yaşayan Kemal İnal ise evinin bahçesinde hazırladığı salonda, tıpkı geçmişteki gibi bu kültürü yaşatmaya gayret ediyor.
İnan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, babasının dedelerinden öğrendiği kültürü kendisinin de yaşatmak istediğini söyledi.
Bunun için evinin bahçesinde bir bölüm hazırladığını, burada ayda birkaç keç tanıdık, tanımadık herkesi misafir etmeye çalıştığını ifade eden İnan, "Misafirlerimiz burada gelip, mırralarını içiyor, türküler söyleniyor. Bu geceler, bizim için sadece eğlence amaçlı değil aslında. Burada insanlar birbirinin derdini dinler, sıkıntısına ortak olur, çözüm için birlikte akıl yorar. Yani bizim Barak geceleri aslında kaynaşmayı ve misafirperverliği özünde barındırır." dedi .
Barak gecelerinin geçmişe göre oldukça azaldığını, bundan da rahatsızlık duyduklarını aktaran İnan, şöyle konuştu:
"Biz kültürümüzü sürdürmek istiyoruz. Bunun için insanlarımızın yeniden köye dönmesi lazım. Bunun için ilgililerden destek bekliyoruz. Mesela köyümüzde ve civar köylerde tarımsal sulama geliştirilirse bu verimli topraklar yeniden bölge insanıyla buluşur. Böylelikle de insanlar kültüründen uzaklaşmamış olur."
Köylülerden Dede Demir ise bugünkü kültürle geçmiş arasında çok fark olduğuna işaret ederek, Kemal İnan gibi az sayıdaki insanın bu kültür için öncülük yapmaya çalıştığını söyledi.
Önceden maddi gelire, borca veya yokluğa bakmadan herkesin gücüne göre bir oda hazırlayıp insanları konuk ettiğini anlatan Demir, "Çok güzeldi kültürümüz. Herkes birbirini ağırlamaya, misafir kabul etmeye çalışırdı ama şimdi öyle değil. Buradaki esas gaye, birbirine yardımcı olmaktı. Artık eski heyecan kalmadı." diye konuştu.
Acı mırranın zorlu yapımı
Acı tadı nedeniyle ilk kez tadanların "farklı bir lezzet" olarak nitelendirdiği mırra, Türk kahvesinde de kullanılan çekirdeklerle üretiliyor.
Kavrulduktan sonra "dibek" adlı havan benzeri kaba alınan kahve çekirdekleri, çok inceltilmeden dövülüyor ancak bu dövme işlemi sırasında kahvenin havana yapışmaması için havan, dibeğin farklı bölgelerine çarptırılarak melodik sesler çıkartılıyor.
Mırranın hazırlanmasında en önemli kısım da kaynatma evresi. Bilinen yöntemlere göre çok uzun bir kaynama süresi olan mırra, belli aşamalarda kahve telvesinden ayrıştırılıyor. Kaynadığı sırada bir kaç kez süzme, kahve ile su ekleme işlemi gören karışım, tortusundan ayrıldıktan sonra kaküle adı verilen baharatla bir süre daha kaynatıldıktan sonra servis için bakır işlemeli, ibriğe benzeyen cezveye aktarılıyor.
Geleneksel olarak kulpsuz, küçük tek bir fincan ile servis edilen mırranın servisinde de saygıya önem veriliyor. Büyükten küçüğe doğru, mırra aynı fincanda ikram edilerek kardeşlik ve birlik duygusu pekiştiriliyor.