MİT Müsteşarına Yapılan Operasyon Bu Işin Ilk Adımıydı"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz'da atılan darbe girişimi adımının öncesi olduğunu belirterek, "MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz'da atılan darbe girişimi adımının öncesi olduğunu belirterek, "MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı. Ama o adımın devamı şahsımaydı. Onu başaramadılar" dedi.
Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile getirilenleri anlattı, yapılan yanlış eleştirilere cevap verdi. Terörle mücadelenin daha etkin yürütüldüğünü söyleyen Erdoğan, FETÖ'nün devlet kurumlarından temizlenmesi çalışmalarının sürdüğünü kaydetti. "MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı. Ama o adımın devamı şahsımaydı. Onu başaramadılar" açıklamasında bulunan Erdoğan, bunun öncesi olduğunu, daha öncesinde adımı atmadan geri çekilmek zorunda kaldıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin cumhurbaşkanının partili olması ile ilgili gelen eleştirilere cevap veren Erdoğan, "Bugünkü şartlarda aslında yürütme yasamaya girişmiştir. Ama öbür türlü olduğu zaman yürütme yasamanın içine o kadar giremeyecek. Yasama çok daha rahat çalışacak. Denetleme yetkisi de olduğu için yürütme oraya o kadar giremeyecek. Partili olmasının getirdiği avantaj, cumhurbaşkanı partisiyle içli dışlı olacağı için partisini de disipline etme açısından büyük bir önem arz ediyor. Partisinin disipline olması da bir defa müşterek çalışmada hem kendisine ayrı bir güç katacak, kendisi de partisinin ülkedeki tüm illere yayılmasında, illerdeki çalışmaların kontrol edilmesinde çok daha aktif ve faydalı hale gelecek. Mesela Kılıçdaroğlu 'siz gelip de ilinizin herhangi bir sorununu nasıl anlatacaksınız?' diyor. Yönetmemiş, eline bir SSK'yı vermişler orayı da zaten rezil etmiş, Savaş Ay'ın programını izlediğimde o hal ile bugünkü hal aklıma geliyor" diye konuştu.
"BIRAKALIM DA KADININ DERDİNİ ORADA KADINLAR DİLE GETİRSİN"
Yeni sistemin kadınlar açısından neden önemli olduğunu anlatan Erdoğan, "Kadınlarımızın parlamentoda yer alışı bizimle önem kazındı, biz bu kapıları açtık. Benim hanım kardeşlerimizin üzerindeki agresif bir yaklaşımımım var. Çünkü istiyorum ki bu toplumun yarısı, hatta bazen yüzde 51'e çıktığı dönemlerde oldu malum, hanımlardan oluştuğuna göre gerek eğitim-öğretim sisteminde gerek devletin kurumları içinde çok daha etkin hale gelmesi, nitekim şuanda istihdamda kadınların artış hızının farklı olduğunu görüyoruz. Parlamentoda özellikle kadınların temsili noktasında orada erkekler kadınlar adına mı konuşacak? Kadının derdinden kadın anlar, bırakalım da kadının derdini orada kadınlar dile getirsin. Bu konuda rahat olalım. Biz kızlarımızın cahil kalmasını istemiyorsak onları teşvik edici, etkin rollerde yer alan, ağırlıklı olarak eğitim-öğretim kurumlarını söylüyorum, şuanda eğitim-öğretim kurumlarında hanımların yeri çok önde. Kısa bir zaman içinde çok daha farklı olacak. Bunun bize sağlayacağı getiri çok farklı. Ben Anadolu'yu dolaştığım zaman ilkokullardan tutun da ortaokul, lise, buralardaki kız öğrencilerimizin sayısının iyi bir konumda olması bizleri huzurlu kılıyor. Bundan sonraki süreçte bunu aynı kararlılıkla devam edeceği inancındayım" şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANI ALİ KIRAN, BAŞ KESEN OLMUYOR"
"Cumhurbaşkanı bu önerilen sistemde ne gibi kararnameler çıkartacak, bunun ne gibi avantajları var?" sorusuna cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasanın ve anayasada yer almayan yasaların dışında boşlukta olan konuların olduğunu, bir kararname çıkacaksa ve bu yasalara ters olmaksızın cumhurbaşkanının kararname çıkartabileceğini söyledi. Erdoğan, "Velev ki çıkartmış olduğu bir kararname konusunda, parlamento buna itirazi bir durum söz konusu olursa burada denetim yetkisini kullanır. Bu denetim yetkisi sadece orada kalmaz anayasada da devam eder. Bu kadar güçlü bir kontrol altında. Cumhurbaşkanı Ali kıran, baş kesen olmuyor. Bunlar okumuyorlar, okumuş olsalar bunların hepsini göreceklerdi. AYM'ye parlamentonun itiraz yetkisi nasıl var, o dönemde de parlamentonun oraya itiraz yetkisi olacak. Kararnameler konusunda da parlamentoda baktı ki işine gelmedi, onunla ilgili bu itirazını yapar AYM'ye. Her şey ortada. Yasama organı var, AYM var, dolayısıyla dediğim dedik, öttürdüğüm düdük, böyle bir Cumhurbaşkanlığı kurumu yok" ifadelerini kullandı.
"NİYE 'HAYIR' DEDİĞİNİ BİLMİYOR"
"Hayır" çadırı ziyaretine ilişkin sorulan bir soruya cevap veren Erdoğan, "Ben içeriye girerken ilginç bir şey oldu. Niye 'hayır' diyorsunuz dedim. 'Çağdaş bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz' dedi. 'Şuandaki Türkiye çağ dışı bir Türkiye mi' dedim. Çünkü niye 'hayır' dediğini bilmiyor. Dedim ki, 'şu Yavuz Sultan Selim Köprüsü, kim akıl ederdi, böyle bir köprü.' Ne dese beğenirsin 'niye Tayyip Erdoğan adını koymadınız da Yavuz Sultan Selim ismini koydunuz.' Dedim ki 'burada benim ne kadar mütevazi olduğumu anlayacaksın. Kendi adımı koymadım, Osmanlı'nın zirve yaptığı dönemin Sultanı Yavuz Sultan Selim'in ismi buraya yakışmaz mı, onu koyduk.' 'Siz ayrımcılık yaptınız' dedi, Alevi-Sünni meselesi, onu gündeme getirdi. 'Çok ayıp, buna üzüldüm, aklımızın ucundan bizim böyle bir şey geçmedi, sizin de aklınızdan böyle bir şey geçmesin' dedim. Şu köprünün üzerinden Alevi vatandaşım, Sünni kardeşim geçmeyecek mi? 'Bırakın bu işleri, sloganik yaklaşımları bırakın' dedim. Bu sefer 'bir tane Alevi üniversitesi yapmadınız' dedi. 'Nevşehir'de Hacı Bektaşi Veli adını üniversiteye vermedim mi, ben verdim?' dedim. 'Bir tane yeter mi?' dedi, 'diğerini de sen yap' dedim" diye çadırda yaşanan diyalogları anlattı.
"GÜVENOYU YETKİSİ PARLAMENTONUN OLMAYACAK, MİLLETİN OLACAK"
Yeni sistemi ve hızlı karar almanın faydalarını anlatan Erdoğan, "Sene 1950, çok partili hayata geçiyoruz. O günden bugüne 484 gensoru verilmiş, bunların 480'i ret, 4 tanesi kabul görmüş. Bu gensorular niye verilir? Parlamentoyu işlevsiz hale getirmek için verilir. Diyelim ki acil bir şey oldu, bu KOBİ'ler için, KOSGEB için olur, esnaf, sanatkar için olur, bunu biran önce çıkartmak lazım. Gerekçe 'bunu çıkartırlarsa oy olarak onlara döner' böyle bir yaklaşım. Biliyor ama bu geçmez diye. Buna rağmen bu gensorular veriliyor. Bunların ciddi bir zaman kaybı var. Hepsi için 1 gün kabul etseniz 484 gün yapar. Haftada parlamento zaten 3 gün çalışıyor. Biz bunları aşalım istiyoruz. Güvenoyu yetkisi parlamentonun olmayacak, milletin olacak. Millet seni getiriyor, millet götürecek. Aklayan da o, karalayan da o. Milletle gelen milletle gider. Millet bizden hizmet bekliyor. Bu hizmeti bizim seri vermemiz lazım, bizim patinaja tahammülümüz yok. Kararda seri olmak çok önemli. Parlamento zaten senin arkandaysa olarak daha seri bir çalışmaya da girmiş olacaksınız. Muhalefetin elinden bazı şeyler var ki alınmış olacak. Mesela gensoru gibi. O alındığı andan itibaren çok daha rahat. 'Bakan gelip parlamentoda hesap vermeyecek' diyor. Hesabı cumhurbaşkanı verecek. Senin de bakandan bizzat almak istediğin bir şey varsa yazılı olarak bakana soru önergeni gönderirsin, bakan da bunun sana cevabını verir. Bununla vakit kaybolmuyor. Bir diğer konu, bütçede aksama süreci yok. Bir başka konu, özellikle artık parlamentoda bu dayanışmanın getirdiği işlevle birlikte öyle inanıyorum ki, parlamento içinde yer alacak partilerin dayanışması da çok daha farklı olacaktır. Örneğin şuanda MHP ile AK Parti'nin dayanışması geleceğe yönelik güzel örnektir. Demek ki olabiliyor. Ama öbür taraftan vatanımıza, milletimize bölücü olarak yaklaşan zihniyet, mantık da burada yerini bulamıyor. Sen Kandil dağından talimat alacaksın, aldığın talimatı parlamentoya taşıyacaksın, parlamentoda kürsüde onu dillendireceksin, burası yolgeçen hanı değil ki. 7 Haziran seçimlerinde görmedik mi? 253 tane kardeşimiz öldürülmedi mi? Bunlar Kürt'tü, öldüren de Kürt'tü. Bunu neyle izah edeceksiniz. İşte bu sistemin bedeli bu. Parlamenter demokrasi denen bu sistemde biz bu kadar ihtilaller, darbeler yaşamadık mı? Bütün bu darbeleri yaşamamıza rağmen biz bunun neyini savunacağız. Şu kadar güzel hizmetler verdik, bu güzel hizmetleri vermemizin sebebi şahsımızdan kaynaklanıyor. Ben Sayın Sezer ile de çalıştım, dünya görüşlerimiz aynı değildi ama katlandım. Merhum Ecevit ile dünya görüşleri de aynıydı, merhum Ecevit ile bu iş öyle yürümedi. Anayasa kitapçığını merhum Ecevit'in yüzüne fırlattı, ertesi gün bütün piyasa alt üst oldu, ülkemizin ekonomik olarak başına neler geldiğini biliyoruz. Bütün bunlar göz önündeyken biz hala neyi tartışacağız" açıklamasında bulundu. Gençlere 15 yıl öncesini incelemelerini tavsiye eden Erdoğan, geçmişte devletin zirvesinde yaşanan tartışmalardan örnekler verdi.
"CHP'nin bu ülkede tek başına iktidar olduğu, tek parti döneminde CHP'nin il başkanları il valisiydi aynı zamanda" diyen Erdoğan, bunların bugün hiç konuşulmadığını söyledi. Erdoğan, "Şimdi böyle bir şey gündeme gelemez, biz varız. Şimdi her şey demokrasinin çizdiği, yasaların belirlediği çerçeve içinde yürür. Atayanlar vardır, atanmışlar vardır, ama atayan ağırlıklı seçilmiştir. Kılıçdaroğlu '17 Nisan'da muhtarlıklar kapatıldı denirse şaşmayın' diyor. Böyle bir ifadeyi ana muhalefetin başındaki insan nasıl kullanabilir. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi şuanda var mı? Muhtar seçimle geliyor, seçimdeki garantisi yasalardır, kararname değil. Dolayısıyla kanunla güvence altına alınmış olan bir muhtarı siz ancak yasal düzenlemeler veya yasal değişiklikler yapabilirseniz alırsınız, yoksa alamazsınız. Bunu bile okumamış, bilmiyor" dedi. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bu zamana kadar 15 bin muhtarı ağırladığını, bundan sonra da 55 bin muhtarı ağırlayacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanının kıdem tazminatı, asgari ücreti kaldırabileceği yönündeki eleştirilere de cevap veren Erdoğan, "Bunların hepsi yasal düzenleme ile teminat altına alınmıştır. Yapılabilecek bir yasal düzenleme olursa buralarda değişiklik olabilir, aksi taktirde böyle bir değişikliğe gidilmez. Hiçbir cumhurbaşkanı da kendi memuruna verilmiş bir hakkı göre göre almaz. Biz siyasetin içinde bulundu. Böyle bir yanlışı asla yapmaz" dedi.
"BUNDAN SONRA BİZİM ŞEHİDİMİZİN BEDELİNİ TERÖR ÖRGÜTLERİ ÇOK AĞIR ÖDEYECEKLERDİR"
Son dönemde Silahlı Kuvvetlerin ve polisin büyük başarı kaydettiğini söyleyen Erdoğan, "Bugün de yapılan operasyonlarda, gerçi Gabar'da 3 şehidimiz var, Allah rahmet eylesin, ailelerine, milletimize baş sağlığı diliyorum, bedelini de onlar ağır ödediler. Son aldığım rakam 20 civarındaydı. Bundan sonra bizim şehidimizin bedelini terör örgütleri çok ağır ödeyeceklerdir. Bütün sınır boyunu güvenlik duvarı ile örüyoruz. Böylece sınırlardan teröristlerin girmesi olayını büyük ölçüde engellemiş olacağız. Bu davarlar da çok güvenli, temkinli bir şekilde sürüyor. Bütün oradaki güvenlik ekiplerimizin harekatlarını da daha da güçlendirecek" diye konuştu.
FETÖ ayıklanmasında terörle mücadele fark olduğunu söyleyen Erdoğan, "Ama işimiz daha çok. Bunlar 40 yıllık bir çalışmanın neticesini aldılar, almaya devam ediyorlar. Bizler de bylock olayı ile ciddi bir veri yakaladık. İnlerine adeta giriyoruz. Teknolojik olarak hangi imkanlarla çalışıyorlarsa bizde o imkanlarla saldırıyoruz. Bazıları, 'benim telefonum değildi, kız kardeşimindi, amca çocuğumundu' diyor. Kusura bakmasınlar, belki bazı şeylerde olabilir, isabet noktasında zaaflarda olabilir, kardeşim sende telefonunu onlara kaptırma. Eğer vermişsen, bu görüşmeler de yapılmışsa yargı bunların incelemesini yapıyor. Bununla ilgili kararını veriyor. Bazen ısrarlar oluyor, yargı da bunu tekrar masaya yatırıyor, orada bir hata varsa yargı bunları düzeltme makamıdır, ortalığı ayağa kaldırmaya gerek yok" şeklinde konuştu.
"SİLAHLI KUVVETLERDE VE EMNİYET TEŞKİLATINDA CİDDİ BİR AYIKLAMA YAPILDI, YAPILIYOR"
Devlet kurumları içinde FETÖ ayıklamasının ne aşamada olduğunu anlatan Erdoğan, "Silahlı Kuvvetlerde ciddi bir ayıklama yapıldı, yapılıyor, Emniyet Teşkilatımızda öyle. Devletin tüm kurumlarında başta Milli Eğitim olmak üzere orada ciddi ayıklamalar yapıldı, yapılıyor. Sayısal verilere baktığımız zaman 100 bine yakın bir ihraç söz konusu. Bunlara itirazlar da olabiliyor. Bu itirazları dahi biz inceleme konumundayız. Ellerinde sağlam verileri varsa gereği yine yapılsın. Ama asla ihraç ettiniz, ondan da gam duymayın, çünkü bedel ödedik, bu milleti böldüler. Biz bu milletin bölünmesine rıza gösteremeyiz. Son bir iade oldu, 400 küsür kişi yeniden görevlerine iade edildi. Veriler sağlam gelirse konu ile ilgilenen Başbakan Yardımcımız Nurettin Beyin başkanlığında çalışma yapılıyor, görevlerine iade edilme KHK ile düzenleniyor. Sonra bana geliyor ve bizde tereddütsüz onaylıyoruz ve görevlerine iadelerini sağlıyoruz" ifadelerini kullandı.
"MİT MÜSTEŞARINA YAPILAN OPERASYON BU İŞİN İLK ADIMIYDI"
15 Temmuz'da atılan darbe girişimi adımının öncesi olduğunu söyleyen ve darbe girişiminin bu işin pik yaptığı nokta olduğunu söyleyen Erdoğan, "MİT Müsteşarına yapılan operasyon bu işin ilk adımıydı. Ama o adımın devamı şahsımaydı. Onu başaramadılar. Daha öncesi de vardı. Daha öncesinde adımı atmadan geri çekilmek zorunda kaldılar. Şuanda yurt dışında olanların birçoğu bu süreçten geçip tecrübe kazananlar, kaçıyorlar. Bunların şuanda ellerinde milyarlarca dolar var. Burada söylüyorum bu işi bazıları hafife alıyor. Bir üst akıl ülkemiz üzerinde ciddi bir oyun oynadı. Ben bu üst akıl ifadesini 2012-2013 olabilir, ' bir üst akıl bu operasyonları yapıyor' dedim. Dediler ki, 'kimdir?' 'Siz gazetecisiniz, o üst aklında hangi ülke olduğunu siz bulacaksınız' dedim. Almanya'da yayınları izliyoruz, oralarda açılan okullar, bunlara sağlanan imkanlar, Afrika'da bunlara sağlanan imkanlar, Amerika'da düşünün charter schoollarda ki, charter schoollar devlet tarafından ciddi manada desteklenen ve buradan yıllık bunların elde ettiği rakam yaklaşık 750 milyon dolar. Bütün bu rakamlar ortadayken, buradan elde ettikleri imkanlarda belli şeyi bloke ettiler. Kongre üyelerini seçimlerde bunlar destekledi. Bununla bir yerlere vardır. Kongre üyeleri ile ikili ilişkiler geliştirdiler. Bu ikili ilişkiler neticesinde işi daha da ileriye taşıyarak yargıya sirayet ettiler. Nasıl Türkiye'de yargıya sızdıysalar, Amerika'da da, Almanya'da da sızdılar, birçok ülkede sızdılar. O ülkenin üst düzey insanlarının çocukları bunların okullarında okudu. Ondan sonra değişik kademelerine bunlar girdiler. Süreç kısa değil ki. En az 20 yıl. Biz bunu oralardaki liderlere söylediğimiz zaman hafife alıyorlar. Bizim ağzımız yandı, damdan düştük, yarın sizin başınıza da böyle bir şey gelirse 'Erdoğan bunu bize söylemişti' diyeceksiniz ama iş işten geçmiş olacak" açıklamasında bulundu.
(Derya Yetim / İHA)