Müzikte Kaos Dönemi Yaşanıyor'
Günümüzde müziğe büyük ölçüde internet üzerinden erişilmesi, sektörün telif hakları konusundaki en önemli şikayeti.
Dünyada ve Türkiye'de de müziğin dijitalleşmesinin sıkıntıları yaşanıyor. En önemli sorunlardan biri ise sektörde telif konusunda kimin nasıl temsil edileceği konusunun netlik kazanmamış olması. Bu yüzden birden fazla meslek kuruluşu aynı parça için farklı telifler isteyebiliyor. Bu da telif ödemek isteyen kurum ve kuruluşlar için ciddi bir sorun teşkil ediyor. Bu durumdan sanatçı da zarar görüyor.
Türkiye'de 150'den fazla müzisyen ve besteciyi temsil eden Universal Music Taxim Edition firması, bu sanatçıların dijital dünyadaki hakları ile ilgili çalışmalar yapıyor. Al Jazeera Türk'e konuşan şirketin Genel Müdürü Mine Aksoy, sektörün durumunu "Türkiye bir kaos döneminden geçiyor" sözleriyle özetliyor. Aksoy'a göre bir dönem dünyada farklı ülkelerde yaşanan bu süreçten şimdi Türkiye de geçiyor.
Türkiye'de dijital müziğe dönüşüm sırasında ne gibi sıkıntılar ortaya çıktı?
Bu soruya küresel anlamda cevap vermek lazım. Çünkü albüm satışları yıllar önce LP (Long Play) şeklindeydi, ardından kasete geçiş oldu. Kasetten de CD'ye geçiş yaşandı. Müzik endüstrisi 70-80 yıl içinde ne zaman format değişikliği olsa bunu gündeme getirmeyi başardı. Ama bu değişikliklerde her zaman alan belliydi. Günümüzdeki terminolojide bunu 'offline' dünya olarak adlandırıyoruz. Ne kadar sattığımızı, hangi şarkıların nerede olduğunu biliyorduk; tamamen kontrolümüzde olan bir alandı. Ama 'online' dünyada sınırlar tamamen ortadan kalktı. Şarkının kimler tarafından dinlendiği, ne kadar popüler olduğu ve şarkının mı yoksa albümün mü daha beğenildiği gibi konular ciddi tartışma alanları haline geldi. Dünya pazarına baktığımızda ilk başta bir kaos yaşandı. Müzik endüstrisi daha sonra bu kaosu kontrol etmeye başladı. Şarkının sunulmasının ardından ne kadar beğenildiği ölçülebilmeye başladı ve teliflerimizi tahsil etmeye başladık.
'Türkiye bir kaos döneminden geçiyor'
Bu rüzgar, Türkiye'ye daha yeni ulaştı. Katıldığım her panel ve toplantıda dile getirdiğim şey, Türkiye'nin şu an bu kaos döneminden geçiyor olduğu. Çünkü müzik sektörü kurumlarını içeren sektör tamamen 'offline' dünyanın kurallarıyla belirlenmiş bir düzene alışkınız. Albümümüzü yapıyor, parçalarımızı içine koyuyoruz. Sattığımız kanallar, tanıtım yapacağımız mecralar ve sanatçılarımızın nasıl davranacağı belli. Ama online dünyada sanatçılarımızın artık 24 saati göz önüne geldi. Her an her yerde izleniyorlar bir anlamda. Bu durum, sanatçıların ürettiklerinin mi, yoksa hayatlarının mı daha ön planda olduğu konusunda bir kavram karmaşası yaratmış durumda. Otomatik olarak bu durum müzik endüstrisinin üretiminden satışına ve pazarlamasına kadar yayılmış durumda.
'Kendi aramızda denge sağlanmış değil'
Açıkçası ben burada biraz açık ve seri konuşacağım. Bence sektörümüzde ciddi problemler var. Biz firma olarak bu sorunları çözmeye çalışanlardan biriyiz. Biz şu anda kendi aramızda tam olarak denge sağlamış değiliz. Telif birliklerinin arasında ticari ilişki olsun; bu kullanıcıdan ne isteyeceğimizden, ne şekilde lisanslayacağımıza ve tarifelerimizin nasıl olması gerektiğine kadar uzayan bir konu, denge söz konusu değil. Dahası, yapım şirketleri, edisyon şirketleri, eser sahipleri ve yorumcular olarak da eğer bir endüstrinin kapalı devre bir ekosistemiysek, aramızda ticari anlamda hak ve haktan ziyade işin dağılımı çözülmüş değil.
Türkiye müzik piyasasında çok patronlu bir telif sistemi var. Bu ne gibi sorunlar oluşturuyor?
Bir kere ne biz, ne telif şirketleri ne de yapım şirketleri patron değil. Bu, üretim tabanlı bir anlayış içinde manevi ve mali olarak da söz yazarı ve besteciler oturuyor. Onlar üretiyor, bu üretimler yorumcular tarafından icra ediliyor ve karşınıza müzik eseri dediğimiz ürün ortaya çıkıyor. Bunun etrafında, adına edisyon, yapım veya telif firması deyin, sektör olarak bir ticari model oluşturmaya çalışıyoruz. Offline dünyada aramızdaki tüm sıkıntılara rağmen az çok bu model belliydi. ama online dünyada biz neyi temsil ettiğimiz konusunda kendi aramızda karara varmış değiliz. Batı'ya baktığımız zaman tabii ki yapımcıların, eser sahiplerinin ve editörlerin bağlı oldukları mezhep birlikleri olduğunu görüyoruz. Mezhep birlikleriyle aramızda uzlaşabildiğimiz ve uzlaşamadığımız konularda belirli sınırlar olsa da, en azından kurumsallaşmış bir yapı var. Dolayısıyla çok patronlu değil ama çok başlı bir sistem olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ne istediğinizi bildiğiniz sürece kullanıcının karşısına 15 kurumda oturabilir, bunda sorun yok. Ancak bir Türkiye'de halen ne istediğimize karar verememiş olmanın sıkıntısını yaşıyoruz.
Kısa bir süre önce ücretli müzik platformu da kuran YouTube'u Türkiye müzik piyasasında nerede görüyorsunuz?
Bu soruya kendi cephemden, müzik edisyon tabanlı bir cevap vereceğim. Bence YouTube çok doğru bir model. Çünkü müziğin yasal olarak tüketildiği ve aynı şekilde kullanılmaya teşvik edildiği her türlü online platformun başımızın üzerinde yeri var. Ayrıca YouTube bugün dünya tarafından kabul edilmiş bir gerçeklik ve reddetmek gibi bir seçeneğiniz olamaz. Fakat şahsi bakış açımdan yorumladığımda şunu diyebilirim. Eğer YouTube halen Türkiye'de eser sahiplerine telif haklarını doğru bir şekilde ödemiyorsa, ya da ödemek istiyor ancak Türkiye'de doğru muhatabı bulamıyorsa ve ödenen veya ödenmek üzere olan teliflerin eser sahiplerine ulaşması yapılamıyor ve doğru bir şekilde raporlanmıyorsa, ciddi bir sıkıntı var demektir. Burada YouTube ve bizleri bir parça suçlu görüyorum. Ama bahsettiğim sorunları aşabilsek bile YouTube'da doğru pazarlama, doğru içerik yönetimi YouTube'un değil bizlerin işidir. Bence herkes ticari sınırlarını bilirse dünyada çok daha düzgün bir sistem olacak.
Spotify ve Deezer gibi servislerin Türkiye müzik sektörüne etkisi nasıl oldu?
Yüzde 100 doğru modellerdir. Sporify ve Deezer'ı kişi olarak da kurum olarak da destekliyoruz. Ne kadar çok uluslararası aktör hayatımıza girerse, bir sektör o anlamda endüstri olmaya yelken açar ve o kadar kurumsallaşır. Çünkü uluslararası aktörler demek bizim tarifelerimizin, haklarımızın doğru bir şekilde alınmasının ve raporlamanın uluslararası standartlarda yapılması anlamına geliyor. Bu sebeple biz sektör olarak Spotify'a bir takım nedenlerden dolayı uzak durduk ama ben telif birlikleri merkezlerinin Spotify'a kucak açması gerektiğini ve uluslararası teknik bilgileri ile iş modellerinden en kısa zamanda yararlanmamız gerektiğini düşünüyorum.
Dijital müzik platformları korsanlığı önledi ancak sanatçılar genel olarak memnun mu, eksikler neler?
Korsanlığı çok önledi diyemeyiz. Çünkü bugün Türkiye'deki yasal, büyük dijital platformlara baktığımızda bir elin beş parmağını geçmiyor. Küçük platformlar ise bizlerin büyük çabaları ve telif birliklerinin ciddi mücadelesi sayesinde yasal kaldı. Yine de yapılan mücadelenin yeterli olmadığını düşünüyorum. İzinsiz kullanımlarla ilişkili olarak çok daha hızlı çalışmamız gerekiyor.
'Bu durum sanatçıları da mağdur ediyor'
Sanatçılarımızın üç madde altına koyabileceğim ciddi sıkıntıları söz konusu. Bunlardan biri yine hep bahsettiğim gibi sektör içindeki açmazlardan dolayı sanatçıların mağdur duruma düşmesi. Bu çok ciddi bir sorun olarak beliriyor. İkinci sorun, online dünya tamamiyle kontrol dışında bir mecra olduğu için sanatçılar üretimlerini yeniden modellemek zorunda kalması. Bu yaşadığımız geçiş sürecinin getirdiği sıkıntılardan bir tanesi. Üçüncü ve yine hep altını çizdiğim sorun, sanatçıların özel hayatlarının hiç olmadığı kadar gündemde olması. Sanatçı parasını müzik üretmekten kazanıyor. Dolayısıyla özel hayatıyla, duruşunun ve üretiminin ticarete dönmesi arasındaki paketleme sınırını biraz daha doğru tutmakta fayda var.
Kaynak: Al Jazeera