Nesillerdir Süren Fener Görevini Teknoloji Devraldı
Sinop'un İnceburnu mevkiindeki Türkiye'nin en kuzey ucunda olan deniz fenerini 1863 yılından bu yana aynı aileden gelenler yaktı.
Sinop'un İnceburnu mevkiindeki Türkiye'nin en kuzey ucunda olan deniz fenerini 1863 yılından bu yana aynı aileden gelenler yaktı. Ancak Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne ait fenerin ışıklarının, gelişen teknoloji ile birlikte fotoselliye (ışık etkisiyle elektrik üreten araç) dönüştürülmesi üzerine, fenerin son bekçileri Çilesiz ailesi de gün saymaya başladı. 3 çocuk annesi 48 yaşındaki Makbule Çilesiz, "Eşim 5 yıl sonra emekli olacak. O zaman bizde buradan gideriz" dedi. 1863 yılında Şaban efendi ile başlayan deniz feneri bekçiliğini, 1992 yılında aynı aileden gelen babası Hüseyin Çilesiz'in emekli olmasıyla devralan 49 yaşındaki Erol Çilesiz de yaptığı işten zevk aldığını, ancak teknolojiye yenik düştüklerini söyledi.
Sinop'un İnceburun mevkisinde bulunan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na bağlı Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne ait fenerin ışıklarını 1863'den itibaren hep aynı soydan gelenler yaktı. 1'inci Abdülaziz döneminde Şaban efendiyle başlayan deniz feneri bekçiliğini, 1992 yılından itibaren de Erol Çilesiz devam ettirmeye başladı. 20 yıl önce emekli olan babası Hüseyin Çilesiz'den görevi devralan 3 çocuk babası Erol Çilesiz yaklaşık 5 yıl sonra emekli olacağını söyledi. 2 kız ve 1 erkek çocukları olan ailede gelişen teknoloji ile birlikte fenerin ışıkları fotoselli yapılınca, yaklaşık 150 yıllık görev de son bulmaya yüz tuttu.
FENERE GELİN GELDİ, 3 ÇOCUĞUNU DA BURADA EVLENDİRDİ
Erol Çilesiz'in eşi Makbule Çilesiz 20 yıl önce fenere gelin geldiğini söyledi. 3 çocuğunu burada büyüten Çilesiz, hepsinin düğününü de fenerde yaptığını anlattı. Fenere ilk geldiği gün ormandan gelen yabani hayvanların sesinden korktuğu için dışarıya dahi çıkamadığını dile getiren Makbule Çilesiz, kent merkezine 30 kilometre uzaklıkta bulunan fenerde yaşamanın zor olduğunu belirterek, "Bu yüzden çocuklarımı okutamadım. Yollar çok kötüydü. Ancak ilköğretimi bitirdiler. Şimdi yollar asfalt yapıldı. Her gün yüzlerce kişiyi buraya gelip gidiyor" dedi.
GELENİMİZ, GİDENİMİZ OLMAZDI
Günlerini ev işleri yaparak ve hayvanlarıyla ilgilenerek geçiren Çilesiz, eşinin emekli olmasıyla birlikte fener bekçiği görevlerinin de biteceğini söyledi. Makbule Çilesiz şöyle konuştu:
"Eşimin ailesi 1863 yılından itibaren bu fenerde görev yaparak gemicileri uyarmış. Eşim de 20 yıldır o görevi yerine getiriyor. O olmadığı zamanlarda veya hasta olduğunda fenerin ışıklarını ben yakardım. Çok zorluklar çektik. En yakın ev bize 7 kilometre uzaklıkta. Gelenimiz gidenimiz olmazdı. Çok yalnız kaldık. Son dönemlerde yollar yapılınca her gün yüzlerce insan buraya geliyor. Biz de yalnız kalmıyoruz."
3 MEZAR VAR
Devlet Memuru olduğu için konuşmayan Erol Çilesiz ise fenerde doğup büyüdüğünü ve burada yaşamaktan mutlu olduğunu, ancak teknolojiye yenik düştüklerini dile getirdi.
Fenerin önündeki kayalıklarda ikisi Çilesiz ailesin fertlerine, biri de denizden çıkarılan ve kimliği tespit edilemeyen bir kişiye ait 3 kişinin mezarı bulunuyor. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri haline gelen fenerin çevresi de Sinop Valiliği tarafından düzenlenmeye başlandı.
YK,EA(İS/COŞ) - Sinop