Obezitede genetik yapı yüzde 25 kendini gizliyor
Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, "Bir kişinin anne ve babası kilolu ise kendisinin de kilolu olma ihtimali artar. Bu genetik yapı yüzde 25 oranında kendini gizler.
Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, "Bir kişinin anne ve babası kilolu ise kendisinin de kilolu olma ihtimali artar. Bu genetik yapı yüzde 25 oranında kendini gizler. Bugün çok zayıf olanların yüzde 25'i gelecekte obez olur. Kalan yüzde 75'i de obeziteye yatkınlık genine sahiptir" dedi.
Güven Hastanesi tarafından Dünya Obezite Günü dolayısıyla "Obezite Hakkında Her Şey" konulu seminer düzenlendi. Seminerde endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Mustafa Cesur, genel cerrahi uzmanı Prof. Dr. Gökhan Yağcı, psikiyatri uzmanı Dr. Ufuk Hamurcu, sağlıklı beslenme ve diyet uzmanları Melis Bengisu Demirci ve Nilüfer Tokgöz; obezite tanısı, obeziteden korunma yöntemleri ve cerrahi tedavi ile ilgili bilgi verdiler. Programda, obezitenin önlenebilir bir hastalık olduğuna dikkat çekildi.
Seminerin moderatörlüğünü üstlenen Güven Çayyolu Sağlıklı Yaşam Kampüsü Başhekimi Op. Dr. Genco Çetinkanat, obezitenin kişinin kendisi kadar dünya için de büyük bir sağlık problemi olduğunu kaydetti. Obezitenin sağlık bütçesi açısından da Türkiye'ye büyük bir yük getirdiğini vurgulayan Çetinkanat, obezitenin birçok hastalığın da alt yapısını oluşturduğunu belirterek, "Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, hormonal bazlı kanser riskini artırması gibi birçok farklı hastalığın temelinde bazen de iç içe geçmiş şekilde yer alan bir sorun. Obezitenin en önemli özelliği kontrol altına alınabilir olması ama öncelikle insanların bunun bir problem olduğunu, bir hastalık olduğunu fark etmesi lazım. Bu nedenle dünyada farklı farklı günlerde bu probleme dikkat çekmek için özel programlar düzenliyor. Farkındalık oluşturmak, bu problemi oluşmadan önlemeye çalışmak, eğer oluştuysa bunu nasıl tedavi edebileceğimiz konusunda çözüm önerileri sunmak için toplandık. Obezite, kişinin ağzını tutamama problemi değil, görüntü sorunu değil, bunun altında birçok şey yatıyor olabilir ve bunun sebebini öğrenmek lazım. Önce bilgilenelim, bilinçlenelim sonra uygulayalım" diye konuştu.
"GENETİK YAPI YÜZDE 25 KENDİNİ GİZLER"
Güven Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Cesur da tek bir nedenin obeziteye yol açmadığının altını çizerek, "Obezite kesinlikle çoklu faktörlerden kaynaklanan bir hastalık ama genelde genetik zeminde gelişen; hormonal faktörler, beslenme alışkanlıkları, egzersiz yapılmaması tarzında çevresel faktörlerle ortaya çıkan bir hastalık. Temelde genetiğin önemli rolü var. Bir kişinin anne ve babası kilolu ise kendisinin de kilolu olma ihtimali artar. Bu genetik yapı yüzde 25 kendini gizler. Çok zayıf olanların yüzde 25'i obez olur yüzde 75'i obeziteye yatkınlık genine sahiptir. Obezite aslında önlenebilir bir hastalıktır ve o nedenle obeziteye gidişatı engellemek daha kolaydır" şeklinde konuştu.
Obeziteden korunmak için sağlıklı beslenme unsurlarını ve hareketli bir yaşamı seçmek gerektiğine işaret eden Cesur, kişilerin kontrolsüz şekilde kilo almaya başlaması ve kilo alımını durduramaması durumunda bir hekime başvurması gerektiğini aktardı.
CERRAHİ İŞLEM İÇİN HASTALARIN BELİRLİ KRİTERLERİ TAŞIMASI GEREKİYOR
Cerrahi operasyona ilişkin bilgi veren Güven Hastanesi Obezite ve Metabolik Cerrahi Bölümünden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Yağcı ise obezite tedavisindeki cerrahinin belirli kriterlere uyan hastalara uygulanan bir yöntem olduğunun altını çizdi. Hastanın beden kitle endeksinin cerrahi işlem uygulanabilmesi için en önemli kriterlerinden olduğunu söyleyen Yağcı, "Beden kitle indeksi 35 ve üzerinde olan hastalarda beraberinde eşlik eden hipertansiyon, uyku apne sendromu gibi yandaş hastalıkların bulunduğu durumlarda ameliyat yapabiliyoruz. Beden kitle indeksi 40'ın üzerinde olan hastalarda obezite cerrahisi zaten bütün dünyada genel bir endikasyon olarak kabul ediliyor" ifadelerini kullandı.
CERRAHİ SONRASI DÖNEM TEDAVİDE BÜYÜK BİR YER KAPLIYOR
Kapalı yöntem kullanılarak uygulanarak cerrahinin popülaritesinin de artmış olduğunu belirten Yağcı, "Çünkü kapalı yapıldığı takdirde hasta kısa sürede günlük faaliyetlerine dönebilmekte, ağrı ve estetik problemler daha az karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntemin hastaya daha az zarar verdiği teknik olarak kabul edildiği için ve hasta konforunu artırdığı için daha çok tercih ediliyor" dedi.
Yağcı, cerrahi sonrası dönemin en çok önem verdikleri dönem olduğunu aktararak, "Ameliyattan sonra uzun bir süreç var. Kilo verme işlemi cerrahi uygulamadan sonra yaklaşık 1-1 buçuk yıllık bir süreci kapsamaktadır. Bu süreci; bu konuda deneyimli, hastalarla birebir temasta bulunan diyetisyen ekibimiz ve diğer sağlıklı yaşam destek ekiplerimizle birlikte yürütüyoruz. Hastalar bir yılın sonunda genellikle fazla olan kilolarının yaklaşık yüzde 75-80 kadar kısmını rahatlıkla vermektedirler. Ameliyat sonrası yakın takip ve multidisipliner yaklaşım gerektiriyor. İyi takip edilmeyen hastalarda maalesef ameliyat sonrası bir takım komplikasyonlar ortaya çıkabilmekte. Buradaki bütün amacımız vücutta obezitenin neden olduğu fazla yağ oranını ortadan kaldırmak ve kas kütlesini aynı şekilde koruyabilmektir" ifadelerine yer verdi.
Cerrahi uygulamanın en son tercih edilen bir yöntem olduğunu vurgulayan Yağcı, başarı oranlarının yüzde 90'ın üzerinde olduğunu söyledi.
Geçirdiği cerrahi uygulama sonrası 34 kilo veren Esra Çelik ise kendini şu an çok iyi hissettiğini ifade etti. Operasyondan sonra hayatının değiştiğine dikkat çeken Çelik, "Operasyondan önce ayakkabı giymek bile bir işkenceydi ve sürekli depresyondaydım. Operasyondan 3 ay sonra antidepresanlar hayatımdan çıktı. Artık spor yapmayı seviyorum. Eskiden sevmezdim kollarımı hareket ettirmekte zorlanırdım. Uyuduğum uykudan tat alıyorum. Ben artık insülin hastası değilim" dedi.
Cerrahi işlem sonrasındaki 1 yıl içinde 57 kilo vererek sağlığına kavuşan Güler Tosunbayraktar da, "Durumdan çok memnunum. Obezite öncesi ve sonrası gerçekten ciddi bir hayat değişikliği ama bu ameliyat sonrasındaki süreci doğru yürütmekle alakalı bir şey. Ben, doktorlarım ve ekibi sayesinde bu süreci çok güzel atlattım. İlk saatten nefes almanız bile değişiyor yaşam stiliniz tamamen değişiyor. Zamanla sağlıklı beslenmeyi öğreniyorsunuz. Ben diyetisyenim ve mesleğimi yaparken kilolu olmanın zorluklarını yaşadım. Ben artık depresyon halleri yaşıyordum, hormon sıkıntılarım vardı. Hastalar doktoru ile doğru iletişim kurduğunda olumlu sonuçlar alıyor. Operasyon öncesi insülin direncim vardı kolesterol değerlerim yüksekti. Şu anda ideal kilomdayım ve oldukça sağlıklıyım" ifadelerini kullandı.
(Neşra Durmaz/İHA)